Press "Enter" to skip to content

Toros Yaylaları

Fiziksel coğrafyada plato… Beşeri ve ekonomik coğrafyada yayla

“Orman içindeki açıklıklar ya da ağaç sınırının üstünde bulunan ve genellikle yaz aylarında hayvanların otlatılmak üzere götürüldükleri, kışın erişilemeyen doğal dağ otlakları…”

Yaylanın tanımı böyle olsa da yeterli değildir… Orman dışında da yaylalar vardır. Tek bir ağacın olmadığı bozkırlarda yaşayan halk da yaz sıcakları bastırdı mı, yaylalara çıkar. O yükseltilerde hayvan sürüleri için ot örtüsü olsa da ağaç bulunmaz.

Doğal kayaklarımız arasında ilk başlarda yer alan yaylalarımız Toroslarda Bürücek’ten, kuzeyde Caniklerde Yürücek’e; ülkemizin pek önemli varsıllık kaynakları, ulusal değerlerimizdir.

Yukarıdaki tanımda yalnız hayvan varlığı bulunuyor. Oysa yayla deyince insan dışlanamaz. Yaz sıcakları bastırınca, daha doğrusu erken bahar sıcakları insanları etkilemeye başlayınca yaylalara çıkış hazırlığına girişilir.

Hayvanları, çobanları ile birlikte yaylaya çıkan varsıl ailelerin yanında, tek bir koyunu, keçisi olmayanlar da yaylanın yolunu tutarlar. Varsıl saray yavrusu konağında; yoksul da kulübesinde yaşayarak 3-4-5 ay sayfiye yaylacılığı etkinliklerinde yerlerini almış olurlar.

Barçın Yaylası

Prof. Cemaleddin Alagöz diyor ki: “Akdeniz memleketleri yazı hem sıcak, hem de yağmursuz kurak memleketlerdir. Sağanak yağmurları müstesnadır. Hazirandan itibaren yazın devamlı sıcakları nebatları, insanları yakıp kavurmağa başlar. Bununla beraber Akdeniz kıyılarının talihi var: Buralarda denizle kara adeta kucaklaşmış bulunur. Bu sayede yağışlı, nispeten ılık geçen kış yılçağında (mevsim) yiyeceğini ovalarda bulan davar sürüleri yaz gelince dağlara sığınırlar ve karınlarını oralarda doyururlar: Atlas Dağlarında, İspanyol Sierralarında, Pirenelerde, Cevenne’lerde, Alplerde, Apeninlerde, Balkanlarda ve Anadolu Dağlarında yazlı dağ otlakları vakit vakit kışlık ova mer’alarının yerine kaim olur.

Coğrafya bakımından göçebelik hayvan besleme tarzının bir neticesidir. Yılçağdan yılçağa hayvanları yüksek yerlere ve bu yerlerden ılık iklimli alçak mıntıkalara göndermek veya götürmek yaylacılık (transhumance) denilen vakıayı teşkil eder. Yaylacılıkta hayvanlar ve onlarla birlikte mahdut bir insan kütlesi yer değiştirir. Bundan da kolayca anlaşılır ki göçebelikle (nomadisme) yaylacılık aynı şey değildir. Göçebenin sabit bir köyü yoktur; toprağa bağlı değildir; çiftçilik yapmaz, yapsa da bunun kendine mahsus karakteri vardır. Yaylacı ise muayyen köylerle dağ otlakları arasında muayyen yollarda hareket eder. Göçebeliğin sahası çöller, yaylacılığın hakiki vatanı ise koyunun da yurdu olan Akdeniz memleketleridir. Ve bu memleketlerde yaşayan bütün kavimler ve milletler iklimin kendilerini icbar ettiği yaylacılığı yapmışlardır ve yapmakta bulunuyorlar.”

……………………..

Yaylacılık konusunda ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır ve yenileri de yazılmaktadır. Ekonomi, coğrafya, tarih, istatistik, sosyoloji gibi dallar bu konuyu irdelemektedirler.

Biz bu yazıda Toros yaylaları üzerinde duracağız. İleride Doğu Anadolu’yu ve Karadeniz yaylalarını ayrı yazılar olarak ele almayı planlıyoruz.

…………………………

Eyyam-ı buhur… Sıcaklığın artmasıyla havadaki nem oranının arttığı günlerdir… İnsan değildir yalnızca etkilenen. Koyunlar da hassastır. Sıcaklar bastırdı mı, yönlerini dağlara çevirip koro halinde melemeğe başlarlar. Bu, sahiplerine “bizi artık yaylaya çıkar, vakti geldi” mesajıdır. Onları kış soğuğundan koruyan yünleri kırkıldıktan sonra yayla yollarına düşülür ve uzaklığa göre bir, iki, üç günde oraya ulaşılır.

Yaylacılık geleneğinde yıllara göre değişim de gözlenmektedir. Ailenin yaşlıları ısrarla, alışık oldukları yüksekliklere çıkarken, genç bireyler deniz kıyılarını, kumsalları yeğlemektedirler. Bu konuda Çukurova’da önemli gelişmeler olmuştur. Gelir düzeyinin artmasına bağlı olarak aileler motorlu taşıtlara kavuşmuşlardır. Böylece yaylaya çıkma ya da deniz kıyısına ulaşmada eskiden günler süren yolculuklar, karayollarının gelişimine koşut olarak birkaç saate inmiştir.

Toroslorda

Çukurova, Hatay, Antep, Maraş insanı hangi yaylalara çıkarak sıcak yaz aylarının bunaltısından kurtulur!

Tufanbeyli (Höketce,Mağara) : Kürebeli-Obruk Yaylası.

Saimbeyli (Hacin): Çatak Yaylası.

Mersin (eski İçel): Gözne Yaylası, Namrun Yaylası, Soğucak Yaylası, Aslanköy dolayı yaylalar, Sorgun Yaylası, Fındıkpınarı Yaylası, Gökbelen Yaylası, Uzucaburç dolayı.

Osmaniye (Cebelibereket): Zorkun Yaylası, Hasanbeyli Yaylası, Alaman Pınarı Yaylası.

Feke: İnderesi Yaylası.

Aladağ: Meydan Yaylası.

Karaisalı: Kızıldağ Yaylası.

Pozantı: Tekir Yaylası, Akçatekir Yaylası, Fındıklı Yaylası, Çamardı Yaylası, Çamlıyayla, Belemedik Yaylası, Bürücek Yaylası.

Kozan (Sis Zülkadriye): Horzum Yaylası, Çulluuşağı Yaylası, Göller Yaylası.

Kadirli: Savrungözü, Kastal, Çokak-Akifiye, Halbur, Mazgaç, Dokurcun, Yoğunoluk, Maksutoğlu, Gürlevik, Çardak, Çevlik, Akarca, Çığşar, Kızıloluk, Böğme, Tahta, Bağdaş, Kıratlı yaylaları.

İskenderun: Amanos-Nur Dağı Yaylaları… Sarımazı, Soğukoluk, Kıcı, Nergislik yaylaları.

Antakya: Topraktaş, Belen (Beylan, Gerdane), Güzelyayla. Batıayaz yaylaları.

Erzin: Kocadüz, Üçkoz, Karıncalı yaylaları.

Samandağ (Süveydiye): Teknepınar Yaylası.

Gaziantep: Sofdağı Yaylası.

Maraş: Başkonuş, Yavşan yayları, Ahir Dağı yükseltileri, Tekir Yaylası.

İslahiye: Hızır Yaylası, Altınüzüm dolayı.

Silifke: Kırobası Yaylası.

……………………..

Yaylalarımızın değerini biliyor muyuz?

Doğal bitki örtüsünü korumada özenli davranış gösterebiliyor muyuz?

Bu coğrafyanın yenilenebilir doğal kaynaklarının başında gelen yaylalar Kilikya (Ovalık-Dağlık) halkından Kizzuvatna halkına, Roma, Bizans, Beylikler, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde… binlerce yıl boyunca değerlendirilmiştir. Kıyı beldelerini deniz korsanları taciz ettikçe, insanlar dağların yüceliklerine, yaylalara, mağaralara, orman içlerine sığınmışlardır. Toroslarda birçok yerde gördüğümüz yıkık kent kalıntıları bize tarihin geçmişteki akışını söylemektedir.

Dedelerimizden miras kalmış eşsiz, benzersiz bu doğal varlıklarımızı torunlarımıza korunmuş, geliştirilmiş olarak devretme konusunda bilinçli miyiz?

İnsan etkisiyle – antropojen – ortaya çıkmış dağ bozkırlarının yeniden bitkilendirilmesi, orman oluşması konusunda özveri gösterebiliyor muyuz?

……………………

Yaylalarımızın değerini bilelim.

Hassas, kırılgan ekosistemleri korumak için özveride bulunmazsak, bir zamanlar Afrika’nın endemik bitki varsılı, gür ormanlarına sahip olduğu halde neredeyse ağaçsız kalmış Habeşistan yaylalarına (Etiyopya) ya da Madagaskar Adasına benzeyebilir güzel ülkemiz.

1960’lara değin keçi yollarından çıkılan inilen yaylalarımıza günümüzde motorlu taşıt trafiğinin yaygınlaşmasına bağlı olarak çift şeritli, asfalt kaplı yollardan gidilip gelinmektedir. Her gelişme yaylalara, reliefe, bitki varlığına zarar vermektedir. Bugün 2 şeritli yol, ileride yetmeyecek; 4 şeritli olması için kamuoyu baskısı gelecektir.

Motorlu araç sayısının artması yalnızca yolların genişlemesi, ormanların bölünmesi sonucunu doğurmakla kalmıyor; saydam, temiz yayla havasının da karbon monoksitle ağulanmasına neden olmaktadır.

Yaylalara artan ilgi, yoğun baskı yalnız bitkileri, ormanları etkilemekle kalmamakta; yeraltı su düzenine, kaynaklara, akarsu ve göllere de zarar vermektedir.

Yaylalarımızın envanteri var mıdır? Gelişim planına göre uygulamalar ne durumdadır?

Spor etkinlikleri konusunda yaylalarımızdan yararlanmak? Trekking, rafting… Bu etkinlikler için bir planlama var mıdır ?

……………………

Özetle, yaylalarımız en değerli hazinemizdir. Beşeri ve ekonomik açıdan her yayla bir değerdir. Fakat bu kırılgan ekosistemler sonsuza değin gidecek de değildir. Bencil duygularla insanın bitmeyen istekleri karşısında yaylalar da gün gelir; isyan edebilir.

Dedelerimizden miras kalmış yaylaları torunlarımızın da kullanabilmesi için bencil davranışlardan uzak durmak, planlamayı iyi yapmak en önemli koşuldur.

……………………..

Jeomorfolog Dr. Emrullah Güney

Turizm Coğrafyası Profesörü

Önceki yazıları»

Prof. Dr. Emrullah Güney / Bizim Anadolu / 09 Kasım 2021

Şu haber ve yazılarla da ilgilenebilirsiniz:

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...