Asıl adı Mustafa olan, Avrupa’da Hacı Kalfa; İslam dünyasında Hacı Halife olarak bilinen, Katib Çelebi, 1609 yılında İstanbul’da doğdu.
Enderun’da yetişmiş, bilgin ve şeyhlerin meclislerinde yer bulan Silahtar Abdullah adlı dindar bir sipahinin oğluydu.
Özel eğitimle yetişti. 5-6 yaşındayken Kırımlı İsa Halife’den Kur’an okumayı öğrendi. İlyas Hoca’dan Arapça dilbilgisi, Böğrü Ahmed Çelebi’den hat dersleri aldı.
Daha 14 yaşında, Anadolu Muhasebesi Kalemi’ne kâtip çırağı – şakird olarak girdi. Bir halifeden hesap kurallarını, sayıları ve siyakat yazısını öğrendi.
Abaza Paşa isyanını bastırmak için Ordu, İstanbul’dan ayrıldığı zaman silahdar alayında olduğu için Kâtip Çelebi de katıldı. Bu, tarihte Tercan Seferi olarak bilinir. Kayseri dolayında asilerle savaş sürerken yüksek bir yerden gözlemler yaptı; ‘cengin ahvalini yakin ile müşahede eyledi.’
1625 yılından sonra 10 yıl doğu seferlerine görevli olarak katıldı. Dokuz ay kuşatmada savaşın bütün evrelerini gördü, kıtlık yüzünden düşmanın yengisi üzerine umutları kalmadı, geri dönerken herkesle birlikte büyük sıkıntılar yaşadı.
Bağdat seferinden dönerken babası Musul’da öldü. Bir ay sonra da amcası Nusaybin dolayında yaşamını yitirdi. Duyduğu derin acı nedeniyle bir süre Diyarbekir’de yaşadı; babasının arkadaşı Mehmed Halife, kendisini süvari mukabelesine tayin etti. Sonra İstanbul’a döndü.
1628’de Erzurum kuşatmasında ağır yokluklara, sıkıntılara katlandı. 70 gün süren kuşatmadan iyi sonuç çıkmadı. İstanbul’a döndü.
İstanbul’da Kadızade’nin derslerini, vaazını dinledi.
1629-30’da Hüsrev Paşa önderliğindeki Bağdat ve Hemedan seferlerine katıldı. Bağdat kuşatmasında, toprak dolu tulumlarla yapılmış siperler arasında ordunun defterlerini tuttu. Bu sefer sırasında uğradıkları ya da fethettikleri Gülanber Kalesi, Hasanabad, Hemedan, Bistun gibi kent ve menzilleri sonradan Cihannüma’da ve Fezleke’de anlattı.
1633’de Tabanıyassı Mehmed Paşa komutasındaki orduya katılarak Halep’e gitti. Hac için Hicaz’ı ziyaret etti; hacı oldu. Ordunun bulunduğu Diyarbekir’de bir süre dönemin ünlü bilginlerinin derslerini izledi. Söyleşilere, tartışmalara katıldı.
Yeniden orduya katılarak 1635’te IV. Murad’ın Revan seferinde bulundu. İstanbul’a döndü. Bir yakınının bıraktığı mirası tümüyle kitap satın almaya harcadı. ‘Cihad-ı asgardan cihad-ı ekbere döndü.’ Artık yaşamında salt bilim vardı. Tarih, tabakat, vefeyat kitaplarına aşırı düşkündü.
Bilgisinin yetersizliğini anladığından, özünü yetiştirme çabasına girdi. Birçok bilginden özel dersler aldı. Tıp eserlerini inceledi. Kitaplığını varsıllaştırdı. 1638’de mirasın bir bölümüyle Fatih Mahallesindeki evini onarttıktan sonra evlendi.
Kâtip Çelebi ince bir zevk sahibiydi. Çiçek yetiştirmeye meraklıydı. Katmer salkımlı mavi bir sümbül yetiştirmeyi başarmıştı.
IV. Murad’ın Bağdat Seferine katılmadı. A’rec Mustafa Efendi’nin derslerini izledi. O zamana değin bilgi edindiği tüm ulemadan daha yüksek derecede buldu O’nu ve üstad bildi. O da Kâtip Çelebi’ye ayrı bir teveccüh gösterdi. Aynı zamanda ders alırken, çeşitli derecede öğrencilere ders de veriyordu.
1645’te sırası geldiği halde yükselemediğinden kâtiplik görevinden ayrıldı. 3 yıl kadar memurluktan uzak kaldı. İnzivaya çekildi. Yine dersler verdi. O sırada sayrı düştü. Sağaltım yollarını, çarelerini ararken kitaplar inceledi. Ruhani yoldan kendisine şifa bulmak için tıp kitaplarını okudu; esma ve havas kitaplarını da gördü. Halktan uzaklaşıp, Tanrı’ya yaklaşarak temiz bir gönül ile edilen duaların ve yazılan nüshaların şifakâr etkisinden emin bulunuyordu.
1648’de Takvimü’t Tevarih adlı eserini beğenen Şeyhülislam Abdürrahim Efendi’nin yardımıyla (yararlıdır fetvası üzerine) Mukabele Kalemi’nde ikinci halifeliğe (kâtiplik) getirildi. Mevki, makam özüne güvenini arttırdığından bundan sonra eserlerini art arda vermeye başladı.
Medreselerin bilim ve düşünce alanındaki egemenliğine karşı tek başına savaşım verdi. Verimli bir yazardı. Coğrafya, tarih, bibliyografya ve din konularında 20’yi aşkın eser vermesinin nedeni de özgür düşünceli olmasından ileri gelir.
Medreseler tek yönlü bilgi vererek bir durağanlığın içinde fosilleşmiş haldeydi. Kâtip Çelebi çok yönlülüğü savunuyordu. Ona göre ‘insan için en büyük mutluluk Tanrı’yı tanımak ve akıl ile nefsi koruma yoluyla ona ulaşmaktı’. Medrese’nin bağnazlığı ile savaş demekti bu düşünceleri.
Arapça, Farsça yanında batının bilimsel kitaplarını okuyup anlayabilmek, çeviriler yapmak için Latin Dilini de öğrenmişti. Geniş ufuklu yazar, bu öğrenme isteği yüzünden cahil müderrislerin düşmanlığını kazanmıştı.
Fakat Kâtip Çelebi’nin olanakları kısıtlıydı. Batıdaki ilerlemeleri tam olarak kavrayamadığından tanıtımını yapamamıştır. Fakat yine de medreselilere, onların bildiklerinin dışında bir bilim dünyası olduğunu göstermiş, bu alanda kılavuz olmuştur.
Kâtip Çelebi’nin en ünlü eseri Cihannüma’dır.* Bu, o döneme göre doğu ve batı kaynaklarından yararlanarak hazırladığı için o döneme göre yeni bilgiler, görüşler içeren genel bir coğrafya ve kozmografya kitabıdır.
Kâtip Çelebi’ye coğrafya bilgini unvanını kazandıran bu eserde dünya anakaralarının – kıtalar- sayısı 5 değil, 6 gösterilmiştir. Maccolonika adlı anakara günümüzdeki Okyanusya-Avustralya’dır. Kutup Bölgeleri de ayrı bir anakara sayılmıştır. Eserde Amerika ayrıntılı işlenmiş; Japonya ve Doğu Anadolu’dan da sözedilmiştir.
Bahriye konulu Tuhfetü’l-Kibar fi Esfari’l – Bihar da Osmanlı denizciliğinin ayrıntılı bir tarihidir. 1656 yılına değin Osmanlı deniz seferleri, donanma, tersane örgütü dile getirilmiş, denizciliğin önemi vurgulanmıştır.
Kâtip Çelebi, Girit seferi sırasında çizilen haritaları inceledi, nasıl hazırlandıklarını gözledi; bu konuda yazılan eserleri aradı, buldu, okudu.
Kâtip Çelebi, özellikle Girit seferi sırasında karşılaşılan başarısızlıklar dolayısıyla geçmişteki çeşitli yenilgilere neden olan hata ve eksikliklerden söz etmiş, yine böyle yenilgilerin yaşanmaması için geliştirdiği önerileri Vasaya (Öğütler) bölümünde 40 madde halinde sunmuştur.
Kâtip Çelebi’nin önemli kitabı Fezleke Arapça genel bir tarih eseridir. 1591-1654 yılları arasındaki Osmanlı tarihini konu edinen Türkçe Fezleke ile kronolojik bir eser olan Takvimü’t-Tevarih de dikkate değer verimlerdir. Ayrıca her yılla ilgili bölümün sonunda o yıl içerisinde ölmüş bilgin, şair, devlet adamı gibi önemli zevatın yaşamları, eserleri kısaca verilmiştir.
Kâtip Çelebi’ye yaygın ün sağlayan eseri Keşfü’z-Zünun’dur. Yazılması 20 yılı alan bu eserinde Kâtip Çelebi, her bilim dalındaki 14 500 kitabı tanıtır, yazarları üstüne kısa bilgiler verir. Birçoğu günümüze ulaşamamış bu kitaplar için tek bilgi kaynağı bu eserdir.
Kâtip Çelebi, İbn Haldun’un tarih görüşünü benimseyerek hazırladığı Düsturü’l-Amel’de Osmanlı Devleti’nin uzun yaşaması için gerekli önlemleri sıralar.
Kâtip Çelebi dinsel konulu eserlerinde daha çok medreselerde öğretilen bilgilerin eksikliğini, yetersizliğini göstermeğe çalışmıştır. O dönemdeki din bilginleri arasındaki tartışmalardan örnekler vererek bunların temelsizliğini, zararlarını vurgulamıştır.
Kâtip Çelebi, özetle, düşünsel yaşamdaki medrese egemenliğini aşmaya çalışmış, XVII. yüzyıl bilim dünyasında özgür düşüncenin önde gelen temsilcisi bir Osmanlı münevveri, Türk aydınıdır.
Kâtip Çelebi, pozitif bilimlerin gereğini ve toplumun gücünün her güçten üstün olduğunu vurgulamıştır. Batı bilimlerine ilk pencere açan, çağından çok ileride olan aydındır.
Kâtip Çelebi kitap ve risale olarak toplam 27 eser vermiştir. Çağdaşları Onun çalışkan, iyi huylu, vakur tabiatlı, boş inanları reddeden, hicivi sevmeyen (yergiden hoşlanmayan) ciddi bir insan olduğunu açıklamışlardır. Hanefi mezhepli ve işraki meşrebindendi; tütün içmezdi.
1657 yılı sonlarında zilhiccenin 27. günü, sabah kahvesini içerken fenalık geçirmiş, fincanı elinden düşürmüş, fücceten ölmüştür.
* Kâtip Çelebi: 1609 Şubat, İstanbul- 6 Ekim 1657 İstanbul
……………………………………..
Matbaacı İbrahim Müteferrika, Cihannüma’yı 3 Temmuz 1732’de yayımlayınca ünü artmış ve batı dillerine çevrilmiştir.
…………………………………………….
Kaynaklar:
GÖKYAY, O Ş. 2001. İslam Ansiklopedisi. Cilt 6, s. 432-439 ss. Kâtib Çelebi maddesi.
ADIVAR A. 1943. Osmanlı Türklerinde İlim. İstanbul
Dr. Emrullah Güney / Dünden Bugüne / Bizim Anadolu / 09 Ekim 2022