Press "Enter" to skip to content

Mustafa Kemal (!)

Milliyetçi’ (!) Hareket Partisi’nin ‘Gençlik Kolları’ olan ‘Ülkü Ocakları’nın, başka diğer ‘Milliyetçi’ düşüncelerinin yanısıra Atatürkçü düşüncenin de en ateşli savunucuları olduğu söylenmektedir.

Paris’teki ‘Türk Federasyonu’nun başkanlarından biri, ADD başkanı olarak bizzat bana, ‘Habip bey, biz sizden daha fazla Atatürkçüyüz’ demişti.

Kuşkusuz gülümseyerek geçiştirmiştim.

Çünkü, ağabeylerinin 68 Gençliği’ne yaptıklarını bildiğim gibi, 80 öncesi dönemde, 80 Darbesi’nin hazırlanmasındaki ‘işlev’lerini de yakından biliyordum.

Türkiye’deki ‘siyasi cinayetler’in hemen hemen tümünde bu sözde ‘Milliyetçi’ kesimlerin yerine getirdikleri ‘işlev’ üzerine oldukça geniş yayınlar olduğu söylenebilir.

O nedenle tek tek örnekler vererek ayrıntısına girmeye gerek yok.

Ancak güncel olan şu ‘Sinan Ateş Olayı’ dolayısıyla, bu kesimlerin ‘Atatürk’ ya da ‘Mustafa Kemal’ hakkındaki ‘gerçek düşünce’lerinin, bir kez daha, ortaya çıktığını ileri süreceğim.

Sinan Ateş cinayetinin ‘tetikçi’lerinden biri, dün mahkemede kendisine yataklık yapan kişinin ‘Mustafa Kemal diye biri’ olduğunu söyledi.

Soyadını nedense söylememiş.

O zaman ben söyleyeyim, bu gizemli kişinin soyadı ‘Atatürk’tür.

Değil mi ki, Ergenekon davaları sırasında da, gizemli liderin kim olduğu konusunda ‘Atatürk’ ima edilmişti.

Türkiye’de, ırkçı, dinci sağın, A’den Z’ye hepsinde gizli/açık bir ‘Atatürk’ düşmanlığı vardır.

Tıpkı, Batı emperyalizminin hedefinde hep O’nun olması gibi.

Tüm Cumhuriyet tarihi boyunca, Türkiye’nin ‘Atatürk’ün çizdiği yol’dan çıkması için ‘iç ve diş mihraklar’ hep elbirliği ve işbirliği içinde olmuşlardır.

Ancak bayrak, ezan, vatan, millet gevezeliği yapmakta üzerlerine yoktur.

Son dönemde bir de ‘Cumhur İttifakı’ diye bir uydurma terim türettiler.

Kaldı ki, ‘Cumhuriyet İttifakı’ deseler bile ‘Cumhuriyet’le zerre ilişkilerinin olmayacağı, dünyanın diğer bölgelerindeki ‘Cumhuriyetçi’lere bakılarak söylenebilir.

Çünkü ‘Cumhuriyet’ sözcüğü 2500 yıl boyunca 2500 anlama gelecek biçimde kullanılmıştır.

Örneğin Fransa’da, sağcısı ve solcusu dahil tüm siyasi konuşmalar ‘Yaşasın Fransa’ demeden önce ‘Yaşasın Cumhuriyet’ diye sonlandırılır: ‘Vive la République, vive la France’.

Ne var ki, Büyük Fransız Devrimi’nden (1789) itibaren söylenen ‘Yaşasın Cumhuriyet’ sloganına ‘Yaşasın Fransa’ eki De Gaulle’le birlikte başlamış olup daha çok ‘sağcı’ bir içerik taşımaktadır.

Nitekim Fransa’da bugünkü ‘Cumhuriyetçi’ler ‘Merkez sağ’da yer almaktadırlar.

Türkiye’ye dönülecek olursa, Mustafa Kemal, isim değil ama ‘slogan’ olarak, Cumhuriyet demektir, Bağımsızlık demektir, ‘Ulusal Kurtuluş ve Ulusal Kuruluş’ demektir, emperyalizme karşı olmak demektir.

Türkiye’de kim ki kendisini önce ‘Milliyetçi’ olarak tanımlıyorsa, bilinsin ki özünde bir ‘Cumhuriyet karşıtlığı’ yatmaktadır.

Çünkü Cumhuriyet, her ne kadar 2500 yılda 2500 renkte bir tanım almışsa da, 1789’dan itibaren ‘Devrim’le özdeşleşmiştir.

Türkiye’de ise, Anadolu’yu ‘Cumhuriyet Türkiyesi’ yapan Mustafa Kemal’le ve aynı anlama gelmek üzere ‘Büyük Türk Devrimi’yle özdeştir. (Bilindiği gibi bir de Genç-Türk Devrimi’miz vardır).

Tam da o nedenle, Türkiye’nin sözde ‘Milliyetçi’leri, hiçbir zaman yürekleri kabarık ve ağızları dolu dolu ‘Mustafa Kemal’ diyemezler. Yanına kesinlikle bir takı, bir ek, bir yorum katarlar.

Sondan başlanacak olursa, Kendisini ‘Atatürk’ün kızı’ olarak tanıtan Meral Akşener mi, ‘Mustafa Kemalci’, yani gerçek ‘Atatürkçü’ idi, yoksa ‘Cumhur İttifakı’ ile kirli pazarlığı bizzat kendisinin itiraf ettiği Sinan Soğan mı?

Sağıralioğlu mu, Körmemetoğlu mu, Topalosmanoğlu mu yoksa?

Tek tek isimlerini saymaya gerek yok; ama bütün bu sözde ‘Milliyetçi’ ve özde Mustafa Kemal karşıtı, Atatürk karşıtı, yani kısaca Cumhuriyet karşıtı ve dolayısıyla Devrim karşıtı ne kadar ‘Zıpçıktı’ varsa, hemen hepsi MHP’de başkanlık, yöneticilik ve milletvekilliği yapabilir.

Siyasi cinayet’ işleyebilir.

Kabadayılık, mafyacılık yapabilir.

Yol arkadaşını’, ‘dava arkadaşını’ satabilir.

Kendi uydurdukları ‘dava’ her ne ise, ‘ondan döneni vurabilir’.

Kuyruğu sıkıştığında ise, gizemli bir isim aramasına gerek yok, ‘Mustafa Kemal’ diye patlatabilir.

Sinan Ateş davasının tetikçisi boş yere kendisini kaçıranın ‘Mustafa Kemal’ olduğunu söylememiş.

Yarın Sinan Oğan’ın başı dara düşse, o da aynısını diyecektir.

Bunların ‘Tıyneti’ böyle, çünkü.

Sözde bayrak, ezan, vatan, millet, devlet-mevlet vs.

Özde ise hak, hukuk, adalet ve Cumhuriyet karşıtlığı…

Altılı Masa Dönemi’nde söylemiştim, bunlara ancak ‘katlanılabilinir’ ama ‘sırt dayanılmaz’!

Çünkü bunların ne zaman ‘sırttan vuracağı’ belli olmaz.

Ve bunlar Atatürk diye diye Mustafa Kemal’i hep ‘sırtından vurmuşlardır’.

Habip Hamza Erdem / Görüşler / Bizim Anadolu / 02 Temmuz 2024

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...