Ergenekon kumpas davası da çöktü
Dün Yargıtay’daki oturumda yargı kurulu davayı esas ve usül yönünden bozdu.
Bir ABD tasarısı olan ve Fetocu çete ile AKP’nin birlikte düzenledikleri, bazı sözde solcu ve liberal kesimin önyargılı biçimde sorgusuz sualsiz destekledikleri ve ‘derin devleti çökertiyoruz’ mavallarıyla manşetler attıkları, adına Ergenekon dedikleri dava da Balyoz davası gibi çöktü.
Ergenekon davasında Yargıtay temyiz kararını açıkladı. Ergenekon davasında karar esas ve usül yönünden bozuldu. Yargıtay’ın kararında Genelkurmay ve Emniyet gibi kamu kurumlarının “Ergenekon diye bir örgüt yok” açıklamasının dikkate alınmamasının hukuksuzluk olduğu belirtildi. Yargıtay’ın temyiz kararının ardından dava yeninden görülecek.
231 sayfalık Yargıtay temyiz kararında, Danıştay saldırısı davası, Cumhuriyet gazetesine bomba atılması davası ve eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un davasının ayrılması istendi.
Yargıtay’ın kararında, sanık ve savunmanlara süre sınırı konularak savunma izni verilmesi ve sözlü bildirime izin verilmemesinin hukuksuz olduğuna dikkat çekilirken, gece ifade alınmasının da hukuka aykırı olduğu belirtildi.
“Bir koyundan üç post”
Kararda “Sebepsiz yere davalar birleştirildi ve yargılama uzatıldı” denirken, savcıların “Osmanım” diye seslendiği Danıştay saldırısı sanığı Osman Yıldırım’ın hem gizli tanık hem de sanık olmasını eleştirilerek, “Bir koyundan 3 post çıkarılmış” ifadesi kullanıldı.
Devlet sırrı olduğu söylenen kanıtı polis ve savcının inceleyemeyeceğine dikkat çekilirken, savunmanların büro ve evlerinde de aramaların usulsüz olduğu anımsatıldı.
Yargıtay, askeri ortamlarda usulsüz arama yapıldığını belirterek CMK 134’ün ihlal edilip sayısal görüntülerinin alınmadığını ve bir eşinin sanığa verilmediğini ifade etti.
Savunman ve müvekkili arasında gizli olması gereken görüşmelerin hukuksuzca dinlendiği söylenen kararda, Genelkurmay ve Emniyet gibi kamu kurumlarının “Ergenekon diye bir örgüt yok” açıklamasının dikkate alınmamasının hukuksuzluk olduğu belirtildi.
Tepkiler…
Yalçın Küçük: Özese Divanını mahkûm etti
Davanın sanıklarından Prof. Dr. Yalçın Küçük kararı Silivri’deki yargılamaları yapan mahkemenin başkanı Hasan Hüseyin Özese’yi işaret ederek şöyle yorulmadı: “Yargıtay kararı Özese Divanını mahkum etti. Mükemmel bir karardır. Daha iyi olamaz, diyebiliriz. Bizleri Silivri’de yıllarca yargılayan kurulu her adımıyla mahkûm etmiştir. Bu karar bir mahkûmiyet kararıdır.”
Dursun Çiçek ise, “Beklediğimiz bir karardı. Dava esastan bozuldu” dedi.
Perinçek: Ergenekon tertibini hendeklere gömdü
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, karara ilişkin “Yargıtay, Türkiye’yi bölmek için tezgâhlanan Ergenekon tertibini hendeklere gömdü” dedi. Perinçek, “Yargıtay’daki Mehmetçik, tıpkı PKK terörüne karşı mücadele eden Mehmetçik gibi bölücülüğün belini kırdı” yorumunda bulundu.
Emekli Orgeneral Hasan Iğsız’ın savunmanı Murat Ergün, “Yargıtay tarihi bir karara imza attı. Hukuksuzluk yapanlara ders verdi” dedi. Davanın sanıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün kızı aynı zamanda savunmanı Zeynep Küçük de Yargıtay’ın kararını olumlu karşıladıklarını söyledi.
Hilmioğlu’ndan ‘Türkiyede hukuk yok…’
Ergenekon davasından yargılanan Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Yargıtay’ın kararına karşılık mağduriyetlere dikkat çekti. Yaklaşık 7 yıl süren yargılamalarda yaşamlarını yitirenler olduğunu anımsatan Prof. Hilmioğlu, “Türkiye’de hukuk yok” dedi.
Karar alkışlandı
Yargıtay’daki duruşmada bozma kararının açıklanmasının ardından, salondaki sanıklar ve ziyaretçiler alkışlarla salonu terk etti.
Yargıtay’daki duruşmaya Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, emekli Orgeneral Hasan Iğsız, emekli Orgeneral Nusret Taşdeler, emekli Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, Prof. Dr. Yalçın Küçük, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Albay Dursun Çiçek ve kızı Avukat İrem Çiçek, emekli Albay Fuat Selvi, emekli Albay Ziya İlker Göktaş, Mehmet Cengiz, Yaşar Okuyan, Nusret Senem, Hüseyin Buzoğlu, Serdar Öztürk, Oktay Yıldırım, Hikmet Çiçek, Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol katıldı.
Yargıtay’da mübaşir sanıkların adlarını okuyarak duruşmaya çağırdı. Duruşma salonuna yargı kurulu geldi. Sanık ve savunmanların ardından ziyaretçiler ve gazeteciler de duruşma salonuna alındı. Duruşma salonunda ziyaretçi bölümü doldu.
Yargıtay’ın yeni terör dairesi olan 16. Ceza Dairesi, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, gazeteci Tuncay Özkan, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in de aralarında bulunduğu 274 sanık hakkında son sözünü söyledi.
Ergenekon davası neydi?
Ümraniye’deki bir gecekonduda 12 Haziran 2007’de ele geçirildiği savlanan 27 el bombasıyla başlayan davanın yargılama süreci 6 yıl 2 ay sürdü. 5 Ağustos 2013’te kararını açıklayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılamayı Silivri Cezaevi’ndeki duruşma salonunda yaptı.
Emekli Tuğgeneral Veli Küçük 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 99 yıl hapis, Tuncay Özkan ağırlaştırılmış müebbet ve 22 yıl 6 ay hapis, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ müebbet, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ağırlaştırılmış müebbet, emekli Orgeneral Hurşit Tolon müebbet, Danıştay saldırısının eylemcisi Alpaslan Arslan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, Mustafa Balbay 34 yıl 8 ay, Sinan Aygün 13 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edilirken, diğer sanıklara da çeşitli cezaları verildi.
Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararı üzerine sanıklar tahliye edildi. 13. Ağır Ceza’nın 16 bin 600 sayfadan oluşan gerekçeli kararının taraflara bildirilmesinin ardından dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Başsavcılığın bildiriminde, ‘usul’ yönünden bozma istendi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ndeki temyiz duruşmaları, 6 Ekim 2015’te başladı, sanıklar savunma yaptı.
İlhan Selçuk 8 yıl önce uyarmıştı
275 sanıklı Ergenekon davası kapsamında yargılanan ve 21 Haziran 2010’da yaşamını yitiren Cumhuriyet Gazetesi yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk, davanın savcılarına “abi nasihatı” diyerek, “İş döner, dava çuvallar, bu yük sizi yaşam boyu ezer” uyarısında bulunmuştu.
Ergenekon davasının temyiz incelemesini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, mahkemenin kararını bozdu, bir hukuk dersi verdi.
Ergenekon davasında İlhan Selçuk, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın zırhlı aracını verdiği yurtdışına kaçan eski savcı Zekeriya Öz’ün yönergesiyle 21 Mart 2008 günü sabaha karşı gözaltına alınmıştı.
40 saatlik gözaltının ardından 14 saat sorgulanan ve daha sonra serbest bırakılan 83 yaşındaki İlhan Selçuk, 28 Mart 2008 tarihinde “Pencere” köşesinde “Bizim Savcıya ‘Abi’ Nasihati…” başlığıyla bir yazı yazmış ve uyarmıştı.
İşte o yazı:
Her nedense bu ‘abi’ deyişi ben gazeteye girer girmez başladı; hiç unutmam, bir gün Nadir Bey bile gizil şakacılığıyla beni ‘İlhan Abi’ diye çağırmıştı…
Bu kıdemime dayanarak Ergenekon dosyasının savcısına abilik yapayım dedim…
Nasıl?..
*
İnsan ya yaşar ya ölür; yaşadıkça da hastalanır, iyileşir, ömür başka türlü geçmez…
Epey hastalandım ben de, zatülcenpten vereme, ülserden katarakta dek hastalıklar beni yokladı…
Şaka değil, 80’i çoktan aştık…
12 Mart döneminde içerden çıkmıştım, üstümde bir tuhaflık vardı; neydi, nedendi bilemiyorum…
Hastaneye yatırdılar, bir şeyler bulamadılar..
O dönemde Yalova kaplıcaları gözdeydi, kendi kendime dedim ki:
– Gazeteden izin alayım, bir güzel dinleneyim…
Kafaya bak sen!..
Yalova’da her gün sıcak sulara giriyorum, yürüyüşler yapıyorum; ama, nafile…
Açılamıyorum…
Bir gün yürüyüşün sonuna doğru sağ bacağımı çekemez oldum, kendi kendime söyleniyorum:
– Allah.. Allah..
Eve döndüm, telefonda bizim Merih Sezen’le konuşuyoruz:
– Sen, dedi, apandisit olmuşsun…
– Deme!..
*
Teşhisi Merih koydu, doktorlara gittim, onayladılar:
– Apandisitin patlamış; ama, kimi çok seyrek durumlarda beden ‘önlemini’ alır, patlayan apandisiti bir zarla sarar…
Vay canına!..
Meğer Ziverbey’in anısını bedenimde taşıyor ve saklıyormuşum…
Akrostiş yazmak kolay değil…
Her neyse ardından bir enfarktüs geçirdim, bir daha…
Derken bedenimde kendine göre yeni dengeler oluştu ve bu yaşa erişebildim…
Sizin anlayacağınız, durumu idare ediyoruz; ama, bu yaşlarda insan bıçak sırtında yaşar, her şey kıl payıdır…
*
Şimdi gelelim sevgili savcımıza…
Nasıl bir tehlikeyi yaşadığının farkında mı?..
Sanırım değil…
Evi bastıkları saatlerde, daha sonra polislerle yolda, Emniyet’te veya savcılıkta bana bir şey olsaydı, pattadak nalları havaya dikseydim, neler olacağını sevgili savcım hiç düşündü mü?..
Damgayı yiyecekti:
– Katil savcı!..
Yazık olacaktı sevgili savcımıza…
İşin altından ömür boyu kalkamayacaktı…
*
Savcı Bey anlaşılıyor ki çok ağır bir yük üstlenmiş, altından kolay kolay kalkılamayacak bir yük…
Sorgulamadaki karşılıklı konuşmalarda sezinledim ki bu yük onu tüm yaşam boyu ezebilir…
Ne düşünüyordu:
– İlhan Selçuk’un evini sabaha karşı basarım, suç belgelerini ele geçiririm…
Operasyon fos çıktı…
Ergenekon dosyasını yaymak; yazarları, fikir adamlarını, emekli komutanları, muvazzafları da içine alarak sonuçta laik orduya ilişkin bir dava harekâtına dönüştürmek akıl kârı değildir…
Savcımız durumu bir daha gözden geçirmeli…
Kişinin kafasındakilerle ‘realite’ arasında bir uygunluk olmadı mı iş tersine döner, dava dosyası da çuvallar…
*
İlhan Selçuk’a gece baskınında kapsamlı düşünemeyen, kendi kariyerini bile tehlikeye atabilecek kararlar alabilen sevgili savcım, ‘Düşünen Adam’ heykelini sanırım biliyordur…
Savcım ‘Düşünen Adam’ olmalı…
Bu, yalnız ülke için değil, kendisi için de gerekli bir temel koşul…
Ceyhan Mumcu kararı olumlu karşıladı
Kararı olumlu karşılayan savunman Ceyhan Mumcu toplumsal paylaşım ortamından yaptığı açıklamada şunları söyledi:
Ankara’da Yargıtay Varmış
Yaşamımın en etkileyici ve onurlu olaylarından biri Ergenekon Davasında Doğu Perinçek ve arkadaşlarının savunmalarını üstlenmemdi.
Yetmişinden sonraki yaşlarımda tanık olduğum gerçeklere aykırı göz göre göre adaletsizlik ve bu adaletsizliğe karşı bir şey yapamamak beni çok öfkelendirdi. O öfke ve strese dayalı olarak tansiyon dengem altüst oldu. Daha önce de sık sık belirttiğim gibi Ergenekon Davası mülkün yani devletin temeli olan adaletin nasıl yok edildiğini gün be gün yaşadık.
Dava sırasında da belirttiğim gibi bu dava 21. asrın ilk çeyreğinde sadece Türk Milletinin değil insanlığın da büyük bir ayıbıdır. Bu ayıp evrensel boyuttadır. Çünkü bu ayıbı işleyen, göz göre göre adaletsizliği yaratanların arkasındaki Avrupa Birliği ve ABD’nin destek ve baskıları bu ayıbı insanlık suçu haline de dönüştürmüştür.
Bu insanlık suçu öyle katlanılamaz bir düzeye çıktı ki gelinen aşamalarda ABD ve AB ile bu adaletsizliklere destek olan iktidar partisi ve insanlık değerlerinin içini alçakça dolduran yandaşlar da zaman içinde saf değiştirip desteklerini çektiler.
Ekim ayında Yargıtay 16. Ceza Dairesinde süren duruşmalarda hukukun son sözü olarak bu duygu ve düşüncelerimizi ifade etmiştik.
Bize umut ve güç veren kadınlı erkekli onlarca meslektaşımın mahkemede efsane yaratacak savunmaları ve başından bu yana bize destek olan Ulusal Kanal ve Aydınlık Gazetesi bize destek ve güç veriyordu. Hele hele İşçi Partisi’nin örgütü, özellikle TGB’nin gaz yiye yiye mücadele veren üyeleri, aylarca cezaevi önünde Nöbet Çadırı kuran Hıdır Hokka ve yardımcısı Tekel işçisi Zeynep ve o çadıra katkı sağlayan herkesin emekleri unutulur gibi değildi.
Adaletsizliğe o kadar alıştırılmıştık ki bugünkü Yargıtay’daki tefhim gününe gitme cesaretini gösteremedim. Tunç Akkoç’un savunmanı, ortağım ve genç meslektaşım Av. Erkin Etike’den tefhimde hazır bulunması ricasında bulundum.
Savunmalar sırasında tüm ulusal ve evrensel hukuk kurallarını duvar gibi dinleyen yargıçlara şöyle bir seslenmem olmuştu: “Tüm bu hukuksuzlukları lideriniz Fethullah Gülen Hocaefendiden aldığınız güçle yapıyorsanız bu dava o kadar ağır bir insanlık suçu olduğu gibi islam hukukuna göre de affedilmez günah işliyorsunuz. Öbür dünyadaki büyük mahkemeye yüzlerce kul hakkını yüklenerek gidiyorsunuz. Benim inancıma göre siz asıl Fethullah Gülen’in öbür dünyasını viran ediyorsunuz. Onu, o büyük mahkemede yüzlerce kulun hakkıyla ebediyen şiddetli elem ve azap çekmeye mahkum ediyorsunuz.”
Evet Hocaefendinin bedduası tuttu. Onun hanesine ebediyen ateşler düştü.
Hocaefendi kendisine bu akıbeti hazırlayanlara beddua etmeyi bu saatte de akıl etmezse biz ne diyebiliriz ki?
Av. Erkin Etike’den aldığım bilgiye göre Yargıtay 16. Ceza Dairesi usul ve esas yönünden ve yaklaşık yirmi nedenle kararı bozmuş ve sanıkların hepsinin beraat etmesi sonucuna ulaştıracak bozma nedenlerini çok net biçimde ortaya koymuş.
Bugün bir insanlık ve İslam ayıbı Doğu Perinçek’in deyimiyle layık olduğu hendeğe atılmış.
Onur Öymen: Özür dileyenler çıkacak mıdır?
Emekli Büyükelçi Onur Öymen de Ergenekon davasının bozulmasına ilişkin şunları söyledi:
Ergenekon davasıyla ilgili olarak önce Anayasa Mahkemesinin verdiği hak ihlallerine ilişkin karar, şimdi de Yargıtayın aldığı esastan ve usülden bozma kararı bu davanın yürütülmesinde yapılan yanlışları ve yaşanan insanlık dramlarının nedenlerini ortaya çıkarttı.
Ne yazık ki, yurt içinde olduğu gibi, yurtdışında da yapılan haksızlıklara peşin hükümlerle destek verenler çıktı.
İnsan Hakları konusunda sık sık Türkiye’yi eleştiren Avrupa Parlamentosu Ergenekon davasında kanıtlanmamış iddiaları destekleyen bir tavır içine girdi ve çeşitli belgelerinde Ergenekon’un devletin içine sızmış bir çete olduğu yolunda iddialara yer verdi.
Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, Türkiye’yle ilgili olarak 2008 yılının Mart ayında hazırladığı 29 sayfalık raporun bir bölümünde Ergenekon soruşturmasının devlet adına işlendiği söylenen cinayetlerin çözümünde çok önemli rol oynayacağını ileri sürdü.
Türkiye-Avrupa Parlamentosu Karma Parlamento Komisyonun 27 Kasım 2008 tarihinde Ankara’da yapılan toplantısında AP Türkiye Raportörü Jost Lagendik ile aramızda Ergenekon Davası hakkında geçen konuşma basına şöyle yansımıştı:
“Toplantıda konuşan CHP milletvekili Onur Öymen, Lagendijk’a, “Ergenekon davası gündeme geldiğinde siz iddianameyi görmeden açıklama yaptınız. Davanın Türk demokrasisi için çok büyük adım olacağını söylediniz. İddianameyi görmeden nasıl açıklama yaparsınız. Lütfen taraf tutmayın” diye çıkıştı. Bunun üzerine Lagendijk, Öymen’e, “Sizin kendi Genel Başkanınız da iddianameyi görmeden açıklama yaptı ve davanın avukatı olduğunu söyledi” yanıtını verdi.
Lagendijk’ın bu yanıtı üzerine tekrar söz alan Öymen, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın neden Ergenekon davasının avukatı olduğunu söylediğini şöyle açıkladı: “Sayın Başbakan Erdoğan da bu davanın savcısı olduğunu söylemişti. Sayın Genel Başkanımız da Erdoğan’a tepki olarak böyle konuştu. Kimse kendini savcı yerine koyamaz. Lütfen taraf tutmayın. Çünkü yarın utanabilirsiniz.” (Radikal 28 Kasım 2008)
Şimdi yüksek mahkemelerin kararlarından sonra Avrupa’da o zamanki tutumları nedeniyle utananlar ve özür dileyenler çıkacak mıdır?
Bizim Anadolu / 22 Nisan 2016
Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…