İkilem ilgi odağı olmayı sürdürüyor
Bu yılın ilk aylarında bitirilip galasının Vankuver’de yapıldığı Başak Büyükçelen’in filmi ‘İkilem’, gazetemiz Bizim Anadolu’nun Mayıs sonunda düzenlemiş olduğu II. Montreal Türk Filmleri Haftası’nda aldığı ödülden sonra Türkiye’de de ilgi görmeye devam ediyor.
Son olarak gezici uluslararası film festivali ION’da En İyi Öğrenci Filmi Ödülü’ne layık görülen ‘İkilem’le ilgili Başak Büyükçelen’den bilgi aldık.
Başak Büyükçelen‘e sorularımız ve yanıtları şöyle oldu:
– Vankuver’den sonra ve Montreal’de almış olduğunuz ödülden sonraki dönemde İkilem’in serüveninden söz eder misiniz biraz?
– Türkiye’ye döner dönmez ayağımın tozuyla Hürriyet Gazetesi’nin muhabiriyle ‘İkilem’ üzerine kısa bir söyleşimiz oldu. Burada çıkan haberle beraber bir Türkiye gösterimi fikri doğdu. İstanbul’un alternatif kültür sanat mekânı Kargart’ta benim ve başrol oyuncumuz Ali Barkın’ın da katıldığı bir gösterim yaptık.
Bunu izleyen dönemde ‘İkilem’, kısa filmcilerin gözde festivali ‘Directors Circle Festival of Shorts’a yapılan 3000’den fazla başvuru arasından seçilen 70 filmlik özel seçkide yerini aldı.
Üniversitelerde Derslere Konu Oldu
‘İkilem’in adını duyurmasıyla beraber birkaç üniversiteden ders kapsamında gösterim teklifi geldi. Bunlardan ikisine katılma imkânı buldum. Lisans ve Yüksek Lisans öğrencilerince izlenen film oldukça olumlu eleştiriler aldı. Özellikle din sosyolojisi dersi kapsamında öğrencilerle yaptığım bir söyleşide, bir öğrencinin “film derste edindiğim teorik bilgileri pekiştirmeme yardımcı olacak nitelikte sosyolojik saptamalarla dolu; bu nedenle yalnızca sinema anlamında değil, alanıma hitap ettiği için de keyifle izledim” demesi beni ayrıca mutlu etti.
ION’da En İyi Öğrenci Filmi Ödülü
Bu heyecan verici gelişmeler devam ederken; her sene dünyanın farklı bir ülkesinde düzenlenen ve bu seneki durağı İstanbul olan gezici festival ION Uluslararası Film Festivali’ne de seçilen ‘İkilem’, böylece İstanbul’da yeniden gösterim şansı buldu. Bu festival kapsamında ‘İkilem’, En İyi Öğrenci Filmi Ödülü’ne layık görüldü. Jüri Başkanı Nancy Bishop‘la ödül sonrası yapılan görüşmemizde, kendisi ‘İkilem’in özellikle Amerika’da çok ilgi göreceğini ve yeni projelerime destek alacağımı belirtti.
Festival’in En Gözde Filmi
Hürriyet Daily News de, yayınladığı bir makalede ‘İkilem’i ION Uluslararası Film Festivali’nin en gözde filmi olarak niteledi. Devamında Akşam Gazetesi ile film ve filmin yapım süreci üzerine bir röportaj yaptık ve Türk medyası ‘İkilem’e ayrıca ilgi göstermeye başladı. Son olarak, TRT Haber kanalında ‘Ve Sinema’ programı için yayınlanacak ‘İkilem’e ilişkin söyleşi için çekime girilecek.
– Kargart’ta ve sonraki dönemde yapılan gösterimlerde filminiz nasıl karşılandı? İzleyicilerin özellikle takıldıkları sahneler oldu mu?
– Yalnızca konusuyla değil, çekim süreciyle de ilginç bulunan filmde en yoğun ilgi filmin kapanış sahnesine oldu. Filmin sonunun izleyicinin hayal gücüne bırakılmış olması, burada da değişik değerlendirmelere ve izleyiciler arasında tartışmalara yol açtı.
***
‘İkilem’de karısına tıpa tıp benzeyen bir sokak kadınına rastlayan aşırı dindar bir kişi ‘Gafur’un, bunu tanrısal bir işaret olarak görüp, rastladığı kadını ‘Tanrı yoluna’ çekmeye çalışmasıyla ve başka yaşam biçemlerinin varlığıyla iç dünyasında düştüğü fırtınalar ve ikilem işleniyor. Gafur sokak kadınını ‘doğru yola’ çekebilecek midir? Yoksa tanımış olduğu ‘günah dünyası’nda Tanrısı kendisini terk mi edecektir? Peki ya sokak kadınına benzeyen evdeki karısı?!!
***
Ancak en çok ilgimi çeken, T24 yazarlarından sevgili Prof. Dr. Yusuf Eradam’ın, “öteki kadının bacaklarını örten arzunun simgesi kırmızı renkli örtünün, birinci kadının başına geçirilmiş olmasını; namus bacak arasında değil baştadır söyleminin simgesel ve görsel ifadesi olarak gördüm” demesi oldu. Prof. Eradam’a göre ‘İkilem, kadının dogmatik (kördüşünsel) erkeğin elinde kurban edilmesini ima eder, ama kadını hemen telef edivermez de, erkeğin namus saplantısını bıçak, bacak arası, ten, açık baş bağlantılarıyla kırmızı renginin simgeleminde toparlayıp finali izleyene bırakır’.
– Filmin kısa ya da uzun olması konusunda görüşler oldu mu?
– En çok yapılan yorumlardan biri de, filmin kısa olması. İzleyenler genelde keşke uzun metraj olabilseydi diyorlar.
– Biliyorsunuz genelde kurgusal / sanatsal da olsa bir yapıtta kişiyi / kişileri rahatsız eden bir konu olunca onun üzerine gitmeyi, tartışmayı seçmez, tam tersi küllerle örtmeye çabalarız. Dolayısıyla bu tür yapıtları özellikle yabancıların görmemesini isteriz. Buna bağlı olarak Türkiye’yi, Türkleri ya da bir kesim inançlıları / topluluğu kötü gösterdiğini savlarız. Bu yaklaşımlar sizin filminize de oldu mu? Olduysa ne düzeyde oldu?
– Sizin de bildiğiniz gibi, Vankuver’de yapılan gala sırasında aşırı uçtaki kimi kişiler İslam’ı kötü gösterdiğim yargısına varmış, kimileri ise Türkiye hakkında yabancılara olumsuz resim çizdiğimi söyleyerek tepki göstermişti. Gala sonrası yaptığımız soru-cevap bölümünde bunları uzun uzun tartışmış ve aydın Türk izleyicisinden büyük destek görmüştük.
‘İkilem’ Türkiye’de yalnızca festival izleyicilerine ulaşabildiği ve geniş kesimlerce izlenemediği için, bu tür uç yorumlarla karşılaşmadık. Festival izleyicileri, filmi bir sanat çalışması olarak değerlendirmeye alışkın olduğundan, bu tür yorumlara hedef olmadı.
– Yeni film tasarıları var mı? Neler yapmayı düşünüyorsunuz önümüzdeki dönemde?
– Elbette… Yeni proje, bu kez dindar ve aşırı geleneksel bir kadının modern yaşamla tanışması ve kendini yeniden keşfetmesi üzerine. Bu senaryoyu yazma aşamasında da yaptığım araştırma salt teorik kitaplarla sınırlı kalmadı. Gelenek, görenek ve dinsel öğretinin etkisine çokça maruz kalmış Türk kadınını; onun toplumdaki yerini ve rolünü irdeleyebilmek için Batı Anadolu’daki kırsal kesimlerde yaptığım incelemeler de yeni senaryoya kaynaklık etti. Bu yeni projeyi 2011 yılı içinde bitirmeyi hedefliyorum.
Bu vesileyle Türkiye’den sizlere ve sizin aracılığınızla Türk Kanada Cemiyeti’ne ve Türk toplumuna sevgi ve selamlarımı sunuyorum.
Ömer Özen / Bizim Anadolu / Aralık 2010