Minnekhada Bölgesel Parkı
B.C. nin Cennet Köşeleri -1 / Minnekhada Bölgesel Parkı…


Yazı ve Fotoğraflar: Bahar Çınarlı
Malum pandemi (küresel salgın) yüzünden adetlerimiz değişti. Bir çok kişinin iş yerleri kapalı, insanlar ya hiç çalışamıyor ya da evden çalışıyor. Restoranlar, eğlence yerleri, barlar kapalı, sahne sanatları, spor müsabakaları, dini törenler için bir araya gelmek yasak. Özetle iki metre sosyal mesafe korunamıyorsa, ev ziyaretleri dahil, hemen her şey yasak.

Burada sokağa çıkma yasağı hiç ilan edilmek zorunda kalmadı. Pandemi’nin başından beri iyi kontrol altına alınmasının yanında en büyük şansımız, muhteşem doğası olan ve fazla kalabalık olmayan bir yerde yaşamak. Havalar güzel gidiyor, yağmur her zamankinden az yağıyor. Herkes kendini mesire yerlerine, sahillere, dağlara, kırlara attı. Sosyal mesafe korunduğu sürece bu teşvik ediliyor. Korunmazsa, bu yerlerin kapatılma riski var.

Kanadalılar doğa yürüyüşlerine yabancı değil. Eh, ben de epeyce Kanadalılaşmış biri olarak, burada yıllarca yapmış olduğum, ama son yıllarda pek yapamadığım bu spora geri dönme çabasına girdim. Bu yaz Kanada’dan ayrılmayacağım gibi görünüyor. Dedim, işten fırsat bulabildiğimde, şöyle kolaylarından tekrar başlayayım. Yıllar önce her hafta tırmandığım Grouse Grind’ı hamlamış halimle birden yapamayacağımı biliyorum; zaten çok işlek ve dar olduğu için o tırmanış patikası kapalı.

Minnekhada Parkı ile başladım. Bilmeyenler için, Kanada’da kilometrelerce ormanlara, çok büyük doğal yeşil alanlara park deniyor; bu yerler devamlı bakım ve koruma altında. Vancouver merkezi, batısında Pasifik Okyanusu, kuzey ve doğusunda ise yağmur ormanları ile çevrili.

Hemen güneyimiz ABD. Bu sınır, pandemi yüzünden mecburi olmayan ulaşıma kapatıldı. Geçen gün başbakan Trudeau bu sürenin bir ay daha uzatıldığını ilan etti. Bu, Amerikan turistlerden para kazanan iş yerlerini kötü etkilemekte; ancak ABD salgını hiç iyi kontrol edemediği için ben (ve birçok başka kişi) bu sınırın daha uzun bir süre kapalı kalmasını istiyoruz.

Biraz park hakkında bilgi vereyim: Coquitlam’in kuzey batısında olan bu 2 kilometrekarelik parka Vancouver şehir merkezinden araba ile bir saatte varılıyor. Parkın içinde ormanlık, marsh*, çayırlık arazi ve bunların içinde de yürüyüş patikaları, piknik sahaları, büyük kayalar ve Minnekhada Lodge denilen tarihi büyük bir kır evi var. Sedir, köknar ağaçları çoğunlukta olan bu park aynı zamanda geyik, kunduz, ördek, kurbağa, sincap, ayı, puma ve 150 tür kuş dahil, pek çok yabani hayvanın evi konumunda.

Minnekhada adı Kızılderililerden gelme, İngilizce tercümesi “rattling water”mış. Avrupalılar buraya 1880’lerde gelmeye başlamışlar. İlk gelenlerin çoğu Anglo-Saksonmuş.

Minnekhada Lodge’u 1934’te vali yardımcısı Eric Hamber yaptırmış. Kraliçe Elizabeth ve Kral 4. George’un buraya 1939’daki ziyareti o zaman çok konuşulmuş. Lodge artık düğün gibi etkinlikler için kiralanıyor. Normalde her ayın ilk Cumartesisi 13-16 saatleri arasında tüm ziyaretçilere açık, ancak pandemi nedeniyle şimdi tamamıyla kapalı.

Yürüyüş patikalarının en popüler olanlarının adları, Low Knoll (Alçak Kaya) ve High Knoll (Yüksek Kaya). Lodge girişinden yaklaşık 1.2 km yürüyüş ile Low Knoll’a, 2.2 km yürüyüşle de High Knoll’a varılıyor. Low Knoll’un manzarası orman ve marsh. Yüz seksen metre yükseklikte olan High Knoll’a varılınca bu kayanın üstüne oturulup dinleniliyor, manzaraya bakılıyor. Buranın güneye bakan manzarası içinde ormanlık ve çayırlık arazi, marsh ve aşağıdaki tarım arazisinden kıvrıla kıvrıla geçen güzel Pitt River (Pitt Nehri) var. Berrak günlerde ABD’de olan ihtişamlı Mt. Baker (Baker Dağı) da görülebiliyor.

Bu yürüyüşte baharda canlanan, filizlenen doğa ile baş başa olmaktan çok büyük haz aldım. İşim gereği ofiste sandalyede sürekli problem çözdüğüm için, bu doğa yürüyüşü, İngilizce bir deyişle “Tam da doktorun önerdiği” bir şeydi. Ağaçlar arasından süzülüp gelen güneş ile yarı aydınlanan tüm bitkilerin büyüleyici bir güzelliği vardı. Filiz veren yoğun eğrelti otlarını özellikle sevdim. Zevkle, epeyce fotoğraf çektim. Bu büyülü güzelliklerin bir kısmını sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Hayvanlardan gördüklerim; ördekler, balıklar, çiçeklerin üzerinde gezinen arılar ve bir siyah ayı yavrusu oldu. Her yerde kuş sesleri vardı ama yoğun yapraklardan göze görünmüyorlardı. Aynı şekilde, marsh kıyısından yürürken kurbağaların sesi geliyordu ama görünmüyorlardı. Ayı yavrusunun fotoğrafını çekmek için yaklaşmadım. Yanımda telefoto lens de yoktu. Aklınızda olsun, ayı yavrularının yakınında bir yerde anneleri olur, yaklaştığınızı fark edince yavrusuna tehlike teşkil ettiğinizi düşünür ve saldırır. Uzaktan bakıp kendi yolunuza giderseniz, bir şey yapmaz.

Genelde ayı görünce yapılması tavsiye edilen şeyler: Hayvana gözlerinizi dikmeyin, yakınına gitmeyin, sakin bir şekilde konuşmaya devam edin, ona arkanızı dönmeden yavaş yavaş geri geri gidin, koşmayın. Sakin bir şekilde geri geri gitmek bazıları için en zor kısmı olmalı.
Ben yıllar içinde yaptığım doğa yürüyüşlerinde çok kez ayı ile karşılaştım. Ses çıkararak orada olduğumu ve onun yönüne gitmediğimi, “kendi işimle” meşgul olduğumu gösterdim. Bir keresinde yürüyüş arkadaşımla şarkı söylemeye başlayarak başka yöne dönmüştük. Bir başka bir sefer ise iki taşı alıp birbirine vurarak gürültü çıkardığımızı hatırlıyorum. Ses çıkarmak hayvanı aniden ürkütmemek için gerekli; tabi çığlık çığlığa bağırmaktan bahsetmiyorum, o tehlikeli olur. Sizin ona tehlike teşkil etmediğinizi görünce kendi yaptığına devam eder, o da çoğunlukla ağaçlardan yemiş toplamaktır.

Ayı deyince aklıma geldi; buralardaki sohbetlerde “Ayı görünce ne yapmalı?” çok geçer. Kanada pop kültürünün bir parçasıdır. “Siyah ayı görünce ne yapmalı, boz ayı görünce ne yapmalı, ne zaman savaşmalı, ne zaman ölü taklidi yapmalı?” tartışmaları hep olur. Yıllar önce Hawaii’de kaldığım bir mekânda ise “Denizde köpek balığı görünce ne yapmalı?” konusu hakimdi. Konunun paralelliği ama coğrafyaya göre değişmesi komiğime gitmişti…

Bir başka yazıda, bir başka beldeden fotoğraflarla görüşmek umuduyla…
* Marsh: Kendine özgü zengin bitki örtüsü olan ve çok çeşitli hayvanları barındıran; ve bir göle, nehire, ya da denize yakın, devamlı ıslak kalan bölge.
Bahar Çınarlı / Bizim Anadolu / 26 Mayıs 2020
Şu haber ve yazılarla da ilgilenebilirsiniz: