Press "Enter" to skip to content

Şu ‘Van’ Meselesi

Van Bir Işık Olsun!’ başlıklı yazıma örtülü de olsa kimi eleştiriler aldım.

Bugün Yılmaz Özdil de, kendi penceresinden kimi, bence yanlış, yorumlar getirmiş.

Ancak, örneğin Can Ataklı ise, ‘bu kez sarı inek verilmedi’ diye, bence yerinde bir saptama yapıyor.

AKP’nin kuruluşundan itibaren içinde, önünde, yanında olup, AKP’nin tüm günahlarının ortağı olan Hayati Yazıcı da ‘Van’daki cinnet hali durumu’ diye, tam ‘kaz kafalı’ bir tanımlamayla, deyim yerinde ise ‘direkten döndük’ diyor.

Bu Hayati Yazıcı’nın Gümrük Bakanlığı döneminde bir ülke ekonomisinin ‘soluk borusu’ olan gümrüklerdeki yolsuzlukları, uyuşturucu dahil her türlü mafyatik işlere karıştığı biliniyor. (İsteyenler Muhammed Yakut’un açıklamalarına bakabilir).

İşte tam da bu nedenle Hayati Yazıcı’nın etekleri tutuşmuştur diyebilirim.

Çünkü eğer Van, ‘Gezi’ gibi gelişecek olsa ve hatta dünyadaki diğer benzerleri gibi bir sonuca varacak olsa idi, ülkeden kaçacakların başında Hayati Yazıcı gelecekti…

Her neyse ki, o ‘cinnet hali durumu’ Saray’dan döndü.

Bu konuyu burada keserek, yeniden Van’a dönülecek olursak; Abdullah Zeydan’ın Cumhuriyet’in kuruluşundan buyana ‘Siyaset’le içli-dışlı olduğuna kuşku yok.

En son babasının AKP’nin kuruluş döneminden itibaren iki dönem AKP milletvekili olduğu biliniyor.

Kardeşi CHP’den, kuzeni Doğru Yol’dan, yeğeni ANAP’tan vb milletvekili, belediye başkanı falan olmuşlardır.

Bu Zeydan ise, HDP’den Hakkari Milletvekili olmuş.

Sonra ceza almış, hapis yatmış falan.

Ancak yasalara göre ‘memnu’ yani ‘yasaklı olan hakları’ geri verilmiş.

Tıpkı Dr Recep’in ‘memnu hakları’nın geri verilerek milletvekili seçilmesi gibi.

Ve adam seçime katılıp AKP adayının tam iki katı kadar oy alarak seçilmiş.

Peki ama hangi hak ve hangi hukuka göre adamın ‘mazbatası’ verilmeyecekmiş.

Eğer verilmez ise, ‘cinnet hali durumu’nun ortaya çıkmasından doğal ne olabilir?

Ve akıl, vicdan ve ahlâk sahibi kim bu duruma; ‘ama o PKK sempatizanı’ diye burun kıvırabilir?

PKK’lı ise tutuklarsın, hapse atarsın ve sen artık ‘yasaklısın’ diyerek seçime-meçime katılmasını engellersin.

Yok ‘hem sen seçime katıl, seçildikten sonra sana görev vermeyerek hem seni ve hem de sana oy verenleri cezalandıracağım’ demek, ancak Hayati Yazıcı’nın hukuk anlayışıyla mümkün olabilirdi, ve öyle de oldu.

O Van halkı ki, yüzde doksan beşi PKK sempatizanıdır.

Çünkü o bölge halkına son elli-altmış yıldır ne ‘Devlet şefkati’ gösterildi ne ‘yasal güvence’ verildi ve ne de ‘insanca muamele’ yapıldı.

Onlar da şu ya da bu fanatizmin ‘sempatizanı’ oldular.

Ben ‘Van bir Işık Olsun’ derken, Vanlı yurttaşlarımıza bir haksızlık yapılacak olursa, tüm Türkiye olarak destek olalım; onlar da artık ‘dışlanmadıklarını’ görsünler dedim, diyorum ve diyeceğim.

Nitekim, bugün Van’da tüm halk sokaklara çıkıp o ‘cinnet hali durumu’ sırasında sokaklara atılan çer ve çöpleri birer birer kendileri topladılar.

Kent’lerine sahip çıktılar.

Bizim ‘Van’ımıza sahip çıktılar yani.

Onların bugün yeniden-kazanmış olma coşkusunu yürekten kutluyorum.

Ancak ve ne var ki, yarın Van Belediyesi’nden Kuzey Irak’a, Kuzey Suriye ya da herhangi bir yere, bir kuruş bir yardım zerre kadar bir hizmet yapılacak olursa, başta Abdullah Zeydan olmak üzere sorumlu her kim olursa olsun, ona bir daha ne seçme ne de seçilme hakkı verilmemesini de aynı kararlılıkla savunurum.

Ve işin özüne gelinecek olursa; Ataklı’nın dediği gibi bu kez sarı öküz verilmedi.

Cumhuriyetimiz için, Demokrasimiz için ve geleceğimiz için gerçekten bir ‘Işık’ doğmuş oldu.

Öyle alçakça ayak oyunları için ‘hukuk’ alet edilerek, insanların ‘hak’larına el uzatacak olursanız, o halk ‘cinnet hali durumu’na gelerek, bugün Vanlıların sokakları temizledikleri gibi sizi de çer ve çöp olarak te-miz-le-ye-cek-tir.

Bunu o ‘kaz kafanızın bir yerine koyun’ derim.

Habip Hamza ERDEM

Bizim Anadolu / Görüşler / 04 Nisan 2024

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...