Artvin ve Kadınlar Günü…
Artvin’in Kurtuluş Günü “Vurun Geçin”, Kadınlar Günü “Slogan Atanı Vurun!”
İki önemli günü birer gün arayla kutlayacağız. Biri bugün; “7 Mart Artvin’in Kurtuluş Günü”, diğeri ; “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.”
17-25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonlarında adı geçen ve ulusa küfreden Mehmet Cengiz’e ait Cengiz Holding’in Artvin Cerattepe’de başlattığı ‘çıkarma’da polisin 15 Şubat 2016 günü gaz bombası ve coplarla saldırısının “Vurun geçin” talimatını İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın verdiği ortaya çıktı.
Bu demektir ki Artvin bir kez daha “Kurtuluşu için” savaş verecektir…
1877-1878 (Rumi takvim 1293 nedeniyle 93 harbi deniyor) Osmanlı Rus savaşı, Artvin için başlayan kara günlerin başlangıç tarihidir. Batum’dan başlatılan saldırılar karşısında silahlanan Artvinliler Çarlık Rusya’sı ordularını “vurup geçmek adına” yürekli ve şerefli mücadeleler vermişlerdir ve savaş sonucunda Artvin’i teslim etmemişlerdir. Ne acıdır ki; 139 sene sonra Artvin’i ülkemin doyumsuz çıkar gruplarına karşı tekrar korumak zorunda kaldığı noktada, düşman Çarlık Rusları vurup geçen Artvinliler kendi ülkesinin iktidarı tarafından “vurun geçin” emriyle vurulup geçilmişlerdir. Artvin için her ikisi de “Kara Gün”dür. Birincisini aydınlık günlere çevirdiği gibi ikincisini de aydınlık günlerine çevirecektir…*
İstanbul’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla Kadıköy’de yapılmak istenen yürüyüş ve mitingin Valilik tarafından ‘güvenlik’ gerekçesiyle yasaklanmasına rağmen, İskele Meydanı’nda bir araya gelen kadınlara polis plastik mermi ve gaz bombalarıyla saldırdı. Polis kadınları “Slogan atanı vururum… Siz evinize gidin erkekleriniz gelsin!!” diye tehdit ettiği söyleniyor.
“Polis Olmak İstiyorsan, doğru yerdesin” sloganlı POMEMRAH diye facebook topluluğu sayfasında resmen doğruluyorlar yadsırlarken; “..Gerekirse vurur zaten kimsenin suphesi olmasın! Polis sahipsiz degildir…” diyerek.
Kadın mı, Bayan mı, Hanım mı?
Bir şey aklıma takılır hep; “Hey, kadın!!” veya gündelik konuşmalarda “Kadın” ifadeleri kabalık olarak algılanırken -ki doğrudur-, “Kadınlar Günü” denirken veya kabalık akla gelmez? Neden acaba?! Tüketim toplumu yaratan vahşi kapitalistlerin her yaptığı şık gelir? Ambalaj aldatmasından dolayı mı dersiniz?
İyi de “Kadınlar Günü” yerine ne diyelim, “Hanımlar Günü” mü desek? Olmaz; hanımların kendi aralarındaki düzenlediği günü çağrıştırıyor. “Bayanlar Günü” desek o da olmaz. Hepsi bir gün Anne olacağı için “Anneler Günü” desek, onu zaten demişler…
En iyisi; “…………….”… Vallahi bulamadım. En güzeli hiçbir şey dememek, çünkü onlar bizim kutsalımız. Onlara asla bir şey demememiz gerekir de, kaçımız bunu başarabildik…
Yine de “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” demek doğru olur kanaatindeyim…
“Kadın” denince, elbet ki güzellik, zerafet, sabır, şefkat, sevgi, saygı, barış, özgürlük, dayanıklık, emek, güçlülük ve Nene Hatunlar, Kara Fatmalar (Fatma Seher Hanım) aşıklar ve de emek akla gelir.
Kadını daha da kutsayan kutsal emek en çok kadına yakışır. O 9 ay karnında taşıdığı çocuğunu 18 yaşına dek emek vererek büyütür, işte budur kadının kutsallığı; evde emekçidir, fabrikada emekçidir, işin özü yaşamın her alanında emekçidir.
Fakat 2002 sonrası “Kadın” denince akla; horlanan, ötelenen, aşağılanan, dışlanan ve saçları cennete ve cehenneme neden olarak gösterilerek çaputa bağlanan siyasi obje akla gelmektedir.
Biri daha akla gelmektedir; Bülent Arınç…
Yaaa; Bülent Arınç, bir zamanlar R.Tayyip Erdoğan’ın sağ kolu, sol kolu, kısacası siyasi salvolarının tamamlayıcısı olan fakat bugünlerde dışladığı, dahası herkes gibi harcadığı Bülent Arınç ve kadınlarımız hakkındaki söyledikleri akla geliyor…
Bir değil, iki değil, tutku haline geldi Arınç’taki Kadınlara göndermelerde bulunmak…
Anımsayan var mı (Toplum olarak erken unutuyoruz da) Bülent Arınç, 29 Temmuz 2014’te cinsiyet ayrımcılığına yönelik sözleriyle dünyanın tepkisini toplamıştı. İşte bu duruşunu; 30 Temmuz 2015 Perşembe günkü TBMM’nin olağanüstü toplantısında HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’a, “Bir kadın olarak Sus” diyerek yineledi. Yetmedi; Nursel Aydoğan’a yönelik “Hanımefendi, sus! Bir kadın olarak sus, sus!” sözlerinin gerekçesini açıklayarak, “Cav cav cav konuşan bir kadına da ‘Artık sus hanımefendi’ demeyi neredeyse bana bir suç olarak gördüler. Arkadaşlar kusura bakmasınlar. Burada PKK’nın bizzat üstlendiği cinayetleri lanetleyemeyenlerle paylaşacak hiçbir ortak değerimiz yoktur” diyerek saldırısına devam etti.
Arınç, hınca hınç saldırdı hep.
Bülent Arınç’ın, “Kadın ise iffetli olacak. Mahrem-namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak. Bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak, iffetini koruyacaksın” sözleri sadece Türkiye’de değil, dünyada da büyük tepkilere yol açmıştı. Öyle ki; The Independent gazetesinin 2014’ün en cinsiyetçi sözlerini sarf eden 10 siyasinin listesinin üçüncü sırasına Arınç’ın kahkaha açıklaması girmişti.
Arınç’a en ağır tepki İspanya’dan gelmişti: İspanya El Mundo gazetesi, Türk hükümetine karşı kadın kahkahaları başlıklı yazısında Bülent Arınç’ın bu sözlerine kadınların büyük tepki gösterdiğini yazdı. Gazete, 12 yıllık AKP yönetiminde kadınların sistematik olarak susturulduğuna dikkat çekerek, bırakın kadınları, gençlerin bile Türkiye’de artık otobüs ve metrolarda ayaklarını uzatarak yolculuk yapamadığını sürekli baskı altında tutulduğunu, Türkiye’deki ailelerin kaç çocuk yapması gerektiğine bile karışan bir başbakanın, yardımcısı Arınç tarafından kadınların yüksek sesle gülmemesi gerekir sözlerinin de normal karşılanması gerektiğine işaret etti.
Biter mi Arınç’ın kadın düşmanlaşmış uzmanlığı;
Meclis’te CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın kullandığı “vajina” sözcüğündeen utandığını söyleyerek Nazlıaka ile polemiğe giren Arınç’ın, Nazlıaka’ya “Kürtaj meselesi konuşulurken siz öyle bir söz sarf ettiniz ki benim yüzüm kıpkırmızı oldu. Bir evli, bir bayan çocuğu olan milletvekili kendisi ile ilgili bir organını nasıl böyle açıkça konuşabilir. Nasıl bundan yüzü kızarmaz” sözleri büyük tepkilere neden olmuştu. Gelen tepkiler üzerine Meclis’te tekrar konuşan Arınç “Ben geleneklerine bağlı bir insanım, örf ve âdetine bağlı bir insanım, aile hayatının ne kadar kutsal olduğuna inanan bir insanım. Evli, çoluk çocuk sahibi bir kadının kendi cinsel organını söz konusu etmek suretiyle ‘Benim orama karışma’ demesini ben bugüne kadar çok yargılamıştım” diyerek tartışmayı daha da büyütmüştü.
Güldal Mumcu’nun odasını basmıştı;
24. döndemde Meclis Başkanvekilliği yapan Güldal Mumcu’nun görüşmeler sırasında yükselen tansiyon üzerine oturuma ara vermesine sinirlenen Arınç’ın, kürsünün arkasında yer alan odasında Mumcu ile tartışması dikkat çekmişti. AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş ile Mumcu’nun odasına giren Arınç’ın “Oturumu nasıl yönetiyorsun, sarhoşlara söz veriyorsun” sözleri gerilimi arttırmış, Mumcu’nun üzerine yürüyen Elitaş’a MHP’li Katip Üye Murat Özkan müdahale etmişti. Olaya tepki gösteren Güldal Mumcu kürsüye çıkmayacağını söylemişti.
Arınç’a göre bikinili kadına ‘iffetsiz’;
Gezi protestoları döneminde bikinili bir kadının parka gelerek eylem yapmasını da eleştiren Arınç, “Taksim’de her şey oldu, ama sonunda bir kadın geldi, afedersiniz üstünde ne varsa bir kenara attı, iç çamaşırlarıyla oynamaya başladı. Güya İsviçre’den gelmiş, güya doktormuş. Söylediği şey çok önemli, ‘İsviçre’de özgürlük var, Türkiye’ye özgürlük getirdim’. Ben kendimi zor tutuyorum bir şey söylememek için” sözlerini sarf etmişti.
Leman Sam’a da ‘Edepten yoksun’ diye haykırmıştı;
Sanatçı Leman Sam’ın bir sosyal paylaşım sitesinde yaptığı “Benim için IŞİD ile bıçağını masum bir hayvanın boğazına dayayan aynı duygudadır” açıklamasına ilişkin, “Zavallı, iffeti yozlaşmış, edepten yoksun” sözleri ile cevap veren Arınç, Leman Sam’ı hedef göstermekle de suçlanmıştı.
Ben, kadınlarımıza değil, kadınına üzülüyorum. Nasıl tahammül ediyor bu dinden geçinen Jinegolok’a?!
Başta sayın Arınç’ın kadını olmak üzere tüm kadınların “Kadınlar Günü”nü kutluyorum ve onlara gününü gösteren biz öküzleri saygıya davet ediyorum.
*: “93 harbi (Rumi 1293) sonrası, doğrusu 13 Temmuz 1878’te imzalanan Berlin anlaşması ile Artvin savaş tazminatı olarak Rusya’ya verilmiştir. Artvin halkı için “Kara Günler” denen 40 yılık esaret dönemi başlamıştır. 1. Dünya Savaşında (Haziran 1914) Osmanlı devleti Almanya’nın müttefiki olarak savaşa katılmıştır. Çarlık Rusya’sı orduları 1. Dünya Savaşı’nda sınırlarımızı aşarak saldırıya geçmiştir. 1914 Kasımında Yüzbaşı İsmail Hakkı bey komutasındaki Melo sınır taburu Artvin ve çevresindeki birlikleri vurup geçip Çar ordusunu Artvin’den def etmiştir. Böylece Artvin 2 Kasım 1914’te geçici bir süre için kurtulmuştur. 4 ay kadar süren bu dönemden sonra Ruslar Artvin’i yeniden denetimleri altına almışlardır. Ancak, 1917 Bolşevik ihtilali sonucunda Ruslar 1. Dünya Savaşı’ndan çekilmek zorunda kalınca, Artvin ve çevresinde bulunan Rus işgal güçleri de bölgeyi terk etmişler. Bundan sonra Ermeni katiamlarıyla Artvin halkı yıldırılmaya çalışmışlar ise de başarılı olunamamıştır. Osmanlı devleti ile Rusya arasında Polonya’nın Birest-Litovsk şehrindeki görüşmelerden sonra halkoyuna başvurulmuş ve halkın yüzde 99’undan fazlasının anavatana kavuşma isteği ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine Osmanlı ordusu 1918 yılı Mart ayında Artvin’e girmiş ve 40 yıllık esaret sona ermiştir. Ne yazık ki bu sevinç de kısa sürmüş, 1. Dünya Savaşı’nda imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı ordusunun 1914’ten önceki sınırları gerisine çekilmesi gerektiğinden Artvin ve çevresi boşaltılmış ve İngilizler tarafından işgal edilmiştir. İngiliz işgali 1920 yılının Nisan ayına kadar sürmüştür. İngilizler çekilirken şehri Gürcistan’a bırakmışlardır. Artvin’in yeniden kazanılması TBMM hükümetinin askeri ve diplomatik başarılarının sonucunda gerçekleşmiştir. Kâzım Karabekir komutasında 15. Kolordunun yeni Türkiye’nin ilk askeri zaferini Kars’ı kurtararak gerçekleştirilmesinden sonra Türk hükümeti 22 Şubat 1921’de Gürcistan Cumhuriyetine ültimatom vermiştir. 23 Şubat 1921’de verilen cevapta Artvin’in terk edileceği, Gürcistan tarafından resmen açıklanmıştır. 7 Mart 1921’de Artvin kesin olarak Türkiye topraklarına katılmıştır. Kazanılan askeri başarılar, Gürcistan’ın Artvin’i terk etmesinin en önemli nedenidir.”
Şevket Çorbacıoğlu / Bizim Anadolu / 07 Mart 2016
Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…