Bugün mesleğimi yapmak istedim. Evet, bugün inşaat mühendisliği günü…
Bugün mesleğimi yapmak istedim. Evet, bugün inşaat mühendisliği günü… Cepsel, pardon, kentsel dönüşümü işlemeye çalışacağım ve ülke genelindeki yapı stoku anatomisine değineceğim.
Ankara’nın en uzun sokağında Başçavuşta’yız. Karşımızdaki Ankara’nın en eski binasını yıllardır endişe ile izledik. Esat bozkırken inşa edilen o günün koşullarında devasa en eski binayı… Yükleniciyi bilmiyorum, fakat bina inşaat tekniği ve mimari tasarım bağlamında şekilsiz. Dahası, geleneksel yapı yöntemiyle inşa edilmiş, yığma karkas karışımı tekil temele oturulmuş bir ucube yapı. Altında da kahvehane var. Kahvehanede her gün en az 100 okeyci apartmanlar arasında yankılanan gürültülü okey atma savaşında. Bir başka esnaf gecenin bir saatine dek uluyor. Yan apartman adeta görsel ve gürültü kirlilik odağı. Zaman-zaman uyarılarımız sert oldu, sonra unutuldu. Ayrıca yine defalarca uyardım, bu yapı güvenilir değil; ya güçlendirin ya da Kentsel Dönüşüme sokun diye. Çünkü dökülen dış cephede ortaya çıkan, var olan kolon ve kirişler resmen ufalanıyor. Neyse, sonunda apartmanda duyarlı birkaç kişi binada Carod numunesi alarak beton ölçümü yapmışlar; ebetteki B300, B150’lerde kendini göstermiş.
Kısacası Kentsel Dönüşüme sokmuşlar. Ve bina yıkılmaya başlandı; ve de tabliye, kiriş ve kolonların kimliği ortaya çıktı. Donatı aşırı derecede yetersiz. Özellikle tabliye demirleri de inanın 6’lık etriye demirleri ve yıkım anında hepsi çamaşır ipi gibi sarkmaya başladı. Betonarme içindeki demir durumu bu. Betonarme içindeki beton ise adeta çimento diye feryat ede ede sesi kısılmış gibi bakıyor size.
Evet, ülkemizdeki betonarme, yani karkas yapılar, 1990’lara dek Geleneksel Yapı Teknolojisi ile inşa ediliyor. Bu yapı yönteminde, çoğu beton hamuru Betonyer ile değil, çeyrek metreküplük ahşap haznelerde karılıyor. Beton mukavemeti 300, yani B300 olması için bu hazneye 1.5 torba çimento (1 torba 50 kg) atmaları gerekir. Maalesef bir torba atıyorlar, işçilikten kazanmak için. Bir hazne B75 olduğuna göre, 4 hazne ile sözde B300 yakalanıyor. 70’lerin başında Betonyer kullanılmaya başlandı. Betonyer haznesi de çeyrek metreküplük. Burada de Betoncu Mardinliler genelde hazneye 1 torba atıyorlar. Ve B300 değil B200 mukavemetli yapılar yükselmeye başlıyor.
İşin özü ülkemiz yapı stokunun % 75 donatı eksikliğiyle birlikte B200’ün altında mukavemete sahip. Ülkemizin Asya ve Avrupa arasında fay zonlarıyla sarmalanmış deprem köprüsü olduğunu düşünürsek, asıl tehlikenin deprem değil, gri beton zonlarındaki mukavemeti düşük yapı stoklar olduğunu görürüz. Biz meslek odası yetkilileri, keyfi ve ranta yönelik Kentsel Dönüşümden çok yapılar güçlendirilsin istedik, çözümsel önlemleri ivmelendirme bağlamında. Üzülerek belirteyim ki özellikle İstanbul’da sermaye tapınaklarıyla yapıları değil, yap-satçılar güçlendirildi. Veee güçlendirmeye devam ediliyor..
Anlayacağınız, insanımızı deprem değil, insan öldürüyor..
Suçlu faylar değil, demir değil, çimento değil; insanlık mukavemeti düşük, betonarmesi çürük insanların bazıları.
Bir de şöyleleri var: Müteahhide ortak çalışanlar, ihaleyi dolu kalıp üzerinden yapıp, kiriş kolon ve tabliye kesitlerini büyütürler; sözde yapıya gereksiz yüklemeler yaparak yapının mukavemetini artırdıklarını savlarlar. Aslında amaç ortak oldukları sözde müteahhide fazla beton parası ödettirip kendi mukavemetlerini artırmak…
Şevket ÇORBACIOĞLU / Bizim Anadolu / 09 Mart 2024