Türkiye’den göçmen gelen hastalara ve Kanada’da doktorluk yapmak isteyen meslektaşlarıma…
GÜNCELLENDİ*
(Yazımı “Koronavirüs Hakkında Bilmeniz Gerekenler” (Covid-19) yazımdan bir kaç hafta önce hazırlamıştım. Acil olduğu için o yazıyı öne almıştım. Covid-19 pandemisi geçtiğinde -maalesef ki çok yakın görünmüyor!- yine gündeme gelecek olan önemli konular olduğundan yayınlıyorum.)

Bu yazıyı Türk hastalara ve burada doktorluk yapmak isteyen meslektaşlarıma bilgi vermek amacıyla yazıyorum. British Columbia Eyaletinde (B.C) olan Vancouver’deki uygulamalar diğer eyaletlerde tamamen aynı olmayabiliyor.
Vancouver’e -ve Kanada’nın diğer şehirlerine- son yıllarda çok Türk göçmen geldi. Sağlık sistemiyle ilgili kafalar karışık; hastalardan ve Türk doktorlardan çok soru geliyor. Önce hastalara, sonra da meslektaşlarıma yönelik bilgiler vereceğim.
Aile Hekimliği’nin Kanada’da Yeri Yüksek
Vancouver’de sadece bir tıp fakültesi var. Ne olursa olsun ikincisi açılmıyor. Bu, Kanada Tabipler Birliği’nin etkisi dolayısıyla sanıyorum. Doktorun toplumdaki yeri çok yüksek ve doktor enflasyonu yapıp doktorluk mesleğinin değerini düşürmek istemiyorlar.
Anladığım kadarıyla maalesef Türkiye’de toplum gözünde Aile Hekimliği’nin yeri çok yüksek değil. Burada ise yüksek, eğitimi de çok ağır. Ben Aile Hekimliği uzmanlık eğitimimi UBC (University of British Columbia)’de yaptım. Bu uzmanlık eğitimi süresince çok ağır bir öğretimden geçtim; çocuk doğurttum, ameliyatlara asiste ettim, akıl sağlığı yerinde olmayanlara baktım, cilt hastalıklarını tedavi ettim, acile gelen diyabet komasına girmiş ya da alerjiden anaflaktik şoka girmiş hastalara baktım, vb., vb. Bunlar sadece birkaç örnek. Demek istediğim, bize her hastalıktan anlayacak şekilde eğitim veriliyor. Özellikle son yıllarda gelen bazı Türk hastalar Türkiye kafa yapısıyla düşündükleri için Aile Hekimi’ni bir “Aspirinci” ya da uzmana sevk mekanizmasından ibaret bürokratik bir aşama olarak görüyorlar. Halbuki çok çeşitli hastalığı tedavi edebilecek donanımdayız. Yetmediğimizi gördüğümüz anda ya da uzun zaman ayıramıyorsak konunun uzmanına sevk ediyoruz. Kanada’da uzmana sevk yapıp yapmama kararını aile doktoru veriyor. Aile doktoru görülmeden uzmana gidilemiyor.

İkinci konu ücretler ve test yaptırmak:
Kanada vatandaşlarına sağlık hizmetleri bedava. Muayenehanede doktor görmek, hastanede tedavi edilmek, acil servis ziyaretleri, ameliyatlar (Kozmetik olmayan) ücretsiz. B.C. eyaletinde ücrete tabi olan servislerin içinde: Masaj tedavi, fizik tedavi, psikoterapi (Psikolog) ve en önemlisi ilaç var. Bazı işyerleri çalışanlarına bu eksiklikleri karşılayacak paket verebiliyor. Buna “extended health benefits” deniyor.
Sağlık sistemi sosyalist bir anlayışla hizmet veriyor. Zengin ve fakir aynı süreçlerden geçiyor. Bu son dediğimi Türkiye’den gelen varlıklı bir çifte yıllar önce muayene odasında gururla söylediğimde hoşnut olmadıklarını şaşırarak fark etmiştim. İşlemleri hızlandırmak isteyen varlıklı hastalar için hizmet verebilen sadece bir kaç özel kurum var; verebildikleri hizmet ise sınırlı; ya da Amerika’ya geçilip hızlı hizmet alınabiliyor. Fiyatlar Türkiye’nin kat kat üstünde olduğu için hastalar bu seçeneklere sadece gerçekten mecbur olduklarını düşündüklerinde başvuruyorlar. Bunun için“Hızlıca yaptırırım, üstüne bir de gezerim” mantığı ile Türkiye’ye gidenler de oluyor. Bazen yeni göçmen hastalar “Ben tüm testlerimi Türkiye’de yaptırdım, burada baştan başlamaya gerek yok”, (neredeyse “Size anlatmama da gerek yok” diyecek!), “Beni sevk eder misiniz?” isteği ile geliyor.
Bilmeleri gereken, burada hiç bir doktorun Türkiye’de yapılmış olan bir tetkike dayanarak bir sonraki aşamaya, örneğin bir ameliyata karar vermeyeceği. Aile doktorunun önemli bulduğu testler burada tekrar ediliyor. Bir kez bir Türk hasta “Bütün testleri Türkiye’de yaptırdım, ameliyat oldum, bunu Kanada sağlık sigortasından almak istiyorum” demişti. Yanıtım “Kanada bu testleri ya da o ameliyatı ve acilen gerekli görseydi, burada yaptırırdı” olmuştu.
Türkiye’de çok fazla, hızlı ve ancak çoğu zaman gereksiz test yapıldığını görüyorum. Orada hastaneler doktorları gelir için daha fazla test yazmaya zorlarken, burada mümkün olduğu kadar az ve yerinde test yazmaya teşvik var. Türkiye’deki sisteme alışmış olan hastalar, biz burada az test önerince memnun kalmıyorlar. Buradaki eğitimde ise, hastadan sorunuyla ilgili bilgi almak (anamnez) ve fizik muayene değerini koruyor. Bir çok konuda az testle teşhis koyabiliyoruz. Test önerirken de gerçekten gerekli olanları öneriyoruz. MR ya da Tomografi Türkiye’deki gibi hızlıca ve hemen hemen herkese yapılmıyor. Sağlık masraflarının tamamıyla devlet tarafından karşılanması bunun en büyük nedeni. Devletin ayırdığı bütçe ise sınırlı. O nedenle hastanın o pahalı teste gerçekten ihtiyacı olup olmadığı ve bunun acil olup olmadığı göze alınıyor. İhtiyaç pek yoksa veya acil değilse, MR veya Tomografi için aylarca sıra bekleniyor, hatta uygun bulmazsa Radyoloji bölümü talebi reddedebiliyor.

Üçüncü konu, Aile Hekimliği’nin Vancouver’deki iç sorunları:
Maalesef yıllar içinde Aile Hekimi’nin sorumluluğu ve iş yükü aynı kaldığı, hatta arttığı halde, devlet Aile Hekimi gelirini enflasyonun gerisinde tutuyor. Onca yıllık ağır eğitim, stresli iş hayatı karşılığında, aile hekimleri maddi olarak yeterince ödüllendirilmiyor. Bu da, var olan aile hekimlerinin başka branşlara geçmesine neden olabiliyor (Eğitim, hastane doktorluğu, kozmetik doktorluk vb).
Yeni yetişen hekimler ise durumu önceden gördükleri için başka branşları tercih edebiliyor.
Genel kanı, aile hekimliği başta olmak üzere, devletin genel olarak sağlık sitemine daha çok bütçe ayırması gerektiği yönünde.

Dördüncü konu Vancouver’de Aile Hekimliği ile ilgili pratik bilgiler:
Aile hekiminizi devlet atamıyor, kendiniz buluyorsunuz. Aile hekiminiz istediğiniz semtte birisi olabilir. Yaşadığınız yere göre bir yaptırım yok. Ancak evinize veya işinize yakın bir yerde olmasını şiddetle tavsiye ederim. Burada doğrudan uzmana gidilmiyor. Aile hekiminin bunu gerekli görmesi ve sevk yapması gerekiyor. Birçok durumda aile hekimi uzmana gerek olmadan sorununuzu çözebiliyor.
Vancouver’de yeni hasta kabul eden aile hekimi bulmak çok zorlaştı. İyi aile doktorları muayenehane açtıklarından yaklaşık 3 ay sonra yeni hasta kabul edemeyecek duruma geliyor. Rahatça yeni hasta kabul edenler ise, -istisnalar olsa da- genelde çok iyi doktorlar olmuyor; sürekli hasta kaybettikleri için yeni hasta kabul edebiliyorlar.
Beşinci konu walk-in clinic ve klasik aile doktorluğu kıyaslaması:
Walk-in klinikler 2000’li yıllarda arttı. Herkesin zaten aile doktoru vardı, ama walk-in klinikler küçük acil servisi veriyordu. Örneğin ‘ayağınıza cam battı, reçete yenilemeniz lazım, soğuk algınlığınız var’ gibi durumlar için kullanılıyordu. Önceleri klasik aile hekimleri ve Tabipler Birliği walk-in kliniklere sıcak bakmıyordu. “Onlar kolay problemleri görüyorlar, zorlar bize kalıyor” şeklinde düşünülüyordu. Şimdi ise aile doktoru bulmak o kadar zorlaştı ki, hastalar walk-in klinikleri aile doktorluğu kurumu olarak kullanmaya başladılar. Walk-in kliniklerde “Aile doktorum yok”, “Aile doktorum 3 hafta sonraya randevu verebiliyor” diyen hasta sayısı arttı. Bazıları ise “yıllardır doktor görmedim, şu şu şu problemlerim var” diye uzun bir listeyle geliyor.
Bir aile doktorunun muayenehanesindeki karikatür; hastaları tek problemle gelmeye teşvik etmek için asılmış.
Görmek İstediğimiz Sahneler!!!

Devlet aile hekimlerine/walk-in klinik doktorlarına hasta başına genelde maksimum 15 dakikalık ödeme yapıyor. İzdiham ve sıra da çok olduğu için, bu çaresiz hekimlerin hastalara “Biriktirmeden gel” demesine yol açıyor. Çoğu klinikte duvarlara yazılar asılı, “Lütfen tek bir problem için gelin” diye. Bu durum eyaletten eyalete değişebiliyor. British Columbia bu açıdan en kötülerinden sanıyorum. Gün içinde hastalar -teşbihte hata olmaz- fabrikadaki objeler gibi önümüzden geçiyor. Herkesin alacağı zaman önceden belirleniyor. Bir aksama olursa tüm gün aksıyor. O yüzden tavsiyem, örneğin sadece eşinize ya da çocuğunuza randevu alıp; gitmişken kendi probleminizi de araya sıkıştırmaya çalışmayın. Tek bir basit sorunuz bile olsa 2 kişilik randevu alın. Aksi takdirde hem doktoru güç duruma sokuyorsunuz, hem de sizin sorunuzu yanıtlasa bile aceleye getirecek, hakkıyla ilgilenemeyecektir. Sistem aynı hasta her gün gelse bile işliyor, aynı hasta problemlerini biriktirip nadir gelirse işlemiyor.

Doktor randevunuza gecikmemeye çalışın!
Başka bir önerim de, doktorunuzla olan randevuya gecikmemeye çalışın!
“Nasılsa o beni bekletiyor, bu sefer de o beklesin” ya da “Biraz gecikmeyle ne olur ki” diye düşünmeyin. Aile doktoru genelde kendi elinde olmayan nedenlerle sizi bekletir. Klasik aile doktorluğu yaptığım günlerden hatırlıyorum. Örneğin bir Türk ailenin 3 ferdine toplam 45 dakikalık zaman ayırıyorduk. Hasta ailesi ile o 45 dakikanın sonunda kliniğe varıp, “Uzaktan geliyoruz, trafik sıkışıktı” gibi bahaneler ileri sürüyordu. Halbuki bir sonraki hastanın randevu zamanı başladığında varıyorlardı, ve ben o 45 dakikayı boş geçiriyordum. Sonra “Randevuyu kaçırdınız” demeye kıyamadığım için, tüm hastaları 45 dakika gecikme ile görebiliyordum.
Aile doktoru bulamayan hastalara tavsiyem, size yakın bir walk-in kliniği gözünüze kestirin, mümkünse orada beğendiğiniz bir doktorun günleri/saatlerinde gidin. Bu şekilde bir tür aile doktorunuzumsu birisi olur. En azından hep aynı walk-in kliniğe gidin. Kayıtlarınız bir yerde toplansın. Walk-in klinikte genelde her doktor her hastayı görebiliyor. Örneğin bir doktorun yazdığı testlerin sonucunu bir sonraki görüşmede o klinikteki başka bir doktorla tartışabilirsiniz. Eğitim standart olduğu için tüm doktorlar hemen hemen aynı bilgilerle donanımlı; yalnız kişilik farkları var. Hep farklı kliniklere giderseniz, sizin için dezavantaj olur. Ya da arkadaşlarınıza sorun, kim doktorundan memnun diye. Sonra arkadaşınıza kendisi için sordurun, beni kabul eder mi diye. Çok doktor yeni hasta kabul etmiyor, ama içeriden bir rica geldiğinde istisna yapabiliyor. Bir doktor bulmayı çok hasta olana kadar ertelemeyin. Araştırmanızı sağlıklıyken yapın, küçük problemler için, ve/veya check-up için ve sıkça gidin. O doktor/klinik ağır bir hastalığa yakalanırsanız yanınızda olacaktır.

Kanada’da çalışmak isteyen Türk doktorlara
Altıncı konu, Kanada’da çalışmak isteyen Türk doktorları ile ilgili:
Kanada’da Kanadalı bir öğrencinin tıp fakültesine kabul edilmesi çok çok zor ve çok çok itibarlı. (O nedenle dışarıdan gelen bir hekime kolay kolay kucak açılmıyor). Bunun için Türkiye’deki gibi merkezi bir sınavı kazanmak yetmiyor. Tıp fakültesini amaçlayan gençler daha ortaokuldan itibaren buna hazırlanıyor. Tüm orta öğretim notları önemli oluyor. Gönüllü olarak toplum hizmetleri yapıyorlar, referans mektupları topluyorlar. Bunlar hep başvuruya dahil oluyor. Yazılı sınavlar geçildikten sonra sözlü mülakat yapılıyor. Bu Amerika’da da böyle. Bana soran Türk doktorlarına verdiğim yanıtı burada yazıyorum: Ben Vancouver’da aile hekimliği uzmanlığına kabul edilmeden önce Kanada vatandaşı oldum, UBC’de yüksek lisans (M.Sc.) yaptım, gönüllü çalıştım, referans mektupları aldım, sonra türlü sınav ve elemeler sonucunda o yılki 2 yabancı doktor kontenjanından girdim. O yıllarda yabancı doktorlara yılda sadece 2 kontenjan vardı ve sadece Aile Hekimliği branşına alıyorlardı. Şimdi duyuyorum ki bu kontenjan 16 doktora çıkmış. Branş sınırlaması nedir bilmiyorum. Burada önce Kanada vatandaşı olmak şartı vardı, Amerika’da ise böyle bir şart yoktu. Amerika’da hâlâ daha çeşitli uzmanlık dallarına başvurmak mümkün. Ama yine de özellikle cerrahi branşlara ve/veya çok arzulanan fakültelere/şehirlerde kabul edilmek kolay değil. İç hastalıkları uzmanlığına, o da çok zor olmakla birlikte, nispeten daha kolay alıyorlar. Zaten uzmansanız işiniz maalesef daha zor; buralarda uzmanlığınızın kabul edilmesi çok zor. Yeniden uzmanlık eğitimi yapmanız daha kolay olabilir.

Yine burada çalışmak isteyen Türk meslektaşlarıma hitap ediyorum:
Sisteme girme süreci uzun. Tüm yabancı doktorların girdiği sınavlarla başlanıyor. Bu sınavlar aşamalı; 1. aşama geçiliyorsa, 2. aşama sınav, örneğin 6 ay sonra oluyor. Sonra Kanada mezunlarının girdiği sınavlara giriliyor. Sadece sınavları geçmek, seri halde geçseniz bile, yaklaşık 2-3 yıl alıyor. Bu dönemde maddi sıkıntı nedeniyle başka işte çalışmanız gerekiyorsa durumunuz zor, çünkü sırf sınavlara çalışıp geçmek kendi başına 2-3 yıllık full-time (tam günlük) bir iş. Başka bir yerden geliriniz olması lazım ya da en fazla hafif part-time (yarım günlük) bir işiniz. Benim önceden yaptığım M.Sc. başvurumda faydalı oldu. Kendimi önemli bir Kanada üniversitesinde kanıtlamış oldum. Gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkelerdeki yabancı üniversitelere şüphe ile bakıyorlar.

Bugünlerde internetin gelişmesi ile bilgiye ulaşmak kolaylaştı. Türk doktorlara, internet taraması yaparken “International Medical Graduates Canada” (IMG) yazmalarını öneriyorum. Biz burada “IMG” olarak tanımlanıyoruz. Bu bilgi önemli. En son uygulamaların ayrıntılarını pek bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ki, burada bir doktor veya hastanede tanıdığınız birisi olması maalesef yararsız. Herkes merkezi olan aynı aşamalardan geçiyor. Çok yararlı bir site örneği vereyim, burada girilmesi gereken sınavlarla ilgili: https://mcc.ca/examinations/mccqe-part-i/ .
IMG ler bir de Facebook sayfası kurmuşlar, dayanışma için. Belki bana soranlara yardımcı olur diye kaydetmiştim:
https://www.facebook.com/groups/246616448802227/
Bugün şöyle bir göz attım. Üzülerek anladığım, yabancı doktorlar hâlâ çok güçlük çekiyor sisteme girmek için. Tavsiyem katılın, daha önce yazılanlara dikkatle bakın, sil baştan eskiden sorulan soruları tekrarlamak yerine. Eminim sizinle aynı durumda olanlardan çok şey öğreneceksiniz. Tabi ki her şeyden önce, eğer bilmiyorsanız, İngilizce çalışın. Türkçe hiç bir kaynak yok, zaten İngilizce yeterlilik sınavını (TOEFL) geçmeniz gerekecek.
Meslektaşlarıma şimdiden başarılar diliyorum. Bildiğim kadarıyla benden sonra bu şekilde burada doktorluk yapan Türkiye mezunu doktor olmadı. Bayrağı devretmem lazım.
Yazımı Türk hasta yaklaşımını gösteren 2 ilginç örnekle bitireyim:
Anladığım kadarıyla Türkiye’de kimsenin kimseye güveni maalesef kalmamış. Yeni gelen Türk hasta/tanıdıklardan yaklaşım farkını gösteren 2 örnek vereceğim:
Kanada sağlık sigortası olmayan bir hastaya, ‘bunu falan laboratuvara götürün’ diyerek test yazıp vermiştim. Burada laboratuvar deyince 1 zincir var sadece. Tanıdık bir laboratuvara yollayıp onlara para kazandırmak gibi bir düşüncem olamaz. Laboratuvarlar da gayet etik çalışıyor. Basite indirgemek için dedim ki, “İki şey var, kanınızı ve idrarınızı alacaklar”. Form’a da kanda bakılacak 3 test, idrarda bakılacak 2 test işaretlemiştim. Hasta acemi olduğu ve İngilizce sorunu da olduğu için testleri yaptıramadan gelmişti. Bana söylediklerinin arasında, “Siz iki test demiştiniz, 5 test parası almaya kalktılar” olmuştu. “Acaba kasten fazla test mi yapacaklar?” diye korkmuştu. Burada asla olmayacak bir şey, binde bir hata ile eksik yapabilirler, ama fazla, hayır…
Kanada’da meslek ahlakı her şeyden önce gelir…
Yanlış saklanmaz, yanlışa ortak olunmaz.
İkinci örnek de şu: Ağır bir operasyon geçirmiştim. Protokol gereği verilen kan sulandırıcı beklenilenin üzerinde etki yapmış, ameliyattan sonra bir kaç gün tehlikeli derecede süren iç kanamam olmuştu. Bekleyeyim duracak-düzelecek mi, yoksa kötüye mi gidiyor diye bir doktor olarak evde kendimi sıkı takibe almıştım. Durum gerçekten tehlikeliydi. Bir yakınıma bulgular iyiye gitmiyor, acile gideceğim, kan nakli gerekebilir dedim. Ameliyat sonrasında bir komplikasyon olursa, en doğru hareket cerrahınızın çalıştığı hastanenin aciline gitmektir. Orada Acil’de çalışan doktor cerrahınıza direk ulaşabilir, cerrahi asistanı acile çağrılabilir, test sonucu cerraha gider, haberdar olur. Türkiye’den son yıllarda taşınmış olan yakınım dedi ki “O cerrahın çalıştığı hastaneye değil, başkasına git/götürelim”.
Sonradan anladım ki, Türkiye’deki yerleşmiş alışkanlıkla, cerrahın hatalı olduğunu ve hatasını hastanenin örtbas edeceğini düşünmüştü. Halbuki burada böyle bir şey olmaz. Kimse hataya ortak olmak istemez. Hata yapan sağlık mensubunu, diğer sağlık mensupları/kurumlar -kendi çalıştığı hastane dahil- deşifre etmekten çekinmez. Her şey etik ve şeffaf yürür.
Sanıyorum, bu bilgiler bir çok kişinin kafasındaki sorulara ışık tutacaktır.
Sağlıklı günler diliyorum.
* Yazım yayınlandıktan sonra, benim gibi Türkiye’de doğup büyümüş, orada tıp okuyup, sonra Vancouver’da aynı sistemden geçmiş bir başka doktor arkadaşımızın varlığından haberdar oldum. Her ikimiz de tıp eğitimini Ankara’da almışız. Ben Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum, Dr Ercüment Bedir arkadaşımız ise Hacette Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuymuş. Kendisi Türkiye’de 12 yıl Çocuk Hastalıkları uzman doktorluğu yapmış. 2018’de benim de ihtisasımı yapmış olduğum St Paul’s Hastanesi’nde Aile Hekimliği ihtisasını tamamlamış. Şu an British Columbia’da bir kasaba olan Chilliwack’da mecburi hizmet yapıyor. Kanada’da doktor olarak sisteme girebilmek için bilgileri benimkine kıyasla daha günceldir. (22 Nisan 2020)
Koronavirüs Hakkında Bilmeniz gerekenler»
Dr. Bahar Çınarlı / Bizim Anadolu / 24 Mart 2020
Şu yazı ve haberlerle de ilgilenebilirsiniz: