Press "Enter" to skip to content

Geçmişin İzi

Geçmişin İzi

Yerine koyacak bir şeyimiz, yok.
Bazen doldurulamayacak bir andır.

 

 

 

 

 

 

 

 

Yerine koyacak bir şeyimiz, yok.
Bazen doldurulamayacak bir andır.
Derken bir şarkı çalar.
“Aman ormancı canım ormancı… ” sesi kulaklarında nice anılar canlandırır, eve konuk olan misafirler, babanın terlik sesi, fırında pişen levrek, sofraya konan ekmeğin anne sıcaklığı.

İçin acıyla burulur…
Çünkü yerine koyacak bir şeyim yok…

*
Hatırlarsın Radyoda,
Sabah on oldu mu arkası yarın başlayacak.
Ve bilirsin, o yirmi dakikalık bölümlerde anlatılan hikâyelerin nasıl seslendirildiğini…
Kapı gıcırtısı, gazete hışırtısı, karda yürüme sesi, yağmur fırtınası, cama dokunan kuş…

Kıyamam babamın verdiği otuz yıllık radyoyu bir mp3 ile değiştirmeye.
Çünkü yerine koyacak bir şeyim yok.

*
Çıktığın okul yokuşundan çantanın üzerinde kayarak inerken kapaklanacağını bilsen de, gene o anı büyük bir keyifle yaşarsın.
Bilirsin, düşsen de, yolun sonunda elinden tutup kaldıracak bir arkadaşın mutlaka orada olacaktır…
Hasretle kucaklar gibi, seni alır kurtarır sanki derin, dip kuyulardan çıkartır gibi…
Yıllar geçse de, dokunmasan da, görmesen de bilirsin, o da unutmaz, sağ yakasında taşır seni, “iyi ki var” tekrarıyla…
Çünkü yerine koyacak kimsem yok…

*
O çocukken üzerinde az gezinmediğimiz, gölgesinde az evcilik oynamadığımız, Toplamak için çıkıp da kovadan çok ağzımıza doldurduğumuz canım dut ağacını bir gün gelip kestiler de…
Bilemedik nerede ağlayacağımızı, bulamadık bir yer o evcilik oyununda kullandığımız bebeklere nerede beşik yapacağımızı…
Hangi ağaç gölgesinde oturup sessiz film oynayacağımızı…

Çünkü yerine koyacak başka hiç bir Dut Ağacımız yok.

 

 

içTen

 

Tüm Yazıları»

 

Bizim Anadolu / 08 Ocak 2019

 

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...