Ayşenil Suadiyeli ATAOĞUL
Ayın Konuğu


Büyük basında pek yer almayan Petro Canada lokavt krizinde işçilerin yanında yer alıp savunmanlığını yapan Sibel Ataoğul, haklı kavgayı anlattı.

Petro Canada'ya karşı işçilerin utkusu

Değerli Okuyucularımız, Petro Canada'da 2007 yılı Kasım ayında başlayan lokavt geçtiğimiz Aralık ayında sona erdi ve işbaşı yapıldı. Firma yetkilileri 13 ay direndikten sonra pes ettiler ve işçilerin tüm isteklerini kabul ederek toplu sözleşmeyi imzaladılar. İlginizi çekeceğini umduğumuz bu konuyu ayrıntılı bir şekilde Petro Canada davasında sendikanın avukatlığını yapan Sibel Ataoğul ile konuştuk. Bakın bize neler anlattı ...

- Petro Canada davası nasıl başladı?
- Petro Canada'da işçi ve işveren arasındaki toplu sözleşme sona ermiş ve anlaşma sağlanamamıştı. Bu konuyu daha rahat anlayabilmek için önce bazı şeyleri açıklamak gerekiyor. Quebec'te genelde tüm petrol endüstrisi sendikaları aynı federasyona bağlıdır "Syndicat Canadien des Communications, de l'Énergie et du Papier / Kanada Haberleşme, Enerji ve Kâğıt Sendikası". Bunların değişik lokalleri vardır, lokal 615, 715 gibi. Bizimki, yani Montreal'deki Petro Canada, lokal 175 oluyor. Ayrıca Shell, Ultramar gibi birçok firmanın petrol rafinerisi var ve bu rafineriler de birçok şehre dağılmış durumda. Petro Canada'nın da Edmonton'da, Ontario'da, Quebec'te rafinerileri var. Genelde bütün bu rafinerilerin sendikaları toplu iş sözleşmesi görüşmelerini beraber yaparlar ya da sendikalardan biri aylık falan gibi önemli konularda görüşmeleri ve anlaşmayı yapar ve onun yaptığı anlaşma öbürlerini de kapsar; buna sektörel denir. Daha özel şeyleri ise aralarında hallederler.

- Nedir bu özel şeyler?
- Mesela her sene işveren işçilere bir çift bot alacak ya da işyerindeki sendika temsilcileri haftada belli bir saat sendika işlerine bakacaklar ve bu sürenin ücretini de işverenden alacaklar gibi. Tabi biz çok büyük fabrikalar ve rafinerilerden söz ediyoruz. Petro Canada'nın sadece Montreal'deki işçi sayısı yaklaşık 800 kişi. Bunlar birimler halinde çalışırlar. Bir birimde 263 kişi bulunur. Birimdekiler, bir grup operasyonlarda, diğer grup da bakım bölümünde olmak üzere iki yerde çalışırlar. Operasyonda uzayıp giden borular vardır ve bu boruların içinde bütün ürünler değişir. Mesela petrolden benzin, likit mazot gibi çeşitli ürünler yapılır. Zaten rafinerinin anlamı da oradan geliyor, hammadde halindeki petrol işlenerek çeşitli petrol ürünlerine dönüştürülüyor. İşte birimlerdeki 263 kişinin 200'ü operasyonda çalışırken, diğer 63 kişi de bakım bölümünde çalışır. Bu işçilerin toplu sözleşmeleri biterken yapılan görüşmelerde Petro Canada artık bundan sonra görüşmelerin ve toplu sözleşmelerin sektörel olmasını istemediğini söyledi. Buna, yani sektörel toplu sözleşmelere hukukta 'national pattern' (ulusal şablon ya da plan) denir. İşte Petro Canada bu 'national pattern'i kırmak istedi. Sendika da bunu reddetti. Burada sendika, bu 'national pattern'i korumak için tüm öbür sendikaların adına da çalışmış oluyor tabi. Yani mesela öbür rafinerilerde maaş konusunda 3 yıllık bir anlaşma varsa, Petro Canada bunu 6 yıla çıkarmak istedi, yani onların verdiğini vermek istemedi. Belli bir şablon var ama, Petro Canada buna uymayı reddetti ve 2007 yılının Kasım ayında lokavt yaparak işçileri çıkarttı. 17 Kasım 2007 tarihinden 23 Aralık 2008 tarihine kadar toplam 13 ay sürdü bu lokavt.

- Dolayısıyla insanlar 13 ay çalışamadılar.
- Evet, ayrıca Petro Canada mahkemeden karar aldırdı ve 5 kişiden fazla insanın işyerinin kapısının önünde durmasını bile yasakladı; işçilerin gösteri yapma haklarına sınırlamalar getirdi. Bu konulara bakan iki mahkeme var; biri sivil mahkeme, diğeri de iş mahkemesi. Eğer sendikaya karşı karar aldırmak istiyorsan sivil, yani normal mahkemeye gitmek zorundasın. Ama eğer diyelim ki Petro Canada kanuna karşı gelerek sarı işçi kullanıyor, bu konuda karar aldırmak istiyorsan iş mahkemesine başvurmak zorundasın.

- Nasıl oluyor? Yani Petro Canada'nın lokavt yapmaya hakkı var ama başka işçi almaya hakkı yok.
- Evet, işçilerin de grev hakları var. Lokavt yaptıktan sonra çıkarılan işçilerin yerini ancak şirketteki yönetici kadrosu alabilir. Quebec'teki İş Kanunu böyle.

- Bu böyle ne kadar sürüyor, sonsuza kadar böyle mi gidiyor? O zaman firmayı kapatırlar.
- Zaten öyle oluyor; genelde ya kapıyorlar ya da anlaşmaya varıyorlar. Aslında anlaşmazlıkların giderilmesi için konulan yasalar bunlar. Neyse, yönetim kadrosunu yenileyebilirler, yani bir müdürü üretime geçirince onun işini yapmak üzere yeni bir müdür alabilirler, ama yeni işçi alamazlar. Aslında o madde de çok net ve açık değil ve Petro Canada'daki sendika, bu yeni müdür alma olayına da karşı çıkıyordu. Ancak mahkeme sonuçlanmadan anlaşma sağlandığı için bu konuda ne olacağını öğrenemedik.

- Peki bazı şeylere açıklık getirmek için tekrar başa dönelim. Petro Canada lokavt yaptı..
- Evet, 17 Kasım'da lokavt yaptılar, işçiler buna karşı gösteriler ve blokajlar yaptılar, bunun üzerine Petro Canada mahkemeye baş vurup bazı kararlar aldırdı. Buna göre işçiler işyerine 5 metreden fazla yaklaşamıyorlar, beş kişiden fazla sayıda işçi bir araya gelemiyor ve bunun gibi oldukça ağır kararlardı bunlar. Aynı anda sendika da çalışma bakanlığını arayıp içeride illegal işçi çalıştırdıklarını ve bir müfettişle gidip bunu saptamak istediklerini söylediler ki, kanunen buna hakları var.

Neyse Bakanlığın müfettişleriyle gidip bunun doğru olduğu saptandı. Onları bulmak bir şey değil, bulunca rapor yazılıyor, iş mahkemesine başvurulup karar alınıyor, ama bu 8-10 ay sürebiliyor. O yüzden acil durum deyip ön karar aldırmak gerekiyor. Biz de ön karar aldırıp çalışanların illegal işçi olduğunu kanıtladık. Sonra tekrar aynı şey oldu, yine ön karar aldırdık, yine aynı şey oldu; bu arada toplu sözleşme görüşmeleri de devam ediyordu. Neyse sonuçta 13 ay sonra Petro Canada anlaşma yolunu seçti.

- Kaç avukattınız bu davada?
- Şimdi ben sendikanın avukatıydım, iki kişiydik. Bu davayı önce patronum almıştı, bana bu davaya bakmak isteyip istemediğimi sordu, memnuniyetle kabul ettim. 6-8 ay sonra onun başka bir davası vardı, Videotron'la ilgili; haftada 4 gününü oraya vermesi gerekiyordu. Böylece Petro Canada davası bana kaldı. Ben kendime bizim bürodan bir yardımcı seçtim ama, baş avukat ben oldum; inanılmaz derecede çok çalışmam gerekti. Ama çok zevkliydi benim için. Neyse, biz mahkemeden içeride 85 illegal işçi çalıştığına dair karar almalarını ve bize, yani sendikaya bir tazminat ödenmesini istedik. Ama bu sürerken Petro Canada'yla devam etmekte olan görüşmeler olumlu sonuçlandı ve bizim Petro Canada ile olan tüm davalarımızda da anlaşma sağlandı.


"Büyük firmaların değil, inandığım değerleri savunmak istedim!"


- Bu büyük bir zafer değil mi?
- Evet tam ve kesin bir zafer. Petro Canada az önce söz ettiğim ''national pattern'ı (ulusal şablon) uygulamayı sürdürmeyi kabul etti.

- Peki işten çıkarılan bütün işçiler geri mi döndüler?
- Evet, hep öyle oluyor zaten. Grev ya da lokavt olduğunda bu, işi kaybetmek anlamına gelmiyor, sadece işten uzaklaştırılıyor ya da kendileri uzaklaşma kararı alıyor, tabi bunun yasal olması gerekiyor. Mesela bir zaman çerçevesi var. Eğer yasalsa, yani işten çıkarılmak için başka bir neden yoksa, lokavt bittiği anda kanunen o işçileri geri almak zorundalar.

- Peki işçiler işsiz kaldıkları süredeki aylıklarını alabildiler mi?
- Aylık yok. Sendikanın fonları var ama, bu da sendikasına bağlı. Yani paraları varsa işçilerine para öderler. Petro Canada işçileri hem kendi sendikalarından hem de başka sendikalardan yardım aldılar. Ama tabi bu tam maaşları değildi, yüzde 40'ını filan aldılar. Bu da yetmedi tabi; mesela çok insan evlerini kaybetti, boşananlar oldu. Çok acılar yaşandı.

- O zaman bu buruk bir zafer...
- Evet, ama öyle bakmamak lazım, işlerine geri döndüler, Petro Canada ulusal 'pattern'a bağlı kalmayı kabul etti, işçilerin kaybettikleri bazı paraları geri ödedi. Ama bu maaş değil, lokavt oldu mu maaş ödenmiyor, ancak lokavttan önce borçlar varsa bunlar ödeniyor. Petro Canada bu borçları da ödemek istemiyordu; örneğin tatil paralarını, birikmiş fazla mesai ücretlerini ödemeden lokavt yapmıştı. Bu borçlar yüzünden de dava açılmıştı, onları da ben yaptım; bu davalarda da anlaşma sağlandı, hepsini ödemeyi kabul ettiler.

- Artık herkes iş başı yaptı mı?
- Evet yaptılar, nasıl gidiyor bilemem. O konularda fazla konuşamam, basit değil tabi, ama işlerine döndüler ve bu çok büyük bir zafer oldu.

- Peki bu işçilerle nasıl tecrübelerin oldu, nasıl bir çalışma içindeydiniz?
- Vallahi o kadar zevkliydi ki, çünkü sonunda haftada iki ya da üç gün mahkemedeydik ve de bütün bizim kanıtlarımız aslında firmaya bağlıydı. Yani ben diyorum ki, bu kişi mühendis, bu işi yapamaz çünkü üst düzey yönetici değil. Onlar da, hayır yönetici diyor. O zaman o mühendisi mahkemeye çağırıp ona sorular soruyoruz; senin şuna yetkin var mı, bu nasıl yapılır filan diye. Burada en büyük desteği işçilerden aldık, hemen hepsi bütün mahkemelere geldiler, bana yardımcı oldular. Bize en büyük salonu verdiler adliyede, dosyalarımızı koymak için kalıcı odalar verdiler yani bir bakıma biz mahkeme salonlarına taşınmış olduk ve orada yaşamaya başladık. Ben bir mühendisi sorgularken işçiler dinliyorlar ve yalan söylediği zaman bana söylüyorlardı. Yani beraber çalışmaya başladık. Hepsi bana o kadar inandılar, o kadar uğraştılar, o kadar olumlu yaklaştılar ki çok zevkliydi. Bitince çok mutlu olduk hepimiz; ama aynı zamanda da biraz üzüldük çünkü karar alınmadan bitti.

- Nasıl yani?
- Yani mahkeme sonuçlanmadan anlaşma sağlandı ve toplu sözleşme imzalandı.

- Ama bu neyi değiştirir ki? Kaybedeceklerini anlayıp o yüzden anlaşma yolunu seçmişlerdir mutlaka.
- Tabi kesinlikle, çünkü başta çok direniyorlardı. Bence bir de açılan bütün bu davalardan ötürü kendilerini çok fazla baskı altında hissettiler. Yani bütün mahkemelere gelmeleri gerekiyordu, sorgular falan; biz mahkemeden müfettişlerle fabrikayı ziyaret edip denetliyorduk, bütün bunlardan yıldılar bence.

- Peki sen nasıl duygular içindesin? Herhalde işçiler sana çok müteşekkir olmuşlardır.
- Çok mutlu oldum tabi. Bu olay bittikten sonra çalışanlar karıları ve kocalarıyla kocaman bir parti yaptılar, bana teşekkür ettiler, beni alkışladılar, çok duygulandım. Ben de onlara teşekkür ettim, çünkü sonunda ben sadece avukatım; bir yasa var, o yasayı zaten işveren koymuş, işverenin adamı da parlamentodan geçirmiş, ben o yasanın içinde oynuyorum. Zaten benim yaptığım bir yere kadar gidebilir, önemli olan onların birlik içinde kalıp, birlikte mücadele etmeleriydi ve onlar bu mücadeleyi iyi yaptılar ve kazandılar. Burada çok önemli bir olay oldu; lokavttan 12 ay sonra işveren toplu sözleşme önerisini işçilere gönderdi, ki bu illegaldir, işçilere gönderemez, ancak sendikayla görüşebilir; onlar aldırmadılar ve siz doğru söylemiyorsunuz, işçiler durumun farkında değil deyip doğrudan onlara postaladılar. Aynı anda da iş mahkemesine talepte bulunarak, 'bu son teklifimiz ile ilgili olarak işçilerin oy kullanmalarına izin verilmesini istiyoruz' dediler. Bu bazen olabiliyor ama, bir dava sürecinde sadece bir kez yapılabilir. Neyse biz de tamam dedik, hakkımız olduğu halde hiç itiraz etmedik, oylamaya karşı çıkmadık. Oylama sonucunda % 96,5 'hayır' çıktı. Dikkatini çekerim, bu tam 12 ay sonra oluyor. İnsanlar 1 yıldır işsiz, çaresiz, buna rağmen teklifi kabul etmediler. Bu görülmemiş bir olay; iş mahkemesindeki görevliler de bize aynı şeyi söylediler, 'böyle bir şey görmedik' dediler. Zaten ondan sonra bu birlik sayesinde her şey değişti.

- Sana da bu kadar inanıp güvendiler demek.
- Evet ama, birbirlerine de güvendiler.

- Petro Canada kimin?
- Çok iyi bir soru. Hisse sahiplerinin, yani burada dedikleri gibi 'publicly traded company' yani hisseleri borsada işlem gören bir firma.

- Yani özel sektöre ait.
- Aslında işçilerin de hisseleri var ama, çok az tabi. İşçiler oraya da gittiler, her yerde kampanyalar yaptılar, boykot kampanyası yaptılar ki bu çok işe yaradı.

- Yani 'Petro Canada'dan benzin almayın' diye kampanya yaptılar öyle mi?
- Evet; ve bu boykot çok etkili oldu. İnsanlar onlara inandılar, dinlediler, boykota uydular ve benzin satışları düştü. Yani her bakımdan çok iyi çalışmak gerek. Avukatların iyi olacak, birlik içinde olacaksın, kampanyalar yapacaksın, yılmadan çalışacaksın. Bizim için en zor şey medyanın bu olaya hiç yer vermemesiydi. Hep bize karşı antipati yaydılar. Mesela Quebec'te bir TV programında konuşmacılardan biri, 'biz biliyoruz bütün anlaşmazlık, fabrikadaki sendika temsilcisinin bedavaya çalışmak istemesinden doğuyor, yani sendika işlerini yapıp bunu şirketin ödemesini istiyor' dedi ki, bu yalan. Ortada kocaman bir sorun var, Petro Canada toplu sözleşmede diğer petrol ve kâğıt firmalarıyla birlikte hareket etmek istemiyor, ulusal plandan çıkmak istiyor, çalışanların haklarını yemek istiyor, birikmiş alacaklarını ödemek istemiyor, ama adamlar bundan hiç söz etmiyorlar.

- Peki ama benim anlamadığım bir şey var, Quebec'li bir firma, Quebec yasalarına karşı hareket ediyor, ama Quebec'li yetkililer o firmanın tarafını tutuyor. Bunu nasıl açıklarsın?
- Vallahi kapitalizm derim ben. Onların ülkesi, kuralları onlar koymuşlar. Aynı şey şu anda York Üniversitesi'nde de oluyor; asistanların grevi var, niye dersen, adamlar senelerdir profesör işi yapıyorlar ama onlara asistan maaşı veriliyor ve artık hükümet onları işe dönmeye mecbur edebilmek için yeni bir yasa çıkartacak. Yani böyle bir kompozisyon var ama en kötü şey bu gazeteler ve televizyon. Onlar insanları etkiliyorlar ve bize karşı adeta kışkırtıyorlar. Ama işe bakın ki, aynı şey onların da başına da geliyor. Çünkü şimdi kendileri lokavt olmaya başladı. Şu anda Journal de Montreal ve Journal de Quebec'te lokavt sürüyor. Umarım bizim neler çektiğimizi öğrenirler. Hep bizim aleyhimizde yazdılar, bakalım şimdi aynı şey kendi başlarına geldi, ne yapacaklar. Kendilerinin yerine başkalarının işe alınması ne kadar zormuş görsünler. Ama zaten sistem böyle ve biz bu sistemin içinde çalışıyoruz. Önemli olan çalışanların birlik içinde olmaları, aldıkları kararları uygulamaları. Sistemler kendiliğinden değişmez, onu insanlar değiştirir, iyileştirir.

- Peki çalıştığın hukuk bürosu bu başarını takdir etti mi?
- Tabi, sonunda ben onları temsil ediyorum. Benim için en önemli olan, benim yaşımda bir avukatın bu işi kotarmış olması. Karşı tarafın avukatları benden çok büyüklerdi ve çok daha kalabalıklardı. Ben bundan çok gurur duydum ve ofisim de benimle gurur duydu. Ama en güzeli Petro Canada'lı çalışanlardan gördüğüm yakınlıktı. Bana, kendilerini hiç küçümsemediğimi, onları karşı tarafa güçlü gösterdiğimi, karşı taraftan korkmadığımı söylediler. Anlaşma sağlandıktan sonra birlikte kutladık, yedik içtik eğlendik, bana yüzlerce kişinin önünde teşekkür ettiler. Bu benim için en büyük hediye. O zaman yaptığın işle gurur duyuyorsun. Ben zaten bu yüzden çalışma alanımı değiştirdim. Ben 'labour law' yani iş hukuku yapıyorum ve bildiğin gibi stajımı, zamanında Başkan Trudeau'nun da çalışmış olduğu, Kanada'nın en büyük ve prestijli hukuk bürolarından birinde yaptım; başta orada devam etmeyi düşünüyordum. Kendileri çok büyük firmaların avukatlığını yapıyorlar. Ama orada çalışırken gördüm ki, hep büyük şirketlerin çıkarlarını savunmak zorundaydım ve çoğu zaman da savunmak zorunda olduğum şeylere inanmayacaktım. Bu beni çok rahatsız ediyordu. Evet, kazanç çok çok iyiydi ama, inanmadığım ya da doğru bulmadığım şeyleri savunmak benim kişiliğimle ters düşüyordu. Bu yüzden çalışanların, küçük insanların haklarını savunmak istediğime karar verdim ve karşı tarafa geçtim. Kendileri beni anladılar ve bana çok yardımcı oldular, 'madem ki rakiplerimizle çalışacaksın, bari en iyileriyle çalış' dediler ve bana bir bakıma yol gösterdiler. Şimdi yaptığım işten çok memnunum. Ayrıca sadece işçileri değil, yönetim kadrolarını da temsil ediyoruz. Neyse uzun lafın kısası, bu davanın sonunda bana yağdırılan övgüler beni inanılmaz derecede mutlu etti, parayla bunu satın almana imkân yok!

- Peki şimdi hangi dava var?
- Şimdi Gazete çalışanlarının davası var. Bakalım neler olacak?

Mart 2009

Yazarın Önceki Yazıları:
Kriz gerçekten korkunç mu?
"Zekât, bu ülkede herkes tarafından gerektiği gibi uygulansa…"
Zayıflamak sorun değil, onu korumayı bilmeli!
Ressam Ali Refik Ataoğul: "Sanatçı avant-garde olmalı"
Profesyonel bir yardım toplayıcı: Eda Levi
Fethullah hareketiyle ilgili Mahçupyan:
"O ağın içinde pekişmesi sayesinde tabii ki bir siyasi güç"

Mahçupyan: "Hrant'ın ölümünü hâlâ kabullenebilmiş değilim."
"Benim planlamacıya ihtiyacım yok demeyin!"
"Çok paranız olması önemli değil, elinizdekini akıllıca değerlendirin!"
Rum Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs yurttaşlarına pasaport veriyor
Melisa, oğlu ve torununa destek için Erivan'dan geldi
İsmail Cem İpekçi: "Kültürünüzü yitirmeyin ama, yaşadığınız topluma da karışın!"