Press "Enter" to skip to content

Osmanlıyı Batıran Cömertlik

Sultan Halife Mecid Han ve Fransız Şair Lamartin.

I. Sultan Abdülmecid (1823-1861)

Osmanlı Padişahı, halife Abdülmecid I (*) 1823-1861 yılları arasında yaşadı. 1839’da babası Mahmud II’nin ölümü üzerine tahta çıktı. Daha ilk günlerde felaket haberleriyle sarsıldı. Osmanlı Ordusu Nizip’te Mısırlı İbrahim Paşa karşısında yenilgiye uğrmıştı. Hain Kaptan-ı Derya Ahmed Fevzi Paşa da Osmanlı Donanması’nı götürüp Mısır’a, asi Kavalalılara teslim etmişti.
Sultan Mecid Han, Tanzimat Fermanı’nı ilan ederek Batılılaşma yolundaki kesin dönüşümü başlattı. Maarif Nezareti, idadiler (lise) kuruldu.    Babasının başlattığı yenileşme çığırının daha köktenci bir tutumla sürdürüldüğü bir dönem oldu bu. Siyasal ve toplumsal alanda batılılaşma yolundaki kesin dönüşümü ifade eden Tanzimat ve Islahat fermanları aynı zamanda ülkeyi ekonomik bakımdan Avrupa devletlerine daha çok bağımlı kılan gelişmelere de yol açtı. Düyun-u Umumiye ülke ekonomisini altüst etti. Gayrimüslimlere tanınan haklar eşitliğe darbe vurdu. Batılı yaşam düzeni için alınan borçlarla yaptırılan saraylar ülkeyi çıkmaza soktu. Ayaklanmalar ardarda çıktı. Balkan Yarımadası yanında Suriye’de, Lübnan’da ve Arabistan’da ayrılıkçı hareketleri Rus Çarlığı ve Avrupa devletleri destekledi.
Sultan Mecid döneminde her alanda yenilikler de yapıldı.
– Rüşdiye Okulu, Ebe okulu, Maarif Nezareti, İdadiler (Lise), Darülmuallimin, Ziraat mektebi, Kız rüşdiyeleri, Mekteb-i Mülkiye, Telgraf mektebi…
– Ceza yasası hazırlandı.
– Ticaret meclisleri kuruldu.
– Karma ticaret mahkemeleri oluşturuldu.
– Yaşam boyu askerlik yerine süreli askerlik getirildi.
………………………..

Alphonse De Lamartine

1790 yılı Fransız Devrimi’nin ikinci yılı idi.
Maçon kentinde doğdu Alphonse De Lamartine. Terör dönemi sırasında, giyotinden kılpayı kurtulmuş bir soylunun oğluydu. Ailesi yoksullaşmıştı ve Milly’deki çiftliğe yerleşmişti. Alphonse, Cizvit okulunda öğrenci oldu. Çocuk okuldan çok annesinden eğitim aldı. Pek zeki ve sevecen bir hatun olan annesi yetiştirdi onu. Sonra Lyon ve Balley’de eğitim gördü. Aylak ve savurgan bir yaşam sürdürdü. İtalya’ya gitti. Koruma Birliği’nde asker oldu; çabuk sıkılıp ayrıldı. Kaçıp İsviçre’de bir süre yaşadı. İşçi bir kıza aşık oldu. Kendisinden daha yaşlı kadınlara sevdalandı. Belirsiz tasarılar peşinde koşan bir serüvenci idi. Fakat hırslı, inatçıydı; okumayı, çalışmayı, yazmayı bırakmadı. Manzum trajediler ve ağıtlar yazdı. Sağlığı pek iyi değildi. 1820’de Şairce Düşünceler (1) adlı kitabını yayımladı.
Lamartine’in gözü diplomatlıktaydı. Sağlam yapılı, tığ gibi bir Burgonyalı idi o. Gelecek için umutluydu. 1820’de Miss Marianne ile evlendi;    Britanyalıydı. Elçilik ataşesi olarak Napoli’ye gitti. Tütün işçisi Graziella ile sevgili oldu. Floransa’da elçilik yazmanı oldu. Hac, Göl gibi şiirleri beğenilmişti. Yeni Şairce Düşünceler (2) adlı eserini yayımladı. Ardarda Sokrates’in Ölümü (3), Harold’un Haccının Son Şarkısı (4), Şairce ve Dini Ahenkler’i (5) okura sundu. 1829’da Fransız Akademisi’ne üye kabul edildi. Fransa’da 1832’de Louis Philip kral olmuştu. Lamartine elçilikteki görevinden istifa etti. Marsilya’dan bindiği gemi onu Akdeniz kıyı kentlerine götürdü. Yunanistan, Osmanlı liman şehirleri, Filistin ve Lübnan’ı gezip dolaştı. 10 yaşındaki kızı Julia, Beyrut’ta ölünce derin acılara düştü. Jocelyn’i, sonra Görüntüler’i (6) yayımladı. Bir Meleğin Düşüşü (7), Şairce İçekapanışlar (8) çıktı.
Lamartine iki başarısız girişimden sonra 1833’te Bergues mebusu seçildi. Önce ateşli bir lejitimist idi. Partiler dışı muhalefete geçti ve halkın umudu oldu. Eylem için yaratıldığını duyumsuyordu. Hareketsizlik politikasına karşı demeçleriyle ilgi gördü. Siyasal ustalıktan çok, güzel, etkili konuşuyordu. Geleceğe yönelik umutların sözcüsü oldu. 1842’den sonra rejime karşı açılan kampanyada etkin bir rol oynamaya başladı. 1848’de cumhurbaşkanlığına aday olduysa da büyük bir yenilgiye uğradı, düş kırıklığı yaşadı. Geçici hükümette Dışişleri Bakanlığı’nı üstlendi. Başlangıçta halkın sevdiği bir siyasetçiydi. Sosyalistlere 3 renkli bayrağın yerine kızıl bayrağın geçirilmemesini kabul ettirecek kadar kendisini saydırmıştı. Fakat sonra nüfuzu sarsılmaya başladı. Louis Napoleon karşısında yenik düştü; pek az oy aldı; seçilemedi. 2 Aralık Hükümet Darbesi’nden sonra evine kapandı. İçekapanışlar’ı (9) yeniden yazdı. Jirondenler Tarihi (10), Raphael (11), Graziella (12), Sırdaşlıklar (13), Yeni Sırdaşlıklar (14) gibi tarih konulu kitaplar yazdı. Romanlar da hazırladı: Genevieve: Bir Hizmetçi Kızın Hikâyesi (15), Saint Point’teki Taş Yontucusu (16) ardarda çıktı.
Savurgan bir insandı şair Lamartine. Daima olmayacak işlerin peşinde koşan bir serüvenci oldu; iflas etti. Borçlandı ve ödemek için durmadan, dinlenmeden yazdı. 1856-1869 arasında 28 ciltlik Cours Familier de Literature çıktı. 3. Napoleon’un verdiği ödeneği kabul etti ve ömrünün son 2 yılını yeğeni Valentine de Cessiat ile birlikte rahat geçirdi.
Dargaud gibi dostlarının etkisiyle Hıristiyan dininden uzaklaştı; fakat ateist de olmadı. Dinsel gereksinimlerini kendisi için bir dua olan şiirle gideriyordu.
Saint-Beuve, O’nun için şöyle diyordu: Bilgisiz, ruhundan başka bir şeyi bilmeyen şair taslağı…
Arthur Rimbaud ise onun değerini yüceltiyordu: Eski prozodiye bağlı bir kahin. Lirik, destansı-felsefi şiirin en önemli temsilcisi…
Lamartine’in cesur, sağduyulu bir politika adamı ve büyük bir şair olduğu genel kabul görmüştür.
Lamartine’in üslubu da nazmı da bir sis perdesi inceliğinde, aynı zamanda ışıklar içindedir. Kesin tasvirlere, renkli tablolara Bir Meleğin Düşüşü’ndeki bazı şiirleri dışında, rastlanmaz. Onun şiiri, anıları canlandırır. Okura söylemek istediklerini sözcüklerin gizli anlamıyla derinden duyurur. Aşk öykülerinde bile kesinliğin yeri yoktur. Kişisellikten sıyrılarak tüm insanlığın duygularını anlatır. Parnasse’çılar kolaya kaçmakla suçladıkları bu akıcılığa sert tepki göstermişlerdi; fakat soluk alır gibi şiir yazan Lamartine, sembolizmde olduğu gibi, müzik ile kaynaşan bir şiirin öncüsü sayılabilir.
……………..
Osmanlı Sultanları Mahmud II ve Abdülmecid Han I ile Fransız şair, devlet adamı Lamartin’i bir arada anmak… İstanbul’a hanımıyla gelen şair, Sultan Mahmud Han ile görüşür. Fakat daha sonra ardarda mekktuplar yazarak Padişaha ve Büyük Reşid Paşa’ya özünü anımsatır.
Şair Lamartine bir ara tarih kitapları yazma çabasına girdi. Jirondenler Tarihi, 1848 Devrimi Tarihi, Restorasyon Tarihi, Rusya Tarihi gibi kitapları yayımlandı.
Fransız şair Yunanistan’dan sonra İstanbul’a da gelir. Batılılaşma döneminde Fransa’ya ilgi artmıştır. Fransız Sefiri Dersaadet’te önemli bir diplomattır. Sadrazamlarla, vezirlerle gayet içten görüşmektedir. Lamartine onunla randevulaşır ve Saray’a başvurulur. İsteği kabul olunur. Sultan Mecid Han’a Ihlamur Kasrı’nda, lirik şiirleriyle seslenir; övgüler dizer. Bu konularda üstaddır.
Daha önce de bu tür “medhiyeler” sadrazamlara, padişahlara takdim edilmiştir. Sultan Mecid Han fevkalade memnun kalır bir Frenk şairinin Osmanlı hakkında düşüncelerinden.
Fransız şair 3 kıtada geniş topraklara sahip Osmanlı padişahından bir çiftlik talebinde bulunur. İsteği olumlu karşılanır. Çünkü O “sanat aleminde bir deha”dır. Ömrünün yarısını kırlarda geçirdiği için tarım alanında başarılı olacağını ileri sürer. İstanbul yakınında ya da Marmara Bölgesi’nde olursa çiftlik, eşi de mutluluk duyacaktır. 40 yıl mülkiyeti şairin üzerinde olmalıdır. Padişah kuşkulu davranır önce. Ya bu çiftliğe Fransa Devleti el koyarsa. Büyük Reşid Paşa zekidir, kurnazdır. Çiftlik onun üzerine kaydedilecektir.
İzmir Vilayetinde Tire’de Burgaz Ova’da verimli toprakları olan 38 bin 500 dönümlük bir arazi ona bağışlanır (Bir dönüm 1000 m2’dir). Fakat Lamartine bu çiftliği değerlendiremedi. Çiftliği işletecek, meyve ağaçları dikecek, bağcılık yapıp üzüm yetiştirecek (Padişah’a, Sadrazama şarap da elde edeceğini söylememiş olsa gerek; Fransız Sefir uyarmıştır bu konuda), Fransa’dan getireceği iyi cins koyun ve keçileri burada çoğaltacaktı. Maçon’dan 50 bağcı aileyi de buraya getirecekti. 100 kadar işçi çalışacak, tesisler kuracaktı.
Fransa’da zaten zor durumda olan şairin pek az mülkü vardı. Onları satıp Aydın’daki çiftliğin işlerine bakabilecekti. Emlak para etmedi, birikim ortaya çıkmadı. Londra’da tahviller çıkardı, fakat satamadı; zarar etti.
Lamartine Fransa’da parasız, zor günler geçiriyordu. Osmanlı Tarihi’ni yazmak için yeni sadrazam Giritli Mustafa Paşa’dan yardım istedi. Acılarını, sefaletini bu çalışmayla unutabilecekti. 1299 ile Mahmud II’nin ölümüne kadar olan dönemleri adeta bir roman gibi akıcı üslupla kaleme aldı.    Osmanlı Tarihi’ni yazarken hep Çiftlik’ini düşündü. Ne var ki eşi de ölmüştü ve yaşama bağlılığı iyice azalmıştı. Zorlansa da yazdığı tarih kitabını sonlandırdı: L’Histoire de La Turquie. (Bu eser Osmanlı Tarihi I-II adıyla 2 cilt olarak 1991 yılında Toker Yayınevi – Sabah Gazetesi’nce yayımlandı).
Sultan Mecid Han, Şair Lamartine’e çiftlik armağan etmekle yetinmedi. 1853’ten öldüğü tarih olan 1859’a dek, 16 yıl boyunca 80 bin kuruş ödedi Osmanlı hazinesinden. Cömert bir sultan halifeydi Mecid Han.
………………..
Olaya değişik gözle, farklı bir açıdan bakalım:
Bir Osmanlı Türkü iyi Fransızca öğrendi, diyelim. Ve bir Fransa Tarihi yazdı. Bunu götürüp Paris’te bir sarayda yaşayan kral, imparator ya da cumhurbaşkanına takdim etse ve Fransa’da ya da sahip olduğu sömürgelerden birinde bir çiftlik talep etse, nasıl bir karşılık alırdı?
Fransa  devlet geleneğinde böyle bir isteğe olumlu yanıt vermek olamaz, olabilemez. O topraklar halkındır. Kral hanedanı da ortadan kalktığına göre, artık böyle bir tasarrufta kimse bulunamaz. Çünkü Paris’te yargıçlar vardır.
Adı Fransa Tarihi de olsa kitabın, değil bir çiftlik, bir avuç toprak, bir karış verimsiz taşlık tarla parçası bile verilmez, verilebilemez. İmparator, Cumhurbaşkanı razı olsa da ilerigelen devlet adamları, başvekil ya da hükümet-komisyon üyeleri bu cömertliği reddeder. Çünkü 1789 sonrasında Fransa’da demokrasi binbir zorluğa karşın işlemekte ve gelişmektedir. Ulusal haklar belirginleşmektedir. Halkta onur ve gurur duygusu uyanmaktadır. Parlamento çalışmakta, kamuoyu her türlü olayı izlemekte, gazeteler yorum yapmaktadır.
Osmanlı’nın yıkılma nedenlerinden biri bu anlamsız “cömertlik”tir.
Tanzimat, Islahat fermanları da Osmanlı devlet anlayışında büyük bir değişiklik yaratamamıştır. Sultan, Memalik-i Ali Osman’ın hakiki sahibidir. Üzerinde yaşayan, çalışan, üreten halk ise parya değerindedir. Sultan isterse bir sözüyle geniş alanlardaki binlerce insanı yerinden kaldırtır, devletin ücra köşelerine sürer. Aşiretleri bir fermanla dağlardan alır çöllere indirir. Ömründe deniz görmemiş kabile insanını alır, adalara zorla iskan eder. İtiraz eden için cellat hazırdır. Kimse omuzunun üzerindeki başın ne zaman kesileceğini bilemez. Padişahın dudakları arasından çıkan her söz yasa değerindedir. Anlı-şanlı kumandanlar, nice görkemli utkular kazanmış koca paşalar, beylerbeyleri, subaşılar, sancak beyleri bir anlık kızgınlık sonucu ortadan kaldırılmışlardır. Makbul iken maktul olan sadrazamlarla, vezirlerle doludur Osmanlı tarihi.

Büyük Mustafa Reşit Paşa

Aydın Vilayetindeki çiftliğin ırgatları varsın yarı aç, yarı tok yaşasın. Sultan Mecid’in de umurunda değildir, Mustafa Reşid Paşa’nın da aldırdığı yoktur. O da Avrupa’dan aldığı, alacağı madalyalara bakar. O “Büyük Mustafa Reşid Paşa”dır. Dünyanın en verimli topraklarında, dünyanın en tatlı incirini, en yağlı zeytinini yetiştiren halk, ürettiği her şeyi saraylara, konaklara, malikânelere kesintisiz, hiç aksamadan göndersin; bunlar olağandır ve kimse o düzenin değişmesini beklemez.
XIX. yüzyıl ortalarında Fransa’daki devlet anlayışı ile Osmanlı’daki devlet anlayışı bu denli farklıdır.
Öte yandan, Fransa’nın Osmanlı’ya bakışı da daima kendi ulusal çıkarları açısından olmuştur. Devletler arasında dostluk yoktur; çıkar ilişkileri vardır. Osmanlı Tarihi adlı eserinde Lamartine, Haçlı Seferleri konusunda Türkleri haklı göstermişti. Parlamentoda konuşmalarında ise Osmanlı memalikinin Fransa için pek değerli olduğunu, pek çok alanın zaptedilebileceğini ısrarla dile getirmişti. Bütün bunlar da gösteriyor ki Fransa, de Lamartine Frenk dönekliğine tipik bir örnektir. Britanya İmparatorluğu gibi Fransa da Osmanlı güçsüzleştikçe saldırmış, binlerce şehid verilerek alınmış memleket topraklarına asker çıkararak el koymuş, sömürgeleştirmiştir.

—————————-

* Padişah Halife Vahdettin Britanya Devleti’ne sığındıktan sonra sultanlık kaldırılmış; halifeliğe TBMM, Abdülmecid II’yi getirmişti. Onun halifeliği de 3 Mart 1924 gününe dek sürmüştü. I ve II bu nedenle kullanılmıştır. Burada anlatılan Abdülmecid Han I’dir.
1. Méditation Poétique
2. Nouvelle Méditation Poétique
3. La Mort de Socrates
4. Le Dernier Chant du Pèlerinage d’Harold
5. Les Harmonies Poétique et Religieuses
6. Jocelyn
7. Les Visions
8. İçe Kapanışlar
9. L’Histoire des Girondins
10. Raphaël
11. Graziella
12. Confidence
13. Les Nouvelle Confidence
14. Geneviève, Histoire d’Une Servante
15. Le Tailleur de Pierres de Saint-Point
16. Cours Familier de Literature.
                                                                                                                  …………………………….

emrullahguney@gmail.com

Önceki yazıları»

Prof. Dr. Emrullah Güney / Dünden Bugüne / Bizim Anadolu / 01 Mart 2025



    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...