Genç siyasetçi Hilal Pilavcı ile sizin için baş başa özel bir söyleşi yaptık. Ayrıntılar için imleyiniz!
Kebek 3 Ekim’de genel seçimlere gidiyor. Yıllardan beri gazetemizde toplumun burada yaşamanın gereği olarak yerel, il ve federal düzeyde yurttaşlık hak ve ödevlerini kullanmasını savunuyoruz.
Elbette ki birinci kuşak yerleşme, dil, iktisadi öncelikleri ve gereksinimleri nedeniyle bu tür toplumsal/siyasal katılımlara pek ilgi göstermedi. Ancak geç kalınmış da olsa, bir altmış yıldan sonra artık yaşama karışmanın gereği ve zorunluluğu gittikçe artıyor. Bu çerçevede genç kuşaklara iş düşüyor ve yaşama katılan yeni kuşaklar da yavaş yavaş kendilerini göstermeye başlıyorlar.
Bu gençlerimizden biri, Hilal Pilavcı önümüzdeki Kebek genel seçimlerinde milletvekilliğine adaylığını koydu.
Hilal Pilavcı, Côte-Saint-Luc, Hampstead ve Côte-des-Neiges semtlerini de içine alan D’Arcy-McGee seçim bölgesinden Kebek Dayanışma Partisi (Quebec Solidaire) adayı olarak seçimlerde yarışacak.
Hilal Pilavcı’yla içten bir söyleşi gerçekleştirdik ve kendisini sizlere tanıtmayı amaçlıyoruz. Soluk soluğa gerçekleştirmiş olduğumuz söyleşide Hilal Pilavcı’yı tanıyacak, Kebek Dayanışma Partisi’nin programını ve topluma neler vaat ettiğini göreceksiniz.
Biz merak ettiğiniz soruları kendisine sorduk ve yanıtları şöyle oldu; söz Hilal Pilavcı’da:
– Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1997 yılında Laval’da doğdum. Çocukluğumun çoğunu Montreal’de geçirdim. Çocukluğumun ilk kısmında İngilizce konuştum. Sonra ortaokulda Fransızca öğrendim. İngilizce de konuşuyordum ama ama çocuklukta üç dil zor oluyordu, daha sonra kendiliğinden gelişti. Türkçeyi ailemle olduğumda konuşuyordum. Genelde işyerinde ve sosyal yaşamımda Fransızca, İngilizce konuşuyorum. CEGEP Saint-Laurent’da Sosyal Bilimler okudum. Daha sonra Montreal Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler ve Ekonomi okudum. Şimdi yüksek lisans yapmayı düşünüyorum ancak daha tam olarak karar vermedim. Belki çevrecilik konusunda yapacağım ama dediğim gibi henüz karar vermedim. Üzerinde çalışmak istediğim konu, bugün yerel, eyalet ya da federal düzeyde alınan kararlar gelecek kuşakları nasıl etkileyecek, onları izleyip geleceği nasıl güvence içine alabiliriz gibi konular. Bu konularda çalışmak istiyorum.
– Öğrencilik döneminde oldukça etkinmişsiniz, neler yaptınız, anlatır mısınız?
– Bende dikkat bozukluğu var biraz, o nedenle ‘hiperaktif’ bir çocukluğum oldu. Sadece okul, dersler bana yetmediği için daha başka şeyler yapmam gerekiyordu. Kendimi hep daha fazla bir şeyler yapmaya odakladım. 2019 yılında üniversitede öğrenci kolları başkanı oldum ve yönetime karşı öğrenci sağlığı, sosyal hizmetler gibi, bazı haklar konusunda çalışmalarda bulundum, öğrencilerin haklarını korumaya çalıştım. 2019’da seçildiğimde kız öğrenci olarak ilk kez ben seçilmiştim böyle bir konuma. Bu üniversite tarihinde biraz geç tabii. Ama benden sonra iki kız öğrenci daha seçildi.
– Siyasetle ilgilenmeniz nasıl oldu?
– Kebek Ulusal Meclisi’nde her yıl öğrencilerin yapmış olduğu bir simülasyon oluyor. Bu yıl 2023 için ben düzenleyeceğim. Bu program Ocak’ın 2’si ile 6’sı arası oluyor. Orada da birkaç görevim oldu. Buradaki sistemde partinin bir başkanı oluyor bir de yürürlükteki yasa ve tüzüklere göre partiye yönelik bir eleştiri olursa lider dediğimiz kişi kalkıp karşı partiden gelen eleştirilere yanıt verip partiyi savunuyor. Bir de VİP (Çok önemli kişi) oldum; onun da rolü parti grubunda parti disiplinini sağlamak. Bu tür görevlerde bulundum Meclis’te. Neden siyaset konusuna gelince: Bendeki dikkat bozukluğu nedeniyle ilgimi çekmeyen bir konuda kendimi ona odaklayamıyorum. Ortaokuldayken, 16-17 yaşlarında, bazı eleştirel konulara giriyorsunuz, siyasi tartışmalara katılıyorsunuz. Din ve Ahlak Kültürü dersinde örneğin, olimpiyatları düzenleyen ülkelerce insan hakları tam olarak sağlanmadığı için; on yıl önce üç bin kişi ölmüştü; katılanların bazı sporcuların pasaportları ellerinden alınmıştı. Bunlar beni çok etkilemişti. Nerede haksızlık görsem etkiliyor beni ve karşı çıkmak istiyorum. Bu çerçevede siyasetçilerin davranışları bu tür konularda durumu iyileştirebileceği gibi bazı kararlarıyla kötüleştirebilirler de… Bu nedenle siyasette doğru insanlar lazım.
– Okul sıralarındayken sınıf arkadaşlarınızla bu tür tartışmalara girdiğinizde ilişkiler nasıl oluyordu?
– Siyaset ve iktisat okuduğum için arkadaşlarımla bu tür tartışmalar oluyordu elbette. Bu çerçevede Kebek siyaseti hakkında bilgilerim de gelişiyordu. Bu arada ben Birleşmiş Milletler simülasyonu da yapıyordum. Daha çok uluslararası siyasetle ilgileneceğimi sanmıştım aslında. Ancak fark ettim ki Birleşmiş Milletler’de genel fikirler paylaşılıyor. Verdikleri kararların sonuçları o kadar da doğrudan bir etki etmiyor aslında; devletlerin kararlara uyup uymadığına bakar. O nedenle Kebek siyasetine odaklanmaya başladım. Çünkü sağlık, eğitim, kentsel yaşam, sizin gibi yerel ve toplumsal yayınlara destek sağlama gibi konular hep eyalet temelinde geliyor. Federal düzeyin işledikleri konular doğrudan doğruya benim pek ilgimi çekmiyordu. Ya da şöyle diyeyim; federal düzeyde işlenen konularla ilgili ivedilikle orada değil diye düşünüyordum. Aslında baktığınız zaman haberlerde izlediğiniz konular Kebek’te hastaneler, hizmetler, okullardaki sorunlar vb gibi konuların beni daha çok ilgilendirdiğini fark ettim. O nedenle eyalet siyasetine kendimi yakın hissettim.
– Bu konuya geldiğimize göre, şu soruyu soralım: Neden Kebek Dayanışma Partisi (Québec Solidaire)’nde karar kıldınız?
– Şimdi her şeyden önce şunu kabul etmek gerekir ki, benim ilk olarak ilgilendiğim konulardan biri göçmenlik konusuydu. Bu da doğal, çünkü göçmenlik olmasaydı ben burada olmayacaktım. Dolayısıyla Kebek’te göçmenlik konularında açık olarak ilgili görünen iki parti var. Bunlardan biri Liberal Parti diğeri de Québec Solidaire. Ama Liberal Parti’nin 15 yıldan beri yönetmiş olduğu iktidarlar kamu hizmetlerine ayrılan parasal desteği önemli ölçüde kıstı. Örneğin CEGEP (Genel ve Mesleksel Eğitim Merkezleri) harçlarını 2012’de yükselttiler. Bunları siyasetle ilgilenmeyen kişiler bile biliyor artık. İnsanlar, özellikle öğrenciler, sokaklara çıkıp bu kararı protesto etti. Bunun etkileri yıllarca sürdü. Örneğin ben 2015 yılında CEGEP’teyken psikolojik yardıma ihtiyacım olduğunda psikoloğa gidemedim çünkü bütçe yetersiz olduğu için okulun psikoloğu yoktu. Bu sadece benim sorunum değildi kuşkusuz. Herkesin sorunuydu. Çok öğrenci beklemeye listesindeydi. Bildiğiniz gibi bugün de şu küresel salgın yüzünden öğrencilerin psikolojik sorunları oluyor. Aylarca beklemek zorunda kalınıyor. Bunun bir kısmı Liberal Parti yüzünden. Çok ilginç bir olay; üç yüz metre ötede İngilizce eğitim veren bir CEGEP vardı ve onların iki psikoloğu vardı. Hükümet neye göre karar veriyordu, neden böyle haksız bir uygulama vardı? O dönem Liberal hükümetinin Maliye Bakanı bugün hâlâ o kararları savunuyor. Ama burada beni en çok şok eden olay, bir buçuk yıl önce ben Parlamentoda Quebec Solidaire için araştırmacıydım; parlamento komisyonlarında o eski bakanın yanında oturuyordum. O eski bakan artık muhalefette ve yine finansman konularında eleştirilerde bulunuyordu; tamamen sosyal demokrat olmuştu. Ama iktidardayken tam tersi davranıyordu, daha muhafazakâr davranıyordu. Kemer sıktırıyordu, kamuya yönelik hizmetleri yarım yamalak yapıyordu.
Elbette ki sadece göçmenlikle ilgili değil. Quebec Solidaire’in çevre sorunlarına ilişkin düşünceleri, çözüm önerileri daha öncü, daha ilerici. Bu konuyla ilgili gelecek kuşaklar için daha iyi programlar yapmaya çalışıyor. Bu benim için çok önemli çünkü iklim değişikliğinin etkilerini herkes görüyor.
Bunların yanında bir de sosyal adalet konusu var ki, Quebec Solidaire’in savunmuş olduğu en önemli konularından biri de bu.
– Bize Parti’nin programından söz edebilir misiniz? Bu seçimlerde seçmene neler vaat ediyor?
– Quebec Solidaire’in kamuoyuna sunmuş olduğu program her şeyi kapsıyor. Diğer partiler geçmişte her seçim kampanyasında bir konuyu seçip onun üzerinde çalışıyordu. Örneğin Kebek’in bağımsızlığı konusunu işliyorlardı. Sağlık, eğitim ya da iş, istihdam konuları erteleniyordu. Konular değişen parti başkanlarının almış önceliklere göre belirleniyordu. Örneğin Lucien Bouchard sıfır bütçe açığı yasasını getirdi. Bu ne demek? Bu şu demek: Beş yıl içinde bütçenin eşitlenmesi gerekiyor. Beş yıllık bir süre aslında çok kısa bir süre. Örneğin okul, hastane yapmak gerek, sağlık hizmetlerinde bazı harcamalar yapmak gerekir ki, bunları yapmak için beş yıl çok kısa bir süre. Örneğin öğrencilere verilecek sosyal yardım ve hizmetler, bugün değil, gelecekte etkilerini göreceğiz ve bu kişiler topluma faydalı olacak. Quebec Solidaire’in programının kapsamlı olmasını çok seviyorum. Genel olarak solda duran bir program. Bu program parti kurulduğundan beri kamuoyuna açıklanmış olan bir şey. Eski partiler sola eğilimli bazı önerilerde bulunuyordu ama bunları dile getirmiyordu. Quebec Solidaire başından beri solda olduğunu topluma açıklamıştı. Bu program çerçevesinde, örneğin kamu yönetimi için 5000 kişi işe almayı düşünüyoruz. Bu değişik alanlarda olabilecek. Sağlık alanında örneğin, evet daha çok sağlık çalışanına gereksinim var ama, sadece o değil, bunun yanında sağlık çalışanlarının durumlarının da düzeltilmesi gerekiyor. Örneğin hemşirelerin normal çalışma saatlerinin dışında fazla mesai yapma zorunlulukları var. Bir bölümde bir eksiklik olduğunda, özellikle salgın döneminde çok fazla oldu bu durumlar, hastalanıp işe gidemeyen sağlık çalışanları oldu; bu çalışanların yerine diğer çalışanlar fazla çalışmak durumunda kaldı. Bu fazla mesaiye kalmak istemeyen çalışanların bazı sosyal haklarının yitirmelerine neden olabiliyor. Örneğin 15 yıllık emeklerinden yıl düşme cezası alabiliyorlar. Şimdiye kadar iktidarda olan hükümetler bu yapılmazsa sistemin tıkanacağını savunuyorlar. Halbuki örneğin İngilizce hizmet veren hastanelerde böyle bir durum söz konusu değil. Onlar kendi çalışma saatlerini düzenleyebiliyorlar, aileleriyle daha fazla zaman geçirebiliyorlar, daha uygun çalışma saatlerine sahip olabiliyorlar.
Örneğin bu önümüzdeki eğitim-öğretim döneminde öğretmen eksikliği ortaya çıkacak. Bunun da nedeni öğretmenlerin çoğu emekli oluyor ve yerine yeni öğretmen bulunamıyor. Çünkü Kebek’te doğum oranı düşüyor. Bunu iyileştirmek için göçmenlik yasasında düzenleme yapmak gerekiyor. Ancak bugünkü iktidar göçmen alımını azaltmaya çalışıyor ve Başbakan François Legault ‘Ben Kebek’i azınlıklar için yönetmiyorum, çoğunluk için yönetiyorum’ diyebiliyor. Sadece bu da değil; öğretmenlik mesleğine gereken önem de verilmiyor. Çalışma koşulları çok düzensiz, stres içinde çalışıyorlar, fazla öğrenciye eğitim vermek durumunda kalıyorlar, ellerinde eğitim için gerekli araç-gereçler yeterli değil. Öte yandan okulların eskiliği nedeniyle küresel salgın döneminde sınıfların havalandırmasının ne kadar yetersiz olduğunu gördük. Öğrencilerin hastalığa yakalanma nedenlerinden biri de buydu. Bu nedenle öğretmenler sistemde kalmayı tercih etmiyorlar. Üç yıl, beş yıl öğretmenlikte kalanların sayısı çok az. Quebec Solidaire için bu öğretmen ve okul sorunu en önemli ana konulardan biri. Sherbrooke milletvekilimiz Christine Labrie bu konuyu Mecliste gündeme getirenlerden biri. Öğretmenlerin her yıl ücretlerinin belirlenmesi gerekiyor çünkü hükümet garanti vermiyor onlara.
– Peki göçmen alımıyla bu sorun çözülebilecek mi? Göçmen alımlarından gelecek öğretmen adayları ülkelerinde almış oldukları eğitimle Kebek sistemine kısa zamanda uyum sağlayabilecekler mi?
– Bunu değişik alanlara göre incelemek gerek. Örneğin Fas’tan gelen hemşirelerin aldıkları dersler bizim burada, Kebek’te verilen derslere çok yakın. Quebec Solidaire olarak, bunun incelenip bu tür sorunlara çözüm bulunabileceğine inanıyoruz. Bunlara benzer çok konular var. Gelen göçmenler ülkelerinde almış oldukları eğitim çerçevesinde burada çalışamıyorlar çünkü almış oldukları eğitime denklik verilmiyor. Bu tür göçmenlere ‘almış olduğunuz eğitime göre burada çalışabilmeniz için şu birkaç dersi alıp o eksiği tamamlayabilirsiniz’ denmiyor. Halbuki böyle bir kaynak var ama bundan yararlanılmıyor.
-Başka bir konudan söz etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi Kebek’in sürekli bir dil konusu var. Bu dil yasasına partiniz nasıl bakıyor, siz nasıl bakıyorsunuz?
– Partinin yedi ana ilkesi var. Bunlardan biri Kebek’te yaşayan herkesin kendi ana dilini konuşabilmesi ve herkesin kendi kültürünü devam ettirebilmesi. Programımızda herkes için Fransızca bilmenin önemi tekrar tekrar yazılmıştır. Kebek’te herkesin kullandığı dil Fransızca olması lazım. Örneğin genelde bir Amerikan firmasının burada bulunan bir kolu bir toplantı yaptığında, normalde herkes Fransızca konuşurken sadece Amerika’dan gelen o bir kişi için çeviri yapmak zorunda kalınıyor. O toplantıda bulunanların İngilizcesi o kadar yeterli olmuyor. O yönetici de sadece İngilizce konuşunca kimse bir şey anlamamış oluyor. Şunu da belirtmekte yarar var; buraya gelen göçmenlerin dili öğrenmek için yeterli yardım alamadıkları da bir gerçek. Ailemden örnek vereyim: Babam ağır işitiyor, annem ise Türkiye’de okula bile gitmemiş. Burada dil öğrenmeye birlikte başlamışlar. Babam ağır işittiği için, sınıfta anlatılanları duyup anlamadığı için, annem de okur-yazar olmadan doğrudan doğruya dil öğrenmeye çalıştığı için ikisi de dili öğrenemediler. Tamam, bu 25 yıl önceydi ancak, bugün de buraya yeni gelen bir göçmenin 6 ay gibi kısa bir sürede Fransızca öğrenmesi imkânsız. Bu yasa tasarısı Mecliste tartışılırken Quebec Solidaire Milletvekili Ruba Ghazal birçok kez önerge verdi. Önce Fransızca öğrenme süresi 3 yıl olsun diye verdiği önerge kabul edilmedi. 2 yıl olsun diye önerge verdi, o da kabul edilmedi. Anlaşıldı ki Bakan 6 aylık gibi bir süre için takıntılıydı. Bu nedenle Ruba Ghazal basın-yayında çok eleştiri getirdi bu konuya ilişkin.
– Bu ne anlama geliyor; yeni gelen göçmen eğer altı ayda Fransızca öğrenemezse sonrasında kendi dilinde ya da bildiği bir dilde herhangi bir hizmet alamayacak mı?
– Yasaya göre teorik olarak hayır, alamayacak. Bu arada başka yanlış bir şey var. Hükümet kâğıt üzerinde böyle olacak ama, gerçek yaşamda bu olabilir mi, diye insanları yatıştırmaya çalışıyor. Örneğin yeni gelen göçmen bu yasaya göre doktora gittiğinde 6 ay sonra onunla Fransızca iletişim kurmak zorunda. Ancak doktorlar böyle bir şeyin olanaksız olduğunu belirtiyorlar. Bu tepkilere karşı iktidar işte ‘bakalım bu olur mu’, ‘doğal adalet’ gibi kavramları öne sürdü vb… Dolayısıyla iktidar bu konuda ne yaptığını bilmiyor. Bu yasa Fransızcayı da korumuyor, insanları da korumuyor. Bu yasanın gerçek amacı neydi, onu da kimse tam olarak anlamadı. Çünkü böyle yapmakla Fransızcayı korumuyorsun, insanların Fransızca öğrenmesine olanak sağlamıyorsun. Sadece polislik yapıyorsun.
– Peki bu yasanın bir yaptırım gücü var mı? Buna uyulmazsa herhangi bir ceza gelebilecek mi?
– Var elbette. Bunun sorumluluğu ‘Office de la langue française / Fransız Dili Kurumu’na verildi. Ve bu kurum polisten daha fazla yaptırım gücüne sahip. Bu da çok kişiyi telaşlandırdı. Bunu nasıl yaptılar? İnsan Hakları Bildirgesi (bir tür anayasa)’ni istisna olarak gördüler. Quebec Solidaire için Fransızcanın korunması elbette önemli. Ancak bunun için insanlara karşı polislik yapmak yerine onlara imkân vermek lazım. Onların dil öğrenmelerini kolaylaştırmak, onları anlamak gerekiyor. Önemli olan budur. İkinci bir şey bu konuda; yurtdışından çalışacak insan getiren firmalar bunu yüklenmeleri, bunun sorumluluğunu almaları gerek. Eğer bunun parasal bir karşılığı varsa, bunu o insanları getiren firmaların karşılaması gerekir.
– Burada başka bir soru akla geliyor. Acaba iktidar bu yolla bütçe kısıtlamasına mı gitmek istiyor? Yeni gelen göçmene devletin dil öğrenmek için vermiş olduğu katkıyı yavaş yavaş kısıtlayarak bazı harcamalardan mı kurtulmak istiyor?
– Aslında, biraz felsefe yapmış olacağım ama; bence her iktidara gelen, kamuoyuna bir korku salmak istiyor. Bunu gerçekte ben söylemiyorum açıkçası. CAQ (iktidardaki Kebek Gelecek Koalisyonu) kendi kurultayında söyledi. Kimlik ve ulusalcılık yönünden Kebek kamuoyunu korkutarak iktidarını sürdürmek istiyor. ‘Ben sizi bu tür olumsuzluklardan koruyacağım’ diyor. Böylece korku iklimi yaratıyor. Seçim kampanyalarında hep ‘biz ekonomistiz, biz ekonomistiz’ deyip duruyorlar. Ben ekonomi okudum. Benim gördüğüm olay şu: Eğer şimdi toplum sayımızı artırmazsak yakın gelecekte demografik bir sorunla karşı karşıya kalacağız. Toplum bir yandan yaşlanıyor ve kendini üretecek bir yöntem bulunmazsa sağlıkta, eğitimde sorunlar yaşayacağız. Çalışan kişi azalacağı için ekonomiyi yürütecek insan gücü ve dolayısıyla vergi de azalacak. Bu çok çok önemli bir sorun. Benden alınacak vergi yaşlı topluma yetmeyecek.
– Bu durum yeni gelen göçmenlerin diğer illere kaçmalarına neden olabilir mi?
– Umarım hayır. Ben Kebek’i çok özel görüyorum. Kebek’e gelip yerleşen insanlar belirli bir sebep için geliyorlar. Kebek toplumu CAQ’ın olumsuz siyasetine karşın yeni gelen insanlara içtenlikle kucak açıyorlar. Örneğin Montreal gibi bir yerde yaşamak oldukça güzel ve güvenli. Çünkü hayat var, kültür var, metro var… Montreal aslında çok Avrupai bir yer Kuzey Amerika’da. Umarım tüm bu olumlu etkenler diğer olumsuzlukları karşılar. Elbette gitmek isteyenler olabilir ama, tersi de olabiliyor.
– Konuyu değiştirelim biraz. Sizce bugünkü hükümet şu Kovid salgınını nasıl yönetti?
– Başta nasıl bir durum karşısında olduğumuz bilinmediği için tüm muhalefet hükümetin arkasında durdu. Ancak çok eksiklik oldu ve bir noktadan sonra o birliktelik kırıldı. Bu eksikliklerden biri örneğin, virüsün nasıl bulaştığı tam olarak anlatılamadı. Bugün bile insanların kafası karışık. Yoldan geçen birilerine sorsanız tükürükle geçtiğini söyleyecektir. Aslında Kovid’in yayılmasını bir dumanın yayılması gibi görmek gerek. Bu ne demek? Havalandırma sistemlerinin çok iyi olması gerekiyor demek. Okullarda bunu yapmadılar. Parti Eş Başkanımız Gabriel Nadeau-Dubois Meclis’e karbon ölçücü getirdi. Havada ne kadar karbon olduğunu ölçtü. Ve ortaya çıkan oran okullardaki oranın dörtte biriydi. Okullardaki oran o kadar yüksekti ki, alarm düzeyinin çok çok üstündeydi. Çocukları uzun süre sınıflarda maskeyle oturmaya zorladılar. Biliyorsunuz, çocuk bu, maskesini de çenesinin altında tutuyor zaten. Çözümü de -30 derecede camları açmakta buldular. Bu dönemi hep yönetmelikle geçiştirmeye çalıştılar. Bakanlar yayınlamış oldukları yönetmelikleri sık sık yenileyerek devam ettirdiler. Hiçbir yerde yapılmadığı halde burada yapıldı. Başta diğer eyaletlerde bu tür uygulamalara gidildi ancak çabuk vaz geçildi. Ama Kebek’te bu gücü elde tutan iktidar bu uygulamalara devam etti. Eğer böyle bir sorun varsa meclise yasa önergesi olarak getirirsin, milletvekilleri buna olumlu oy verir ya da vermez. Bunu yapmadılar tabii. Yaptıkları şey mantıklı değildi. İktidarın kendini beğenme sorunu var ve bu salgın döneminde daha da açığa çıktı. Biz her şeyi herkesten iyi yaparız havasıyla yönettiler.
– Kamuoyunda bir kaygı var. Sağlık sisteminde bilinçli olarak sorun yaratılıyor, bütçeleri kısıtlanıyor, ileriye yönelik herhangi bir iyileştirme yapmayı düşünmüyor iktidar, çünkü sağlık sistemini özelleştirmeye çalışıyor. Bu konuya ilgili partinin ve/ya da sizin görüşünüz nedir?
– Çok önemli bir soruna parmak bastınız. Sağlık Bakanı’nın yasa önergesinde aynı bu söylediğiniz yönde devam etme niyeti vardı. Bildiğiniz gibi Kebek’te CLSC (Yerel Toplum Sağlık Merkezleri) sistemi çok öndeydi ve topluma önemli ölçüde sağlık hizmetinde bulunuyordu. Bu merkezlerin bütçeleri kısıtlanmaya başladı. Bunun yerine Aile Doktorları Grubu (GMF) sistemini getirmeye başladılar. Bu ne demek? Diyelim ki ben tıp fakültesini bitirdim ve doktor oldum. Birkaç doktor arkadaşla birleşip bir şirket kuruyoruz. Böylece özel bir şirket olarak tutup faturamızı devlete gönderiyoruz. Bu bir biçimde devlet tarafından finanse edilen özel şirket oluyor. Bu yöntemi tüm Kebek’te yürürlüğe soktular. Bu yöntem ise verimliliği düşürüyor, çünkü doktorlar daha fazla hasta görüp daha fazla fatura kesip bu faturaları devlete gönderiyorlar. Hastalara daha az zaman ayırmış oluyorlar.
– Devletin laik olmasını düzenleyen 21 no’lu yasaya neden karşısınız?
– Quebec Solidaire’de devletin laik olması çok önemli bir şey.
– Programınızda bu var ancak uygulamada farklı davranıyorsunuz.
– Çünkü laikliğin şahsın üzerinde olmasını yanlış görüyoruz. Bu ne demek? Kebek’teki durumda başörtülü kadınlar etkileniyorlar. Kebek’te bu kadınlar azınlık durumunda bulunuyor ve sosyal olarak herkesle eşit olmuyor. Bu, bir sürü sebepten olabilir. Ama burada sistemli bir ırkçılık var mesela.
– Bunu bir ırkçılık olarak mı görüyorsunuz?
– Irkçılığı ağırlaştırıyor. Kebek ortamında toplum beyaz bir toplum. Azınlıklar ise göçmenler. Bazıları başörtülü kadınlar oluyor. Bu kadınlar ayakta kalmak için diğerlerinden daha fazla çalışmak durumunda kalıyorlar. Çünkü göçmensin, kadınsın. Her şey için daha fazla çalışman lazım. Bu kişilerin öğretmenlik okumak istediği görülüyor. Ama bu yasayla ‘ben artık öğretmen olamayacağım’ diyerek okulu bırakanlar oldu. Şimdi başörtülü kadınlardan bahsediyorum ama, bu aynı zamanda kipa (Yahudi erkeklerin takmış olduğu takke) takanlarda da var. Bu insanlar meslekleriyle başörtüsünü seçmek gibi bir ikilem içinde kalıyorlar. Quebec Solidaire’deki çizgi şu ki, o kadının başını örtüp örtmemesi öğretmenliğinde profesyonel olup olmamasını belirlemez. Burada benim çevremde edindiklerimden söz edeceğim. İslam’da dinin katı kurallarını belirleyip devam ettirenler erkeklerdir, kadınlar değil. Bu yasa kadınların başörtüsünü hedef olarak seçiyor. Ama bilemezsiniz ki, başımı örtsem ya da örtmesem, çocuklara öğretirken profesyonel olmayabilirim. Bunun maksadı ne? Benim dini görüşümü şey yapıp yapmamak. Ama baş örtülü olmayan Hıristiyan dininden insanlar da dininden bahsedebilir. Demek istediğim, bu profesyonelliği garantileyen bir şey değil. Başka bir biçimde, matematik öğretmeninin başörtülü olup olmaması öğretimin kalitesini belirlemez. Bu yasanın tek yaptığı şey ayrımcılığı pekiştirmek; zaten azınlık durumunda olanları böylece oraya daha fazla kapatmak oluyor.
Bize göre devletin laikliği kamu yönetiminde olması lazım. Toplumda dini etkilerin ne durumda olduğunu görmek lazım. Örneğin öğretmenin başı açık olabilir ama, okulun adın Saint (Aziz) Gabriel, Sainte (Azize) Catherine olabiliyor ve bu yine aynı şey oluyor. Çünkü Hıristiyanlık her yerde olmuş oluyor. Bu yasa sadece azınlıklara yönelik bir şey oluyor ve bunun kabul edilmesi, biraz önce de dediğim gibi bir korkuyu körükleyerek toplumu yönetme niyetinden doğuyor.
Hilal Pilavcı’nın sözleri böyleydi. Toplum olmanın gereği yaşamış olduğumuz ülke ve yöreye yurttaşlık hak ve ödev gereği yükümlülüklerimizi yerine getirmek. Sandığa gidin, oyunuzu verin lütfen! Toplum olmanın gereğini yerine getiriniz.
Kebek’te, öncesinde mektupla ya da ivedi sandık kurullarında oy verilebileceği gibi, ki öncesinde seçmen kartları adresinize gelecek ve orada nerede, nasıl oy vereceğiniz İngilizce ve Fransızca olarak ayrıntılı belirlenmiş olacak. Son seçim günü ise 3 Ekim 2022, Pazartesi günü.
Ömer F. Özen / Gözleyi, gözleyi… / Bizim Anadolu / 21 Ağustos 2022