Press "Enter" to skip to content

Neden Cumhuriyet?

Cumhuriyetimizin 101. yılını kutluyoruz.

Mustafa Kemal ve yoldaşları türlü yokluklardan, savaşlardan geçip yoktan var ettikleri ülkede, o yokluklar ve yoksulluklar içinde toptan kalkınmanın yolunu imeceyle bulmuş ve o yoksullukların içinde fabrikalar, fabrikalarla birlikte yeni bir yaşam biçimi yaratmışlar, yurdun her yerini, o dönemin en uygun ve toplumcu anlayışıyla demiryollarla örmüşlerdi.

İstikbal göklerdedir’ diyerek daha o dönemde havacılığın önemini görmüş, temellerini atmış, temel atmakla kalmamış, uçak, uçak motoru üretmiş ve dış dünyaya da satmıştı.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk

Her şeyini dünyadan satın alan bir ülkeyi, tarımda hem kendine yeter hem de dünyaya tarım ürünleri satar duruma getirmişti.

Bir avuç yurtsever hep ileriyi görerek, ne tür zorlukların kendilerini beklediğini de bilerek, toptan kalkınmanın, kadını da unutmadan, iyi yurttaş yetiştirmenin, yurdunu seven ve hep daha iyiye doğru evriltmenin yolunu da Köy Enstitülerini kurarak yapmış; toplum, inancını doğru öğrensin diye, kendini aldatmak isteyenlere kanmasın diye kutsal kitabı toplumun diline çevirtmiş, hurafelerden kurtulsun, bilimi kendi diliyle yapabilsin diye sağlıklı eğitim almasına engel olan bin yıllık abeceden, daha kolay öğrenilir bir abeceye kavuşturmuştu.

Bunları yaparken yine yanlışlara düştüklerinde, o çukurlardan nasıl çıkabileceklerini göstermek amacıyla, yaşanan ihanetlerin, bağnazlıkların, aldatıcıların unutulmaması için, önceden önlem alabilmeleri için ‘Söylev’ gibi nice öğrence dolu oylumlu bir yapıt bırakıp yurdu güvendiği gençliğe bırakmıştı.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 10. Yıl söylevini verirken.

Ne diyordu Mustafa Kemal Atatürk Gençliğe Sesleniş’inde? Günümüz Türkçesiyle şöyledir:

Ey Türk gençliği! Birinci ödevin, Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve kollamaktır.

Varlığının ve geleceğinin tek temeli budur. Bu temel, senin en değerli kazanımındır. Gelecekte de bu kazanımlarını elinden almak isteyecek içeride ve dışarıda kötü kişiler olacaktır.

Bir gün, bağımsızlığı ve cumhuriyeti savunmak durumunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın durumun olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin.

Bu olanak ve koşullar çok uygun olmayabilir. Bağımsızlığının ve cumhuriyetinin kötülüğünü isteyen düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmemiş bir yenginin temsilcisi olabilirler.

Zorla ve türlü düzenlerle kutsal yurdunun bütün kaleleri alınmış, gemi yapımevlerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve ülkenin her köşesine doğrudan girilmiş olabilir.

Bütün bu koşullardan daha acı ve korkuncu olmak üzere, ülkenin içinde yönetimde olanlar aymazlık, vurdumduymazlık ve ihanet içinde bulunabilirler. Dahası, yönetimde bulunanlar, kişisel çıkarlarını yurda zorla girmiş olanların siyasal arzularıyla birleştirmiş olabilirler. Ulus, yoksul, dağılmış ve yorgun düşmüş olabilir.

Ey Türk geleceğinin çocuğu! İşte bu durum ve koşullarda bile görevin, Türk bağımsızlığını ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Gereksindiğin güç damarlarındaki soylu kanda vardır.” *

Cumhuriyetimizin 100. yılı tam olarak dilediğimiz biçimde kutlanamadığı gibi, 101. yıl da yine aynı aymazlık ve ihanet içinde bulunan yönetim nedeniyle gerektiği gibi kutlanamıyor.

Laik, bağımsız Atatürk Cumhuriyetini emperyalizmin kuyruğuna tutunup paraya köle olmuş bitakım kişilerin bitirmeye ant içtikleri elbette görülüyor.

Ancak Atatürk Gençliği bunların yıkıcı isteklerini boşa çıkaracak, işbirliği içinde olsun ya da ileriyi göremeyen aymaz muhalefete karşın Atatürk Cumhuriyetini sonsuza dek yaşatmayı bilecektir.

Bu inanç ve umutla;

Laik Atatürk Cumhuriyetimizin 101. yılı hepimize kutlu olsun!

______

* Atatürk’ün gençliğe seslenişinin özgün biçimi:

“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır.

Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin.

Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

o.ozen@bizimanadolu.com

Tüm Yazıları»

Ömer F. Özen / Gözleyi, gözleyi… / Bizim Anadolu / 29 Ekim 2024

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...