“Bodrum müşterisi için Bodrum’da olmak tatilden önce gelir” diyen Bodrum Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği Danışma Kurulu Üyesi Hüseyin Softa, Bodrum turizminin özünü bu sözlerle anlatıyor.

Bodrum: Tatilden öte bir yaşam tarzı
Türkiye, 2025 yılı için belirlediği 65 milyon turist ve 64 milyar dolarlık gelir hedefiyle turizmde küresel ölçekte iddiasını sürdürüyor. Son yıllarda hızla büyüyen Türk turizmi ziyaretçi sayısıyla birlikte gelir ve hizmet kalitesini artırarak rekabet gücünü yükseltmeyi amaçlıyor. Turizm hedeflerinin büyüklüğü kadar, bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde bölgesel etmenlerin eylem ve etkinlikleri de belirleyici oluyor. Bu hedeflere ulaşmada kilit rol oynayan bölgelerden biri de Ege’nin gözde tatil yörelerinden Bodrum.
Eski adıyla Halikarnassos olarak bilinen Bodrum, doğal güzellikleri, tarihi dokusu ve gelişmiş turizm altyapısıyla her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turisti ağırlıyor. 2025 turizm sezonuna hızlı bir giriş yapan Bodrum’da otel doluluk oranları yüzde 90’lara ulaşırken, özellikle İngiltere, Almanya ve Rusya’dan gelen ziyaretçi sayısında artış gözlemleniyor. Kruvaziyer turizmi de canlanmış durumda, bu yıl 120’den fazla gemi seferi bekleniyor.

Konaklamalar 750 TL’den başlıyor 10 bin Avroya kadar çıkıyor
Bodrum, geçmiş yıllarda olduğu gibi özellikle Kurban Bayramı gibi yoğun tatil dönemlerinde ciddi nüfus artışlarıyla karşılaşıyor. Geçen yıl bayramda nüfusun 250 binden 1 milyona kadar yükselmesi, altyapı ve kaynaklar üzerinde önemli baskılar oluşturmuştu. Bu yıl da otel doluluk oranlarının yüksek seyretmesi bekleniyor. Konaklama fiyatları ise 750 TL’den başlayıp lüks seçimlerde 10 bin Avroya kadar uzanan geniş bir yelpazede tatilcilere sunuluyor.

Turizmin kalbinde bir isimle görüştük
Turizmin bu hareketli ve önemli döneminde siz değerli okuyucularımız için Bodrum’un turizm nabzını en iyi tutan isimlerden Bodrum Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (BOYD) Danışma Kurulu Üyesi ve Bodrum Modern Life Boutique Otel Genel Müdürü Hüseyin Softa ile ayrıntılı bir söyleşi gerçekleştirdik. Softa, Kurban Bayramı dolayısıyla denizi ve doğasıyla olduğu kadar turizm öngörüsüyle de öne çıkan Ege’nin turizm lokomotiflerinden Bodrum’da yaşanan yoğunluk ve turizmin genel durumu hakkında önemli değerlendirmeler yaptı.
Hedef 65 milyon turist ama asıl amaç 100 milyon
Bodrum’un turizm dinamiklerini ve Türkiye’nin genel turizm hedeflerini yakından takip eden BOYD Danışma Kurulu Üyesi ve Otel Genel Müdürü Hüseyin Softa ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiye, ülkenin 2025 turizm hedeflerini değerlendirmesiyle başladık.
– 2024’te elde edilen 62,2 milyon ziyaretçi ve 61,1 milyar dolarlık gelirin ardından, 2025 için 65 milyon turist ve 64 milyar dolar gelir hedeflendi. Sizce bu ivme sürdürülebilir mi? Türkiye yıl sonunda bu hedeflere ulaşabilir mi?
– Türkiye hedeflerini yeterince yüksek tutmadığı için 65 milyon turist ve 64 milyar dolar gelir hedefine ulaşılacağına inanıyorum. Sezon esasen iyi başladı diyemem. Yüzde 11,6’lık bir düşüş yaşadık. Hâlâ bu düşüş devam ediyor. Ancak gerek Türkiye’nin turist getirme potansiyeli gerekse bakanlığın istatistikleri, bu hedeflere ulaşmayı mümkün kılabilir. Avrupa’da konaklama kurumlarındaki öğrenciler, başka bir ülkeye çalışmak için gelenler, ülkede durmaksızın transit geçenler gibi gruplar seyahatleri 24 saati aşsa bile turist sayılmazken, bizde bu kriterlere uyulmaması hedeflerin gerçekleşmesini kolaylaştırıyor. Bu nedenle artışla oluşan hedefler elbette gerçekleşir. Ama unutmayalım ki, ülkemizin asıl potansiyeli 100 milyon turist ve 100 milyar dolar gelir olmalı. Asıl bu hedeflere ulaştığımızda turizmde başarıdan, hedef tutturmaktan söz edebiliriz.
Güven yandı, imaj sarsıldı
– Bahsettiğiniz yüzde 11,6’lık düşüşte, Kartalkaya’daki otelde meydana gelen trajik yangının da etkili olduğu söyleniyor. Sizce bu olay, güvenlik algısını ve konaklama tercihini nasıl etkiledi?
– Sezonun ilk çeyreğindeki düşüşte ve halen devam eden gerilemede güven kaybı kesinlikle önemli bir etken oldu. Kartalkaya’daki yangından sonra acilen başlatılan denetimler sonucunda, ilk etapta bin otel kapatıldı. Bugün bu rakam 4 bin civarında. Bu süreçte Avrupa pazarına “Türkiye otelleri yangına karşı güvensiz” mesajı verilmiş oldu. Kendi kendimizi ihbar ettik. Keşke bu trajedinin her ülkede yaşanabilecek, çok üzücü bir olay olduğu daha iyi anlatılabilseydi. Ayrıca, felaket sonrası aceleye getirilen denetimler yerine, zamanında ve düzenli denetimler yapılsaydı, bu güven kaybını yaşamayabilirdik.

Hizmetin bedeli mi, ranta dayalı fiyat mı?
– Güvenlik endişeleri ve turizmdeki dalgalanmaların ardından, son dönemde turizm fiyatlarında da belirgin bir artış gözleniyor. Sizce bu fiyat yükselişi hizmet kalitesi ve talep artışıyla ne kadar ilişkilendirilebilir?
– Maalesef burada başka bir yaraya daha değinmiş oldunuz. Kaliteli turizm hepimizin ortak hedefi. Tabii ki kaliteli turizm yaparken artan maliyetleri göz ardı edemeyiz. Ayrıca ülkemizdeki ekonomik sıkıntıların getirdiği maliyet artışları da fiyatların yükselmesinde önemli rol oynuyor. Ancak esas sorun, tesislerine yatırım yapmayan, diğer oteller fiyat artırınca “bizim ne eksiğimiz var” diyerek fiyat artıran, sezon geldiğinde “ne kazanırsak kârdır” mantığıyla hareket eden işletmeler ve esnaflar. Maalesef bu durum ülkemizi pahalı turizm ülkesi kategorisine taşıdı. Gerçekten hizmet kalitesi ve talep artışına bağlı fiyat artışları olsa ve bu doğru şekilde Avrupalı turistlere anlatılsa, fiyat artışları asla sorun olmazdı.
Avrupa oranındaki turist harcama düzeyinde değiliz
– Biraz da turistlerin harcama eğilimlerine değinsek. 2025’in ilk dört ayında kartlı harcamalarda artış olduğu gözlemleniyor. Bu artış, turistlerin harcama alışkanlıklarında gerçek bir güçlenmeye mi işaret ediyor, yoksa altında başka dinamikler mi yatıyor?
– Bu artışı, turistlerin harcama gücünün arttığı şeklinde doğrudan yorumlamak yanıltıcı olabilir. Hem ülkemizde hem de Avrupa ve Rusya’da yaşanan ekonomik daralmalar ve bunun getirdiği finansal zorluklar, insanların kartlı harcamalara yönelmesine neden oluyor. Bu aslında bir nevi borçlanma anlamına geliyor. Örneğin, Türkiye’ye gelen turistlerin günlük ortalama harcaması 97 dolar civarında. Oysa Avrupa’da bu rakam 120 dolara kadar çıkıyor. Yani hâlâ Avrupa seviyesindeki turist harcama düzeyine ulaşabilmiş değiliz. Harcamalardaki nitelikli artış için yalnızca ödeme yöntemlerine değil, harcama kalemlerinin yapısına da bakmak gerekiyor.

Turizmcilerin bankalara borcu 521,4 milyar TL
– Her ne kadar harcamada Avrupa turist seviyesine erişmemiş olsak da turizm sektörünün ekonomiye sağladığı büyük katkı ortada. Turizmi bu kısır döngüden çıkarıp kalite ve çeşitlilik açısından yeni bir rotaya sokmak için hangi adımlar öncelikli olmalı?
– Aynen dediğiniz gibi turizmin milli gelire, ödemeler dengesine, istihdama, ithalata ve ihracata çeşitli etki ve katkıları bulunuyor. Turizm sektörü sadece otellerden ibaret olmayan ve 54 farklı sektörü doğrudan etkileyen çok geniş bir alana sahip. Sektörde 3,3 milyon kişiye istihdam sağlanması planlanıyor. Ancak bu kadar katkıya rağmen sektör ne yazık ki yeterince desteklenmiyor. Turizmcilerin sadece bankalara olan borcu 521,4 milyar TL. Bence sayısal artışımız, hatta elde ettiğimiz gelirler de hâlâ yetersiz. Geçtiğimiz yıl ziyaretçilerden 60 milyar 497 milyon dolar, transfer yolculardan ise 606 milyon 401 bin dolar turizm geliri elde edildi. Ziyaretçi sayısı da bir önceki yıla göre yüzde 9 artarak 62,2 milyon kişiye ulaştı. Bu yıl hedef geçen yılın yaklaşık 3-4 milyar fazlası. Ancak bizim hedefimiz 100 milyon turist ve 100 milyar dolar gelir olmalı. Kalite artışına gelince; maalesef orada da çok gerideyiz. Hâlâ çoğunlukla ‘güneş, deniz, kum’ kısır döngüsünde turizm yapıyoruz. Oysa dünya turizmi artık çok farklı yönlere evrildi. Kültür-sanat festivalleri, kültür turları, müzik konserleri, gastronomik değerlerin ön plana çıkarılması, geri dönüşüm hassasiyetleri, doğa turizmi ve sağlık turizmi gibi sürdürülebilir turizm odaklı pek çok alan var. Ne yazık ki ülke olarak bu trendlerde oldukça gerideyiz. Tekrar etmek isterim; turizm sadece deniz ve güneşten ibaret değil, bunu artık görmemiz gerekiyor.
Merkezi ve yerel yönetimlerin desteği zorunlu
– Turizmin yalnızca sayısal başarılarla değil, kalite ve çeşitlilikle gelişmesi gerektiğine vurgu yaptınız. Bu noktada, sürdürülebilir turizm için ne gibi adımlar atılmalı?
– Sürdürülebilir turizm için kaliteli turizm hedefine ulaşmak şart. Yöresel değerlerin ön plana çıkarılması, dünyada değişen turizm trendlerine uyum sağlanması, faaliyetlerimizi sürdürülebilir bir düzeye çıkarabilir. Ancak burada turizmcinin yalnız başına bu yükü taşıması mümkün değil. Merkezi ve yerel yönetimlerin desteği şart. Bu destek, konaklama vergisi, yüksek turizm vergileri ya da kredi borçlarının faiz yükü gibi sorunların hafifletilmesiyle olabilir. Açıkça söylemek gerekirse, bugün sadece biz profesyoneller kaliteye odaklanarak sürdürülebilirlik adına çaba gösteriyoruz. Diğer paydaşlar ise genelde sadece fayda bekliyor. Ama ne yazık ki gerçek anlamda destek ve hizmet henüz yeterli düzeyde değil.

‘Bodrum’da sürdürülebilirlik için ciddi bir çaba içindeyiz’
– Bodrum’da sürdürülebilirliği sağlamak adına ne gibi somut adımlar atıyorsunuz?
– Turizmi 12 aya yaymak, sektörde kalıcılığı ve istikrarı sağlamak açısından çok önemli. Bodrum’da bu konuda ciddi bir çaba içindeyiz. Kış aylarında da faaliyetlerin sürmesi için festivaller, spor etkinlikleri, fuarlar ve gastronomi buluşmaları gibi birçok etkinlik organize ediyoruz. Ancak tüm bu çabaların sürdürülebilir olabilmesi için devletin daha fazla desteğine ihtiyaç var. Gerek teşvikler gerekse altyapı yatırımlarıyla bu destek sağlanırsa, mevsimsel kısıtlamaları aşmak ve yıl boyu canlı bir turizm ortamı yaratmak mümkün olabilir. Bu durum sadece Bodrum için değil, benzer yapıya sahip tüm turizm destinasyonları* için geçerli.

‘12 ay turizm hayal olmaktan çıkacaktır’
– Bodrum’un turizmdeki geleceğini nasıl görüyorsunuz? Orta ve uzun vadede hangi dönüşümler öngörülüyor?
– Bodrum, bugün olduğu gibi gelecekte de dünya markası olarak değerini koruyacaktır. Orta vadede en önemli değişimin, yerel sorunların çözülmesi ve turizmin günümüz trendlerine uyum sağlamasıyla gerçekleşeceğini düşünüyorum. Uzun vadede ise hedefimiz 12 ay turizmi hayata geçirmek. Fuarlar, festivaller, gastronomi etkinlikleri, spor organizasyonları gibi faaliyetler ve bunların getirdiği kaliteli turizm, Bodrum’da 12 ay turizmin temelini oluşturacak. Tabii ki bu hedefin gerçekleşmesi için devlet desteğinin de sağlanması gerekiyor; böylece 12 ay turizm hayal olmaktan çıkacaktır.
‘Bodrum müşterisi için Bodrum’da olmak tatilden önce gelir’
– Bodrum’da yıl boyu turizmi canlı tutmak için yoğun bir çaba harcadığınızı belirttiniz. Peki, Bodrum’u diğer turizm bölgelerinden ayıran en temel özellikler sizce nelerdir?
– Bodrum bir dünya markası. Sadece doğasıyla ya da tarihiyle değil, gastronomisiyle, kültürel zenginliğiyle, hatta eğlence hayatıyla da ön plana çıkan çok özel bir destinasyon. Dünyaca ünlü otellerin yanı sıra, Paris’te ya da Londra’da bile göremeyeceğiniz kalitede kafe ve restoranlara sahibiz. Bodrum, sadece Türkiye’de değil, dünyada da seçkin bir yer ediniyor. Bir de burada patenti bana ait bir sözle anlatmak isterim: ‘Bodrum müşterisi için Bodrum’da olmak tatilden önce gelir.’ Sanırım bu cümle bile Bodrum’un diğer destinasyonlardan ne kadar farklı ve özel olduğunu anlatmaya yeter.

“Tatile gidiyorum değil, ‘Bodrum’a gidiyorum’ denir”
– Yerli ve yabancı turistlerin Bodrum’a olan ilgisinde ne gibi farklar gözlemliyorsunuz?
– Bodrum’da iç pazar her zaman çok dinamiktir. Yerli turist için Bodrum’a gelmek bir tatilden fazlasıdır. Hatta özel bir gözlemimi paylaşayım: Türkiye’de birçok kişi ‘Bodrum’a gidiyorum’ der ama ‘tatile gidiyorum’ demez. Oysa Antalya ya da Marmaris için ‘tatile gidiyorum’ ifadesi daha yaygındır. Bu, Bodrum’un yerli müşteri nezdindeki ayrıcalıklı konumunu gösteriyor. Yabancı turist açısından ise Bodrum daha çok tatil ve eğlence odaklı bir destinasyon. Aynı zamanda ‘dünya markası’ etiketi de yabancı turist için cazibe kaynağı.
Bodrum’un hedefi 1,5 milyon turist
– Almanya, Rusya ve İngiltere gibi önemli pazarlardan milyonlarca turistin gelmesi bekleniyor. Bodrum’un bu pastadan alacağı payı nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Bodrum’a yaklaşık 1,5 milyon turist bekliyoruz. Burada en büyük payın İngiltere’den geleceğini öngörüyoruz. Özellikle İngiltere’den Bodrum’a yapılan direkt uçuşlar bunda çok etkili olacak. Almanya ve Rusya’nın ise daha çok Dalaman ve Antalya’yı tercih etmesi, Bodrum’un bu iki pazardan aldığı payı azaltıyor. Ancak son yıllarda Polonya başta olmak üzere, Müslüman ülkelerden gelen turist sayısındaki artış sayesinde bu açığı kapatabileceğimizi ve hedeflere ulaşabileceğimizi düşünüyorum.

Bodrum’un en önemli sorunlarından biri altyapı eksikliği
– Artan turist yoğunluğu karşısında Bodrum’un altyapısı (ulaşım, su, çevre düzeni) yeterli mi?
– Bodrum’un en önemli sorunları arasında altyapı eksikliği öne çıkıyor. Özellikle trafik, büyük şehirler seviyesine ulaşmış durumda ve ciddi bir problem teşkil ediyor. Su sıkıntısı ise ülke genelinde bilinen bir gerçek. Ayrıca beldede plansız yapılaşma, özellikle yerleşim alanlarındaki yeşil alanların yok olmasına sebep oldu. Tüm bu gelişmeler Bodrum’u sorunlu, büyükşehir hüviyetine doğru götürüyor. Dolayısıyla mevcut koşullar göz önüne alındığında, altyapının yeterli olduğunu söylemek mümkün değil.
Rekabetten çok anlamsız bir yarış var
– Bodrum’daki oteller arasında yaşanan rekabet, kaliteyi mi artırıyor yoksa fiyat odaklı bir yarışa mı dönüşüyor?
– Bodrum’da çok sayıda kaliteli otel bulunuyor, ancak burada bir rekabetten çok anlamsız bir yarış var. Bu yarış, kaliteli turizm yarışı değil; ‘Bu otel bu fiyattan satarsa ben de satmalıyım, benim neyim eksik?’ mantığı üzerine kurulu bir fiyat yarışı. Ancak ben bu kısır çekişmeden, profesyonel yöneticilerle ve profesyoneller tarafından yönetilen otelleri ayırıyorum. Sayıları az da olsa, kaliteyi artırmak için gerçekten çaba gösterenler de var.
Sağlık turizminde İstanbul’dan sonra Bodrum ön planda
– Turizmde çeşitliliği artırmak adına Bodrum’da hangi yatırımların hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
– Bodrum’da aslında yeterince çeşitliliğe sahibiz. Deniz, kum, güneş ve eğlence trendleri eskimeye başlasa da hâlâ geçerliliğini koruyor. Gastronomi alanında büyük ilerleme kaydettik. Sağlık turizminde ise İstanbul’dan sonra Bodrum ön planda. Tarihi, kültürel ve doğal zenginliklerimiz ise kıyaslanamaz düzeyde. Bu değerlerin sürdürülebilir ve etkili şekilde kullanılması için öncelikle yerel yönetim hizmetlerinin tam ve etkin şekilde yerine getirilmesi gerekiyor. Bizler de sektör olarak gerisini tamamlamaya hazırız.

Sosyal Medya fenomenlerinin olumsuz kampanyası
– Kos Adası’nın yakınlığı Bodrum turizmini nasıl etkiliyor? Avantaj mı, rekabet mi yaratıyor?
– Kos Adası’nın yakınlığı normal şartlarda çok büyük bir etken değil. Ancak son dönemde Kos, Bodrum’dan daha ucuz ve daha temiz olduğu yönünde akıl almaz bir kampanya yürütülüyor. Gerçeklerin böyle olmadığı bilinmesine rağmen, özellikle sosyal medya fenomenlerinin bu kampanyası maalesef Bodrum turizmine adeta ihanete dönüştü. 2024 yılında bu etkiyle Yunan adalarına giden turist sayısı yaklaşık 400 bine ulaştı. Buna kesinlikle haksız rekabet diyebiliriz.
* Burada: Tatil yöresi, tatil bölgesi.
Fulya OMAÇ / Bodrum – MUĞLA
Bizim Anadolu / 16.07.2025











