Press "Enter" to skip to content

Edmonton’dan yayılan ışık

Edmonton’dan yayılan ışık

Uzun zamandır yazmak istediğim bir gezi yazısı var. Bi takım olumsuzluklar ardı ardına gelince uzadıkça uzadı.

 

 

 

 

 

 

 

 

Ömer F. Özen

Ama kesinlikle yazmam gerektiğini biliyorum. Tıpkı bir buçuk yıl öncesini yazmam gerektiği gibi.

Tıpkı dağarcığımda onlarca, belki yüzlerce yazmam gereken konular olduğu gibi…

Ömür yeterse onlar da yazılacak elbet…

Kuşkusuz kendi kendine yazılmayacak; oturup yazılması gereken konular, olgular; geleceğe bırakılacak, anılar, öyküler, düşünceler… Dilsel, sanatsal, toplumsal irdelemeler, değerlendirmeler…

 

 

Önce bir teşekkür…

 

Konuyu dağıtmadan yakından başlayalım.

 

Gezi yazıma başlamadan önce bana evlerini, gönüllerini tüm sıcaklıklarıyla açan Emine – Sunay Süleymanoğlu ve ikisi de birbirinden güzel, başarılı çocukları, Selda ve Ceyda’ya teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Süleymanoğlu ailesi evini, gönlünü açtı…

 

 

 

Süleymanoğlu ailesi Montreal’de yaşıyordu. Bir süre sonra yaşam gereksinimleri aile bireylerini Kanada’nın orta illerinden Alberta’ya, Edmonton’a attı.

Yaşamlarını emekleriyle kazanan bu saygın, dost canlısı çift, çocuklarını da kendilerinden sorumlu başarılı bireyler olarak yetiştiriyor.

Sağolsunlar, uzun zamandır çağırıyorlardı, burada ilginizi çekecek güzel olgular, edimler var diyorlardı.

Sağlık sorunlarım pek elvermiyordu. Ama gitmeyi de çok istiyordum.

 

Sonunda gittim. İyi ki de gitmişim.

Birkaç gün içinde birbirinden güzel ve ilginç kişioğlu ve kızlarıyla tanıştım; edimlerine, deneyimlerine tanık oldum.

 

Cumhuriyet kutlaması coşkulu geçti.

 

Alberta’ya, özelinde Edmonton ve Calgary kentlerine arada bir Montreal ve Toronto’dan kısa dönemli çalışmak için Türk toplumu üyeleri gider, bir süre sonra yaşadıkları yerlere geri dönerler. Çok azı oralarda kalır. Bugün aşağı yukarı 2000 – 2500 kişi yaşamaktadır Edmonton’da. Belki Calgary ile bilemediniz bu sayı 3500’e çıkar. Bu arada diğer toplum üyelerinden de gelenler olur mevsimlik işçi olarak. Ancak işler azalınca Adana’nın pamuk tarlalarında olduğu gibi kendi kentlerine, köylerine geri dönerler.

 

Cumhuriyet kutlaması toplum üyelerini bir araya getiriyor.

 

Edmonton Türk toplumu oldukça küçük bir topluluk, Montreal ve Toronto ya da Vankuver ile karşılaştırmak gerekirse… Ancak oldukça devinimli bir toplumla karşılaştığımı belirtmeliyim.

Dahası, kent yönetiminin değişik katmanlarında söz sahibi olan, az ama önemli bireyler de var.

Kanada’da Türk toplumu ne yazık ki bir getto içinde yaşıyor genelde; ne yaşadıkları kent yaşamına katılıyorlar, ne de herhangi bir biçimde siyasi yaşamına… Gönüllü çalışmayı, toplumsal kurum ve kuruluşlarda çalışmayı enayilik olarak görüyorlar. Işıklar içinde yatsın, Doktor Aydın Yurtçu anlatmıştı. Onların kuşağı aralarında doktorların olduğu önemli bir kuşaktı. Onlar emekli olunca ardından yeni kuşakta bu yönde bir devinim olmayınca, toplumun doktor gereksinimi doğmuştu. Bir gün bir toplantıda toplum üyelerine ‘çocuklarınızı doktorluğa özendirin, bakın toplumun büyük bir gereksinimi var. Toplum üyeleri kendi dillerinde hizmet almak ister’ deyince aldığı yanıt, ‘deli miyiz biz, doktorlar ne kazanıyor ki! Her adımları devletin gözetiminde’ yanıtını almış.

Çocuklar bu ortamda kimliklerini oluşturuyorlar.

 

Yeni kuşaklarda ne yazık ki toplum bilinci, topluma hizmet bilinci oldukça düşük. Buna karşılık kısa yoldan köşeyi dönmek oldukça gözde… Belki de bu, 80’li yılların ve sonrasında kurumlaşan bir toplum yapısı oluşturdu Türklerde. Halbuki Kanada’da gönüllü çalışmak, topluma olumlu katkılar sağlamak yaşamın gereklerinden en önemlisi… İşte Edmonton’da bu gettoyu kıranlar var…

Sırası geldikçe anlatacağım.

 

Cumhuriyet’in kuruluşu görüntülü olarak anlatıldı.

 

Önce size o küçücük toplumdan yaklaşık 200 kişioğlu ve kızının katıldığı ve olağanüstü güzel geçen bir 94. Cumhuriyet yıldönümü kutlamasından söz edeyim.

 

Kanada Genç Türkler Vakfı Başkanı Dilara Yegâni açılış konuşması yaptı.

 

Montreal’in 25 binlik, Toronto’nun yaklaşık 40 binlik toplumuyla karşılaştırdığımızda gerçekten olağanüstü bir olgu olduğunu kabul edersiniz sanırım.

Burada Toronto, Montreal’de ya da Vankuver’de herhangi bir şey yapılmıyor demek istemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Bazı dernek yönetimleri canla başla çalışıp toplum üyelerini bir araya getirmeye çaba gösteriyorlar. Ancak bu tür bir araya gelişlerin cılızlığını gördükçe ve ne yazık ki Türkiye’den yansıyan acınası bir bölünme ve kamplaşmanın girdabında yiten bir toplum gerçeği, daha çok çaba göstermemiz gerektiğini de gözümüzün önüne seriyor.

Türkiye’den gelen konuk sanatçı İlham Gencer geceyi şenlendirdi.

 

Edmonton Türk toplumu bu anlamda gerçekten önemli bir örnek oluşturuyor.

Kanada Genç Türkler Vakfı’nın düzenlemiş olduğu etkinlikte Cumhuriyet’imizin 94. yıldönümü, Türkiye’den kendisi de Cumhuriyet ile yaşıt olan piyano sanatçısı İlham Gencer ve Türkiye’nin Vankuver Başkonsolosu Anıl Bora’nın katılımıyla coşkulu bir biçimde kutlandı.

Çocuklar coşkuluydu.

 

Cumhuriyet’in nasıl kurulduğu ve Atatürk devrimlerinin görüntü ve müzikle anlatıldığı gecede, laik Cumhuriyet değerlerinin kuşaktan kuşağa aktarılması gereğini bildiren konuşmalar yapıldı. Daha sonra yine coşkulu bir biçimde Onuncu Yıl Marşıyla 94. yıldönümü pastası kesildi.

 

Cumhuriyet’in 94. yıldönümü pastasını Başkonsolos Anıl Bora İnan, sanatçı İlham Gencer ve Dr. Talip Talibi birlikte kesti.

 

Pasta kesilirken yetişkinler Onuncu Yıl Marşını hep bir ağızdan söylerken, çocukların coşkusu da görülesi bir şenlikti…

Yazımız uzun olacak. İyisi mi, burada keselim. Şimdilik bu güzellikleri sindirmeye çalışın. Gerisi gelecek….

 

 

Kutlamadan görseller için aşağıdaki fotoğrafı imleyiniz:

Görseller

 

 

 

Ömer F. Özen / Bizim Anadolu / 28 Şubat 2018

 

Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…

 

 

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...