Osman Bolulu da o güzel atlara binip…
Ne zaman bir değerimizi yitirsek, sol göğsümün altında bir sızı belirir ve Yaşar Kemal’in o sözünü anımsarım…
Ne zaman bir değerimizi yitirsek, sol göğsümün altında bir sızı belirir ve Yaşar Kemal’in o sözünü anımsarım:
“O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık…”*

Nasıl anlatmalı bilmem ki? Onu birkaç ay önce yitirdiğimiz başka bir değerimiz, gazetemize yine yazılarıyla, düşünceleriyle büyük katkıları olan Gazeteci – Ozan Engin Aşkın aracılığıyla tanıdım.
Bizim Anadolu’yu tanıdıktan sonra, ‘yazmaktan büyük onur duyarım’ dedi ve dahaca yayınlanmamış betik (kitap) taslaklarını, yayınlanmış betiklerini, deneme, dil öğrencesi, düşün yazılarını göndermeye başladı. On binlerce kilometre ötelerden yazılarıyla evrenimizi aydınlatıyordu.
Şu anda anımsamıyorum; bir yazımda ya da kendisiyle yapmış olduğum bir söyleşide ‘çıkmış olduğu uzun bir koşu’dan söz etmiştim. Büyük bir incelikle ‘Uzun Koşu’ adlı betiğini gönderdi, ‘O halde bu sana layık’ dedi. Bilmiyordum; Tansu Bele’nin kendisini tanıtan ‘Dilden Düşünüşe Uzun Koşu’ adıyla yayınlanmış bir betiği de varmış; onu da gönderdi bana. Anlaşılan dil, yazın er ve kadınları birbirlerinden uzakta da olsalar, benzer düşüncelere varabiliyorlar…
Çok gönenmiştim…

Osman Bolulu tanımış olduğum birçok kişi, yazar ya da sanatçıdan değişik bir kişilik çiziyordu anlağımda.
Uzun bir eğitim – öğretim görevinden gelmiş, nice sorunlar yaşamış; ancak ‘ben bilirim’ havasında değildi.
Dinlemeyi seven, söyleyeceklerini, eğer karşıt bir söylemse, sevecen bir biçimde karşısındakine aktarırken, inceden inceye öğrencesini de veren bir güzel kişioğluydu.
Ve öğrettiği oranda öğrenmeyi de bitirmemişti.

Öğretmenlik yıllarından aktardığı bir anısında, çocuklara ‘pencerelerin dışarıya bakmak için yapıldığını’ belirtirken, bir öğrencisinin kalkıp ‘ya hamamın, öğretmenim!?’ diye soruşunu keyifle anlatıyor, ‘çocuklardan çok şey öğrendim’ diyordu.
Köy Enstitüsü çıkışlıydı Osman Bolulu.
Genç Cumhuriyet’in kendine özgü geliştirmiş olduğu toptan kalkınmanın açkısı eğitim izlencesini yaşamış, özümsemiş, öğrencilerini de bu duyguyla yetiştirmişti.

Ben eğitim – öğretim dönemimde kendisinin öğrencisi olamamıştım; ancak yıllar sonra onu tanımış olmak ve yazılarını söyleşilerini izlerken, kendimi bir Osman Bolulu öğrencisi olarak görüp o mutluluğu kendimce yaşadım.
İki önemli özelliği daha vardı ki, bu almış olduğu Köy Enstitüsü eğitim – öğretim izlencesine koşut bir olguydu:
1) Haksızlığa hiçbir biçimde ödün vermiyor, karşısına dikiliyor ve ne türlü güçlüklerden geçerse geçsin, bundan vazgeçmiyordu. Bu uğurda ne sürgünler, ne cezalar almıştı da, yine de yılmamıştı.

2) Köy kökenli olduğunu hiçbir ortamda yadsımamış, bu kişiliğiyle ve Cumhuriyet’in getirmiş olduğu eğitim olanaklarıyla -kendi deyişiyle- en aşağıdan en yukarıya çıktığının bilincinde bilgiyi üleşmekten de geri durmamıştı.
Özellikle köyden gelen çocukların yaşamakta olduğu koşulları yakından bildiğinden, geç kalmışlarsa sınavları biraz geç başlatır, bu tutumu dolayısıyla da, ya denetmenlerin soruşturmalarına uğrar ya da meslektaşlarının olumsuz edimleriyle karşı karşıya kalırdı.
Bilirdi ki, o çocuklar okumazsa, zaten zorla gönderildikleri için kolaylıkla okuldan alınıp işe, tarlaya koşulurlardı.
Burada, Kanada ortamında bazı ebeveynlerin çocuklarını okutmayıp eli iş tutsun, eve para getirsin diye okuldan alıp ivedilikle işe koştukları gibi…
Betikleri, denemeleri, yazıları hep kişioğlu ve kızını anlatır, onlara yol gösterir; öğrencilerinden gelen yazıtlarla, iletilerle gönenir, daha çok, daha çok vermek isterdi.

Şu betiklerinin adlarına bakar mısınız?:
‘İnsan İnsana Eklene Eklene’, ‘Dil, Düşünüş Evirtimi’, ‘Korkacaksan Kitapsızlardan Kork’, ‘İnsanlığın Solmaz Gülleri’, ‘Sözün Işığı (Uygulamalı Noktalama Bilgileri)’, ‘Güle Yolculuk’, ‘Haritasız Yüzler’ vb., vb…

Ve ‘beni adam etti’ dediği, gençliğinde çarpışıp ölüm meleğinin elinden zorla aldığı 60 yıllık sevgili eşi -o da ışıklar içinde yatsın- Nermin Hanım için kaleme aldığı ‘Bir Gülün Aydınlığında’…
Her biri geleceğimize ışık olacak onlarca betik, yüzlerce dize, binlerce yazı, inceleme…
Osman Bolulu’yla kendisinin de bilmediği görünmez bir bağ kurmuştum; o benim yol göstericim olmuştu.
Ne yazdığımı anımsamıyorum; bir yazıtıma (mektubuma) imzalamış olduğu betiğiyle birlikte şöyle yanıt vermişti:
“… Abartmaktan korkuyorum diyorsunuz. Gerçek insanın tutumu budur işte. Büyüğe Adanmak adlı denememde göreceksiniz, abartı ardına düşmenin çekincelerini. Sen orada, ben burada aynı tutumdayız. Dostluğumuz bir ortak paydadan gelişecek. Amatör diyorsunuz. O da güzel! İşine gereken özeni göstermek amatör ruhtan hiç mi hiç ayrılmamak: Ustalaştım sanmak, insanın istimini keser, heyecan dalgalarını kırar. Amatör anlayışta hep arayış vardır, çıkar değildir onun ekseni, olduğundan ilerisini keşfe çıkmaktır.
Çok hoşlandım bu tutumunuzdan. Yeni hazırladığım kitaba girecek, yayınlanmamış 7 denememi gönderiyorum, bu sevgimin ifadesi olarak. Beni de Bizim Anadolu’nun kadrosuna alın diyorum. İsteğim olumlu karşılanırsa diye özgeçmişimi, benimle tartışmak – yazışmak isteyecek okuyucular için adresimi, bir de fotoğrafımı gönderiyorum….”
Eğitim – Öğretimin her aşamasında görev yapmış, binlerce öğrenci yetiştirmiş bir eğitmenin böylesine alçakgönüllü yaklaşımını görüyor musunuz?!
Bir de sürekli her şeyi kendilerinin en iyi bildiğini sananların, büyüklenenlerin, ‘ben olmasam, onlaaar!…’ diye başlayıp özlerini kaf dağında görüp burunlarını bi türlü yere indiremeyen ‘Benci’leri gördükçe, Yaşar Kemal’in sözünü anımsamasınız da, ne edersiniz!..

Yine imzalamış olduğu bir betiğinde dile getirdikleri:
“Sevgili Ömer F. Özen, Türkçenin dil bayrağını uzak ülkelerde dalgalandırmanız, kültür ve kimliğinize sahip çıkmanız, ne güzel! Belki siz, bunu olağan bir görev sayıyorsunuz.
Ama ben burada dilinden yozutanları, kültür değerimizi gördükçe, sizin orada Bizim Anadolu’cularla yaptığınız işin büyüklüğünü görüyor, kutluyorum.
Selam, sevgi, saygı sana ve bütün Bizim Anadolu’culara sevgili kardeşim…”
Yanlış anlaşılmasın; burada amacım bize yöneltmiş olduğu övgüyü aktarmak değil; binlerce öğrenci yetiştirmiş bir eğitimci ve yazın erinin, taa uzaklara yetişip orada karınca kararınca bir şeyler yapmaya çaba gösteren Bizim Anadolu’cuları cesaretlendirip, bizlere yönelik eğitmenlik görevini sürdürmesi…
Bilen bilir; yayıncılık, hele de sorumlu yayıncılık pek de kolay değildir. Binlerce okurun karşısına çıkıyorsunuz. Her yazıdan yazarı kadar sorumlusunuz. Yazarın gözünden kaçmış olabilir. Yayıncının görevi yazıyı binlerce okurun önüne çıkarmadan titizlikle sevdiklerine yemek hazırlar gibi sağlıklı pişirmek ve masaya öyle getirmektir.

Osman Bolulu’nun ‘Yazı Makassız Olmaz’ yazısı birkaç kez Bizim Anadolu’da yayınlandığı gibi, birçok dil ve yazın dergisinde de yayınlandı. Bolulu kendisini de işin içine katarak ‘siz patlıcanı bostandan kopardığınız gibi alıp tencerenin içine mi atarsınız’ diye soruyor ve yazıların okur önüne çıkmadan elbette elden geçmesi gerektiğini anlatıyordu o yazısında.
Dil ve yazın üzerine sayısız yazıları olan, her betiğini yayınlanmadan birçok kez gözden geçiren Osman Bolulu hiç yüksünmeden, büyüklenmeden gönderdiği yazıların artık bizim olduğunu, yazıyı yeniden gözden geçirmemizi, gerekirse kısaltabileceğimizi bildirirdi.
Türk basınında ‘Yazımın virgülüne dokunulmayacak’! diyenleri gördükçe binlerce öğrenci yetiştirmiş eğitim ve yazın eri sevgili Osman Bolulu’yu güzellikle anmamak elde değil…

Sözün Işığı betiğinde noktalamanın önemini anlatırken, yönümüzü bulabilmemizin, sözümüzü gerektiği gibi dile getirmenin, bunları yerli yerince uygulamaktan geçtiğinin altını çiziyordu.
Yukarıda da sözünü ettiğim gibi tüm yazılarında kişioğlu ve kızı vardı.
Osman Bolulu ile yapmış olduğum uzun bir söyleşinin sonunda ‘dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, kişioğlu ve kızlarına vereceğiniz ileti ne olur’ sorumuza vermiş olduğu yanıtın bir bölümünde şöyle demişti: “Uluslar, insanlık ailesinin bireyleridir. Onların farklı kimlikleri, farklı düşünüş, algılayış iklimleri, insanlık bahçesini, tek boyutluluktan kurtarır, varsıllaştırır. Daha boyutlu insanlık orkestrasını yaşarız. ‘Bir yerde, herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse bir şey düşünmüyor demektir.’ sözü boşuna söylenmemiş. Değişik düşünüşlerle, gizleri delik delik etmiş, çıkarımlar almışız. Bütün ulusların katkısı ve bütün kültürlerin harmanlanması ile güzel dünya kurma iletisi verilmelidir insanoğluna, derim.”
Osman Bolulu’yu anlatmaya sayfalar yetmeyecek. En iyisi taşlamalarından bir iki örnek verelim:

Taşın İyisi taşlama betiğini gönderdiğinde şöyle yazmış:
“Ömer F. Özen Kardeş,
Babam: “Oğlum, hak edene küfretmek, öksüze kaftan giydirmek kadar sevaptır.” derdi. Öfkemi hafifletmek için ettiğim küfürleri senin de işine yarayabilir diye, sevgiyle sunuyorum sana bu kitabı.”
Taşlamalarından birinde ‘El Kapısı’nı yazmış:
“Bir kara oğlana koşuyorsun
Bir koca oğlana
Arada sırada çavuş kapısını tıklatmasana
Allah adına yalan söylüyor sana
Bir tas çorbaya aldanmasana
Memet gardaş
Bir kez olsun kendi kapını çaksana!
***
Taşın İyisi
“Taş gediğinde ağır.” demişler
Ben anlamam
Taşın kötüsüne
Basılıp geçilir
Orta hallisi
Duvara yarar
Atınca taşın iyisini
Devireceksin
Herifin birisini
Bir de umut aşılayanı var:
Köprü
Bu tahta köprü
Şimdi bundan geçilecek
Sonra taş köprü
Sonra betonarme köprü
Daha sonra çelik köprü gelecek
İnsanoğlu insan
Mutluluğa erecek
***
Bu da Ömer F. Özen’den Osman Bolulu’ya olsun:
Bitmeyen Öğretmenlik
Varsa öte dünya
ak yeleli atına binip
yeni öğrencilerine koştun
Osman Bolulu
anlaşılan sürüyor orda da
kişioğlu ve kızlarını bilgilendirme işin
Ömer F. Özen
Montreal
02 /09 / 2017 – 23.20

Osman Bolulu’nun Uzun Koşusu öte geçelerde sürüyor…
Yolun ışıklı, öğrencin bol olsun Cumhuriyet’in yılmaz yazın ve eğitim eri!..
* Yaşar Kemal / Demirciler Çarşısı betiğinden.
Osman Bolulu’nun kendi yazıları ve kendisiyle ilgili yazılara aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:
Ana Sütüm Benim Türkçe
http://bizimanadolu.com/archives/koseyazarlari/osman.htm

“Beyninizin, düşüncenizin çapı, dilinizin çapı kadardır.” (Ömer F. Özen)
http://bizimanadolu.com/archives/sanat/bolulu50yil2.htm
Kırsaldan Gelen Yaratının Ustası (Engin Aşkın)
http://bizimanadolu.com/archives/sanat/bolulu50e.htm
Osman Bolulu ile Tanışmam (Vartan Hezaran)
http://bizimanadolu.com/archives/sanat/bolulu50v.htm
Yaşanmış bir söylencenin kitabı:
‘Bir Gülün Aydınlığında Altmış Yıl’: (Ömer F. Özen)
http://bizimanadolu.com/archives/sanat/sanat86.htm
Osman Bolulu:
Bir ulu ozan öğretmen, bir yüce eğitimci yazar (Emrullah Güney)
http://bizimanadolu.com/archives/koseyazarlari/e-guney.htm
Osman Bolulu’yla ilgili diğer haber ve yazılar için görsellerin üstünü imleyiniz!:


Osman Bolulu’nun kızlarınca yönetilen kapsamlı yapıtlarına ise şuradan ulaşılabilir:
http://www.osmanbolulu.com.tr/
Ömer F. Özen / Bizim Anadolu / 03 Eylül 2017
Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…