|
Cumhuriyet(imizin)
Faşistleri
Başbakan "faşist!"
dedi.
Evet; "Faşist!"
dedi. Daha doğrusu demişti; ben biraz geç kaldım...
Her şey söyleyen
ve her şeyi tüm kavramları kargaşa sürecine itip, kafaları karıştıran
sayın Başbakan Erdoğan dedi.
Son olarak "...
Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu... Bu aslında faşizan
bir yaklaşımın neticesiydi" gibi radikal bir söylemde bulundu
ve bu sözlerine hemen-hemen her konuda Başbakan Erdoğan'la ters
düşen Hürriyet yazarı Bekir Coşkun, "Söyledikleri doğru"
diyerek Başbakan'a destek verdi (27/05/2009).
Aynaya bakınca
Erdoğan karşıtlarının çoğu kendilerini Bekir Coşkun gibi görür;
ben görmeyenlerdenim, fakat duruşu ve söylemlerdeki yürekliliğiyle
büyük oranda örtüşen yanlarımızın olduğunu söyleyenlerdenim.
Başbakan'ın
söylediklerine ben de katılıyorum, fakat; Başbakan'ın söylediklerini,
dünyanın gelişim ve değişim boyutunda irdeleyebildiğim kadar irdeleyeceğim.
Başbakanın söylemle
ilgili haberleri taramaya başladım. Çünkü Başbakan'ın söylediklerinin
çarpıtıldığını savlayanları dikkate almam gerekti. Konuşmasının
tam metnini yakalayınca; söyleminin farklı olduğunu düşündüm...
Eğer Başbakan "Sermayenin dini imanı olmaz, dini ve etnik azınlıkların
Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkiye dışına çıkarılması faşizanlıktır..."
ifadesini kullandıysa, Ne Başbakan'a, ne de Bekir Coşkun'a katılıyorum,
sadece "temcit pilavı" örneği rutin tekrar olduğu için;
katıla-katıla güldüm. Nedeni; özellikle Başbakan kavram kargaşası
yaratan söylemin altında Cumhuriyet'i karalamak ve Atatürk'ün evrensel
felsefesine gönderme yapmak gibi kanıksanan bir mantık tekrarıdır.
Bu mantığı "İslam Faşizmi" suçlamalarından sonra yürütmeye
başladı.
Söylem tarzını
sürekli tetikleyenler var. Tetikleyenler; Cumhuriyet karşıtı sınırsız
ve kuralsız demokrasi avcıları - ki bunlar kendilerinin dışında
kimseyi demokrat görmeyen liberalizmle bütün günümüz faşistleridir-
ile birlikte etnik milliyetçiler -ki klasik faşizm ve günümüz faşist
harmanlaması faşistlerdir- ve Dinden geçinenler -ki bunlar, kendi
burjuvazisini yaratan liberal İslam faşistleridir- diyenleri haklı
çıkaracak duruşlarını korumaktadır. Tüm bunları da besleyen ise
küresel efendi ve onun Ortadoğu'daki uzantısıdır
Tam bu noktada
Faşizmin ne olduğuna bakmamız gerektiğini düşünüyorum:
Biliyorsunuz,
faşizm göreceli bir kavram; kişi ve toplumlara göre farklılıklar
gösterebildiği gibi zamana göre kendini değiştirebiliyor. Sosyalizm
ve kapitalizm gibi düzenli bir görüşü oluşturan ilke ve dogmaların
bütünü olarak göremezsiniz. Yani; sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek
olarak kabul edilen bir görüş değildir. İdeoloji hiç diyemeyiz;
çünkü ideoloji; siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir
hükümetin, bir partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön
veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, moral, estetik
düşünceler bütünüdür. Felsefi, doktrinel / öğretici ve bilimsel
bir derinliğe sahip olmayan arı ırk temeline dayalı saldırgan bir
akım.. Düşünün; saldırgan birine kızdığınızda "Adam tam bir
faşist" dersiniz. Ben böylesi bir kimlik için küfür niyetine
"Tam bir kapitalist, ... sosyalist" tepkiye rastlamadım..
Sayın Nazım
Güvenç'in gibi benim de benzer Cumhuriyet karşıtı birini TV'de izleme
fırsatım oldu (26/05/2009).
Kaçıncı Cumhuriyetçi
olduğunu kavrayamadığım ve ilk kez adını duyduğum Altan Tan diyor
ki:
"1914'te
şeriatçı vs denen bir rejimde (Osmanlılığı kast ediyor) toplam gayri
Müslim nüfus, nüfusun yüzde 25'i idi. 1924'te aydınlanmacı, laik,
modern denilen rejimde (Cumhuriyet dönemini kastediyor) yüzde 5'in
de altına indi... Kemalist faşizan rejim gayrı-Müslimleri sürdü.."
Genellikle Cumhuriyet
karşıtı söylemlerin ve benzer karşıtlıkların ivmelendirici misyonunun
üstlenen sıradan hukukçu Kezban Hatemi Atlan Tan'ı destekler bağlamda
keskin ifadeler kullandı..
Asıl benim dikkatimi
çeken bunlar değil, (27/05/2009) günkü yazılı basında; Muhafazakâr
kalemlerin Başbakan'a olan sert eleştirisi idi. "Sermayenin
dini, imanı olmaz" diyen, dini ve etnik azınlıkların Cumhuriyet'in
ilk yıllarında Türkiye dışına çıkarılmasını "faşizanlık"
olarak niteleyen Başbakan'ı bazı muhafazakâr kalemler, özellikle
"İsrail" özelinde eleştirmeleri :
Hakan Albayrak:
"Türkiye-Suriye sınırında mayınlardan temizlenecek toprakların
44 yıllığına İsrail'e verilmesi doğru olmaz" demekle "Ermenilere
ölüm!" yahut "Rumlar dışarı!" demek aynı şey midir?
Başbakan'ın bu bağlantıları nasıl kurduğunu anlayamıyorum. Ortadoğu'da
fitnenin başı olan İsrail'in Türkiye-Suriye sınırı gibi kritik bir
bölgede fink atmasına karşı çıkmayı sıradan bir yabancı sermaye
düşmanlığı gibi görmesi/göstermesi çok acayip. Farklı dinlere ve
etnik kimliklere tahammülsüzlükle kurduğu irtibat ondan da acayip
(Yukarıda değindiğim kavram kargaşası yaratma özelliğine vurgu gibi).
İsrail'e tepki
göstermek faşistlikse, Başbakan Erdoğan Davos'ta faşistin önde gideni
olmuştur!
Mehmet Şeker:
O bölgeye gelecek yabancı, modeli hemen "yap işlet devretme"ye
çevirir ve otuz yılda çıkmaz. Tarıma açılan verimli topraklarda
fitne ekip fesat biçerler. Velhasıl hatırlatmayın, uzatmayın, kızdırmayın,
patlatmayın, çatlatmayın. Bütün mayınlardan kurtulalım ama işin
gübresini çıkarmayın.
Serdar Arseven:
Başbakan; "yabancı sermaye" düşmanlığıyla "Siyonizm
karşıtlığını" da bir kefeye koyuyor!.. Ne alakası var? Van
minut yani!..
Ahmet Taşgetiren:
Başbakan'ın "faşizan tutum"la ilgili sözlerinin gidip
"Türkiye'nin tarihe karşı özür borcu" meselesine eklemlenmesi
beklenirdi, yapıldı. O işin bir boyutunda Ermenilerden özür var,
bir boyutunda Rumlardan, Süryanilerden, bir boyutunda Kürtlerden...
Özlem Albayrak:
Söz konusu olan İsrail'dir... Başbakan, İsrail sermayesine "küresel
sermaye" demeseydi, "paranın dini, milleti yok" cümlesini
sarfetmeseydi, hem ulusalcıların AK Parti'ye vurmak amacıyla söylemleştirdiği
"vatanı para karşılığı satıyorlar" cümlesinin altındaki
zemini çekip almış olacaktı, hem bu ülke vatandaşlarının çoğunluğunun
kalbinde bir mazi yarası gibi duran Filistin konusundaki bireysel
hassasiyetini perçinleyecek ve Davos'u tazeleyecekti, hem de dindar
kitleleri incitmeyecekti.
Nuh Gönültaş
: Başbakan Tayyip Erdoğan bu tartışmalar çerçevesinde mayınları
temizlemeye talip İsrailli firmaya itiraz edenlere "Paranın
dini imanı yoktur" derken ne kadar durumun farkında?
Akif Emre: Küresel
sermayenin parasıyla yatırım yapıp iş ve üretime katkıdan başka
hiçbir anlamının olmadığını savunmak tipik bir sağ siyaset tavrı.
Hele-hele bunu İsrail sermayesi bağlamında savunmak ise tek kelimeyle
vahim. bu kadar naif (huzurlu demek istiyor) yaklaşım olabilir mi?..
Altını çizmekte yarar var: Sermayenin, her iki anlamda da hem dini
hem milliyeti vardır.
Gerçekten; Başbakan'ın
söylemi, kavram kargaşası içine itmiş; tüm bu arkadaşları..
Hani desek ki
Başbakan bu söylemle Cumhuriyet'i ve CHP özelinde solu faşizm ile
özdeşleştiriyor; bu bağlamdaki; "...dini ve etnik azınlıkların
Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkiye dışına çıkarılması faşizanlıktır.."
söylemi inandırıcı değil, çünkü faşizmin ruhuna ters bir söylem,
çünkü faşizmin özünde insanları yok etme vardır. Cumhuriyet dönemindeki
karşılıklı göç olgusunu, yok etmeyle nasıl bağdaştırırsınız ve 'faşizm'
ile örtüştürürsünüz?! Osmanlı dönemini faşizm ile suçlansa; benim
değil de, birilerinin hoşuna gider, çünkü o birileri; Ermeni Diyasporası'nın
savladığı gibi insanların Osmanlı döneminde yok edildiğini savunuyor
ve seni alkışlıyor...
Cumhuriyet süreci
içindeki 6-7 Eylül 1955 olayları temel alınıp Cumhuriyet ve CHP'ye
faşizm suçlaması getirmek de pek mantıklı değil, nedeni bu süreç;
Erdoğan ve partisinin sahiplenmek istediği Muhafazakâr Menderes
ve partisinin iktidarı döneminde işledi ve Gayrimüslimlerin, başta
Rumların büyük göç dalgalarıyla ülkeden ayrılmasına neden oldu.
İlahi Başbakan;
az da olsa var sandığım kavram yeteneğimi hepten örseledin... Hatta,
seni teorize eden kinci, pardon dinci köşe yazarlarını bile...
Teknopolitikalar
Platformu
evesbere@mynet.com
Haziran 2009
Yazarın önceki
yazıları:
(1 Mayıs'ta Taksim Edenler) ve Cumhuriyet
Meydanı
Obama Bor'a mı Geldi, Ankara'ya mı?
Nöbetçi Anketçi Tahran Erdem
Balbay'a Saldırmak
Eee-Recebim Nedir Bu Ekonomik Paritesizlikler?
Yeni Yıl, Yeni Umutlar
Postemperyalistlerin ve Benim Ermeni
Özürüm
29 E-KİM?
Kendimizle Savaşmak
|