|
Çin İ-Çin Cin Diyebilir miyiz?
Elbette ki; çünkü Çin cin olmazdan dünya kamuoyunu yıllardır çarpıyor..
Önce; 1949'da
bağımsız "Doğu Türkistan Cumhuriyeti"ni
yıktı ve kendisine kattı. Ve ondan sonra Türkler üzerindeki ırkçı
baskılarını mezalim boyutuna taşıdı ve bugün hiç çekinmeden dünyayı
aldatmaya yönelik bilgiler yayıyor.
Saldırının Asıl
nedeni Petrol ve diğer doğal zenginlikler mi?
Deniyor ki;
Dünyanın en
büyük yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarına sahip Doğu Türkistan'ın
tüm ulusal kaynakları Çin tarafından talan edilmektedir.
Çin, Çin'in
Lencu kentinden Doğu Türkistan'ın başkenti Urumçi'ye kadar inşa
ettiği çifte tren rayları aracılığıyla; Özellikle son 20 yıldır
Doğu Türkistan'ın zenginliklerini Çin'e taşımaktadır...
Doğu Türkistan'daki
en bakir, en verimli topraklara Çinli göçmenler yerleştirebilmek
için Uygurların ev, bark, bağ ve bahçelerini gasp etmişlerdir. Bu
nedenle; Uygurları da şehir dışındaki çorak ve verimsiz bölgelere
göçe zorlamaktadırlar.
Doğu Türkistan
topraklarından elde edilen ve Çin'e taşınan zenginlik kaynaklarını
Çinliler diğer dünya devletlerinin gözünden ve bilgisinden sır gibi
saklamaya çalışmaktadırlar. Bu durumu fark eden bazı batı1ı dev1etler
son yıllarda Doğu Türkistan konusuna biraz daha fazla ilgi gösterir
oldular.
Her ne kadar
Çin resmi kaynakları 20 ila 40 milyar ton arasında petrol rezervi
olduğunu açıklasa da nüfusu gizledikleri gibi yeraltı ve yerüstü
kaynaklarda da aynı yalanlarına devam etmektedirler.
Oysa ki, Doğu
Türkistan'daki petrol yataklarında toplam petrol rezervlerinin 160
milyar tondan fazla ve İran ve Irak'taki rezervlerin on misli büyüklüğünde
olduğu yaptığımız araştırmalar sonucu tespit edilmiştir. 910 bin
km2'lik alanda yeraltında 10 bin metreye kadar olan katmanlarda
petrol tespit edilmiştir. Petrol alanlarının yüzölçümü Fransa'nın
yüzölçümünden fazladır.
Her yıl 10 milyon
ton petrol Çin'e taşınmaktadır. Ne var ki Türklerle meskun köylerin
% 70'inde hâlâ ilkel gaz lambaları kullanılmaktadır. Benzin ise
Çin'den iki misli daha pahalıdır.
Sadece Tarım
Havzasındaki petrol ihalesine 17 ülkeden 68 şirketin katılmış olması,
bölgenin zenginliğine işaret etmektedir.
Doğu Türkistan'ın
(tarım havzası) en verimli petrol yataklarındandır. Bu Bölgenin
petrol rezervi 74 Milyar varildir. 2000 yılında Tarım Havzasındaki
petrol üretimi 4.4 milyon ton dur.
Karamay bölgesinden
günde 170.000 varil, yılda ise 1.286.000 ton petrol çıkarmaktadır.
160.000 .000 ton rezervi olan bu petrol yatağı tamamen Çinlilerin
elindedir.
Kumul-Turfan
bölgesi: Günde 50.000 varil petrolün çıkarıldığı bu bölgenin 75.000.000
tonluk rezerve sahip olduğu belirtilmektedir.
İsveç A.G. Firmasının
araştırmasına göre sadece Taklamakan Çölü'ndeki petrol rezervi 50
milyar tondur. Ve bu rezerv, tespit edilen petrol alanlarının sadece
% 50'sinde mevcuttur.
Tüm bu kaynaklar;
Çinlilerin kontrolünde olup çıkan zenginliklerden Doğu Türkistan
Türkleri 1949'dan bu yana kesinlikle yararlanamamaktadırlar.
Eğer bu savlar
doğru ise; dünyanın emperyalist güçleri kesin sömürü politikalarını
yeniden belirleyip, Çinjiang (Yeni topraklar) üzerindeki Çin cinliğine
karşı farklı cinlikler geliştirebilirler.
Çin gerçekten
cin olmadan dünya kamuoyunu çarpmaktadır, Çünkü:
Çin'in Doğu
Türkistan ya da Çin Türkistan'ı gibi isimlerin kullanılması karşısında
Çin Halk Cumhuriyeti hükümeti bu tür isimlerin kullanılmasını ayrılıkçılık
veya Pan-Türkizm olarak nitelediği için; yeni topraklar anlamındaki
Çinjiang olarak adlandırmaktadır...
11 Eylül 2001
olaylarından sonra Çin hükümeti her türlü Uygur direnişini İslamist
terör diye adlandırıp yasadışı göstermek için çaba sarf etmektedir.
Bazı insan hakları örgütlerine göre, Doğu Türkistan'da 1990'dan
bu yana 700 Uygur Türkü idam edilmiştir.
Ve bugün156
kişinin öldüğü olayların ardından, Urumçi sokaklarına (sıkıyönetim
uygularcasına) binlerce asker ve polis yığabiliyor..
Yetmedi;
Çinliler bütün bu olanlardan, ABD'de sürgünde yaşayan işkadını ve
Dünya Uygur Kongresi lideri Rabiya Kadir'i sorumlu tutabiliyor.
Neymiş; Kadir internet sitesinde Uygur Türklerine dirençli
ve yürekli olmalarını, kimliklerini korumalarını tavsiye ediyormuş.
Olaylar bu telkinler yüzünden çıkmış.
Koskoca Çin,
başkaca bahane bulamamış olmalı ki, böylesine komik bir gerekçeye
sığınma gereksinimi duymuş.
Bu gelişmeler
karşısındaki duruşumuzu yeterli bulmuyorum. Örneğin sayın Davutoğlu'nun
açıklamalarını:
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu "Bizim için Çin ile kurduğumuz
yakın dostluk ilişkisi büyük önem taşımaktadır ve Uygurların bu
dostluk ilişkisi için bir köprü teşkil ettiğine inanıyoruz. Bu bakımdan
bölgede sükunetin bir an önce sağlanması ve bu insani duruma müdahale
edilmesi için sadece muhataplarımız nezdinde değil, uluslararası
kurumlar nezdinde de temaslarda bulunuyoruz. Türk basını ve dünya
basınına da yansıyan görüntülerin sorumlularının şeffaf bir şekilde
tespit edilmelidir. Bu görüntüleri kamu vicdanı ve Türkiye'nin kabul
etmesi mümkün değildir diye konuştu."
Lütfen şu söylenenlere
kulak verin: "Uygur bölgesinin demografik yapısını bozmak
amacıyla Çin idaresi, bölge halkını uzak başka yerlere göç ettirme
politikası uyguluyor. Bu çerçevede bir grup Uygur Türkü zorla 3
bin km. ötedeki Şao Guan kentindeki oyuncak fabrikasında çalışmaya
götürüldü. Buradaki Çinliler Uygur kızlarına sarkıntılık yapmaya
kalkışınca, Uygur gençler buna tepki gösterdiler. Bunun üzerine
gerginlik çıktı, yaşanan bu gerginlik, bir süre sonra yatıştırıldı.
Ancak iki gün sonra, sabaha karşı kalabalık bir grup Çinli (yaklaşık
5 bin kişi), Uygurların kaldığı yatakhaneye saldırdı. Bölge halkının
da desteğiyle, Uygurlara linç uygulandı. 300 kardeşimiz öldürüldü.
Çin haber ajansının öne sürdüğü 'iki kişi öldü' iddiası doğru değil.
Aldığımız bilgilere göre, ölü sayısı 500'ün üzerinde. Binlerce yaralı
var. Bölgede yeni katliamların yaşanmasından endişeliyiz. Güvenlik
güçleri olaylara seyirci kalıyor."
ABD, endişe
duyduğunu söylerken, Rusya, olayların Çin'in içişleri olduğunu söyleyebilecek
kadar endişesiz..
Yok, yok, büyük
tehlike var, var, var!!!
Dünya'nın bu
yeni yumuşak karnı, çok şeye gebe gibi..
Mithat Bereket'in
Çin Olimpiyatları öncesi yazdıkları her şeye işaret eden içerikte:
"Yıllar
boyunca dış dünyaya kapalı tutulmuş, komünizmin zamanında Moskova'dan
sonraki en önemli kalesi haline gelmiş bir devlet. İnsan hakları
ihlalleriyle ilgili suçlamalara ya da uluslararası anlaşmalara hep
sırt çevirmiş, kendi halkına istediği gibi davranan dünyanın en
büyük Komünist Partisinin emri altındaki dev bir ülke. 1.3 milyar
nüfusu ve geniş topraklarıyla dünyanın en kalabalık ve en büyük
ülkesi. En eski uygarlığı ve nihayet, petrol, kömür gibi hammaddelerin
dünyadaki en büyük alıcısı, ucuz malların ise bir numaralı üreticisi
ve ihracatçısı. Çinliler... Dünyanın sadece Dalay Lama ile tanıdığı
Tibet'te bugüne kadar Pekin yönetiminin neler yaptığını Tibetli
gruplar protesto gösterileriyle tüm dünyaya duyurmaya çalıştılar.
Bugüne kadar Çin'in baskıları yüzünden seslerini duyuramayan bu
insanlar, yaşadıkları insanlık dışı muameleleri düzenledikleri protestolarla
yüksek sesle haykırınca ister istemez dünyanın dikkatini çektiler.
Ve tabii Uygurlar yaşadıkları bölgenin Çince adı "Xinjiang";
bu kelime Çince'de Çinjiang şeklinde okunuyor. Türkmenler buraya
"Sincan" diyorlar. Buranın merkezi olan Kaşgar'da yaşayan
Müslümanlar yıllardan beri bağımsızlık peşindeler. Pekin yönetimiyse
bugüne kadar bu ayrılıkçı gruplara çok sert şekilde karşı koyuyordu.
İşte, geçtiğimiz hafta içinde Çin'in en batı ucunda, çölün ortasında
adeta bir hayalet şehir durumunda olan Kaşgar'da Çinli polislere
saldıran bir grup 16 polisi öldürdü, 16'sını da yaraladı. Çinli
uzmanlara göre bu terör saldırısının arkasında kendilerine, "Doğu
Türkistan İslami Hareketi" adını veren bir grup vardı. Daha
da ilginci, Çinli yetkililer, bu grubun üyelerinin Afganistan ve
Pakistan'daki El-Kaide kamplarında eğitildiklerini iddia ettiler.
Çinlilerin iddiasına göre, bu grup Sincan bölgesinin bağımsızlık
mücadelesini dünyaya duyurmak için olimpiyatlar sırasında başkent
Pekin'de bir eylem düzenleyebilir. İşte bunun için Pekin'de inanılmaz
önlemler alınmış durumda."
Temmuz 2009
Teknopolitikalar
Platformu
evesbere@mynet.com
Yazarın önceki
yazıları:
Cumhuriyet(imizin) Faşistleri
(1 Mayıs'ta Taksim Edenler) ve Cumhuriyet
Meydanı
Obama Bor'a mı Geldi, Ankara'ya mı?
Nöbetçi Anketçi Tahran Erdem
Balbay'a Saldırmak
Eee-Recebim Nedir Bu Ekonomik Paritesizlikler?
Yeni Yıl, Yeni Umutlar
Postemperyalistlerin ve Benim Ermeni
Özürüm
29 E-KİM?
Kendimizle Savaşmak
|