Ayşenil Suadiyeli ATAOĞUL
Ayın Konuğu

 

Fethullah hareketiyle ilgili Mahçupyan:
"O ağın içinde pekişmesi sayesinde tabii ki bir siyasi güç"


Değerli okuyucularımız, bu sayımızda, konferanslara katılmak üzere Toronto ve Montreal'e gelen gazeteci - yazar Etyen Mahçupyan konuk oldu köşemize. Robert Kolej'den sonra, Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği'ni bitiren ve aynı üniversitede işletme yüksek lisansı yapan Mahçupyan, Radikal, Yeni Binyıl, Zaman gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Kendisi halen Agos Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenliği'ni yürütmektedir. Türkiye politikası üzerine de birçok kitabı olan konuğumuzla yaptığımız söyleşiyi ilginç bulacağınızı umuyoruz. A.S.A


Geçen sayıdan devam.

- Zaman gazetesinde yazdığınızı söylemiştiniz. Bu gazete için 'Fethullahçı' diyorlar. Ülkemizden çok uzaklarda yaşadığımız için, çoğumuz bazı konuları iyi bilemiyoruz. Bu bir özür değil tabi. Ama şartlar böyle işte, o yüzden soruyoruz. 'Fethullahçı' ne demek? Zaman gazetesi gerçekten Fethullah Gülen'in mi?
- Fethullah Gülen halen ABD'de yaşayan bir din adamı. Ama din adamlığını biraz felsefe boyutunda açmış olan, geliştirmiş olan ve toplumla bu yol üzerinden doğrudan ilişki kurmayı becerebilmiş olan bir insan. Geniş bir manevi nüfus alanı var. Birçok insan, onun bir anlamda manevi rehberliği altında dini, dindarlığı, hayatı yeniden yorumlayıp, anlamlı hale getiriyor. Dolayısıyla burada böyle kategorik bir ilişkiler biçimi, bir hiyerarşik yapı v.s. yok ama, çok düzenli, organize çalışan büyük bir ağ var. Bu ağda da gönüllü olarak çalışanlar olduğu gibi, yarı profesyonel hale gelmiş olan insanlar da var. Ama bunların hepsi o süzgeçten geçmiş insanlar. Yani Fethullah Gülen'in manevi liderliğini kabul etmiş insanlar. O noktadan sonra olay bir tarafıyla, bir hayır işleri zinciri üretmek biçiminde yaşanıyor. Öbür taraftan da o ağın içeride pekişmesi sayesinde de, tabi ki bir siyasi güç de ifade ediyor. Bu şu anda dünyanın çok değişik yerlerine yayılmış olan bir cemaat. Dolayısıyla hem çok gevşek olan, yani mesela hangi partiye oy verirler diye sorarsanız, böyle bir şey yok. Her isteyen, her istediği partiye oy verebiliyor. Bir tarafıyla bireyselleşmiş ve çok özerkleşmiş olan, çok dağılmış olan, eş düzeyli bir cemaatten bahsediyoruz. Öte taraftan da, yapılacak işler tanımlandığı andan itibaren, bu işlere talip olan ve bunu belirli bir disiplin içinde ve belirli bir ağın yardımıyla yapan bir iş dünyasından ve gönüllüler ordusundan bahsediyoruz.

İdeolojik olarak baktığımızda ise, epeyce modern, modernliği günlük hayatın içinde yeniden üretme taraftarı olan, dindarlığı daha ziyade ahlak anlayışı olarak algılayan, ama buna karşılık devletçilik, milliyetçilik kanadında biraz daha muhafazakâr olabilen bir pozisyondalar. Biraz belki Osmanlı dönemindeki Sünni, Hanefi cemaatin yeniden ihya edilmesi gibi bir bakış olabilir. Yani bu böyle tanımlanmış bir bakış değil ama, dışarıdan bakan birisi olarak, böyle bir dinamik görmek mümkün olabilir. Türkiye siyasetindeki işlevine bakarsak, ki bu nereden baktığınıza bağlıdır, ama özellikle İslami kesimin günlük hayata, modernizme ve de global dünyaya adaptasyonu üzerinden bakarsanız, bunun son derece olumlu işlevler yapmış olan bir cemaat olduğunu görürsünüz. Ama öte yandan ters yönden bakanlar da var. Çünkü böyle bir cemaatin üyelerinin, mesela devlet bürokrasisi içinde fazla şekilde yer almasının, devlet içinde devlet olmak gibi de yorumlanabileceğini düşünenler de var. Dolayısıyla da Türkiye'nin kendine özgü bir hareketi ve oluşumu demek lazım. Nereden baktığınıza bağlı olarak beğeneceğiniz ve beğenmeyeceğiniz yönleri olacaktır.

Zaman gazetesi de sonuçta bir iş adamına ait ve de o iş adamı da yine bu 'Fethullah Gülen Cemaati' diye adlandırılan ağın içinde yer alan bir iş adamı. Ama sonuçta Fethullah Gülen'e ait bir gazete değil bu. Kendine has bir gazete. Çok başarılı bir gazete. Türkiye'nin son yıllardaki, gazetecilik alanındaki en parlak kariyeri bence.

- Neden?
- Bir kere çok muhafazakâr, cemaat içi bir gazeteden, şu anda tüm topluma hitap eden bir gazeteye dönüştü. Gazetecilik açısından çok yenilikler getirildi. Mesela haberle yorumun birbirinden farklılaştırılması gibi, daha objektif bir haberciliğin yapılabilmesi gibi bir takım kriterlerle yaklaşıldı. Çok genç ve başarılı bir yönetici kadrosu var. Bütün bunlar bir başarı öyküsü aslında. Öte yandan Türkiye'nin son dönemindeki demokratikleşme arayışları içinde, genelde tümüyle bakarsak her zaman bazı hataları olmuş veya zaman zaman konjonktür olarak belirli tıkanmalar yaşamış olabilir. Ama genel olarak bakarsak, son dört beş senedir, başarılı bir karnesi var diyebiliriz.

- Bir de yeni çıkan 'Taraf' gazetesinden söz edelim, orada da yazıyorsunuz değil mi?
- Taraf gazetesi, bugünkü Türkiye konjonktürünün aslında ihtiyacı olan veya ihtiyacı olduğu düşünülen bir gazete olarak tasarlandı. Demokrasiden, demokratlıktan, insan haklarından yana, ayrımcılığa karşı, kendisini Türkiye'deki sorunların muhatabı olarak tanımlayan, o sorunların üstüne gitmeyi taahhüt eden ve bunu yaparken de, diğer gazetelerden daha namuslu ve daha cesur olacağı intibaını veren bir gazete olarak 15 Kasım'da piyasaya çıktı. Şu anda tabi küçük bir gazete bu. Daha yüksek rakamlara satılıyor, çünkü ilan gelirleri diğer gazetelere göre çok düşük. Bir iddia bu. Yani Taraf gazetesi bir iddia. Bu iddianın ne kadar gerçekleşeceğini, hayata yansıyacağını hep birlikte göreceğiz. Ama şunu söylemek belki mümkün: Türkiye'nin siyasi hayatının değişik konjonktürlerinde böyle değişik gazeteler çıkmıştır. Mesela, Yeni Yüzyıl gazetesinin ilk çıkışı gibi, sonra Radikal'in çıkması gibi, arkasından Yeni Bin Yıl'ın bir dönem deneme yapması gibi, şu anda da ona benzer bir dönem yaşanıyor. Yani çok hızlı değişen bir toplum, reformların eşiğinde olan bir ülke ve buna aslında yanıt veremeyen bir medya dünyası ve giderek muhafazakârlaşan, içine kapanan bir büyük basın. Burada ortaya çıkan boşluğu değerlendirmeye çalışan bir çabadan bahsediyoruz.

- Taraf gazetesini kim çıkartıyor?
- Sahibi Alkım yayınları. Sadece yayıncılık yapan, başka bir işi olmayan bir şirket. Şimdiye kadar tamamen kitap yayınlarıyla belirli bir seviyeye gelmiş, şu anda da bu olayı, gazeteciliği deniyorlar.

- Siz orada ne yazıyorsunuz?
- Ben şimdi orada haftada iki siyaset yazıyorum. 1 Aralık'tan itibaren de her gün at yarışı yazacağım.

- At yarışı nereden çıktı?
- At yarışı 20-30 yıldır uğraştığım şeylerden birisidir. Yani şunu yazmaya çalışacağım, bu birçok insanın sandığı gibi milli piyangovari, yani bir şeyler işaretleyip de para kazanıp kaybettiğiniz bir olay değil sadece. Belirli bir bilgi temeli var ve o bilgi temeli üzerinde de bir akıl yürütme disiplini olan bir oyun ve de eğer becerebilirseniz, akıl yürütmeyi doğru becerebilirseniz, o zaman hem haz alma ihtimali var hem de az kaybetme ihtimali var.

- Yani at yarışı kumar değil mi?
- Her şeyi para karşılığı yaptığınız anda kumara çevirebilirsiniz. Bu da tabi sonuçta bir para veriyorsunuz ve karşılığında da para alıyorsunuz. Bu anlamıyla baktığınız zaman kumar denebilir. Ama öte yandan briç gibi kumar gayesiyle olmasa bile üzerinde düşünebileceğiniz, kafa yürütebileceğiniz ve kendinizi sınayabileceğiniz bir bulmaca olarak da tanımlayabilirsiniz at yarışını. Bugün briçi parayla oynayanlar var, parasız oynayanlar da. At yarışının da böyle bir yanı var. Ama tabi insanların çoğu bunu parayla, para kazanmak için oynuyorlar.

- Siz at yarışıyla ilgili ne yazacaksınız, tahminde mi bulunacaksınız?
- Her gün o günkü programı veri olarak aldığımız zaman, buradaki doğru oyunun nasıl bir oyun olabileceğini, mesela kaç paralık bir oyunun en doğru bir oyun olabileceğini ve bunun hangi alternatiflerin arasından seçilmesi gerektiğini anlatan, yorumlayan ve okuyucuyla tartışan bir sütun olacak.

- Her gün at yarışı oluyor mu?
- Evet, hatta bazen bir günde iki ayrı sahada olabiliyor. En tipik ve en popüler olanı altılı ganyan denilen oyun. Burada altı tane yarışın birincilerini aynı anda bilmeniz lazım. Yani birini eksik bilirseniz kazanamamış oluyorsunuz. Altı tane birbirinden bağımsız yarış var, her yarışın kendine has mesafesi, atları var. Onların ayrıntılarını takip etmeniz gerekiyor tabi. Ama sonuçta çok kaba bir şekilde, 5-10-20 tane at yan yana sıraya dizilip koşuyorlar ve bir tanesi birinci geliyor.

- At yarışları devletin mi?
- Türkiye Jokey Kulübü'nün. Oradan devletin önemli bir miktarda vergi kazancı var. Ayrıca bildiğim kadarıyla Kızılay ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na da gelir kaynağı sağlıyor. Yani paranın sadece yarısı dağıtılıyor, diğer yarısı ise vergilere gidiyor.

- Demek ki paranın birazı da hayır işlerine gidiyor. Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkürler.
- Bir şey değil.

Şubat 2008


Yazarın Önceki Yazıları:
Mahçupyan: "Hrant'ın ölümünü hâlâ kabullenebilmiş değilim."
"Benim planlamacıya ihtiyacım yok demeyin!"
"Çok paranız olması önemli değil, elinizdekini akıllıca değerlendirin!"
Rum Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs yurttaşlarına pasaport veriyor
Melisa, oğlu ve torununa destek için Erivan'dan geldi
İsmail Cem İpekçi: "Kültürünüzü yitirmeyin ama, yaşadığınız topluma da karışın!"