Press "Enter" to skip to content

Şeşen: ‘Derneğin amacı yardım etmek!’

Uzun zamandır gündeme getirmek istediğim bir konu vardı, onu yerine getirdim ve Montreal Türk Kadınlar Derneği Başkanı Rabiye Şeşen’i özel söyleşiye konuk ettim.

Rabiye Öğretmeni idealistliğiyle, saydamlığıyla, tez canlılığıyla tanıdım. Birçok dernekte sadece hizmet etmek istedi ve bu kuruluşlar kendisine kapıyı kapadı; dışlandı. Hele bazı kişilerden çalışmak, hizmet etmek istediği için hakaret bile işitti. Kendisi bu kişilikleri önemsemedi. Çünkü kafasında sadece topluma hizmet etmek vardı. Kebek’te kamuoyu çalışmalarının ayrımına vardığı için, Kebek Ulusal Meclisi Hizmet Madalyası’yla onurlandırıldı.

Bu dernek kanarya sevenler derneği değil. Bu dernek tek kişilik ‘ben başkanım, ben başkanım’ diyerek, orada burada caka satanların tabela derneği değil.

Montreal Türk Kadınlar Derneği’nin yorulmak bilmez Başkanı Rabiye Şeşen’e biz sorduk kendisi yanıt verdi. İşte sorularımız, işte yanıtları:

Montreal Türk Kadınlar Derneği’nin devingen Başkanı Rabiye Şeşen.

‘Salgın döneminde hiç durmadık’

– Rabiye Öğretmenim, Derneği ben başından beri biliyorum; iyi-kötü neler yaşandığını, nasıl mücadelelerde bulunduğunuzu… Sondan başlayalım; bu salgın döneminde neler yaptınız? Bize kısaca anlatabilir misiniz?

– Salgın döneminde hiç durmadık desek yerinde olur herhalde. Normalde Derneğin amacı da oydu zaten; yardım etmekti. Evde yalnız yaşayan yaşlı insanlarımız var. Onlara yardım götürdük. Evlerine düzenli ziyaretler yaptık. Yemekler pişirip götürdük. CLSC (Centres locaux de services communautaires / Yerel Toplum Hizmetleri Merkezleri) gibi sağlık ocaklarıyla iletişime geçtik. Evde temizlik işinden tutun da yemek yapma gibi hizmetlerde bulunduk, CLSC’lerden insanlar gönderdik. Sadece Türkçe konuşuyorlarsa, bizzat kendimiz hizmet edecek kişiler bulduk. Salgın döneminde ev sıkıntısı çekenler vardı. Ev bulamayanlar vardı. Biliyorsunuz salgın döneminde insanlar ev değiştirmemeye gayret gösteriyorlardı; o insanlara evler bulduk. Okuttuğumuz öğrenciler var, öğrencilere yardım yaptık.

Hükümetlerden herhangi bir yardım almıyoruz

– Aklımıza gelen bir soru var; bildiğiniz gibi bu tür kuruluşlar bazı ödeneklerle ya da bağışlarla ayakta durabiliyorlar. Derneğe Türkiye’den olsun, Kanada ya da Kebek hükümetinden herhangi bir parasal destek var mı? Ödenekli bir kuruluş musunuz?

– Ne Türkiye’den, ne Kanada, ne de Kebek hükümetinden herhangi bir yardım alıyoruz. Bağışlarla ayakta duruyoruz. Birçok yardım Yönetim Kurulu’nun özellikle kendi cebinden harcamasıyla yerine getiriliyor. Yönetim Kurulu üyelerinin kendi ceplerinden yapmış olduğu yardımları da toplanan yardımlardan ayrı tutmadığımız için, bu yardımlar da aynı havuzda toplanıp harcanıyor. Sonuçta Derneğimizin kuruluş amacı ve tüzüğümüz de öyle olduğu için kadınlara, kızlara, çocuklarımıza, yaşlılarımıza, gereksinimi olanlara yardım ediliyor.

– ‘Dernek bir takım etkinlikler yapıyor, kendi kendilerine eğleniyorlar’ gibi bir görüş var. Bu etkinliklerin bir amacı var mı?

– Dernek hiçbir etkinliği amaçsız yapmıyor. Etkinlikleri yaparken de zaten duyurularımızda belirtiyoruz ‘şu amaçla yapılıyor’ diye. Toplanan bağışlar ‘şu sosyal amaca harcanacak’ gibi amacını açıklıyoruz. Giren para da zaten Dernekte kalmıyor, direk çıkıyor. Çünkü zaten o açıklanan amaca harcanıyor mutlaka.

– Sizler Yönetim Kurulu olarak Dernek’ten herhangi bir ücret alıyor musunuz?

– 2014 yılında kurulduğundan beri, Dernekten herhangi bir ücret almak şöyle dursun, her zaman cebimizden harcıyoruz.

Rabiye Şeşen

– Peki Kanada’dan olsun, Kebek hükümetinden olsun, herhangi bir talepte bulunuyor musunuz? Bu tür kuruluşlara değişik destek programları vardır mutlaka.

– Evet var böyle programlar. Hükümetler proje üzerine çalışıyorlar ve bizim proje üretip devlete öyle gitmemiz gerekiyor. Yönetim Kurulu öyle yoğun çalışıyor ki, proje üretecek, o proje üzerinde çalışacak ne insanımız, ne de zamanımız var. Sübvansiyon olsun, Derneğe web sitesi hazırlamak, sosyal medya kontrolü olsun, e-iletilere yanıt vb… Derneğin bir sürü işi var ve bunları o kadar az insanla yapıyoruz ki; örneğin ben neredeyse 24 saat çalışıyorum. Benim telefonum sabahın 5.00’inde bile çalıyor.

Yardım etmeyi sevmek gerekiyor

– Elbette sizin bir de özel yaşamınız var. Örneğin sizin üç çocuğunuz var. Tüm bu işlerin altından nasıl kalkıyorsunuz?

– Yardım etmeyi sevmek gerekiyor sanırım. Biz annemizden, babamızdan hep böyle gördük. Küçüklüğümde anımsarım, annem babam komşulara yemek gönderirlerdi bizlerle. Yalnız olduklarında gider onlarla kalırdık. Gereksinimi olan komşuların evlerini temizlerdik, mutlaka ziyaretlerine giderdik. Kendileri zaten, büyüklerine bakmayı bırakın, komşularına da zamanında bakmışlardı. Bir gelenek olarak çocuklarına da bu yardımlaşmayı aktarıyorlardı. Dolayısıyla ben hep onlardan gördüm topluma yardım etmeyi. Babamın boğazından bir lokma tek başına geçmezdi. Evimiz boş kalmazdı; mutlaka misafirlerle dolu olurdu. Bu arada eşimin çok desteği var elbette. Benim ideallerimi bildiği için hep yanımdadır kendisi. Evde her şeyi birlikte yaparız; çocuklara bakmak olsun, temizlik, yiyecek, giyecek olsun, bana büyük desteği vardır eşimin. Her şeyi aynı anda yapmak zor ama, isterseniz, mükemmel olmasa da imkânlarınız içinde gerçekleştirebiliyorsunuz.

– Derneğin kuruluş öncesinde değişik ortamlarda, derneklerde bir şeyler yapmak istediğinizi ancak hep kapıların yüzünüze kapandığını, dışlandığınızı biliyorum. Sizin gibi idealist insanlarla birlikte birçok yerden dışlanmanıza karşın, vaz geçmediniz ve ‘o kuruluşlar bizi kabul etmiyorsa biz bir oluşuma gidelim, topluma hizmet edelim’ dediniz ve kolları sıvayıp birçok zorluğu aşarak yolunuza devam ediyorsunuz. Bu uğurda oldukça yol aldınız. Peki şimdi değişik kuruluşlarla ilişkileriniz hangi aşamada? Onlarla ilişkilerinizde herhangi bir sıkıntı yaşıyor musunuz?

– Kurulurken Yılmaz (Ekinci) Bey’e gittim. Biz böyle bir dernek kuruyoruz. Biliyorum Montreal’de birçok dernek var ama, sakın bizi rakip olarak görmeyiniz. Yılmaz Bey ‘ben seni yıllardır tanıyorum. Ben seni kesinlikle rakip olarak görmem. Tam tersi, ben her zaman senin yanındayım, maddi-manevi olarak. Hiç merak etme. Bence çok güzel bir yoldasın, devam et!’

İkinci kişi Yeşim Hanımdı, Yeşim Şengünay. O da öyle. ‘Rabia’cığım, sen güzel işler yaparsın, ben seni destekliyorum.’ O da bana her zaman destek oldu. Bana elbette, ‘uzun sürmezsiniz, kapatırsınız, niye kuruyorsunuz ki böyle bir dernek’ diyen dernekler de oldu. Ama görüyoruz ki, azmedince, isteyince, insanların güvenini kazanınca yapamayacağımız bir şey yok. 2014’ten 2022’ye, az değil sanırım. Uzun zaman aldı insanların güvenini kazanmak. Çok uzun zaman aldı. Ama iyi ki başlamışız diyorum şimdi.

Rabiye Şeşen.

Güven kazanmak çok önemli

Bir şeyleri başarmak için önce insanların güvenini kazanmak gerek. Benim ilk hedefim oydu zaten. İnsanların güvenini kazandıktan sonra yapamayacağınız hiçbir şey yok. Güven çok önemli. Size insanlar güvendikten sonra maddi-manevi desteklerini esirgemeyeceklerdir. Nitekim de öyle oldu. Şu anda sadece etkinlik yapıyoruz diye gittiğim kuruluşlar, esnaflar, daha ben ağzımı açmadan ‘dükkân sizin, istediğinizi alabilirsiniz’ diyorlar. Neden? Çünkü görüyorlar ki yapılan bağışlar istenen yere gidiyor. Çalışan insanlar, evet, özveriyle çalışıyorlar ama, hiçbir zaman ‘insanların yaptıkları bağışlardan biraz da bana geçsin’ düşüncesi yok. Yapılan bağışlar nereye isteniyorsa oraya gidiyor. Gördük zaten; Türkiye’deki yangınlar döneminde gördük, Lösev’e yaptığımız bağışlarda gördük. İnsanlar ‘evet, bunun için topluyoruz’ dediler, evet söyledikleri yere verdiler, bunları da belgelediler, Facebook’larında yayınladılar, İnstagram’larında yayınladılar, e-mail’lerle üyelerine gönderdiler, yıllık raporlarında dile getirdiler vb. Şeffaflık çok önemli. Şeffaf olarak çalışmaya özen gösteriyoruz. Tüm Yönetim Kurulu arkadaşlarım da benim gibi şeffaflığa önem verir ve tüm bağışların makbuzlarını kesiyoruz. Gelen tüm bağışları banka hesabına yönlendirmeye çalışıyoruz, elden almamaya çalışıyoruz. Benim bile aklıma gelebiliyor; ‘acaba benim verdiğim para yerine ulaşıyor mu?’ diye kaygı duyuyorum.

– Dediğiniz gibi insanların en büyük kaygısı da bu zaten. Eleştirilerde görüyoruz, ‘toplanan bağışlar nereye gidiyor, bilmiyoruz’ diyorlar.

– Kesilen makbuzlarda yapılan bağışın nereye harcanacağı belirtiliyor. Gelen bağışlarda ‘şu kadar para, şu amaç için toplanmış ve şu amaç için ayrılmıştır’ gibi raporlara kesinlikle yazılıyor. Ayrıca bağış yapmış olsun olmasın, üyelerimiz istek üzerine, bağışların ne zaman nereye yapıldığına ilişkin görme hakkına sahiptir. İstediği zaman gelip görebilir. Banka hesabımızda ne kadar paramız var, bilmek ister, bilir… Dernek benim değil, dernek Yönetim Kurulu’nun değil. Dernek herkesin. İlerleyeceksek, böyle ilerleyeceğiz. Çünkü işi benimsemek gerekiyor. Benim dediğiniz zaman, benimsediğiniz zaman dökersiniz, zamanınızı verirsiniz, enerjinizi verirsiniz, paranızı verirsiniz, sevginizi verirsiniz. Ve her yıl Genel Kurul’da bunları olduğu gibi ortaya seriyoruz zaten. Muhasebecimiz hepsini, kalem kalem açıklıyor. Muhasebecimizin vermiş olduğu dosya her zaman önde, açık her üyemizin denetimine açıktır.

‘Neden yardımlar Türkiye’ye yapılmıyor?’
‘Neden yardımlar burada yaşayan ihtiyaç sahiplerine yapılmıyor?’

– İki görüş var. Daha doğrusu iki soru var. Biri, ‘toplanan bağışlar neden Türkiye’ye gönderiliyor, burada gereksinim içinde olan toplum üyelerimiz var, neden onlara yardımda bulunulmuyor?’ İkinci soru ise, ‘neden Türkiye’ye yardım yapılmıyor, toplanan bağışlar neden burada yapılıyor?’ Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Rabiye Şeşen

– Çok güzel bir soruna parmak bastınız. Bazı insanlarımız hiçbir biçimde hiçbir şeyden memnun olmuyorlar. Biz 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı’nda topladığımız bağışları Sainte-Justine Çocuk Hastanesi’ne bağışladık. Çünkü 23 Nisan bir çocuk bayramı. Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiş, daha sonra da tüm dünya çocuklarına armağan etmiş. Biz bunu bu biçimde duyuralım dedik. Hem Atamızın adını duyurmuş oluruz, hem de Kanada’da, Kebek’te yaşayan toplum olarak, geniş toplumun birer üyesi olarak kendilerine sunulan hizmetin bir şekilde yine geniş topluma geri dönüşünü göstermek istedik. Özellikle Fransız bir hastaneyi seçtik çünkü biz Kebek’te yaşıyoruz. Biz burada Kebek Hükümetinden hizmet görüyoruz, her şey elimizin altında. Çocuklarımız hasta olduğunda uçağa binip Türkiye’ye götürmüyoruz. İngiliz ya da Fransız, burada hizmet alıyoruz. Bir Fransız kuruluşunu seçmemizin amacı ise bizim farkımıza varılsın dedik; topluma uyum sağladığımızın, geniş toplumun bir parçası olduğumuzun bilinmesini istedik. Biz daha önce sadece Türk kökenli esnaflardan destek almaya gidiyorduk. Şimdi sadece Türklerden değil, geniş toplum üyesi esnaflardan da destek alıyoruz. Eminim bu daha da çoğalacak. Kaldı ki bizim Sainte-Justine Hastanesi’ne yapmış olduğumuz para yardımı devede kulak. Çok bir şey değil. Biliyorsunuz burada insanlar bağış yaptıkları zaman, 50 bin, 100 bin, 150 bin dolar bağış yapıyorlar.

– En son ne kadar bağış yaptınız?

– 2017 yılında yapmış olduğumuz bağış 2200 dolar idi. 2018 yılındaki bağış 5000 küsur, en son yaptığımız bağış ise 6420 dolardı. Gördüğünüz gibi bağışlarımız artarak devam ediyor.

Rabiye Şeşen.

Öte yandan düzenlediğimiz bazı etkinliklerde toplanacak bağışların Türkiye’ye yönelik olduğunu baştan duyuruyoruz. Bağış yaptığımız kuruluşlardan makbuz istiyoruz ve aldığımız bu makbuzları ise özellikle sosyal medya hesaplarımızdan duyuruyoruz. Son yaptığımız 23 Nisan etkinliğine Lösev’i de sığdırdık, çünkü Lösev de lösemili çocukların tedavisinde çalışıyor. Hem fitre ve zekâtları bu amaç için toplayalım, hem 23 Nisan’da toplanacak bağışları değerlendirip Lösev’e gönderelim dedik. Lösev bize teşekkür etti bu yönde girişimde bulunduğumuz için. Biz burada bu girişimde bulunmuştuk, öneri onlardan gelmemişti. Bunu görünce ‘siz bizim oradaki elçimiz olun, oradaki hastanelerle belki ortak seminerler yaparız, hasta değişimi yaparız. Çünkü bizim bir programımız var’ dediler; ‘Türkiye’deki hasta çocuklara kendilerinin yalnız olmadıklarını söylüyoruz. Dışarıdan hasta konuk ediyoruz. THY uçak biletlerini veriyor, bu çocukları Türkiye’de ağırlıyoruz, Çeşitli etkinliklerle Türkiye’deki çocuklarla bir araya geliyorlar’ diyorlar. Ne kadar güzel bir şey!

Başlatmış olduğumuz bu davranış, çığ gibi büyüyor. Yaptığımız küçük bir şey aslında. Belki ileride büyüyecek ve bu girişimle Lösev buradaki hastanelerle ortak bir takım projelere girecek; bilmiyoruz. İyi niyetlerle başlanan şeyler iyi niyetlerle sonuçlanır. Ben hep ona inanırım.

‘Kadın Derneği’ diyerek ayrımcılık mı yapıyorsunuz?

– Bir başka soru daha var; derneğin adı neden Kadın Derneği? Neden bu ayrımcılık?

– Bu derneği ilk kurarken, kurucu arkadaşlar olarak bayandık biz. Tabii ki Türk Kadınlar Derneği olacaktı.

– Burada söylenmek istenen acaba cinsiyet ayrımcılığı mı yapılıyor?

– Cinsiyet ayrımcılığı değil de, kadınların farkını göstermek istedik. Saklamaya gerek yok; erkek egemenliğinin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Kadınların el attığı işlerin güzelleştiğini, orada yolsuzluğun yapılmadığını, annelik duygusuyla bir işe başladığınızda, onunla savaştığınızı göstermek istedik. Bunun başka bir sebebi yok.

Rabiye Şeşen zorluklara karşın topluma hizmet etmekten büyük mutluluk duyduğunu belirtiyor.

– Eş deyişle hizmetlerin sadece kadınlara yönelik olmasıyla ilgili bir konu değil.

– İlk başta şiddet gören kadınların olduğu gerçeği ve zorda olan, intihar eden kadınların olduğu gerçeğiyle kadınlara yönelik yalnız olmadıklarını göstermek istedik elbette. Ancak gördük ki, Kebek’te yaşayan toplumumuzda sadece kadınlarımızın ihtiyacı yok. Sadece şiddet gören kadınlarımız yok. Çalışamayan kadınlarımız var. Evde sakat çocuğuyla her şeyin üstesinden gelmeye çalışan kadınlarımız var. Maddi sıkıntı yaşayan kadınlarımız var. Sadece ailesinde değil, çevresinde ayrımcılığa ve ırkçılığa uğrayan kadınlarımız var. Evde tek başına yaşayan kadınlarımız var. Hastaneye tek başına gidemeyen kanser hastalarımız var. O insanların doktor görüşmelerine götürülmesi, doktorlarla konuşulması, ilgilenilmesi gerekiyor. Cenazesi olup cenazesini kaldıramayan insanlar var. Bu insanlar nereye başvuracaklar? Bir yer gerekiyor. Bizler elimizden geldiğince yetişmeye çalışıyoruz. Yetişebildiğimizce… Mükemmel değiliz, çok hata yapıyoruz. Bu da insan olduğumuzu gösteriyor zaten. Biz Tanrı değiliz, hata yapıyoruz elbette. Ama yaptığımız en güzel şey, empati kuruyoruz. Empati kurarak, bizim toplum olarak neye ihtiyacımız var, onu belirlemeye çalışıyoruz. Ama bunu yaparken sadece yardım yapmıyoruz. Ben siyaseti seviyorum. Siyaset hayatın bir parçası. ‘Ben sevmiyorum, yapmıyorum’;… istediğiniz kadar deyin. Gün içinde herkes her zaman siyaset yapıyor. Evet, yardım yapılıyor, bunları kişisel olarak da yapabilirsiniz. Ama benim bir amacım daha var; bunu birlikte yapmak, esnaflarımızla yapmak ve Kebek toplumunda Türk toplumunun varlığını, yardımseverliğini, toplumla kaynaştığını göstermek, tanıtmak istiyorum. Sainte-Justine Hastanesi’nde bana soruyorlar: Bu kadar şeyi nereden aldınız, bunlara bir şey ödediniz mi? Hayır, ödemedik. Esnafların verdikleri yardımlar karşılıksız, hiçbir şey ödemeden geldi. Bağışların dışında. Bağışları geçiyorum… O yemeklerin hepsi, 23 Nisan etkinliğinde masalar doluydu. Herkes bir şeyle geldi. Etkinliği duyururken ikramlarımız var diye duyurduk. Ama herkes bir şeyle geldi. Orada yapmış olduğunuz güzel etkinliğin insanlar farkında. Herkese sevecen davranıyorsunuz, herkese saygılı davranıyorsunuz. Hiç kimseyi başı açıkmış, başı kapalıymış, ateistmiş, çok dindarmış… herhangi bir ayrım yapmıyoruz. Onlarla hiçbir sorunumuz yok. O tür şeylerle ilgilenmiyoruz zaten. Özel bir şey mi yapmak istiyor? Hayata mı dokunmak istiyor? Herkese kapımız açık.

Bir ara bize Facebook’tan ulaşmışlardı. Türkiye’de bir okulda, ‘bizim kütüphanemiz yok, Montreal Türk Kadınlar Derneği olarak bize yardım yapabilir misiniz’ diye istekte bulunmuşlardı. Yönetim Kurulu olarak toplandık ve kararı onayladık. O okula bir kütüphane kurduk. Masasıyla, sandalyesi, raflarıyla falan… geçen gün öğrenciler hep birlikte video çekip bize göndermişler; videoda teşekkürlerini bildiriyorlar. Bunlar çok sevindirici olaylar.

– Son olarak, Doktor Ezgi Demirtaş’ın bir bağışı vardı; başarılı öğrencilere yönelik bir girişimdi. Onu yanılmıyorsam Dernek olarak siz yönetecektiniz. O devam ediyor mu?

– Ezgi Hanımın kendi özel bir girişimiydi ve Montreal Türk Kadınlar Derneği aracılığıyla bu bağışları yapmak istiyordu. Önemli kısmını dağıttık ve bunları da verilen öğrencilerin adlarına kadar yayınladık. Yanılmıyorsam son bir zarf kaldı. Bu tür konularda acele etmiyoruz. Gerçekten ihtiyacı olan kişileri bulup onlara veriyoruz. Aman işte, üzerimizden kalksın deyip herhangi bir kişiye vermiyoruz. Araştırmasını yapıp doğru kişiye gitmesine önem gösteriyoruz. Örneğin bir zarf eskrimci bir gencimize gitti. Biri doktora yapan bir öğrencimize gitti. Burada çok başarılı iki öğrenci var, onlara gitti vb…

Rabiye Şeşen: ‘Bilmem anlatabildim mi?’

‘Eleştirmeye devam etsinler, ama haklı eleştiri…’

Bu arada eleştirilerden çekinmiyorum. Eleştirmeye devam etsinler elbette. Böylece varsa bir yanlışımız, onları düzeltme yoluna gidiyoruz. Ama lütfen saçma sapan eleştiri olmasın. Bu Dernek tüm toplumun derneği ve biz de toplumun hizmetindeyiz. Yola birlikte girdik, birlikte de büyüyeceğiz… Çocuklarımıza eğer savaş tarihleri yerine yaptığımız barış tarihlerini öğretseydik bugüne kadar, savaşlar hiç olmayacaktı.

o.ozen@bizimanadolu.com

Tüm Yazıları»

Ömer F. Özen / Bizim Anadolu / 25 Haziran 2022

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...