|
Haiti
Depreminin Çağrıştırdıkları
Deprem geliyor
kaçııın!!!
Evrenin en büyük
felaketi olan deprem geldiğinde salt kaçacak mıyız?
Evet; üzülerek
belirtmek gerekirse sadece kaçıyoruz, çünkü deprem öncesi ve sonrası
için kalıcı çözümler geliştirmek hep kaçarken aklımıza geliyor;
özellikle ülkem özgünlüğünde...
Doğrusunu söylemek
gerekirse; evrendeki bu doğa gücü karşısında tüm dünya ülkeleri
kaçmak zorunda. Yalnız deprem teknolojisini geliştirmiş ülkeler
kaçışı kısmen azaltmıştır.
Biliyoruz ki,
evrendeki bu afetlerin efendisinin doğal gücü, insanın oluşturduğu
yapay güç tarafından durdurulması olanaklı değildir. Ancak afetlerin
efendisinin büyüklüğü değil, şiddeti azaltılabiliyor; yani neden
olduğu fiziki yıkımlar ve insan kayıpları...
Yıllardır gelişmiş
ülkeler, geliştirdikleri üstün deprem teknolojisi ile afetlerin
efendisinin şiddetini azaltmaya çalışmışlardır. Gelişmekte olan
veya yoksul ülkeler ise afetlerin büyüklüğü ve şiddetini en acımasız
şekliyle yaşamamak için kaçmayı sürdürüyorlar.
İşte son Haiti
depremi... İnsanlar sadece kaçıyorlar afetlerin efendisinin büyüklüğü
karşısında:
Karayip denizindeki
ada ülkelerinden Haiti yakınlarında 7,0 büyüklüğünde bir deprem
meydana geldi.
Amerikan Jeoloji
Kurumu (USGS), 7,0 büyüklüğündeki depremin merkezinin ülkenin başkenti
PortAuPrince'in 22 kilometre batısında ve sadece 30 kilometre derinlikte
olduğunu bildirdi. Petionville bölgesinde bir hastanenin çöktüğü
belirtildi. Deprem sonrasında Haiti ile birlikte komşu ada ülkeleri
Dominik Cumhuriyeti, Küba ve Bahamalar için tsunami uyarısı yapıldı.
Olası bir tsunaminin deprem merkezinden 100 kilometre uzağa kadar
etkili olabileceği kaydedildi.
Bu evrensel
olguyu, Tayvan'daki bir gelişmeye değinerek, ülkemin özgünlüğünde
işlemeye çalışacağım.
16/09/2009;
"Tayvanlı bir bilim adamı, heyecan yaratan bir buluşa imza
attı. El büyüklüğündeki alet bilgisayara takıldığında 15 saniye
öncesinde depremi haber verecek.
Wu Yihmin isimli
Tayvanlı bilim adamı, geliştirdiği alarm sisteminin, başarıyla çalıştığını
açıkladı.
Standart laptopların
üçte biri ebatlarında olan bu özel cihaz, bilgisayarlara bağlandığında
deprem gerçekleşmeden 15 saniye önce ekran karşısındakileri uyarabiliyor.
Böylece deprem gerçekleşmeden kısa bir süre önce ev ve iş yerlerinin
tahliye edilebilmesi mümkün olabiliyor.
Dikey ve yatay
hareket eden sismik dalgaları baz alan sistemin mimarı olan YihMin,
ürünün test aşamasından geçmesinin ardından sadece 300 dolarlık
bir fiyat etiketiyle en geç 2 yıl içerisinde ABD pazarında satışa
sunulacağını belirtti."
Bu konudaki
ülkemdeki gelişmelere göz atalım:
30 Kasım 2009;
"Jeoloji Mühendisleri Odası Denizli Şube Başkanı Özer Tunçtürk,
Denizli'de orta şiddette deprem üretebilecek Babadağ fay hattının
hareketlendiğini belirterek, bu fay hattının iyi izlenmesi gerektiğini
bildirdi."
Biliyorsunuz,
05/09/2009 günü 'depremin 4 gün önce bilineceği' buluşu haberi büyük
başlık halinde (Manşet diyorlar) yazılı basındaki, başat haber olarak
da görsel medyadaki yerini almıştı..
Haberin kaynağı
Oğuz Gündoğdu hocamız idi. Belli ki, biz depremi Tayvanlılardan
345.600 sn önce bilerek rekor kırmışız.
Hangisi daha
bilimsel bir gerçeklik o'na bakalım: Gündoğdu hocamı yakından tanırım.
Çünkü ortak yanımız TMMOB üyeliği. Çalışkan, kararlı ve popülizmden
uzak üretken biri. Hoşgörü sahibi olmanın yanında doğal depremlere
olduğu gibi, yapay depremlere karşı da duyarlı: O'nun, TMMOB gözlemcisi
olarak bulunduğu 2001 İMO Genel Kurulu'nda yaratılan yapay deprem
sonrası içten yanmalı duyarlı şaşkınlığını hiç unutamam. Yüzündeki
ifadesinde şunları okumuştum "TMMOB odaları ile birlikte Türkiye'nin
en büyük STÖ olmasına karşın, üstelik 500 bine yaklaşan aydın üye
yapısında niçin başarısız olduğu belli oluyor.."
Şaşkınlığının
nedeni, mevcut İMO yönetimi İzmir'de bina alımı bazı yüzeysel suçlamalarla
soslanarak sunulmuş ve salonda delegelerin eksik olduğu andaki baskın
oylama ile İMO yönetimi TMMOB gözetimi altında aklanmamıştı. Ki
TMMOB bünyesindeki bir başka büyük bir odanın bu bağlamda İzmir'de
devasa öz yapıları bulunmasını hiç tartışma konusu yapmaması ve
de yine TMMOB'ye bağlı bir başka odada yaşananlar karşısındaki duyarsız
duruş gösterirken, İMO karşısında deprem yaratan duruş sergilemesi
fazlasıyla düşündürücü idi; ve sayın Gündoğdu buna üzülüyordu. Üzülüyordu,
çünkü ülkenin bu denli sorunları ve soygunları varken TMMOB ne ile
karşı karşıya bırakılmıştı! Öyle ki, suçlayanlar olguyu Cumhuriyet
savcılığına taşımışlar ve dava tam 8 yıl sürerek delil ve zaman
yetersizliği nedeniyle düşmüştür. Sonrasında; suçlayan mantığı haklı
görüp onlarla hareket etmek zorunda kalan bizden sonraki İMO yönetimi
İzmir'deki gibi devasa bir binaya benzer binayı Necatibey Ankara'da
satın almış; yargılanan bizler ise asla küçük kurullarda, nasıl
alındığı, nasıl onarıldığı konusunda çeşitli şikâyetler aldığımız
bu bina için, bir suçlama getirmedik. Çünkü bina alımının İMO için
zorunluluk olduğunu, duygusallığa yer verip başta İMO ve TMMOB'yi
yıpratacağımızı düşünüyorduk...
Bu mantık yıllardır
korunduğu için ülkemin nitel ve nicel sayısı 500 bine ulaşmış aydın
üyeleriyle çok etkin olması gereken TMMOB'nin hâlâ kendi mülkü yoktur.
Fakat, bizden sonraki yönetimin kararıyla 'müzeye dönüştürülmesini
düşündüğümüz Selanik Caddesi'ndeki tarihi İMO yeri TMMOB'ye verilmiştir.
TMMOB için o mekân yetersizdir. Tüm odalar özdeksel güçlerini bir
araya getirip tüm odaların yer aldığı TMMOB binasına acilen gereksinim
vardır..
Her ne ise;
çok doluyum. Doluyum, çünkü aynı İMO'da bugünlerde Mühendislik etiği
ve Demokratikleşme anlamında hiç de iyi şeyler olmuyor. Adeta deprem
işlevinde… Bir grup duruşu İMO'yu fazlasıyla örselemektedir..
O gün gelecekteki
olası TMMOB deprem belirtilerine işaret eden; olası yapay depremleri
bulgulayan İstanbul Üniversitesi (İÜ) Mühendislik Fakültesi Jeofizik
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, kararlı
ve inat öyküleri bütününde doğa üstündeki tüm belirtileri (Coğrafi,
İnsani ve diğer tüm canlılar) bilimle harmanlayarak arkadaşlarıyla
önemli buluşun başaktörü olduklarını, "Fay hattındaki hareketlerle,
toprak, su ve havadaki hareketleri sürekli izleyerek bölgenin deprem
haritasını oluşturan sistem, depremi 4 gün önce haber veriyor"
ifadeleriyle kanıtladı.
Sayın Gündoğdu
bulgularının uzun öyküsünü şöyle özetledi: "...Türkiye deprem
gerçeğini kabul etmesine rağmen, 17 Ağustos büyük Marmara depreminin
ardından önemli adımlar atılmamıştır. Fay hattındaki hareketlerle,
toprak, su ve havadaki hareketleri sürekli izleyerek bölgenin deprem
haritasını oluşturan bu sistem, depremi 4 gün önce haber veriyor.
Bu sistem Türkiye'de ilk başta bazı bilim adamları tarafından ciddiye
alınmadı. Sistem hakkında bilgi verdiğimiz insanlar, (Japonlar bile
depremi önceden tespit edemiyor) dediler. Ancak, Türkiye'de meydana
gelen depremler 'sığ' olarak adlandırdığımız, 50-60 kilometre derinde
olan hareketler. Bunun için tespitler yapabilmek mümkün. Japonya'daki
depremler ise yerin 300-400 kilometre altından geliyor. Bu konuda
önemli çalışmalar yaptık ve İTÜ'nün Depremi Önceden Belirleme Sistemi'ni
geliştirdik; bunun yaygınlaştırılması çalışmaları ise amatör biçimde
devam etmektedir. Bu bağlamda Çanakkale, Bursa ve Nilüfer ilçesi
ile Bakırköy ve Çınarcık'ta istasyonlar kuruldu; hareketlilik, İstanbul'daki
merkezden izleniyor ve 4 gün sonra olacak depremin şiddetini burada
belirlenerek, ilgili birimlere haber veriliyor. Sistemi birinci
derece deprem kuşağındaki Marmara Ereğlisi ilçesine de kurmak için
ilgili belediye başkanıyla görüştük. Başkan, halkın güvenliği açısından
sistemin kurulması gerektiğini belirterek, bize olumlu cevap verdi.
Bir çok Avrupa ülkesi, Türkiye'de kullanılan deprem uyarı sistemini
örnek alıyor. Sistem kuruludur ve bölgelerdeki hareketlilik aralıksız
izlenmekte ve 10 dakikada bir güncellenen tüm veriler www.yerdurumu.com
internet adresinden açık olarak yayınlanmaktadır.... Site günlük
bin 200 kez tıklanmaktadır, hatta Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay
Araştırmaları Merkezi (NASA) tarafından günlük olarak takip edilmektedir.
Marmara'nın deprem hareketliliğiyle NASA çok yakından ilgileniyor.
İnternet üzerinden buradaki tüm hareketler dikkatlice izleniyor.
Hayati önem taşıyan bu sistemin ülkemizde de önemsenmesi gerekiyor.
Depremin 4 gün önceden fark edildiği bir ülkede, insanlar daha bilinçli
hale gelecektir. Türkiye'de depremi 5-6 saniye öncesinden haber
veren bir sistem kullanılıyor. Bu sistemdeki amaç, can kurtarmaya
yönelik olmasa da gaz ve elektriklerin kesilmesi için yeterli görülüyor.
Bunun için 4 milyon dolar para harcandı. Deprem ve doğa hareketliliğinin
yabancı ülkelerdeki bilim adamları tarafından da titizlikle takip
edilmektedir. Sapanca'da meydana gelen bir sıvılaşma olayı üzerine
yüzlerce yabancı bilim adamı gelip incelemelerde bulundu ve kendince
tedbirler aldılar..."
Öncelikle şunu
belirteyim; hiçbir doğa hareketi yapay insan hareketiyle, bir başka
söylemle, doğa gücü asla insanın yarattığı yapay güç ile önlenemez;
sadece şiddeti, yani zararı azaltılabilir.
Bu nedenle sayın
Gündoğdu ve arkadaşlarının çalışmalarını, doğa gücünün yaratacağı
şiddetin / zararın azaltılması konusunda büyük katkıdır. Eğer ki,
bunu yaşama geçirebilirler ise; doğa gücünü sarsacak minimum zarar
/ şiddet çizgisi yakalanabilir..
Doğadaki belirti
pratiklerinin bilimsel pratiklerle harmanlanarak elde edilmiş bir
pratik, yani çalışma; dahası pratik bir bulgu. Kesinlikle bu bulgunun
sonuç vereceğini düşünüyorum, bu nedenle ciddiye alınmalıdır..
Ciddiye alınmalıdır,
çünkü; depremin ve diğer afetlerin tapulu arazisine yaptığımız evde,
fay hattını yastık-döşek yapmış uyuyoruz.
Bizler, özellikle
deprem belirtileri konusunda az mı yanlış düşünceler, inançlar (Arapça
safsata diyorlar) dinledik.
Deprem ve afetlerin
ürküntü veren duruşunu biraz azaltmak için, olguyu güldüşün boyutunda
ele alan Karikatür Dergisi'ndeki iki yazımdan alıntılar yapmak istiyorum:
1- .....Kısacası,
yıllardır yetkililer uzmanları sayesinde Depreme gem vurmaya çalışıyorlar,
fakat dem vurmaktan dolayı bir türlü gem vuramadıklarını gözlemliyoruz....
Gem deyince; Ahmet Suphi Tanrıöver'in annesi tarafından Bülent Ecevit'le
birlikte emzirilen, Eski Çankaya müdürü (İlçe Belediyeler yaşama
geçmezden önce; Çankaya Ankara Belediyesi'nin Müdürlüğü idi) ve
Ecevit'in süt kardeşi Halil Amcanın (Kocakuşa) anlattığı bir fıkra
geldi aklıma;
"Picasso,
en beğendiği at tablosunu serginin girişine asmış. İzleyicilerden
biri "böyle resim olur mu?!" diyerek tepki göstermiş.
Picasso adama yaklaşmış "En beğendiğim tabloya tepki gösterdiniz".
Adam "Efendim, resim güzel, fakat gerçeği yansıtmıyor, çünkü
resimde at'ın ağzı köpürmüş; hani at'ın gem"i. Picasso "Neden?".
Adam "Çünkü at'ın ağzını gem köpürtür, kompozisyon yanlış olduğu
için gerçeği yansıtmıyor". Picasso "Peki kimsiniz?".
Adam "At arabacısıyım." Picasso resmin önüne şu tümceyi
yerleştirmiş: "Halka ve ihtisasa saygı (Karikatür Dergisi sayı
81, Aralık 1999)"
2- Depremler
sonrası deprem uzmanlarını dinledik.. biri deprem olacak, diğeri
olmayacak dedi; deprem geç kalınca, "olmayabilir" ile
geçiştirdiler. Olunca da, yeni fay parçaları (segment diyorlar)
oluşturarak kendilerini haklı çıkarmaya çalıştılar... Deli duvara
ters tuttuğu çiviyi çakmaya çalışıyor, diğer deli de o'nu izliyor.
İzleyen deli dayanamamış ve tepkisini koymuş "Yahu sende hiç
akıl yokmuş, çivi bile karşı duvarı gösteriyor, sen hala çiviyi
bu duvara çakmaya çalışıyorsun.. (Karikatür Dergisi sayı 81 Aralık
1999)
3- ....zekânın
üst seviyesini zorlayacağımıza, insan ile aklı birbirinden ayırıp
zekânın bodrum katına kendimizi hapsedip "bina ile zina arttı
Allahu zül celal yaptı diye ilahi gerekçelere sığınarak, bize felaketleri
yaşatan gezegendeki Celal'ı es geçeriz.. Veya; deprem altına herkesin
girebileceği çelik masa önerisi için 'Çelik masaları olmayanlara
kız vermesinler, yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar' nakaratında
bulunabiliyoruz.. Sol ayağı karıncalanınca Avrupa'da, sağ ayağı
karıncalanınca ülkemizde deprem olacağını haber veren, gizem ötesi
taşeronu 'richter Husamlar', Ege'deki depremler benden sorulur diyen
'Esma hatunları' haber yapabiliyoruz. Dahası dünya hala önceden
depremi haber veren aleti yaratamamışken, depremi önceden haber
veren yarattıkları bulabiliyoruz. Yetmedi, deprem tehlikesinden
kurtulmak için; belediye meclis kararı ile, imara açacağımız alandaki
fay hattını 15 km kuzeye taşıyabiliyoruz (Karikatür Dergisi, sayı
65. Ağustos 1998)
22 Ekim 2009
günkü ilginç haber; deprem konusunda halkımızın ne denli duyarlı
olduğunu gösteriyor: "Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Kandilli Rasathanesi
ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nün, halkın deprem konusunda eğitilmesi
için hazırladığı gezici deprem simülasyon tır'ı, Başkentte ilgi
görmedi."
Bilge Kızılderililerin
şu sözleri çok şey anlatmıyor mu?
1- Arkamdan
yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme takipçin olmayabilirim.
Yanımda yürü böylece ikimiz de eşit oluruz.
2- Yeryüzüne
iyi muamele et. O babanızın malı değil, onu çocuklarınızdan ödünç
aldınız.
3- Son ırmak
kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz
adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.
Oğuz hocamı
ve arkadaşlarını, böylesi duyarsız ortamda; bulgularından dolayı
kutlarken; deprem öncesi ve sonrası önlemleri içeren aşağıdaki yazımı
illaki okumanız isteğiyle, sevgi, saygı ve selamlar...
Sesimi (Deprem
Manifestomu) duyan var mı!!??
Sesimi duyan var mı!!??
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=197313
Ocak 2010
Teknopolitikalar Platformu
Yazarın önceki
yazıları:
Gripin ve Domuz Gribi
Türkiye İslam Cumhuriyeti
2013'te 1. Yılını Kutlayacak
G-8'i Besleyecek 11'ler ve Pasif Laiklik
ve de Taksim'deki İMF Meydan Savaşı
Çatalca, Trakya, Marmara Afetinin Uyarısı
Ben Dinlencede Balbay İçeride - 2
Ben Dinlencede Balbay İçeride - 1
Çin İ-Çin Cin Diyebilir miyiz?
Cumhuriyet(imizin) Faşistleri
(1 Mayıs'ta Taksim Edenler) ve Cumhuriyet
Meydanı
Obama Bor'a mı Geldi, Ankara'ya mı?
Nöbetçi Anketçi Tahran Erdem
Balbay'a Saldırmak
Eee-Recebim Nedir Bu Ekonomik Paritesizlikler?
Yeni Yıl, Yeni Umutlar
Postemperyalistlerin ve Benim Ermeni
Özürüm
29 E-KİM?
Kendimizle Savaşmak
|