Press "Enter" to skip to content

Türk Gazeteciliğinin Sefaleti

Şu Soylu izlencesi ve gazeteciler…

 

Dün akşamdan beri özellikle yaygın biçimde ‘sosyal medya’ denilen ‘toplumsal paylaşım ortamları’nda deyim yerindeyse kan gövdeyi götürüyor.

Bakan Soylu gazetecilerin karşısında.

 

ÖMER F ÖZEN

Konu neydi?

 

Konu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, HaberTürk televizyon kanalında muhalif diye tanımlanan (Bu tanımlamayı da pek sevmiyorum. Doğrusu, ‘gerçekleri yazıp söyleyen gazeteciler’ olmalı.) iki gazetecinin de yer alacağı, yasadışı eylemleri dolayısıyla hapse girmiş çıkmış, AKP için propaganda toplantıları yapmış, ancak nedendir bilinmez bir anda tu-kaka olmuş ve yeraltı dünyası üyelerinden olduğu bilinen Sedat Peker’in videoları sonrası, kamuoyunda oluşan kuşku ve sorulara yanıt vereceği varsayımlı izlencesi…

Neden Soylu? Çünkü Sedat Peker şimdiye kadar yayınlanan 7 videosunda hedefe koymuş olduğu en önemli adlardan biri Mehmet Ağar ise, diğeri de İçişleri Bakanı Soylu’ydu.

Ayrıca bir gün önce, yine toplumsal paylaşım ortamlarından ‘sorularınızı sorun, biz de onları Bakan’a soralım’ yönünde yapılan duyurular sonucu herkeste büyük bir beklenti uyandırılmıştı.

Türkiye neredeyse HaberTürk’ün bu izlencesine kilitlenmişti dün akşam.

Yayın saatinde dışarıda olduğumdan izlenceyi iyi kötü yine toplumsal paylaşım ortamlarından aktarılan yorumlar ve yaklaşımlarla izlemeye çalışıyordum.

Ama öyle bir hava vardı ki bu ortamlarda, sanırsınız izlencedeki gazeteciler tutsak alınmış, görevlerini yapmıyorlar, onlar da ‘yandaş gazeteci’ olmuşlardı…

 

Gazetecilere Haksızlık

Bu görüşlere, bazı tanınmış gazeteciler ve ünlü savunmanlar bile katılıyorlardı.

Bana ulaşan bazı dostlara dışarıda olduğumu, ancak akşam izlenceyi izledikten sonra bir şeyler söyleyebileceğimi bildirdim.

Akşam dönüşümde yayın sonrası paylaşılan izlenceyi başından sonuna dek izledim.

Ve izlenimim gazetecilere büyük bir haksızlık yapıldığı oldu.

Eğer bu izlence kapalı kapılar ardında bir oyun olarak düzenlenmemişse (düzenlenmişse bile, bu oyuna yine saygın bir haber kanalının başında bulunan deneyimli gazeteci Merdan Yanardağ ve deneyimli gazeteci İsmail Saymaz’ın bilinçli olarak katılmış olacaklarına inanmam olanaksız), savruk bir izlenceydi.

Oturumun kuralları belirlenmemişti; kim, kaç dakika soru soracak, yanıtların süresi ne kadar olacak vb…

Kurallar önceden belirlenmemiş olduğu için de oturumu yöneten kız işini yapamıyordu; kendisi bu konularda deneyimli bir kişi değildi.

Bu tür izlencelerde oturumu yönetecek deneyimli bir gazetecinin olması, konuşmacılara yerinde müdahale etmesi ve buna da herkesin uyması gerekir.

İzlenceyi – bu gece için eğitim almış olduğu belli olan – siyasetçi Süleyman Soylu aldı götürdü.

 

Soylu dersine iyi çalışmıştı.

 

Soylu Dersine İyi Çalışmıştı

Süleyman Soylu’nun ne anlattığı önemli değil; ancak izlenceyi yönetenin o olduğu su götürmez bir gerçek.

Kuralları önceden belirlenmemiş böyle bir oturumda da gazetecilerin yapabilecekleri sınırlıdır.

Gazeteciler bu eşit olmayan koşullarda en iyisini yapmaya çalıştılar. Zaten Soylu’nun kendine göre bir oyun oynadığını anladıklarında da olabildiğince sıkıştırmaya başladılar.

Ancak Soylu dersine iyi çalışmıştı, oyununu sonuna dek götürdü.

Gazetecinin görevi soru sormaktır. Çeşitli yollardan defalarca sorusunu sorup yanıtını almaya çalışır. Gazeteci bir savcı değildir, yargıç değildir; ki onlar bile sorularını sorar, yanıtı bekler. Değerlendirmesini sonra yapar ve kararını ona göre verir. Dolayısıyla gazeteci orada yorum bile yapamaz. Değerlendirmesini ancak daha sonra kendi ortamında yerine getirir.

Tanınmış bir gazeteci şöyle yazmış: ‘Parça pinçik ederdik!’

Hayırdır!? Soru mu soruyorsunuz, savaşa mı gidiyorsunuz?

Kimileri de ‘neden izlenceyi terk etmediniz’ yolunda tepki gösteriyor…

Konuk işine gelmezse, yakışıksız olsa bile, kalkıp gidebilir. Ancak gazetecinin bunu yapması ince bir davranış değildir. Meslek ahlakına da uymaz.

Ancak şunu yapabilir; bir oyuna getirilmekte olduğunu sezerse, böyle bir izlenceye katılamayacağını önceden belirtir.

***

Gazeteciler görevlerini ellerinden geldiğince yerine getirdiler.

 

Yine de Başarılmıştır…

Yine de eksikliklerine karşın yapılan çok önemli bir başarıdır.

Çünkü kendilerini güçlü olarak duyduklarından beri gerçek gazetecilerin karşısına çıkmayan iktidar yanlılarından biri, cümle alemin önünde sorguya çekilebilmiştir.

O kime iletiler verdi, kimlere gözdağı verdi; bu başka bir tartışmanın konusu.

Ancak gazetecilere lütfen haksızlık etmeyelim.

O koşullarda en iyisini yapmışlardır ve bu iktidarın artık çürümüş olduğunu da, bir an önce gitmesi gerektiğini de herkese gösterebilmişlerdir…

Gerisi eski bir deyimle, ‘laf-ı güzaf’tır.

Toplumsal paylaşım ortamlarındaki bazı yorumlar ise klavye mastürbasyonundan başka bir şey değildir; linç kültürüne başka bir boyut getirmektedir.

***

Anlaşılan yorumcu gazetecilik başka bir kimlik kazanıyor yeni dönemde. Ancak dürüst ve onurlu gazeteciler her zaman var olacak ve mesleklerinin gereğini yerine getireceklerdir.

 

o.ozen@bizimanadolu.com

 

Tüm Yazıları»

 

Ömer F. Özen / Gözleyi, gözleyi… / 25 Mayıs 2021

Şu haber ve yazılarla da ilgilenebilirsiniz:

 

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...