Ankara Kitaplığı’nın düzenlemiş olduğu betiklerimin (kitaplarımın) tanıtıldığı bir etkinlik için Toronto’daydım bu kez.
Ben Toronto’yu nedense soğuk, uzak; tinsel (ruhsal) yakınlığı olmayan tipik bir Amerikan kenti olarak bulurum. Amerikan derken, elbette herhangi bir ABD kentinden söz ediyorum; yoksa bildiğiniz gibi anakara olarak kuzeyinden güneyine Amerika’da yaşıyoruz. Bir ABD kenti derken de, gözlerimizin gerisine kuşkusuz vahşi kapitalizmin yaşandığı, hep daha fazla para kazanmak için her şeyin olağan karşılandığı bir koşuşturmanın süregeldiği bir düzen geliyor.
Kimbilir, belki de bu duygu, bu kentte yaşamamış olduğumdan, Montreal’i bu kente göre daha sıcak; ve kişioğlu ve kızlarını daha yaşamla iç içe bulduğumdan geliyor.
Ama görecedir bunlar elbette; bu olgular, duygular yaşanmışlıklarla, biriktirilen anılarla doğru orantılıdır; ve kuşkusuz yanıltıcıdır.
Ankara Kitaplığı’nın düzenlemiş olduğu betiklerimin (kitaplarımın) tanıtıldığı bir etkinlik için Toronto’daydım bu kez. Genelde -yine günübirliğine- hep meslek gereği bir etkinliğe katılmak için giderdim. Bu kez benimle ilgili bir etkinliğe katılmak için gittim.
Ankara Kitaplığı’nı çok uzun yıllardan beri bilir, tanırım, eylem ve etkinliklerini yakından izlerim. Bir türlü etkinliklerine katılma olanağı bulamamıştım. Işıklar içinde yatsınlar, Sevim ve Nüzhet Önen çiftinin özverili katkılarıyla kurulan, özekinsel yaşamımızı Kuzey Amerika’da yaşatmaya büyük çaba gösteren Ankara Kitaplığı, bugün yine büyük bir özveriyle kadınların ön almasıyla bu özgörevini yerine getiriyor.
Elbette erkeklerin katkıları da var, onların katkıları azımsanmayacak kadar önemli; bu olması gereken olgulardan biri. Ancak benim gönlümü ışıtan bu tür eylem ve etkinliklerde kadınların ön alması.
Kadınların el attığı konular hep daha titiz, duyarlı ve kişioğlu ve kızına dokunan daha içten bir olgu biçimini alıyor.
Bu konuda şu an için adını anımsamadığım, 1800’lü yıllarda bir kadının tıp alanında nasıl bir kavga verip, o ceberut, her şeyi kendilerinin bildiği ve üstten bakan bitakım doktorlara karşın ameliyatlara girip, tıp gereçlerinin arıtılması gereğini dayatmış ve sadece bu sayede nice kişinin yaşamını kurtarmış olmasını anımsayınca, Kadın’ın toplumdaki yerinin ne denli önemli olduğunun bir kez daha ayrımına varılması gerektiğini görüyorum.
Batı’da kadınlar cadı diye diri diri yakılırken, Türk dünyasında toplum içinde ve yönetimde söz sahibiydiler.
Bizim zaten geleneğimizde olan kadın duyarlığının olağan edimiyle Ankara Kitaplığı’nı da Özen Vekiloğlu, Bingül Ataman, Fulden Erkan, Nergis Kırcalıoğlu, Selime D. Ameli, Sema Toprak gibi can dostlar yaşatıyorlar. Yukarıda dediğim gibi elbette Birol Uzunmehmetoğlu, Yaman Üzümeri ve Mehmet Aksoy gibi canların katkılarını gözardı etmiyoruz.
Ama hep dediğim gibi bu dünyayı güzelleştirecekse kadınlar güzelleştirecektir.
Ankara Kitaplığı’nda betiklerin tanıtım ve içeriklerinden söz ederken, söyleşimiz de sözcüklerin, dolayısıyla dilimizin sağlıklı yaşatılmasına ilişkin oldu. Konuyla ilgili söyleşimi şuradan okuyabilir» , şuradan ise canlı olarak dinleyebilirsiniz.»
Ankara Kitaplığı’na, beni dostlarla bir araya getirdiği için teşekkürlerimi iletiyor ve bu güzel birliktelikleri yaşattıkları için tüm Yönetim Kurulu üyelerini ve gönüllüleri kutluyorum…
Bu arada unutmadan Sema ve Sait Toprak çiftine de konukseverlikleri için ayrıca teşekkür ediyorum.
Yakın çevremizi olduğu gibi, evrenimizi ve gelecek kuşakların daha güzel günlerde yaşamaları için savaşımımızı sürdüreceğiz.
İyi ki varsınız dostlar!
Ömer F. Özen / Gözleyi, gözleyi… / Bizim Anadolu / 02 Aralık 2022