‘Sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman…’
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Kaynağı, 1917 Şubat’ında Rusya’da çoğunluğunu sosyalist kadınların oluşturduğu ve Çarlık Rusya’sının sonunu getiren mitinglerden biri olan 8 Mart Mitingi olsun, 1908’de New York’ta sendikal haklar ve kadınlara oy hakkı için bir başka 8 Mart Mitingi olsun ya da 1857 yılında yine New York’ta grev yapan tekstil çalışanlarına yönelik polisin saldırısı, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve sonucunda 120 kadının ölmesi dolayısıyla olsun, Sosyalist Devrimci Clara Zetkin ve arkadaşlarının 1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenen İkinci Enternasyonal Toplantısı’nda yapmış olduğu öneriyle kurumlaşan ve 1917 yılında Rusya’da kadınların oy hakkı almasından sonra 8 Mart resmi bayram oldu.
Uzun yıllar sadece Komünist ülkelerde kutlanan ve adı Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak değiştirilen 8 Mart, 1970’li yıllarda Birleşmiş Milletler’in kabul etmesiyle tüm dünyada ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak kutlanmaya başladı.
***
Sadece bizim ülkemizde değil, tüm dünyada, özellikle Batı’da tüm toplumla birlikte kadınlara hep ikinci sınıf gözüyle bakıldı yönetimlerce.
Avrupa’da kadınlar ‘cadı’ suçlamasıyla diri diri yakıldı.
Türklerde kadın yönetimde söz sahibi iken, daha sonra Ortadoğu dinlerinin etkisine girerek bu öncelik ve özgürlüklerini yitirdiler. Sanayi devrimiyle ucuz işgücü olarak görülen toplum katmanlarıyla birlikte kadınlar da bu zulme uğrayacaktı.
Ancak toplum bilinçlendikçe elbette direnme, karşı koyma ve sonuçta daha çok hak isteme gelecekti. Nitekim öyle de oldu.
Kadınlar çalışma yaşamında eşit işe eşit ücret isterken yönetimde söz sahibi olmak için oy hakkı da isteyecekti kuşkusuz.
Batı’da bu konularda ilerlemeler görülürken, Doğu’da kadını toplum dışına itmeye daha çok bel bağlayan yönetimler ve dini kullanan çevreler daha yoğun biçimde etkin oluyorlar.
Bunu yaparken de sokak ağzıyla diyelim, kendi ayaklarına sıkıyorlar.
Bu çevrelerin anlamadıkları şu ki, toplumu yetiştiren kadındır. Kadını eğitimsiz, işsiz bırakırsan, yönetimde söz vermezsen toplumun geleceğini toptan karanlığa sürüklersin.
Toplumda bu yönde iyileştirmeler yapmak yerine ucuz siyasi oyunlarla ve bazı dinci çevrelere yaranmak için önayak olduğu kadına şiddeti önleme amaçlı İstanbul Sözleşmesi’nden bile çıkma eğilimi gösteriyor tek adam yönetimi.
Kadına düşman olurken, kendisini var edip yetiştirenin bile bir kadın olduğunu unutabiliyor.
Böylece düşmanlığı kendine, topluma, toplumun geleceğine yaptığının ayrımında bile olmuyor.
***
Laik Cumhuriyet yönetiminin birçok Batı ülkesinden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkını vermesinin değerini bilip bu savaşımı daha ileri götürmek yerine, bu kazanımlara köstek vurmak için var güçleriyle çalışıyorlar.
Ama elbette kadın vardı, var ve gelecekte de var olacak, çünkü toplumu ileriye, daha bayındır günlere onlar taşıyacaktır.
Ve elbette sevgilim elbette….
“onlar ümidin düşmanıdır sevgilim
akar suyun
meyve çağında ağacın
serpilip gelişen hayatın düşmanı
Bursa’da havlucu Receb’e
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasan’a düşman
fakir köylü Hatçe kadına
ırgat Süleyman’a düşman
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim onlar vatana düşman…
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına
çürüyen diş, dökülen et
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler
ve elbette ki sevgilim elbet
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet!
Nazım Hikmet”
8 Mart Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun!
Ömer F. Özen / Gözleyi, gözleyi… / Bizim Anadolu / 08 Mart 2022
Şu haber ve yazılarla da ilgilenebilirsiniz: