Türkiye ve dünyanın değişik yörelerinde olduğu gibi, Kanada’da da Türkiye’deki hukuksuzluklara karşı gösteriler sürüyor.
13 Nisan, Pazar günü Montreal kent merkezindeki Philips Alanı’nda Türk toplumu üyeleri ve onları destekleyen Kanada ve Kebekliler bir araya gelip Türkiye’de AKP iktidarının hukuksuzluklarına, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına, gençlere yönelik polisin kışkırtmalarına ve orantısız güç kullanmalarına karşı seslerini yükselttiler, Erdoğan hükümetinin istifasını istediler.
Türkçe, Fransızca ve İngilizce basın açıklamalarının yanı sıra toplum üyelerine desteğe gelen Kebek Komünist Partisi Başkanı ve Kanada Komünist Partisi Laurier-Sainte Marie bölgesi milletvekili adayı Adrien Welsh bir konuşma yaptı.

Welsh yaptığı konuşmada şunlara işaret etti:
“Değerli dostlar, Türkiye’yi sarsan, harekete geçiren, hatta Sultan Erdoğan iktidarının neo-Osmanlıcı ve Turancı projelerinin ve gerici siyasal İslam’ının temellerini sarsma potansiyeline sahip olan, sıra dışı ve benzeri görülmemiş bir halk hareketiyle dayanışma için buradayım.
Ama her şeyden önce, Batı emperyalizminin, yabancı sermayenin ve binlerce köylüyü mülksüzleştiren ve toprakları kaygısızca kirleten Kanadalı maden şirketlerinin çıkarlarıyla uyum içindeki Erdoğan hükümetini her zaman takdir eden Kanada hükümetini kınamak için buradayım.
Yaklaşık altı yıl önce Montreal’deydik ve Kanadalı maden şirketlerinin Çanakkale’deki (Kaz Dağları, BA) eylemlerini kınıyorduk. Unutmadık. Biz bugün de buradayız; güçlü ve onurlu bir şekilde, asalak, yırtıcı ve sömürücü büyük sermayeye karşı uluslararası dayanışmamızı ortaya koymaya kararlıyız.”
Komünist Parti Laurier-Sainte Marie bölgesi milletvekili adayı Adrien Welsh destek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Erdoğan, batı sermayesi için iyi bir taşeron olduğunu ortaya koyuyor. Çalışanları, işçi sınıfını baskı altına alıyor, büyük yerel ve ulusötesi şirketlerle yatırımcılar için elzem olan istikrarı zorla sağlıyor. Türkiye, NATO üyesi olması nedeniyle Batı emperyalizminin Ortadoğu’ya yönelik planlarında önemli bir yer tutuyor. Kanıtı da şudur ki, dünün teröristleri, İdlib’deki cihatçı faşistler, bugün Suriye’yi kontrol ediyorlar, hatta demokrat olarak tanıtılıyorlar. Oysa ki ilk işleri, Suriye komünistleri de içinde olmak üzere siyasi partileri yasaklamak ve Suriye Sendikalar Genel Federasyonu’nu kontrol altına almak oldu. Böylece Türkiye’den gelecek yandaş sermayenin istekleri ve yayılmacı amaçları için bir iletim kayışı görevi görüyorlar.
Aslında Türkiye’de Erdoğan iktidarına karşı verilen mücadelenin önemi, laikliği savunmanın, siyasal İslam’la mücadele etmenin ve yandaş Türk sermayesinin yayılmacılığına karşı çıkmanın çok ötesindedir. Her ne kadar saydığımız bu üç temel demokratik tema, önce Mustafa Kemal Atatürk’ün önderlik ettiği ve güç verdiği yurtsever hareketin zorlu mücadelesiyle, daha sonra Nazım Hikmet gibi komünistlerin ve ilericilerin büyük özverileriyle elde edilmiş kazanımları koruyor olsa da, bugün Türkiye’de süregelen halk hareketi uluslararası ölçekte çok önemli bir etkinliğe daha erişmiştir: Bu hareket, bölgede Türkiye’yi iyice Batı emperyalizminin taşeronu konumuna düşürmeyi amaçlayan gerici-emperyalist siyasal projeye karşı da direnmektedir. Türkiye’de süregelen halk mücadelesi, savaşa ve binlerce gencin ve emekçinin Büyük Sermaye uğruna kurban edilmesine yol açabilecek bir halklar arası rekabet projesine karşı verilen barış ve uluslararası dayanışma mücadelesidir.
Yanılgıya düşmeyelim. Ne NATO’nun, ne Avrupa Birliği’nin, ne de herhangi bir emperyalist ittifakın demokrasiyi veya halkı savunmak gibi bir amacı yoktur. Tek amaçları, tekelci çıkarları için kârlarını en üst düzeye çıkarmaktır. Bunu da ancak başkalarını savaştırarak, gerektiğinde bizleri ölüme iterek gerçekleştirirler.”
Adrien Welsh sözlerini şöyle bitirdi: “İşte bu ruhla, biz komünistler, Erdoğan’ın bilindik zalimliğiyle bastırmaya çalıştığı yüz binlerce, hatta milyonlarca Türk göstericinin sesine sesimizi katıyoruz. Kanada’daki diğer partilerin, Muhafazakârlardan NDP’ye, Liberallerden Kebek Bloku’na kadar Ottava’da temsil edilen hiçbir siyasi partinin, Kanada sermayesinin çıkarları açısından çok değerli olan bu neo-Osmanlıcı Türkiye projesine saldırmaya cesaret edemeyeceğini biliyoruz.
Biz komünistler, uluslararası dayanışmaya dayalı gerçek bir dış politika için ilkeli ve kararlı bir biçimde mücadele etmeye kararlıyız. Demokrasiyi sermayenin çıkarlarının önüne koyan bir politika istiyoruz.
Gazze’de devam eden soykırımı kınayabilen bir dış politika istiyoruz. Türkiye’yi hem zararlı hem de yıkıcı bir şekilde de kullanan Batı emperyalizminin Ortadoğu’da giderek ağırlaşan etkisini kınıyoruz.
Dünyanın dört bir yanında, Türk halkı da dahil olmak üzere, demokrasi için, gericiliğe ve emperyalizme karşı mücadele eden halkların mücadelesini desteklemenin en iyi yolu, Yankee haydutlarına boyun eğmeyen, barışı ve uluslararası dayanışmayı öne çıkaran politikalardır.
Kahrolsun gericilik! Yaşasın faşizme karşı demokrasi mücadelesi! Yaşasın uluslararası dayanışma!”
Büyük bir alkış alan Welsh’in konuşmasından sonra toplum üyeleri İstiklal Marşı’nı birlikte okudular ve 26 Nisan, Cumartesi günü saat 16.00’da aynı yerde buluşmak üzere dağıldılar.
Bizim Anadolu / 17.04.2025