Gurbette Yaşlılık ve Ölüm
Rahmetli babamla baş başa oturup saatlerce çeşitli konulardan konuşurduk.
İlerlemiş yaşında, Alzheimer o herkesi hayran bırakan beynini esir alıncaya kadar sohbetlerimiz hep çok güzel ve doyurucu idi. Her seferinde bir şeyler öğrenirdim. Kimseyi eleştirmez, övmez, aşağılamaz ve küçümsemezdi. Herkesi olduğu gibi kabul eden bir tavrı vardı rahmetlinin. Adeta konuşulmaya değmez bulurdu insanları. Ama ailemiz ve çocuklarımızla ilgili olarak hep konuşur, düşünür ve düşündürürdü.
Yine böyle renkli sohbetlerin birinde birden gözlerimin içine bakarak sordu:
“Bazen aklıma takılıyor sen de benim gibi seksen yaşını geçince acaba nerede olacaksın Kanada’da mı yoksa Türkiye’de mi?”
O zaman henüz Kanadalı eşimle tanışmamıştım düşünmeden yanıtladım:
“Yaşlandığımda Türkiye’de olacağım.”
“Neden?” diye sordu.
“Çünkü sizler, dostlarım hepiniz, herkes burada.”
Gülümsedi “Yanılıyorsun, sen benim yaşıma geldiğinde ben anneni de alıp çoktan gitmiş olacağım. Hatta senden dokuz yaş büyük ağabeyin de olmayacaktır muhtemelen.”
“Olsun” dedim “sizler olmasanız da arkadaşlarım burada olacaklar.”
“Birbirinizin isimlerini hatırlayabilirseniz haftada birkaç saat güzel zaman geçirirsiniz artık” dedi gülerek.
***
Gerçekten de eğer çok genç yaşlarda göç etmediyse, gurbetçinin bir de yaşlılık ve ölümle ilgili sorunu oluyor.
Nerede ölsem?
Doğduğun topraklara dönmek, anılarının, eski dostlarının olduğu yerlerde dolaşmak ve hayata orada mendil sallamak ilk bakışta daha anlamlı geliyor.
İşte o noktada daha başka ve güçlü bir etken ortaya çıkıyor; çocukların.
Eski dostların, içinden çıktığın ailen dünyadan ayrılmış veya ayrılmak üzere iken çocukların ve torunların tam tersine yeni ülkende yaşamakta ve üstelik sen yaşlandıkça onlara duyduğun özlem ve gereksinim artmaktadır. Dahası çocukların ve torunlarının geriye dönme olasılığı da yoktur.
Kalbinin bir yanı ülkene geri gidip orada kalmak orada ölmek ister diğer yanı ise çocuklarının yanında olmak, torunlarınla oynamak ister.
Avrupa’da yaşayan gurbetçilerin işi bize göre biraz daha kolaydır.
Sonuçta Türkiye’ye geri dönsen de onlar birkaç saatlik mesafede yaşamaktadır ve “Yetişin” dediğinde aynı gün olmazsa ertesi sabaha gelebilirler.
Olmadı sen uçağa atlayıp hafta sonu için bile gidip onlarla birlikte olabilirsin.
Ama Kanada gibi, Avustralya gibi uzak ülkelere göçen bizlerin bu şansı da yoktur.
Evinde Türkçe konuşanların yaşlandıklarında o ülkelerin dili ile bazı sorunlar yaşamaya başladıkları, bazı kelimeleri unutmaya, duyduklarını daha az anlamaya başladıkları da bilinen acı bir gerçektir.
Gurbette yaşamak kadar ölmenin de kendine özgü zorlukları vardır.
Nerede öleceğine karar vermek bazen nereye göçeceğine karar vermek kadar zor bir meseledir.
Tüm Yazıları»
Yalçın Diker / Diyaspora Türk / Bizim Anadolu / Temmuz 2016
Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…