Press "Enter" to skip to content

“Soranlar oldu: Patronla tatile mi gidilir?”

“Soranlar oldu: Patronla tatile mi gidilir?”

Rüyanın Adı: Küba -01 / Çocukluktan gençliğe geçtiğimiz dönemlerdi, bir tekneyle tüm Dünyayı dolaşmak gibi bir hayalimiz vardı.

 

 

 

 

 

 

Bunda en çok Kısmet isimli teknesiyle Dünyayı dolaşan Sadun Boro’nun hayal gücümüz üzerindeki katkısı büyüktü tabi. Merakla beraber en çok uzakları düşledim. Diğer taraftan o döneme özgü siyasi gelişmeler nedeniyle bizim kuşağın hayalidir bir gün Küba’ya gidebilmek.

 

Küba dilberi güler yüzüyle kokteyl sundu.

 

O zamandan bu zamana bir rüyaydı benim için ve ben bunu gerçekleştirdim. Özellikle 1 Mayıs’ta orada, devrim meydanında olmak, ülkemizde bir türlü şöyle gönül rahatlığıyla kutlayamadığımız bu günü orada bütün Dünya halklarıyla coşkuyla kutlayabilmek de o rüyanın içindeydi. Gitmek için internette araştırmalar yaparken ve tam da bir tur şirketiyle görüşme halindeyken uzun yıllardır birlikte çalıştığım patronumun ”Taner, sen Küba’ya gidiyormuşsun; biz de gidiyoruz, bizimle gelir misin?” demesi ve 15 dakika sonrasında aldığım uçak biletiyle bir anda düşümün kapısını aralamış oldum. Kaderin cilvesine bakın ki; ekonomik olması hesabıyla Air Canada’dan almış olduğum bilet aynı zamanda bana ikinci kez Kanada’nın kapısını aralamış oldu. İlk deniz aşırı uzun seyahatimi bu karlar ülkesine yapmıştım. Toronto havaalanında bekleme yaptığımız 4 saat içerisinde hatıralarımı tazeledim, çok sevdiğim ama soğuğundan ürktüğüm bu güzel ülkeyle bir nebze de olsa özlem giderdim.

 

Soranlar oldu!, ”Patronla tatile mi gidilir” diyenler oldu. Doğrusu ben de düşünmedim değil, ama iş hayatının dışında patronunuz sizinle gerçekten arkadaşsa onunla seyahate gidebilirsiniz. Ya da benim patronum onunla tatile gidebileceğim kadar iyi birisi.

 

Seyahatimiz, büyük uçak şirketlerinin İstanbul’u -güzel Türkçemizle söylersek- yönelimden (destinasyon) çıkarması nedeniyle 15 saati havada, 15 saati yerde olmak üzere, 4 ayrı aktarmayla toplamda 30 saatlik yorucu bir maratonla başladı. Dört kişi yola koyulduk. Herhangi bir tur şirketiyle değil kendi başımıza gittik. Tam da sözün burasında belirtmeliyim, böyle bir seyahati düşünüyorsanız, derim ki; vurun sırtınıza çantanızı, öyle yanınızda çok şey götürmenize gerek yok, düşün yollara. Turlarla gitmeyin, otellerde de kalmayın. Biraz İngilizceniz varsa, hele İspanyolca biliyorsanız yaşadınız demektir. Ters çapa işareti gördüğünüz her yer sizin eviniz.

 

Arkadaşımız Taner Baysan Havana’da Che’nin dev afişi önünde.

 

Casa Particular diye adlandırılan, devlet denetiminde olan bu yerler oldukça temiz, bakımlı ve güvenle kalabileceğiniz evler anlamına geliyor.

 

Daha ekonomik olsun derseniz hosteller var. Yanınızda para birimi olarak dolar değil Euro götürürseniz daha kârlı çıkarsınız. Küba’da iki para birimi var, biri yerel halkın kullandığı diğeri ise turistler için geçerli olan Cuc. 1 Cuc yaklaşık 1 Euro’ya eşit. Emperyal güçler tarafından ekonomik anlamda ambargolarla kuşatılmış bu ülke Sovyetlerin de dağılmasıyla birlikte zaten güç durumda olan ekonomisini şimdilerde turizmle ayakta tutmaya çalışıyor. Özellikle turizm sektöründe özel teşebbüsün ülke ekonomisinde hatırı sayılır bir etkisi var. Onlar da haklı olarak devrimi pazarlıyorlar. ”Pahalı mı?” derseniz, eh işte, ucuz değil ama, bir Avrupa ülkesinden de pahalı değil.

 

 

Sürecek…

 

 

Taner Baysan / Bizim Anadolu / Eylül 2017

 

Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…

 

 

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...