Press "Enter" to skip to content

‘Avrupa’ya 20 milyon göçmen!’

Prof. Keyman: Avrupa’ya 20 milyon göçmen!

Prof. Keyman Carleton Üniversitesi’nde Ortadoğu ve Türkiye konulu bir konferans verdi.

 
 
 

 
 
 

Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Fuat Keyman 26 Ocak 2016 tarihinde Carleton Üniversitesi’nde üniversite öğretim üyelerinin ve diğer konukların katıldığı bir konferans verdi. Büyükelçi Selçuk Ünal’ın da katıldığı “Ortadoğu’daki Türkiye, Türkiye’deki Ortadoğu” konulu konferansta Prof. Keyman, Ortadoğu’da yaşanmakta olan krizi kısaca özetledikten sonra ayrıntılı değerlendirmeye geçti.

 

Prof. Fuat Keyman Türkiye'de laikliğin zemin yitirdiğini söyledi.
Prof. Fuat Keyman Türkiye’de laikliğin zemin yitirdiğini söyledi.

 

Ortadoğu’da Arap Baharı ile başlayan iyimserliğin, özellikle Suriye’deki kalkışmadan sonra, beklentilerin aksine olumlu bir değişiklikten ziyade kargaşaya yol açtığını ve Ortadoğu’ya özgü eski sorunları yeniden gündeme getirdiğini ifade etti. Ortadoğu’daki gelişmelerden küreselleşmeyi de sorumlu tutan konuşmacı, küreselleşme ile karşılıklı bağımlılığın son derece arttığını ve bunun da bölgedeki gelişmeleri yakından etkilediğini söyledi.

Ortadoğu’daki gelişmeleri yedi başlık altında değerlendiren Keyman, ilk olarak göçmen krizine ilişkin meselelere yer verdi. Suriye, Irak ve Afganistan’dan kaçan insanların özellikle Türkiye, Lübnan ve Ürdün’e sığındıklarını söyleyen konuşmacı, Türkiye’deki iki buçuk milyon sığınmacının, Türkiye’nin pro-aktif politikaları ile bu ülkelere (Suriye, Irak ve Afganistan) vize uygulamamasının bir sonucu olduğunu belirtti. Profesör, Lübnan ve Ürdün’deki iki milyon göçmenle birlikte yaklaşık beş milyonu aşan sığınmacı sayısının, çatışmaların şiddetlenmesi durumunda on milyona ulaşabileceğinin öngörüldüğüne de dikkati çekti. Bunlara ek olarak açlık, susuzluk, yoksulluk ve terör gibi nedenlerle Afrika’dan kaçanlar da düşünüldüğünde, Avrupa’ya yirmi milyona yakın bir insanın göç edebileceğini vurguladı. Bu ölçekteki bir göçün olası sonuçlarını irdeleyen çalışmaların sadece Avrupa’da değil ABD’de de yapılmakta olduğunu belirten Keyman, bu durumun ileride üçüncü dünya savaşına neden olabileceğini savunan senaryoların bile yapıldığını söyledi.

İkinci başlık olarak IŞİD’e yer veren konuşmacı, IŞİD’in terör örgütü ile devlet arasında bir pozisyonda tanımlanabileceğini ve uyguladığı acımasız politikalarla geliştiği sürece, bölgeden göçün artacağını belirtti. IŞİD’in bu kadar güçlenmesinin bir nedeninin de Suriye ve Irak’ın yanı sıra Libya, Yemen ve Somali gibi ülkelerdeki devlet zafiyetinin yattığını savunan Prof. Keyman, bu devletlerin zayıflığının bölgedeki krizin üçüncü nedeni olarak görülebileceğini ifade etti.

Krizde dördüncü etkenin Rusya, İran ve Suudi Arabistan’ın bölgedeki mevcut faaliyetleri ve bölgeyi kendi stratejik çıkarları için kullanmaları olduğunu savunan Keyman, bunun bölgedeki istikrarsızlığı güçlendirdiğini ve bu üç ülkenin hiç birisinin göçmen sorunu yaşamadıkları halde durumdan yararlanarak bölgedeki varlıklarını güçlendirmek için bir araç olarak kullandıklarını söyledi.

Profesör Keyman’a göre bölgedeki sorunun beşinci nedeni ise Avrupa Birliği’nin güçsüz olması ve ABD’nin bölgeden çekilmesi nedeniyle bölgenin tamamını kontrol eden bir gücün olmaması.

Altıncı neden olarak söz konusu devletlerin kurumsal yapılarındaki zafiyetlere değinen ve sivil toplum eksikliğini vurgulayan Prof. Keyman, yedinci olarak da bölgedeki laik kimliğin (Türkiye de dâhil olmak üzere) zemin kaybetmesine dikkat çekti.

Konferansın ikinci bölümünde bu yedi maddenin iki temel sonucu olduğunu söyleyen konuk Profesör, sığınmacı akınının özellikle Avrupa’da bir panik ve kargaşaya neden olmakla kalmayıp, ırkçı ve yabancı düşmanlığı gibi unsurları tetiklediğini söyledi. Bölgedeki istikrarsızlığın diğer bir yansımasının ise Kuzey Amerika’yı da kapsayan bir güvenlik problemi yarattığını söyleyen Keyman konferansın son bölümünde bölgedeki ve dünyadaki gelişmelerin Türkiye üzerindeki etkilerini analiz etti.

Bu krizin, Türkiye’nin kilit pozisyonu nedeniyle Türkiye – AB ilişkilerini olumlu etkilediğini, ancak Türkiye’nin demokratikleşememe ve PKK ile giderek tırmanan çatışma gibi iki önemli sorunu nedeniyle bu yeni süreçten yeterince yararlanarak çıkamayabileceğini savundu. Türkiye’de bir de yeni bir anayasa yapma sürecine girildiğini, bu sürecin sonunda ya daha demokratik ve bölgeye örnek olacak bir anayasa ile çıkılacağını ya da Başkanlık sistemine dönüleceğini ifade eden Keyman, ABD ve AB tarafından kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye’deki gelişmelere ve başkanlık sistemine kayıtsız kalındığının görüldüğünün altını çizdi.

Profesör Keyman konuşmasının sonunda Türkiye’nin soğuk savaştan bu yana jeopolitik durumunu ve dış politikasını ele aldı ve dinleyicilerden gelen soruları yanıtladı.
 
 
yalcindiker@gmail.com
 
 
Yalçın Diker / Bizim Anadolu / 02 Şubat 2016

 

Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…

 

 

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...