Şevket ÇORBACIOĞLU
Teknopolitika



(1 Mayıs'ta Taksim Edenler) ve Cumhuriyet Meydanı

Dünya'da; hangi ay, hangi ülkede işkence görür?

"1" Mayıs ve benim ülkem'de..

Neden işkence görür?

"Taksim" yüzünden..

Her icraatlarını demokrasiye ve emekçiye saygılıyız savıyla süsleyenler; AB demokrasi ve emek kritercilerine bile demokrasi ve emek yanlısı olduklarına inandırdılar. Ve böylelikle demokrasiyi Türkiye'de kurumsallaştırma oyununu sürdürüyorlar. Türkiye'ye demokrasi ve çalışanlar için savaş verdiğini söyleyenler, nedense, çalışanları ve demokrasiyi Taksim'de buluşturmuyorlar…

Evet; her 1 Mayıs'ta bir tartışmadır başlar; emekçilerle, karşıtları arasında.. Demokrasiyi, ülkeme taşıdığını savlayanlar, nedense Taksim'e demokrasiyi taşıyamadılar..

Belki de, Taksim'i taksim etmekle meşguller:

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 1 Mayıs'ın tatil ilan edilmesi tasarısını Bakanlar Kurulu'nda imzaya açtıklarını bildirdi.

İşçilere kapalı Taksim Meydanı polise açıldı.

DİSK ve KESK'in 1 Mayıs kutlamaları için ısrarla açılmasını istedikleri, Türk-İş'in ise miting başvurusunda bulunduğu Taksim Meydanı bugün yapılan polis kutlamaları için açıldı. Vali Güler ise aynı saatlerde Taksim'in geniş katılımlı kutlamalar için uygun olmadığını iddia ederek sendikalara Çağlayan ya da Kadıköy Meydanı'nı önereceklerini söyledi.

İstanbul Valisi Güler, 1 Mayıs'ı Taksim Meydanı'nda kutlamak isteyen sendikalara, "Geniş katılımlı kutlamaya hayır" cevabı verdi. KESK ise "1 Mayıs'ta Taksim'deyiz" açıklamasıyla gerginliği tırmandırdı..

İster istemez haberleri okuyunca; Emekçinin kutsal dayanışma günü her 1 Mayıs'ta, Taksim'i taksim etme savaşı verenler aklıma düştü..

Kimler 1 Mayıs'ta Taksim'i taksim ediyor?
1- Dinden ve yoksuldan geçinenler..
2- Emekçinin emeğinden geçinenler..
3- Cumhuriyet'ten korkanlar…

"Kel alaka.. Cumhuriyetin konuyla ne alakası var?" demeyin…

Taksim meydanı tarihçesi için kaynakçaları tararken ilginç bir bulgu ile karşılaştım:

Büyük Larousse'deki "Taksim Meydanı" yanında açılmış olan parantez içinde "Cumhuriyet Meydanı" dikkatimi çekti… Bir dikkat çekici olan da; Taksim adının, gerçekten taksim etmekten geldiği. Şehre taksim edilen suların merkezi olan ve 19. yy'da kurulan sular idaresinin Taksim'de bulunması, bu küçük meydana adını vermiş. Zaten sözlük anlamı da; "Akarsuların ya da şehre gelen suyun dağıldığı, kollara ayrıldığı yer, savak".

Cumhuriyet Meydanı denmesindeki neden; İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılan 11 metre yüksekliğindeki Cumhuriyet Anıtı'ndan (1928) geldiğini düşünmeye başladım.

İnterneti tararken Güneri Civaoğlu'nun 29 Ekim 2008 günkü "Taksim değil, Cumhuriyet Meydanı" başlıklı yazısı imdadıma yetişti.

Kentsel tasarım uzmanıdır Mimar Kayhan Bakan, Taksim'deki çeşmenin onarılma çalışmaları sırasında; yıkıntılar arasında kırmızı üzerine beyaz harflerle "Cumhuriyet Meydanı" yazılmış bir emaye levha bulmuş.

Belli ki; "Taksim Meydanı"nın asıl adı, "Cumhuriyet Meydanı".

Sonra… İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılan 11 metre yüksekliğindeki Cumhuriyet Anıtı'yla birlikte orada bulunan kışladan da bir bölüm alınarak bugünkü "genişçe" meydan oluşturulmuş.

Civaoğlu; "Sanıyorum bu nedenle de Cumhuriyet Meydanı olmuş" diyor.

Haklı da, çünkü yazdığına göre levhası da asılmış.

Gerçekten sayın Civaoğlu'nun dediği gibi; Kayhan Bakan'ın bulduğu ve İstanbul'un eski diğer bazı levhalarıyla birlikte özenle sakladığı bu levha "tarihe tanık/ kanıt" niteliğinde.

Şu yazdıkları çok önemli:

"Birileri bundan hoşlanmamış ve 18. yüzyıldaki Osmanlı döneminin "Taksim" adını öne çıkarmış... Oysa… Bir tarafında Atatürk Kültür Merkezi, ortasında Cumhuriyet Anıtı, devamında Cumhuriyet Caddesi olan bu alana "Cumhuriyet Meydanı" adı yakışır…. Önümüzdeki 29 Ekim'e elbette yetişmez ama, gelecek yıl için anlamlı olur. Paris'te bunca yıllık 'Arc de Triomphe / Zafer Meydanı'nın adı, Charles de Gaulle'e dönüştürülmedi mi? İstanbul'un Taksim Meydanı neyse, Paris'in 'Arc de Triomphe'u da odur."

Bu alana "Cumhuriyet Meydanı" adı verilmeli.

Anlaşılan Cumhuriyet'ten korkanlar, adını Taksim koymuş. Ne enteresandır ki, aynı kişiler Cumhuriyet gibi Taksim'den de ve işçinin oraya inmesinden de korkmaya başladı..

1891'ten bu yana, her ülkenin her kentine yayılan 1 Mayıs kutlamalarında, en büyük kentlerinin, en büyük meydanlarının işçilere verilmesi adet haline gelmiş olmasına karşın, bizde; 1912'den beri emekçilere açık olan, fakat 1977 faşist katliamı sonrası işçinin / emekçinin yasak edildiği bir Taksim sendromu yaşanır yıllardır. İşçinin Taksim'e 1 Mayıs'ta girmesini bırakın; katledilen emekçilerin, Taksim'de anılması bile suç..

Ve biz bu ülkede, AB kriterleriyle bütün insan haklarından, demokrasiden ve çalışan emekçilerin evrensel haklarından söz edebiliyoruz.

Emekçinin emek savaşındaki kronolojisi:

- 1911 yılında Selanik'te, tütün, liman ve pamuk işçileri, 1 Mayıs gösterisi düzenleyerek bugünü kutladılar.

- 1912 yılında İstanbul'da ilk defa 1 Mayıs kutlaması gerçekleşti.

- 1923 yılında 1 Mayıs günü yasal olarak "İşçi Bayramı" ilan edildi.

- 1924'te hükümet kitlesel 1 Mayıs kutlamalarını yasakladı.

- 1925'te çıkan "Takrir-i Sükûn Yasası", İşçi Bayramı'nı kutlamayı yasakladı ve uzun yıllar bu yasak geçerliliğini korudu.

- 1935 yılında 1 Mayıs'a "Bahar ve Çiçek Bayramı" adı verildi ve ücretsiz tatil günü ilan edildi.

- 1976 yılında uzun yıllar sonra ilk defa geniş katılımlı 1 Mayıs kutlaması Taksim'de DİSK'in düzenlemesi altında gerçekleşti.

- 1977 yılında İstanbul Taksim Meydanı'nda en geniş katılımlı 1 Mayıs toplantısı düzenlendi. Ancak, devlet, göstericilerin üzerine ateş açtı ve göstericilerden 34'ü, yaralanarak ve üstlerine ateş açılması sonucu çıkan izdihamda ezilerek öldü. Dolayısıyla, 1977 tarihli 1 Mayıs, tarihe Kanlı 1 Mayıs olarak geçti

- 1979'da Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul'da miting yapılmasına izin vermedi, sokağa çıkma yasağı ilan etti. Buna rağmen İstanbul sokaklarında yüz binlere ulaşan rakamlarla korsan 1 Mayıs kutlandı.

- 1981'de Milli Güvenlik Konseyi 1 Mayıs'ı resmi tatil günü olmaktan çıkardı.

- 1989'da trafik polisinin açtığı ateş sonucu işçi Mehmet Akif Dalcı yaşamını yitirdi.

- 1996'da Kadıköy'de (Taksim Alanı yasaklıdır) 1 Mayıs kutlamalarına yaklaşık 150 bin kişi katıldı. Eylemin ilk dakikalarında polisin silahsız göstericilere açtığı ateş sonucu 3 kişi hayatını kaybedince, Kadıköy'de büyük bir kitlesel isyan gerçekleşti. Bu olaydan sonra Kadıköy 2005 yılına kadar 1 Mayıs kutlamalarına yasaklı kaldı. Ayrıca telsizinin sesini açık unutan bir sivil polisin göstericiler tarafından oldukça şiddetli bir şekilde dövülmesini Star Televizyonu'nun naklen duyurması ve bir başka yerde polislerin eğlenerek seyrettiği bir linç girişimini de naklen yayınlamasıyla hafızalara kazınmıştır.

- 2006 yılında en geniş katılımın yaşandığı ilçe Kadıköy oldu. Çeşitli sendikalar ve gruplar saat 12.00 sularında Rıhtım Caddesi'ne yürüdü. Düzenlenen miting sonrası saat 16.00 sularında gruplar tamamen dağıldı.

- 2007 yılında 1 Mayıs'ı tekrar Taksim'de kutlayarak aynı zamanda 1977'de olan olayları anmak isteyen grupları polis silah, biber gazı, gaz bombası kullanarak durdurmaya çalıştı. 100'den fazla kişi yaralandı.Valiliğe göre 580, diğer kaynaklara göre 700'e yakın gözaltı gerçekleşti. İbrahim Sevindik adındaki bir vatandaş hayatını kaybetti.

- 2008'de önce ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, sonra AKP'li milletvekilleri 1 Mayıs'ın resmi tatil olması için yasa teklifi verdiler. [Wikipedia]

1 Mayıs kutlamasının yapıldığı, dünyanın o devasa tarihi meydanlara bir göz atalım:

Rusya / Moskova / Kızıl Meydan
İsveç / Stockholm / Medborgarplatsen
Fransa / Paris / République Meydanı
Almanya / Berlin / Oranienplatz
Küba / Havana
Düşünün ABD'de var: New York / Union Square

Bizde ise emekçinin kutsal meydanı Taksim, taksim etme savaşına kurban..

Son olarak; 16/04/2009 günkü basındaki şu haberle yazımı bitirmek istiyorum:

"Avrupalı polisleri İstanbul'a davet eden DİSK'in Genel Başkanı Çelebi: Polisleri 1 Mayıs'ta Taksim'e davet ediyoruz. Ama bize gaz ya da su sıksınlar, coplasınlar diye değil, onlar için de bayram olsun diye.."

İyi de sayın Çelebi, ya o batı her zaman olduğu gibi top tüfekle gelirse.. Kardeşim çağırdığın futbol hakemi değil, polis, polis!!
Bilmiyor musun emperyal açların Çanakkale'ye ve de Ege'ye nasıl geldiklerini??..

Bu halk gerektiğinde o işlevi üstlenir.. Eğer bunu diyorsan net ol, neden sol kulağını sağ elinle gösteriyorsun.. Şunu mu diyorsun?:
Ülkemde bunlara güvenmiyorum, F tipi örgütlenme biçimiyle Orduya alternatif olma savaşı içinde.. Söyle bunları da, halk bilsin..


Teknopolitikalar Platformu


Mayıs 2009

Yazarın önceki yazıları:
Obama Bor'a mı Geldi, Ankara'ya mı?
Nöbetçi Anketçi Tahran Erdem
Balbay'a Saldırmak
Eee-Recebim Nedir Bu Ekonomik Paritesizlikler?
Yeni Yıl, Yeni Umutlar
Postemperyalistlerin ve Benim Ermeni Özürüm
29 E-KİM?
Kendimizle Savaşmak