Milyonlar ‘Adalet’ i haykırdı
CHP önderi Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Haziran’da Ankara Güven Park’ta başlattığı 25 gün süren Adalet Yürüyüşü İstanbul’da yaklaşık iki milyon kişinin katıldığı bir açık hava toplantısıyla sona erdi.
Kılıçdaroğlu yüz binlerce kişinin katıldığı Pazar günkü Maltepe açıkhava toplantısında yaklaşık bir saat konuştu.
CHP Önderi Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasının başında, “15 Haziran 2017’de sabah saatlerinde Ankara Güvenpark’ta başladığımız yürüyüşü Maltepe’de noktaladık; ama kimse bu yürüyüşün bir son olduğunu düşünmesin. Bu yürüyüş bizim ilk adımımızdır” dedi. Kılıçdaroğlu konuşmasının sonunda halkın Adalet isteğini 10 maddede somutlaştırdı.
Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
“Herkes şunu çok iyi bilsin, 9 Temmuz yeni bir adımdır. 9 Temmuz yeni bir iklimdir. 9 yeni bir tarihtir. 9 Temmuz yeni bir doğuştur. Ankara’da yürüyüşe başladığımda bir grup yurttaşımızla birlikte ilk gün 21 km’yi 10 dakikalık arayla bitirdik. Yol boyunca bizi yüreklendiren, bize destek veren yerlere yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. Yol boyunca yürürken araç kullanıcıları bazen kornayla bazen elleriyle bizi yüreklendirdiler. Onlara da buradan şükranlarımı gönderiyorum. Bize sofrasını açan, ayranını ikram eden, çayını ikram eden, yemek gönderen, topladığı kır çiçeklerini sevgiyle bize veren, hayır dualarım sizinledir diye annelere, babalara, dedelere şükran borçluyum. Buradan onlara teşekkürlerimi gönderiyorum. Yol boyunca büyük bir kısmını birlikte yürüdüğümüz Harp Okulu’ndayken tutuklanan oğlu için yürüyen Veysel Amca’ya da teşekkürlerimi gönderiyorum. Ve tabii ki yolda gelirken bizi protesto eden sevgili vatandaşlarımız da vardı. Kemal Kılıçdaroğlu herkese saygılıdır. Onlara da teşekkür ediyorum. Bu ülkeye birinci sınıf demokrasi getireceğiz. Herkes düşüncesini ifade edebilecek. Bir teşekkürüm de güvenlik güçlerimize. Ankara’dan İstanbul’a kadar polisinden jandarmasına bütün güvenlik güçleri bizim burada sağlıklı olarak toplanmamız için çaba harcadılar. Hiç kimse unutmasın, biz yürürken taşkınlık yapacağımızı düşünüyorlardı. Vurup kıracağımızı düşünüyorlardı. Dünyanın en barışçıl eylemini yaptık.
Olmayan adalet içi yürüdük. Hapisteki milletvekilleri için yürüdük. Hapisteki gazeteciler için yürüdük. Bugün Sözcü muhabirinin doğum günü, kendisine buradan mutlu yıllar diliyorum. Hapistesin biliyorum ama unutma, Maltepe meydanı senin yanında, gazetecilerin yanında.
“FETÖ’ye karşı olduğumuz için yürüdük”
Kamu görevlerinden atılanlar için, çocuk işçiler için, orman köylüleri için, hapisteki askerler, linç edilen askerler için yürüdük. Tek adam rejimine karşı olduğumuz için yürüdük, FETÖ’ye karşı olduğumuz için yürüdük. Terör örgütlerine karşı olduğumuz için, yargı siyasetin emrine verildiği için yürüdük.
“Mavi Marmara şehit ve gazileri için yürüdük”
Şiddet mağduru kadınlarımız için yürüdük, Mavi Marmara şehit ve gazileri için yürüdük. Açlık grevindeki kardeşlerimiz Nuriye ve Semih için yürüdük. Can ve mal güvenliği olmadığı için korku iklimindeki iş dünyası için yürüdük.
“Şehitler ve gaziler arasında ayrım yapılamaz”
FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıksın, gerçek darbeciler yargılansın diye yürüdük, 249 şehidimiz için yürüdük. Şehitler ve gaziler arasında ayrım yapılamaz. Şehitler ve gaziler arasında ikilik yaratıldı. Ayrım yapılmasın diye yürüdük.
“9 Temmuz yeniden doğuşun tarihidir”
Özetle bu ülkede adalet için yürüdük. Adaleti getirmek için yürüdük. 9 Temmuz yeniden doğuşun tarihidir. 9 Temmuz bir yürüyüşün sonu değil bir barışın, bir birlikte yaşam iradesinin ortaya konmasının tarihidir.
Adalet mülkün temelidir. Yunus’un dediği gibi zulüm ile abad olunmaz. Zulüm ediyorlar. Herkese zulüm ediyorlar. Zulme karşı durmak bizim boynumuzun borcudur.
Konfüçyüs adaleti şöyle tanımlar: ‘Adalet bir kutup yıldızı gibidir. Yerinde sabit durur, bütün dünya etrafında döner’.
İranlı Sadi çok güzel bir tanımlama yapıyor: ‘Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez’. Buradaki ve bu meydana gelememiş adalete susamış sizlere tekrar selamlarımı gönderiyorum.
‘Siyaset malı götürme alanı değildir’
Kuran’ı Kerim’de adaletle hükmediniz, işi ehline veriniz der. Peygamberimizin veda hutbesinin temeli de adalettir. Onun için diyoruz ki önce adalet. Hak, hukuk, adalet. Siyaset ahlak, adalet temelli yapılmak zorundadır. Siyaset topluma adanmışlıktır, malı götürme alanı değildir.
Siyaset ülkenin çıkarları için yapılır. Siyaset ülkeyi birleştirmektir, bölmek değil, kutuplaştırmak değil. Hiç kimsenin etnik kimliğine göre, inancına göre siyaset yapmayacağız. Yapanlar vatan hainidir.
‘Bir halkın 15 Temmuz’u bir de sarayın 15 Temmuz’u var’
Darbeyi önlerken sokak iyi, adalet isterken sokak kötü. Darbeyi de önleyeceğiz, adaleti de getireceğiz. İki tane 15 Temmuz var. Bir, halkın 15 Temmuz’u, iki, sarayın 15 Temmuz’u. Halkın 15 Temmuz’unda halk sokağa indi, 249 şehit ve gazilerle darbeyi önledi. Bir de sarayın 15 Temmuz’u var. Sarayın 15 Temmuz’una sonuna kadar karşıyız. Buna sonuna kadar direneceğiz.
“Ergenekon davlarının da savcısıydı”
5 gün sonra 20 Temmuz’da sivil darbe yapıldı. Siyasi otoritenin yetkileri elinden alındı. Saraydaki zat diyor ki ‘yıl sonuna kadar ciddi manada mahkumiyet kararları gelecektir diye düşünüyorum’. Yani diyor ki kimin ne ceza alacağına ben karar veriyorum. Bir kişinin suçlu olup olmadığına ancak hakim karar verir. Beyefendi biliyorsunuz, Ergenekon davalarının da savcısıydı. Şimdi hakim oldu. Buradan söylüyorum, senin cezaların bizi yıldıramaz. Ne olursan ol, kim olursan ol adaleti bu ülkeye getireceğim.
20 Temmuz sivil darbesinden sonra dosyada delil varmış yokmuş hiç önemli değil. Hakim gözünü dikmiş saraya. Saraydan gelen talimata göre karar veriyor. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra delilsiz ceza verme dönemi başlamıştır. Bunu her yerde herkese anlatmak Türkiye’nin görevidir.
“Sarayın talimatını elinizin tersiyle itin!”
Oysa hakimlik kutsal bir görevdir. Hakimin cübbesinde ilik yoktur. Düğme yoktur. Hakim kimsenin önünde eğilmez, ayağa kalkmaz. Ben buradan bütün hakimlere ve savcılara sesleniyorum. Adaletin hakkını korumak benim kadar sizin de görevinizdir. Dik durun, onurlu durun, vicdanınızın sesini dinleyin ve ona göre davranın. Saraydan talimat geliyorsa elinizin tersiyle itin. Çocuklarınıza, torunlarınıza güzel bir miras bırakın.
‘FETÖ’nün darbe girişiminin siyasi ayağı ortaya çıksın diye yürüyoruz dedim’
Konuşmanın bir yerinde dedim ki niçin yürüyoruz. FETÖ’nün darbe girişiminin siyasi ayağı ortaya çıksın diye yürüyoruz dedim. Yargı ele geçirildikten sonra, yani 20 Temmuz sivil darbesinden sonra FETÖ olayının ayrıntılarını ortaya çıkarmak için görev yapan onurlu savcılardan dosyalar alındı, sonra sürüldüler. Bir darbe girişiminin üstünü örtmeye çalışanlar sivil darbecilerdir. Bu açıdan bir şey de yapıyorlar. FETÖ iddianameleri önce Adalet Bakanlığı’na gidiyor, Bakanlık gözden geçirdikten sonra savcı mahkemeye veriyor.
‘Korkunun ecele faydası yok’
Bu arada AYM’nin değerli başkan ve üyelerine de seslenmek istiyorum. Korkmayın, korkunun ecele faydası yoktur. Neden korkuyorsunuz? Neden sarayı ürkütürüz diye çekiniyorsunuz? Sizin dik durmanız, adaleti korumanız, sizin sarayın değil ülkenin çıkarlarını korumanız size güç katar. Türkiye’ye güç katar. Birilerinin oyununa gelmeyin. Saray bize ne yapar diye düşünmeyin. Ne yaparsa yapsın. Yarın çocuklarınızın yüzüne bakacaksınız. Saraydan gelen talimat geldi diyecekseniz o koltukları boşaltın, oraya onurlu yargıçlar gelsin.
‘Evet ülkem için yürüdüm, 80 milyon için yürüdüm’
450 km’yi büyük bir keyifle yürüdüm. 450 km’yi yürürler mi diye soranlar oldu. Fazla yürümezler, 50-60 km’de bırakırlar diyenler oldu. Evet yürüdüm, ülkem için yürüdüm, 80 milyon için yürüdüm. Hiçbir ayrım yapmadım, herkesi kucakladım.
‘Korku gömleğini çöp sepetine attık’
Bu yürüyüşle ne kazandık. Önce toplum olarak korku gömleğini çıkarıp çöp sepetine attık. Cesur olacağız. Bir milli kurtuluş savaşını vermiş bir milletiz. Yalnız olmadığımızı gördük, tüm dünyaya bunu duyurduk. Umudumuzu yeniden yeşerttik. Artık hepimiz umutluyuz. Biliyorsunuz umut bulaşıcıdır. Ben umutluysam yanımdaki arkadaşım umutludur. Maltepe umutluysa İstanbul, İstanbul umutluysa Hakkari umutludur.
‘Bu destanı yazan sizlersiniz’
Konu adalet olunca bütün farklılıklarımızı bir kenara bırakıp kenetlendik. Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli destanlarından birini yazdık. Bu destanı yazan sizlersiniz. Size, hepinize, 80 milyona saygılarımı, selamlarımı, muhabbetlerimi bir kez daha gönderiyorum.
Peki ne istiyoruz?
OHAL kalksın, Türkiye normalleşsin, adliyeye, kışlaya, camiye siyaset girmesin istiyoruz.
Hapiste gazetecileri olmayan bir Türkiye istiyoruz özgür medya istiyoruz.
Üniversiteleri susturulmuş değil üniversiteleri konuşan bir Türkiye istiyoruz.
Düşünceleri susturulmayan bir Türkiye istiyoruz.
FETÖ ile mücadelenin göstermelik değil gerçekten yapılmasını ve bu darbe girişiminin siyasi ayağının kesinlikle ortaya çıkarılmasını istiyoruz.
Tek adam rejimi değil demokratik parlamenter sistem istiyoruz.
TBMM’nin gasp edilen yetkilerinin iadesini istiyoruz.
Kadın erkek eşitliği istiyoruz.
Gençler potansiyel olarak suçlu gösterilmesin itiyoruz.
Toplumsal barışımızı bozan tüm anti demokratik uygulamaların eşit yurttaşlık temelinde sona erdirilmesini istiyoruz.”
Kılıçdaroğlu konuşmasının sonunda on maddelik bir bildiriyi okudu. Kemal Kılıçdaoğlu bildiride şunları söyledi:
“Biz, 15 Haziran’dan bu yana yürüyen on binler, bugün İstanbul Maltepe’de bir araya gelen yüz binler, milyonlar olarak tüm Türkiye’ye ve dünyaya sesleniyoruz.
Biz, sadece ve sadece adalet istiyoruz. Sadece burada bir araya gelenler için değil, sadece bizleri destekleyenler için değil, herkes için adalet istiyoruz.
Biz, 25 gündür, on binlerce ağızdan hep birlikte haykırdığımız ‘Hak, Hukuk, Adalet’ talebimizin çok geç olmadan karşılanmasını istiyoruz.
Biz, siyasete ve toplumsal yaşama Adalet Yürüyüşümüzün gösterdiği barışçıllığın hakim olmasını istiyoruz.
Adalet bir haktır. Adalet hakkımızdır. Biz hakkımızı istiyoruz.
Adalet mülkün temelidir. Günümüz Türkiye’sinde mülkün temeli ne yazık ki sallanmaktadır. Gün, temelinde adalet olan yeni bir toplumsal sözleşme yapma günüdür.
İşte bu anlayışla bir araya gelen milyonlar olarak Türkiye’nin özellikle son bir yılda içine sokulduğu duruma dair tespitlerimiz ve en acil şekilde yerine getirilmesi gerekenlere ilişkin çağrımız şudur:
15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2301 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.
İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.
Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. “Kolektif suç” gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.
Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta “sivil ölüme” terkedilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.
20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesinin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.
150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber edilerek” gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayrimeşrudur. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine, bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu’nun yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir “mühürsüz seçimdir.” Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile yönetilemez, yönetilmemelidir.
Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.
Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.
Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.
Hukuka ve Anayasaya saygı, adaleti sağlamanın ilk koşuludur. Hukuk güvenliğinin olmadığı ve adaletin gerçekleşmediği bir toplumda, kamu düzeni ve toplumsal barış sağlanamaz.
Adaletsiz toplum ise, insan haysiyetinin zedelendiği bir toplumdur.
Bu “Adalet Çağrısı”; adaletin, insan haysiyetine saygının ve toplumsal barışın temeli olduğu inancıyla hazırlanmıştır.
Bu mücadele bizim mücadelemiz. Ve biz Türkiye’yiz. Adalet isteyen, barış isteyen, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik isteyen Türkiye’yiz. Biz dünyadan kopmak değil, dünya ile barış içinde kardeşçe yaşamak isteyen Türkiye’yiz. Biz kavga değil huzur isteyen Türkiye’yiz. Biz halkız. Bu yol bizim yolumuz, bu meydanlar bizim meydanımız. Bu memleket bizim memleketimiz.
Bu mücadele adalet mücadelesi… Bu yürüyüş bizim yürüyüşümüz. Bu çağrıdaki tüm taleplerimiz karşılanıncaya kadar durmayacağız. Bu yürüyüş artık başladı. Korku duvarlarını yıkacağız. Adalet yürüyüşümüzün bu son günü yeni bir başlangıçtır… Yeni bir ilk adımdır.
Bu bağlamda Yasama/yürütme ve yargı erklerini kullanan bütün yetkililere bu uyarılarımızı iletirken, siyasal partileri, toplumun farklı kesimlerini, sivil toplum örgütlerini ve bütün yurttaşları, bildirinin hedeflerini sahiplenmeye ve hayata geçirmek için mücadeleye çağırıyoruz.”
Açık hava toplantısında iki buçuk milyon kişi vardı
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kürsüye çıkmasından önce konuşma yapan CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, alanda iki buçuk milyon kişi bulunduğuna dikkat çekti. CHP’li Başkan Canpolat, 1 milyon kişinin ise miting alanına girmeye çalıştığını belirterek, ‘Hepinize teşekkür ediyorum, hoş geldiniz Genel Başkanım. Şimdi iktidar zamanı’ dedi.
TÜSİAD Başkanı Adalet iletisi yayınladı
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, toplumsal iletişim ortamında paylaştığı iletiyle Adalet Yürüyüşü’ne destek verdi. Erol Bilecik, Twitter’de ‘Çok sade, çok net ve çok masum. Üstelik küçük harflerle ifade edildiğinde daha etkili… Siyasi parti gözetmeksizin herkese #adalet’ diye yazdı.
Öte yandan alan içinde yapımına dün başlanan uzun tutukluk süreçleri, sağlık sorunları olup da cezaevlerinden tahliye edilmeyenlerle ilgili dev dilekçe “İlgili makama” biçiminde yazıldı.
Dilekçenin yanında ise adaleti simgeleyen Themis yontusunun resmi yer aldı.
Açık hava toplantısına yurdun dört bir yanından gelen yurttaşlar sloganlar, pankart ve balonlarıyla renkli görüntüler yarattı.
Zülfü Livaneli ve Onur Akın dinletileri
Alanda, saat 16.00’dan itibaren Zülfü Livaneli ve Onur Akın konser verdi. Aynı dakikalarda CHP önderi Kılıçrdaroğlu, ‘Adalet Yürüyüşü’nün son aşamasını tamamlamak üzere Dragos’tan hareket etti.
Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasını 80 metre genişliğinde ve 20 metre derinliğinde olan bir sahneden yaptı. Sahnenin arkasında ‘Adalet’ yazısı olan büyük bir yazı asıldı. Kürsünün bulunduğu sahnenin bir yanında büyük bir Türk bayrağı diğer yanında ise Atatürk’ün resmi yer aldı.
Meral Akşener destek verdi, Perinçek ve Bahçeli yandaş olmayı yeğledi
MHP’den dışlanan Meral Akşener de Adalet Yürüyüşü’nün ardından yapılan açık hava toplantısıyla ilgili açıklamada bulundu. Akşener, toplumsal iletişim ortamında paylaştığı iletisinde CHP önderi Kılıçdaroğlu’nu kutladı.
Bu arada, bu şenlikte yer almayı yeğlemeyen ve örgütlerini de uzak tutan, halkın Adalet isteğine sağır kalanlar da vardı. Vatan Partisi önderi Perinçek ve Milliyetçi Hareket Partisi önderi Bahçeli CHP önderinin başlattığı diğer parti ve sivil toplum örgütlerinin de destek çıktığı bu haklı isteklere sırt döndüler.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Adalet Yürüyüşü’nü hedef almasına karşılık Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Turgut Okyay’ın destek vermesi dikkat çekti. Öte yandan Genel Başkan Yardımcılarından Hakkı Keskin de partiden istifa etti. Keskin istifa mektubunda Adalet Yürüyüşü’ne destek verdi.
Bizim Anadolu / 10 Temmuz 2017
Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…