|
Türkiye İslam Cumhuriyeti
2013'te 1. Yılını Kutlayacak
25 yıllık arkadaş grubu içinde ilginç görüşleri olan bir arkadaşımız
var. Farklı görüşlerini zevkle dinliyor olsak da, bazen aykırı düşünceleriyle
sinir bozduğu da olur. Hoşuma giden yanı, aykırılıkları savunurken
bile kararlılığını bozmaması. Söylediklerinin yüzde 60'ı doğru çıkan
birinden çok, söylediklerinin yüzde 60'ına katıldığımız bu arkadaş
dün (04/11/2009) TMMOB-İMO lokalinde öyle bir şey söyledi ki sinirlerimizi
bozmadı, ama düşündürttü (düttürü gibi bir şey oldu kusura bakmayın):
"Ülkemiz,
2013 yılında 'Türkiye İslam Cumhuriyeti'nin 1. yılını kutlayacak!!!!"
Yani; TC yerine
TİC...
Masada bir sessizlik...
Sessizliği ben bozuyorum:
- Haydaaa, nerden çıktı bu??!!. Senin bu sözlerin bana gözdağı (Arapça
tehdit…) veren bir internet delisinin (Arapça meczûb..) elektronik
postasındaki; "TBMM'i, Cumhurbaşkanlığı, TRT teslim alındı,
sırada Asker ve Anayasa Mahkemesi var, gel, diretme sen de teslim
ol, Cumhuriyetinizi yıkacağız, İslam cumhuriyet'i kaçınılmaz.."
saçmalıklarını aklıma getirdi. Bunları onaylayan bu kanıya nerden
vardın?
- Güneydoğu'da
sen de kaldın, insanlarını az çok tanıdın. İnsanların çoğu İslamist
yapıda. Tarihteki isyanların çoğunun kökeni İslamisttir. En belirgini
de Şeyh Said isyanıdır. Ki, isyancıların yanında yer aldığı
söylenen ve zamanın en iyisi (Bediüzzaman) görülen, Risale-i
Nur Külliyatı'nın yazarı ve Risale-i Nur hareketinin,
yani Nurculuğun kurucusu Said-i Kürdi (Nursi) bu yapının
kuramcısı (teoriysen..) olmanın yanında Güneydoğu halkının gizdeki
lideri, Atatürk'üdür... Kürt açılımı, Kürt milliyetçiliği, Kürt
sosyalistliği, Öcalan, PKK, Ahmet Türk hareketleri bu hareketin
ikinci planında kalıyor. Bir de bu sürecin Arap kökenli halkın hareketiyle
beslendiğini düşünün. O zaman karşımıza çıkacak tablonun, işaret
etmeye çalıştığım tabloyu güçlendireceğini söyleyebiliriz... Bitlis'teki
son seçimde tulum çıkardıklarını gördük. Önümüzdeki seçimlerde tüm
Güneydoğu illerde AKP tulum çıkaracak. Bakmayın yüzde 27'lere düştüğünü,
yüzde 60'lara çıkacak… Bülent Arınç çok akıllı bir insan,
neyi ne zaman söyleyeceğini çok iyi biliyor. Söylediklerini bir
düşünün... Demokratik açılım bir aldatmaca, amaç İslamist açılım…
Adamlar adım-adım İslam Cumhuriyetine doğru gidiyorlar...
Söylemleri bu
denli ayrıntı ve düzen içermiyordu; konuşmalarını çok yazma ukalalığımla
bu hale getirdim..
Buluşmalarda
arkadaşlar benim için 'Çok yazan', onun için de 'çok okuyan geldi'
derler genellikle.
Söyledikleri
karşısında bir anda, beynimin düşünce tuşlarına basar oldum; 'çok
okuyor ya, çok biliyor'. Hani çok yaşayan değil, çok okuyan bilir
ya; ben çok yaşayıp çok yazan biri olarak belli ki onun kadar bilememişim;
salt ben değil, masadakiler de...
Yine de söylediklerine
yanıt vermeye çalıştım: Söylediklerin yabana atılır şeyler değil.
İyi de bu halk ve sorumlular, aydınlar bu denli duyarsız mı? Belli
ki bunlar sana güven vermediği için bunları söyleyebiliyorsun? Evet,
haklısın; Güneydoğumuzun halkı, toprak ağası aşiret reislerinin
çıkar eksenli düşün kalıplarıyla hareket ediyor. Kürt, Arap (Başta
Siirt, Şırnak, Mardin, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Bitlis), Alevi,
hatta Türkler iç-içe geçmiş kültürleriyle adeta kaynaşmışlar, birbirlerinin
dillerini konuşuyorlar. Fakat özgür düşünceden yoksun, dinsel ve
feodal baskıların altında karar verme yetilerini istenen boyutta
yansıtamıyorlar; sürekli birileri tarafından yönlendiriliyorlar.
Özellikle feodal egemenlerin siyasi duruşları sürekli değişiklikler
göstermektedir. Bugün A partisinde siyaset yapan bir egemeni, yarın
X partisinde görebiliyorsunuz. Fakat yerel seçimlerde PKK baskısıyla
Kürt partisine oy veriyorlardı ve vermeye başlamışlardı; son seçimler
gösterdi ki genel seçimlerde de Kürt partisine yönelmeye başladılar.
Ki bu yönelişin Mersin, Antalya, Adana ve İstanbul gibi benzer illerini
zorladıklarını gördük. Şimdi size göre bu yöneliş İslamist partilere
kayacak ve TİC kurulacak… Doğrudur, Bitlis'te AKP tulum çıkarmıştır.
Unutulmasın ki Saidi Nursi Bitlis'in Nurs köyündendir ve
burada Araplar ve siyasal İslam etkindir; bu nedenle tektürel, yani
tek türlü (homogen diyorlar) bir sonuç alınmıştır. Şu bir gerçek
ki, bugünkü siyasi egemen yapının zirvesinde, Nurcular ve Gülenciler
ayrışması vardır ve bu seçimlerdeki İslamist tektürellik (türdeş)
için engeldir...
Sana göre Kürdistan
mürdistan hikâye; onlar için varsa yoksa İslamistan..
Bir bağlamda
diyorsun ki, 'ikinci cumhuriyetçilerin' de zaferi
olacaktır AKP'nin yüzde 60'lara yaklaşmasıyla (Bu konuşmadan bir
hafta sonra Başbakan'ın Kürtlerin birinci partisi AK partidir demesi
beni daha da düşündürdü..)...
Bilindiği gibi
'ikinci Cumhuriyet' sloganını dilimize kazandıran Mehmet
Altan'dır; Çetin Altan'ın oğlu. Bana göre nedeni; Babası
Milletvekili iken TBMM'inde, günümüz siyasi yapının oluşum kaynağı
sağcı Milletvekilleri tarafından linç edilmek istenmiştir ve bu
linç olayından bugünkü Cumhuriyet'i sorumlu tutmuş ve Atatürk
Cumhuriyeti'ne savaş açmıştır; Cumhuriyet'i ve Atatürk'ü
ve de Kuran'ı siyasi materyale dönüştürenlere açması gerekirken...
Eğer savaşı bunlara açmış olsaydı haklı görürdüm; o aksini yapmıştır
ve yaptırmayı sürdürmektedir. Bir nevi İntikam… Kim ne derse desin,
benim ikinci cumhuriyet öyküm bu...
TİC'e, kolay-kolay
politikalarını kuşkuyla karşıladığımız iktidarın bile cesaret edeceğini
zannetmiyorum, çünkü küresel efendiler buna izin vermez; TİC hayali
bence ticanilerin hayalidir... Baksanıza; Wall Street Journal
tarafından yayınlanan "Türkiye'siz bir NATO?"
başlıklı bir makalede Türk hükümetinin bölge politikaları eleştirilirken
"NATO'nun Türkiye'de en kötü senaryoya ilişkin düşünmeye
başlaması zamanı geldi. Çünkü, giderek İslamlaşan devlet NATO ortağı
olmayı sürdürürse de Türkiye, güvenilmez bir ortak olacak gibi görünüyor"
uyarısında bulunabiliyor (06/11/2009).
Gerçi batının,
özellikle küresel efendinin bu konularda sürekli duruşunu bozarak,
akılları karıştırdığını biliyor ve yaşıyoruz. En son "bizim
çocuklar işi bitirdi" diyerek 12 Eylül'ü müjdeleyen
ve de bugün eleştirdikleri yapının temellerini atan kim??? Darbeciler!
Peki bugün, askeri, ergenekon bütününde darbecilikle suçlayan ve
olmadık insanları yargılayan, fakat 12 Eylül darbecilerini korumaya
alanlara karşı suskun duran kim? Küresel efendi ve taşeronları…
Bin Ladin'i, Saddam'ı, El Kaide'yi besleyen kim? Küresel
efendi!.. Daha dün Arap kökenli binbaşı Nadal malik Hasan Teksas
eyaletindeki bir askeri üste düzenlediği silahlı saldırıda, 13 kişiyi
öldürüp, 31 kişiyi yaralamadı mı? İyi de bu kökten dinci deliye
görev veren kim? Kendisi… Adam duruşuyla, giyinişiyle resmen bir
meczup. Bundan faydalanma adına besliyor, gözünü oymaya kalkınca
da 'yandım anam'ları oynayarak, suçsuz Müslümanları yakıyor-katlediyor....
Dedim ya, küresel
efendi sürekli kafa karıştırıyor. Şimdi de; Ankara'da temaslarda
bulunan FBI Başkanı Robert Mueller, Ankara'dan kara, hava,
deniz ve demiryollarını kullanan şüphelilerin biyometrik (ortalama
yaşam süreleri) bilgisini istiyormuş...
İnsanın aklına
"Niyeti, öldürüp dümene geçmek mı?" sorusu gelmiyor
değil; fakat sonra düşünüyorsun, "yahu zaten dümende diye",
ama yine de kafandaki öfke ile harmanlanmış soruların yaratığı karışıklığın
önünü alamıyorsun…
TBMM Plan ve
Bütçe Komisyonu'nda Başbakanlık'a bağlı kurum ve kuruluşların bütçeleri
görüşülürken (04/11/2009) "Kürtçülük" kavgası
çıkmasına neden DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın Türkiye'de
yaşayan Kürtlerin sayısının 20 milyon olduğunu, ancak sayının kesin
olarak belirlenmesi gerektiğini söylemesi, teslimiyet konusuna biraz
netlik kazandırır düşüncesindeyim.
Aslında kısmen
haksız da değil. Çünkü bugünkü yapının İslamist yapı bağlamında,
müthiş bir alt yapıya sahip olduğunu görüyoruz..
İşte bana ulaşan
altyapı gerçeklerinin rakamlarla dökümü:
Türkiye'de
kaç okul var? 67.000 - Kaç hastane var? 1.220 - Kaç sağlık ocağı
var? 6.300 - Peki kaç cami var? 85.000.
Her 60 bin
kişiye 1 hastane düşerken, 350 kişiye 1 cami düşüyor.
Peki, kaç
kilise var? 270 - Kaç cem evi var? 100 - Türkiye'de kaç doktor var?
77.000 - Peki, kaç din görevlisi var? 90.000
Türkiye'de
her 900 kişiye bir doktor düşerken, her 780 kişiye bir din görevlisi
düşüyor.
Eğitim-Sen'e
göre Türkiye'nin 200 bin öğretmen açığı var.
Türkiye'de
kaç kütüphane var? 1.435-Almanya'da kaç kütüphane var? 11.000 -
Türkiye'nin kaç kentinde devlet tiyatrosu var? 13 - Kaç kentte kuran
kursu var? 81 - Bu kursların toplam sayısı kaç? 3.852.
Türkiye'de
1 opera derneği var, 11 bale, 10 heykel, 18 resim, 18 sinema, 38
tiyatro derneği var.
Peki, kaç
tane 'cami yaptırma derneği' var? 35.000 - İçişleri Bakanlığı'nın
bütçesi ne kadar? 783 trilyon - Ulaştırma Bakanlığı'nın? 678 trilyon
- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nın? 677 trilyon - Kültür ve Turizm
Bakanlığı'nın? 632 trilyon - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın? 280
trilyon - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın? 249 trilyon -
Çevre ve Orman Bakanlığı'nın? 404 trilyon...
Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın bütçesi ne kadar? 1.3 katrilyon... 8 bakanlığın bütçesi
kadar...
22 üniversitenin
toplam bütçesine denk...
Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesinin yıldan yıla büyümesine bakalım:
1997'de 66
trilyon, 1998'de 119, 1999'da 180, 2000'de 270, 2001'de 302, 2002'de
553, 2003'te 771, 2004'te 1 katrilyon, 2005'te 1katril-yon, 2006'da
1,3 katrilyon, 2007'de 2,7 katrilyon…
Bir ülke, Diyanet'e,
bütün üniversitelerine ayırdığı bütçe kadar pay ayırıyor, bunu son
bir yılda ikiye katlıyorsa, doktordan, öğretmenden fazla imam yetiştiriyorsa,
hastane değil cami yaptırıyor, kütüphaneden çok Kuran kursu açıyorsa,
o ülkenin durup bir daha düşünmesi gerekmez mi?
Diyanet böylesi
devasa bütçeyle tüm inançlara eşit durması gerekir, çünkü bu devasa
bütçe ile inanç demokrasisini işletme olanağına sahip. Eğer bu inanç
demokrasisini işletir ise, inanın, Vatikan'ı aşarak evrensel barışın
en güçlü kurumu olur. Bunun için kendisini siyasal İslam ve onun
örtüsü türbandan (başörtüsü ile karıştırılmasın) uzak, Cumhuriyet'e
ve inananlara yakın tutması gerekir... Özellikle bir elinde Aydınlık,
bir elinde karanlık meşale ile siyaset yapanlara asla ödün vermemelidir..
Aksi taktirde
birileri bir zaman sonra kendi-kendine şu soruyu sorar:
"Biz
yoksa TİC'i yaşıyoruz da farkında mı değiliz??!!"
Farkındayız,
farkında olmasına da; asıl tehlike halkın beynine korku imparatorluğunu
kazımak...
Bakın, bu korku
imparatorluğunun kurumsallaşması için teorisyenliğini üstlenen,
küresel efendi odaklı dünün solcusu taraf(lı) duruşuyla yazdığı
senaryoya:
"Erdoğan,
Başbakanlık görevlilerinden bir çalışma yapmalarını istedi. Bu çalışma,
Genelkurmay Başkanı'nın ve 1. Ordu Komutanı'nın nasıl görevden alınabileceği
üzerineydi; generalleri açığa alma, görevden el çektirme ve istifalarını
talep etme durumunda ne olacağı, böyle bir kararın hangi aşamalardan
geçerek yürürlüğe gireceği, itiraz hakkının nasıl işleyeceği ve
belli şahısların görevden alınması durumunda komuta kademesinin
nasıl oluşacağı gibi ayrıntılar, çalışmanın konusuna dahildi..."
Bu nedir biliyor
musunuz?
Askeri e-muhtıraya
tetikleyerek, iktidara mağdurları ve mazlumları oynatma şansı yakalatmaktır.
Ardından, erken seçime taşımak ve de çok okuyan kardeşimin dediği
gibi, seçimde yüzde 50'lere taşımaktır…
Bu da laik demokratik
çağdaş olduğu savlanan Cumhuriyet'in istenen çizgiye taşınamadan,
yerini TİC'e bırakıp tümden taşınması demektir..
Kasım 2009
Teknopolitikalar
Platformu
evesbere@mynet.com
Yazarın önceki
yazıları:
G-8'i Besleyecek 11'ler ve Pasif Laiklik
ve de Taksim'deki İMF Meydan Savaşı
Çatalca, Trakya, Marmara Afetinin Uyarısı
Ben Dinlencede Balbay İçeride - 2
Ben Dinlencede Balbay İçeride - 1
Çin İ-Çin Cin Diyebilir miyiz?
Cumhuriyet(imizin) Faşistleri
(1 Mayıs'ta Taksim Edenler) ve Cumhuriyet
Meydanı
Obama Bor'a mı Geldi, Ankara'ya mı?
Nöbetçi Anketçi Tahran Erdem
Balbay'a Saldırmak
Eee-Recebim Nedir Bu Ekonomik Paritesizlikler?
Yeni Yıl, Yeni Umutlar
Postemperyalistlerin ve Benim Ermeni
Özürüm
29 E-KİM?
Kendimizle Savaşmak
|