Halk Demokrasi Dersi Verdi
Kazanan Yine Sevgi Dili. 31 Mart’ta kazanmış olduğu İstanbul Büyükkent Belediye Başkanlığı elinden alınan Ekrem İmamoğlu, 23 Haziran’da yinelenen seçimlerle yeniden kazandı.
Çeşitli suçlamalara uğrayan, ancak sevgi ve tüm toplumu kucaklayıcı dilinden vazgeçmeyen Ekrem İmamoğlu, 23 Haziran’da 13 binlik oy farkını 800 bine çıkararak yeniden İstanbul Büyükkent Belediye Başkanı seçildi.
Yenilenen İstanbul Büyükkent Belediye Başkanlığı seçimleriyle de AKP 2002’den bu yana en ağır biçimde yenilgiye uğradı.
İstanbul seçmeni, 31 Mart’ta seçimini 13 bin 729 farkla kazanan Millet İttifakı’nın CHP’li adayı Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasının baskıyla YSK’ce elinden alınmasına ve seçimi yenileme kararıyla iptal edilmesine tepkisini, Cumhur İttifakı’nın AKP’li adayı Binali Yıldırım ile arasındaki oy farkını, herhangi itiraz ve tartışmaya yer vermeyecek biçimde yüzde 9’a çıkararak gösterdi.
Oylarındaki artış, İmamoğlu’na sadece muhalefetten değil, AKP ve MHP’den de önemli oranda oy kaydığını ortaya koydu.
Son İstanbul seçimi için, yıllardır “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır. İstanbul’u kaybeden, Türkiye’yi de kaybeder” diyen AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidar partisi AKP açısından önemli bir kırılma noktası olabilir yorumları yapılıyor.
Ekrem İmamoğlu’nun resmi olmayan sonuçlara göre 800 binden fazla oy farkla kazandığı İstanbul Büyükkent Belediye Başkanlığı seçimiyle ortaya çıkan sonuçlar ve bundan sonraki sürece ilişkin yapılan değerlendirmeler şöyle özetlenebilir:
Katılım oranı arttı
23 Haziran seçimi için hem AKP-MHP, hem de CHP-İYİ Parti ittifakı, seçime katılımı artırmak için hemşehri dernekleri üzerinden yoğun kampanya yaptı. Dahası Şeker Bayramı’nda Binali Yıldırım Diyarbakır, Ekrem İmamoğlu ise Karadeniz turuna çıktı. Ancak seçimlere katılım beklendiği gibi çok yüksek olmadı ve geçen seçime göre sadece 0,54 oranında arttı.
31 Mart’ta İstanbul’da seçime katılım oranı yüzde 83,88 iken, ilk verilere göre 23 Haziran’da katılım oranı yüzde 84,42’ye çıktı. Bunda, AKP’nin yasadışı yollarla elde ettiği verilere dayanarak itirazı üzerine YSK’nin kısıtlı olduğunu tespit ettiği seçmen sayısındaki artış da etken oldu. 31 Mart’ta 23 bin 165 kısıtlı seçmen oy kullanamazken, bu sayı 23 Haziran’da 44 bin 852 artışla 68 bin 165’e yükseldi.
İmamoğlu, tüm ilçelerde oyunu arttırdı
23 Haziran seçimlerine göre Ekrem İmamoğlu, İstanbul’un 39 ilçesinin tamamında oylarını en az yüzde 3, en fazla yüzde 10 oranında artırdı. İmamoğlu’nun en az oy artışı yaptığı ilçeler, Sultangazi ve Sultanbeyli’de yüzde 3 civarında olurken, CHP yönetimindeki Adalar’da oy oranı artışı yüzde 10’un üzerine çıktı.
CHP ilk kez İstanbul’un en tutucu ilçeleri arasındaki Fatih de içinde olmak üzere, 31 Mart’ta AKP’nin önde olduğu 12 ilçede seçimi ilk sırada tamamladı. İmamoğlu, tutucu seçmenin yoğun olduğu ve 31 Mart’ta Binali Yıldırım’ın önde olduğu Bahçelievler, Bayrampaşa, Beykoz, Beyoğlu, Çekmeköy, Eyüpsultan, Fatih, Sancaktepe, Şile, Tuzla, Üsküdar ve Zeytinburnu’nda yarışı önde tamamladı.
İmamoğlu, AKP seçmeninden de oy aldı
Binali Yıldırım’ın oyları ise 31 Mart’a göre 48,63’ten, yüzde 45,09’a geriledi. Bu durum, Yıldırım’ın bir kısım oyunun da İmamoğlu’na kaydığını ortaya koydu.
31 Mart’ta MHP seçmeninin bir bölümünün Ekrem İmamoğlu’na oy verdiği biliniyor. 23 Haziran’daki seçimin sonuçları ise daha önce Yıldırım’a oy veren AKP ve MHP seçmeninin en az yüzde 3,5’inin İmamoğlu’na oy verdiğini ortaya koydu.
Geçen seçimde yüzde 1,5 oyu olan Saadet Partisi’nin yüzde 1’lik bir oyunun da İmamoğlu’na kaydığı anlaşılıyor.
Öte yandan 31 Mart’ta 30 bin dolayında oy alan ve 23 Haziran’da adayını çeken DSP’nin oylarının da İmamoğlu’na gittiği görülüyor.
Muhalefet sandıkta kazanacağını tahmin etti
Seçimin önemli sonuçlarından birisinin de, “sandıkta değişimin olabildiğine” inanılması oldu. 17 yıldır iktidarda olan AKP’nin her seçim başarısı sonrasında, “Oylar çalındı, mühürsüz oylar geçersiz sayıldı, hile yapılıyor” savları dile getiriliyordu. Son olarak İstanbul seçiminin iptal edilmesiyle, muhalefette, “Artık sandıkla iktidar değişimi dönemi bitti” görüşü egemendi.
Seçim iptali kararının hemen ardından özellikle CHP’de, “AKP yitireceği bir seçimi yeniletmez, seçimi almak için her şeyi yaparlar” karamsarlığı vardı.
23 Haziran seçimi Türkiye seçmeninin, iktidar ne kadar güçlü olursa olsun, ikna olmadığı seçim iptaline onay vermediğini gösterdi. Seçmen İmamoğlu’nu “mağdur” olarak görüp, tartışmasız bir sonuçla belediye başkanlığına taşıdı.
Erdoğan ‘risk alarak yitirdi’
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin iktidara geldiği 2002 seçimlerinden bu yana hep siyasette “risk alarak kazanan” siyasetçi olarak bilindi.
Geçmişte Kürt Sorunu’nun çözümüne yönelik “çözüm süreci”, sonrasında başkanlık sistemine geçişle ilgili Anayasa değişikliği ve son olarak 24 Haziran 2018’deki genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine risk alarak giren AKP Genel Başkanı Erdoğan, bu seçimlerde kendisi yarıştığı için hepsinde de kazandı. Ancak 31 Mart yerel seçimlerinde ilk başta İstanbul sonuçlarını kabullenmiş görünen Erdoğan, bir çok yorumcuya göre özellikle damadı Berat Albayrak’ın başını çektiği ‘Pelikan’ ekibin de ısrarıyla İstanbul seçiminin yenilenmesi için YSK’ye baskı yoluna gidilmesine ikna oldu.
Ancak Erdoğan gerek kampanya sürecindeki kafa karışıklığı, gerekse seçmenin seçim iptaline ikna olmaması nedeniyle istediği sonuca ulaşamadı.
AKP iptalin gerekçeleri konusunda ikna edemedi
İmamoğlu’nun seçimi açık ara kazanmasındaki en önemli etken olarak, seçmenin “mağdurun yanında yer alması” olarak gösteriliyor. İktidara bir anlamda “mağduriyetlerle” gelen AKP’nin, 31 Mart yerel seçimlerinde, seçim iptalini sağlayarak İmamoğlu’nu mağdur konumuna düşürdüğü algısının etkili olduğuna dikkat çekiliyor.
Seçimden çıkan sonuç, “Oylar çalındı” gerekçesini gösteren AKP’nin bu söylemine seçmenin ikna olmadığını da ortaya koyuyor. Zira seçimin iptaline temel gerekçe olarak kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkan ve üyeleri gösterilmişti. Seçmenin, bu kurullardaki görevlendirmelerden CHP adayını sorumlu tutmadığı, “oylar çalındı” söyleminden etkilenmediği görülüyor.
Ayrıca seçmen tek zarf içindeki üç oyun sayılmasını, ancak bir tek İstanbul Büyükkent Belediye Başkanlığı için olan oyun sayılmamasını da inandırıcı bulmadı.
Öcalan mektubu ters tepti
AKP’nin seçimi yitirmesindeki en önemli nedenlerden birisi olarak da seçim stratejisindeki kafa karışıklığı gösteriliyor.
31 Mart seçimlerini “ülkenin beka sorunu” üzerine kuran ve İmamoğlu ile ona destek verenleri “PKK ile işbirliği içinde olmakla” suçlayan Erdoğan ve ittifak ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, 20 Haziran’da Anadolu Ajansı aracılığıyla dağıtılan “Öcalan’ın HDP seçmenine tarafsızlık çağrısı yaptığına” ilişkin iletisine destek vermesinin, AKP ve MHP tabanlarının tepkisine yol açtığı ifade ediliyor.
AKP ve MHP tabanından İmamoğlu’na yönelik en az yüzde 3,5’lik oy kaymasının en önemli nedenlerinden birisinin de Erdoğan ve Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mektubu üzerinden, Kürt seçmeni etkileme girişimi gösteriliyor.
Demirtaş, HDP seçmenini ikna etti
23 Haziran seçimlerinde en çok merak edilen konulardan birisi de seçimde Öcalan’ın, iktidar partilerince “tarafsızlık çağrısı” olarak yorumlanan iletisi karşısında Kürt seçmenin tavır değiştirip değiştirmeyeceğiydi. Ancak seçim sonuçları Kürt seçmenin yoğun yaşadığı yerlerden İmamoğlu’na oy desteğinin arttığını ortaya koydu.
Bunun nedeni olarak HDP’nin seçimlerde tavır değiştirmeyeceğini net olarak ortaya koymasının yanı sıra, genç Kürt seçmenin, Öcalan’ı önemli bir figür olarak konumlandırmasına karşın, eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ı tanıyor ve onun siyaset yapma anlayışını daha yakından bilmesine bağlanıyor.
Demirtaş’ın özellikle genç seçmen üzerinde etkili olduğu biliniyor. Ayrıca Kürt seçmenin Erdoğan ve Bahçeli’nin Öcalan iletisi üzerinden oy alma hesabına da tepkisini ortaya koyduğuna işaret ediliyor.
Şimdi ne olacak?
Erdoğan değişim için düğmeye basabilir
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 31 Mart yerel seçimlerinde parti olarak ilk sırada olunmasına karşın, İstanbul da içinde olmak üzere birçok büyük kentin yitirilmesi nedeniyle hem kabinede, hem de parti yönetiminde değişiklik yapması bekleniyordu. Erdoğan da 31 Mart gecesi, seçmenin iletisini aldıklarını belirtip “değişim” iletisi vermiş ancak İstanbul seçiminin yenilenmesi kararı dolayısıyla seçim sonrasına ertelenmişti.
Erdoğan’ın, siyasetçi kökenli olmamaları nedeniyle parti grubu tarafından da eleştirilen Bakanlar Kurulu’ndan başlamak üzere parti yönetiminde de önemli değişikliklere gitmesi bekleniyor. Parti yönetiminde değişim için bir genel başkan seçimsiz olağanüstü kongreye gidilmesi de bir olasılık olarak değerlendiriliyor.
Yeni siyasi oluşumlar hız kazanabilir
23 Haziran seçimlerinde AKP’nin ağır bir yenilgi almasının, partide bir iç tartışma ve özeleştiri sürecini başlatması bekleniyor. Parti içinden bir muhalif hareketin doğmasına fazla şans tanınmasa da, Erdoğan’ın “eski yol arkadaşlarının” başlattığı “yeni parti kurma” girişimlerini hızlandırmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Bu kapsamda bir süredir Anadolu’yu gezen Ahmet Davutoğlu ile Abdullah Gül’ün destek verdiği Ali Babacan’ın, bir sonraki genel seçimlere girecek biçimde yeni parti kurma girişimlerini hızlandırmaları bekleniyor.
Erken seçim olur mu?
Cumhur İttifakı’nın İstanbul seçimini açık farkla yitirmesi nedeniyle bir “erken genel seçimin” gündeme gelip gelmeyeceği de sorulan sorular arasında.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçimden sonraki ilk açıklamasında “yeni bir erken seçim bahsi açmayı” ülke açısından en büyük kötülük olarak nitelendirerek, “Acaba Bahçeli erken seçim çağrısı yapar mı” yorumlarına erkenden yanıt vermiş oldu.
AKP’de de Türkiye’nin seçim yorgunu olduğu ve artık seçim gündeminden uzaklaşması gerektiği görüşü egemen.
Seçimden başarıyla çıkan CHP ve ittifak ortağı İYİ Parti’de de şu anda bir erken seçim isteği yok.
CHP, başta 3 büyük kent olmak üzere, partili belediye başkanlarının başarısını, bir anlamda genel seçimlerin “provası” olarak görüyor. O nedenle de CHP’li belediyelerin edimlerini ortaya koymaları için zamana gereksinimleri olduğundan, “hemen bir erken seçimi” seslendirmiyor. Kulislerde, 2023’teki genel ve cumhurbaşkanlığı seçiminin kaderini, ilerleyen süreçteki siyasi konjonktürün belirleyeceğine dikkat çekiliyor.
Bizim Anadolu / 24 Haziran 2019