Vancouver’de Bir Türk Müzisyen
Serkan Soğukpınar’la söyleşi…

Bahar Çınarlı / Vancouver / Bizim Anadolu
– Biraz aile geçmişinizden bahseder misiniz? Bildiğim kadarıyla müzisyen bir aileden geliyorsunuz.
– Dedem Osman Soğukpınar’ı hiç tanımadım. Kendisi TBMM 14. Dönem CHP Ankara milletvekiliymiş. En küçük oğlu olan babam Sezar Soğukpınar’ın müziğe olan hevesini kıramamış ve onun müzikle uğraşmasına sıcak yaklaşmış. O dönemin babalarında pek görülmeyecek bir hoşgörü örneği gösterdiğini düşünüyorum. Babam uzun yıllar bir yandan müzik öğretmenliği yaptı, diğer yandan da Çankaya Belediye Orkestrası’nda gitarist ve solist olarak çalıştı; ve birlikte çok sayıda konserler verdiler. Babam 70’li ve 80’li yıllarda Ankara’nın en rağbet gören solistlerinden biriydi. Babamla ilgili en net hatırladığım çocukluk anılarım, babamla gezmeye çıkışlarımızdır. Ne zaman Tunalı Hilmi caddesine çıksak zar zor yürürdük. Çünkü adım başı bizi durdurup babamdan imza, fotoğraf isterler, bir sonraki konser tarihini sorup sesini çok beğendiklerini söylerlerdi.

– Sizin müziğe başlamanız nasıl oldu?
– Küçük yaşlardan beri gerek babam, gerekse babamın müzisyen çevresi sayesinde müzikle içli dışlı büyüdüm; yine de ilk gençlik yıllarımda kendime müzik dışında başka ilgi alanları bulmuştum. Lise yıllarında bir kez gitarı elime aldıktan sonra bir daha bırakmadım. Esasen babam müzikle profesyonel olarak ilgilenmemi hiç istememişti.
Benim müziğe başladığım yıllar Türk popunun atılım yılları olarak kabul edilen 1990’lı yıllardı. Her gün piyasaya yeni şarkı ve şarkıcılar çıkıyordu ve eğlence dünyası son derece hareketliydi. Bir arkadaşımla bir gitar-klavye ikilisi oluşturmuştuk ve Ankara’da bir barda günün popüler şarkılarını eğlenceli yorumlarla çalıp söylüyorduk. Kısa sürede adımızı duyurduk ve Ankara dışından da teklifler almaya başladık. Arkadaşımın askere gitmesiyle ikilimiz dağıldı ve ben yeni gruplarla çalışmaya başladım. Bu dönemde birlikte çalıştığım müzisyenlerle Ankara, İstanbul, Alanya, Antalya, Mersin, Kıbrıs gibi çeşitli yerlerdeki seçkin otel, gece kulübü ve restoranlarda düzenli olarak sahneye çıktım. Bunun yanı sıra Türkiye’nin çeşitli illerinde konser, davet, açılış, özel düğünler vb. etkinliklerin aranılan solistlerinden biri oldum.
Solistliğin yanı sıra çalıp söylediğim parçaların altyapı düzenlemeleri, reklam jingle’ları gibi, teknik ve yaratıcı bilgi gerektiren, fakat sahne gerisinde yer alan işlere de imza attım. Halen çalıp söylediğim çoğu parçanın altyapı ve düzenlemelerini kendim hazırlıyorum.

– Kanada’ya geliş macerası nasıl oldu?
– 2012 yılında İngilizcemi geliştirmek amacıyla Kanada’nın Vancouver şehrine geldim. Burayı seçmemin tek sebebi yakın aile dostlarımızın burada yaşıyor olmasıydı. Meğer bilmeden hayatımda yeni bir sayfa açmışım. Son sekiz senedir burada yaşıyorum.
– Kanada’daki ortama ve kültüre alışma süreciniz ve müziğe tekrar başlamanız nasıl gelişti?
– Türkiye’de eğlence sektöründe geçirdiğim son derece yoğun yılların ardından Vancouver’da başlangıçta çok zorlandım. Yeni bir dil, yeni bir kültür, son derece farklı alışkanlıkları olan insanlar…, ama burada işlerin başka türlü yürüdüğünü kısa sürede kavradım.
İngilizce’de “busking” denilen sokak müzisyenliğini keşfettim. Türkiye’de şu sıralar yeni yeni kendine bir alan bulmaya başlayan busking, Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya’da son derece yaygın bir iş kolu. Geniş kitlelere ulaşmak ve kısa sürede onları etkilemek için de çok uygun bir ortam. İlk başta yadırgasam da, daha sonra çok iyi ve tanınmış müzisyenlerin de bu şekilde çalıştığını görünce ben de busking yapma kararı aldım ve Granville Island’ın Summer Entertainment programının seçmelerine katılarak programa kabul edildim. Burada program yaptığım son yedi sene içinde enstrüman portföyüme gitarın yanı sıra buzukiyi de ekledim ve dinleyicinin isteği doğrultusunda gitardan çok buzukiyi öne çıkaran bir repertuvar oluşturdum. Daha sonra dünyaca tanınan klasik parçalar, film müzikleri, tangolar ve romantik şarkılardan oluşan bu repertuvarımı kendi imkânlarımla üç ayrı buzuki albümünde topladım. Geliştirdiğim kendime özgü buzuki çalma tarzı Kanadalı dinleyici tarafından oldukça sevildi. Çok kısa sürede, yaşadığım Kitsilano ve Granville Island civarında tanınır oldum. Öyle ki, market alışverişinde, plajda ya da sokakta yoldan çevirip beni takip ettiğini, albümlerimi evde veya arabada severek dinlediğini söyleyen sayısız insan oldu. Bunları duymak, bir müzisyen için en büyük motivasyon kaynağı elbette.

– Vancouver’daki Türk asıllı müzisyenler arasında bu mesleği en başarılı bir şekilde profesyonel olarak yapan kimdir deyince aklıma ilk siz geliyorsunuz. Sizi çok kez farklı farklı mekânlarda zevkle dinleme imkânım oldu. Gözlemlediğim, dinleyicinin nabzını çok iyi tutuyorsunuz ve değişik izleyici kitlelerine göre değişik repertuvarınız var. Bu konuda ne dersiniz?
– Benim Kanada’daki avantajım şu oldu: Türkiye’de özellikle yaz sezonlarını turistik beldelerde çalışarak geçirdiğim için yabancı repertuvarım zaten genişti. O nedenle burada Kanadalı dinleyiciyle sahneden diyalog kurmakta pek zorlanmadım.
Yeni tanıştığım insanlarla konuşurken konu “ne iş yapıyorsun”a geldiği zaman “müzisyenim” diye cevap verdiğimde, “peki esas ne iş yapıyorsun” diye bir kez daha soruyorlar. Bu bana çok ilginç geliyor. Oysa ben hayatım boyunca profesyonel müzik dışında bir iş yapmadım. Kanada’daki yaşantımda da bu değişmedi.

– Branas restoranında tüm müşterileri çok güzel coşturduğunuzu gözlemledim. Orada Kanada’nın çok kültürlülüğüne dair güzel bir örnek ortam oluştuğunu düşünüyorum. Sahipleri Rus ve Yunan asıllı olan bir restoranda Amerikalısından Meksikalısına ve tabi Türk’üne kadar herkesi coşturan, değişik dillerde şarkı söyleyebilen bir Türk müzisyen… Tam olarak bir çok kültürlülük örneği.
Sahnesi olan bu restoranda sürekli iş almanız nasıl oldu?
– Evet, son iki senedir False Creek’teki Branas Mediterranean Grill restoranda Cuma-Cumartesi geceleri sahneye çıkıyorum. İki sene önce Granville Island’da tesadüfen beni dinleyen ve çok beğenen patronun teklifiyle başladı. Bu sayede her kesimden ve farklı kültürel kökenlerden gelen insanlara yönelik değişik tarzda müziklerle çok sayıda izleyiciye ulaşma fırsatı bularak repertuvarımı geliştirmeye devam ediyorum.
Branas’ın yanı sıra Ortadoğu mutfağıyla bilinen East is East restoranda da program yaptım ve tanınmış Türk parçalarını çello, arp ve buzukiden oluşan bir üçlüyle birlikte yorumladım. Branas’ta çok hareketli ve eğlence dozu yüksek bir program yaparken, East is East’te ise bunun tam tersine slow parçalardan oluşan sakin bir repertuvar sunuyorum.

– Kovid-19 küresel salgını işinizi nasıl etkiledi?
– Elbette salgın tüm dünyayı olduğu gibi, Vancouver’ı ve özellikle benim gibi serbest meslek sahiplerini son derece olumsuz etkiledi. Pek çok restoran, bar ve eğlence merkezi kapılarını kapatmak zorunda kaldı ve belki de bir kısmı bir daha hiç açamayacak. Bu zor zamanda Kanada hükümetinin imdada yetişerek KOVİD-19 sebebiyle gelir kaybına uğrayan kişilere maddi destek sağlaması çok olumlu bir adım oldu. Fakat bu dönemi atlatıp işe geri dönebildiğimiz zamanda da bizleri birtakım önlemler ve kısıtlamalar bekliyor olacak. Esasen eğlence, özellikle bu gibi sıkıntılı zamanlarda insanların daha da çok ihtiyaç duyduğu bir faaliyet; fakat ilk kısıntıya uğrayan da eğlence sektörü oluyor ne yazık ki.
– Kanada’dan Türk Ezgileri projesinden bahsedebilir misiniz? Çalışmalarınız arasında Türk-Kanadalılar olarak en çok göğsümüzü kabartan proje bu oldu.
– Bu dönemde evde kapalı kalmayı bir avantaja çevirerek yapmak istediğim bazı projelere daha çok vakit ayırma fırsatı buldum. Bunlardan bir tanesi de, son bir senedir sürdürmekte olduğum Kanada’dan Türk Ezgileri projesi. Sevilen Türkçe parçaları, Kanada’da yaşayan Türk ve Kanadalı müzisyenlerin katılımıyla ve modern bir yorumla YouTube üzerinden yayınlama amacı taşıyorum. Bu seriyi başlatma sebebim, Vancouver izleyicisinin etnik müziğe ne kadar meraklı olduğunu keşfetmem. Her yaz Jericho Beach’te yapılan Vancouver Folk Müzik Festivali’ne iki sene önce dinleyici olarak gittiğimde, beni gören insanlar heyecanla yanıma gelip “programda sen de var mısın, ne zaman sahneye çıkıyorsun?” diye sordular ve bu beni hem şaşırttı, hem gururlandırdı. Bunun üzerine kafamda Türk ezgilerini Kanadalı müzisyenlerle birlikte Kanadalılar için çalma fikri oluştu.
Serinin ilk videosunu, 2019 Nisan ayında iki Kanadalı müzisyen arkadaşımın katılımıyla Güney Amerika yerlilerine özgü nefesli çalgılar ve bir bağlama eşliğinde Kanadalı dinleyicinin çok sevdiği Gülümcan parçası ile başlattım. İkinci olarak Cahit Berkay’ın çok sevilen eseri Selvi Boylum Al Yazmalım’ı ney ve buzuki ile yorumladık. Haydar Haydar türküsü ve Fahir Atakoğlu’nun Sarı Zeybek parçasıyla devam eden serinin beşinci parçasında ney, arp ve gitar eşliğinde Çanakkale Türküsü’ne yer verdim. Serinin en son yayınladığım altıncı videosunda da katılımı biraz daha genişleterek Vancouver’in yanı sıra Toronto, Miami, Ankara ve İstanbul’dan müzisyen arkadaşlarımızla beraber çalıp söyledik.

– Bu projenin teknik yönünü kim üstleniyor?
– Bu seride yer alan tüm parçaların altyapı düzenlemeleri ile video çekim ve çekim sonrası işlemleri bana ait. Seriyi yeni parçalar ve yeni müzisyenlerle zenginleştirerek devam ettirmeyi tasarlıyorum. Başka YouTube projelerim de hazırlık aşamasında.
– Kültür elçiliğimizi yaptığınız için çok teşekkürler Serkan bey. Sizi Vancouver Folk Müzik Festivali’nde de dinleyeceğimiz günlerin gelmesi dileklerimle başarılarınızın devamı yürekten diliyorum.
Kanada’dan Türk Ezgileri’nden birkaç YouTube bağlantısı:



Bahar Çınarlı / Bizim Anadolu / 17 Mayıs 2020
Şu yazı ve haberlerle de ilgilenebilirsiniz: