Devlet Bahçeli’nin önerisini ben şöyle okudum:
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Meclis açılışında DEM Partililerin elini sıkmasıyla başlayan ‘çözüm süreci’ tartışmaları, geçtiğimiz gün Devlet’in Öcalan’ın TBMM’de konuşabileceğine dair açıklaması ile üst seviyeye ulaştı. “Bahçeli yaptığı konuşmada, ‘Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa Meclis’te DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini haykırsın. Bu kararlılığı gösterirse yasal düzenlemenin yapılması ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın, konu ülke gündeminden çıkarılsın. Buna varız, bunu dahi sineye çekmeye hazırız’ dedi.”
Bu süreçten Hükümetin, dahası Erdoğan’ın, hadi TC Devleti diyelim, haberi var mı, bilemiyorum. Fakat bazı haberleri geriye dönük okuduğumuzda haberi var izlenimi alıyorsunuz.
Devlet’in bu öneriyi, bırakın Şevketleri, bir muhalefet lideri, dahası Özgür Özel spontane olarak gündeme getirse, emperyalist efendilerin katkısıyla solugu Guantanamo’da alır.
Bu öneri yanlış mı? Bana göre yanlış değil; yıllardır terör saldırılı verilen savaşta sonuç alınamadığı, yani başka çözümler geliştirilmedigi yadsınamaz; bu nedenle benim için bir seçenektir. Bu çizgide Sayın Özgür Özel “Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti’nin hep beraber sahibi olacağımız bir devlet teklif ediyorum” önerisinde bulundu. Ben de bu biçimde konuyu işleyeceğim:
Siz DEM’i parlamenter sistemin -ki elbet tartışılır, ama şu anki yapıda da olsa parlamenter sistem diyelim- bir parçası haline getirirseniz, Bahceli ip atarken ip atlamaya başladığı noktada partisinin güdümsüz, bir başka söylemle arka planda organize bir öneri olduğu tartışılır ve süreç işletilir. Bu süreç batı emperyallerinin ve de onların Ortadoğu bekçisi İsrail adına kurgulanan Arap baharı projelerinin bir parçası mıdır?! Yanıtını muhalefetin katkılarıyla Bahçeli vermelidir. Açık ve seçik olarak ‘sen bunu neden söyledin’in yanıtı. Bu yanıt, Bahçeli’nin söyleminde ne kadar samimi olduğunu deklare eder. İşte bu söylemi sorgulayıp, doğrusu analiz edip senteze varmak gerekir.
Burada DEM partisi politikalarının da sorgulanması gerekir! Siz eğer terör örgütünden soyut Türkiye demokrasisine ve insan haklarına katkı vermek istiyorsanız; olguyu salt devlet olmak için değil, ulusal sınırlar içinde var olan devleti demokrasi ve evrensel değerlerle zenginleştirme duruşu sergilemelisiniz. Doğu, ille de Güneydoğu’daki ilkel feodal yapıdaki sorunları dile getirmelisiniz. Örneğin Narin çocuk ve Rojin cinayetleri konusunda uğraş vermelisiniz, hastanedeki bebek katilleri için duyarlı açıklamalar yapmalısınız. Yatırım konusundaki, yörenin kalkınmasında gerekli projelerinizi sunmalısınız. Doğayı ve doğanı bitiren madenler için ve 3 kuruşluk enerji HES’ler hakkında kamuyu aydınlatmalısınız. Örneğin Hasankeyf hakkında sesinizi yükseltmelisiniz. Örneğin çıkar özlü ihaleleri anlatalım; deprem ülkesi ülkemde depreme karşı ve diğer doğal afetlerle ilgili öncesi ve sonrası kalıcı önlemler geliştirilmediğini işleyelim. Ülke yoksullaşırken saraylar inşa eden hükümete tavır koyalım. Devlet İhale yasasını, Deprem Yönetmeliğini, Yapı Denetim Yasasını ve İmar yasasını çıkarları doğrultusunda yüzlerce kez değiştirenleri; özdeş, sürekli değiştirenleri anlatalım. Düşünce mahkumlarını anlatalım. Yargı, Yasama ve Yürütme gücününü kendi güçlerine endeksliyenleri anlatalım. Anayasa’yı siyasi ve ekonomik rantlarına göre biçimlendirenleri anlatalım. Eğitim yetersizliğinden, toprak reformundam söz edelim. 9 yaşındaki bebelerin gelin yapılmasını, kadın haklarını, örf, adet, yani töre cinayetlerini, İstanbul Sözleşmesi’ni ve benzer yetersizlikleri gündeme getirelim. Bahçeli’nin açıklaması sonrası gerçekleşem TUSAŞ katliamına açalım. Bırakın “Varsa yoksa arsa borsa” mantığıyla bütün, Öcalan affı ve de Kürtlere özgürlük laflarını! Müesses yapıda Ne Kürt, ne Türk, Laz, Gürcü, Çerkez ve diğerlerinin özgür olmadığını, yoksulluk sıkalasının altında yaşadığını görün. Gelin devletimizi güçlendirip, devletimizin değerlerini paylaşalım, topraklarını değil. Dünyada bilmem kaç etnik yapı var; bu etkin devletlerle gezeneğimizi zehirli örümcek ağı sınırlarla mı örelim ve doyumsuz emperyal açların karnını doyurmayı sürdürelim!!??… Cehennem ile insanları korkutan, Cennet gezegenimizi cehenneme çeviren din ve dolar yobazları için savaş verelim, çünkü gezegenimiz bir cennettir.
Ülkemiz bazında şu gerçekler de sorgulanmalı ve bu işin arka bahçesi halkın gözleri önüne serilmeli: Bahçeli’nin işletmeye açtığı sürecin temelleri bir yıl önce atılmış. İlk görüşmeler Kuzey Suriye’de PKK’nin belirlediği temsilcilerle istihbarat düzeyinde gerçekleştirilme boyutunda eş zamanlı olarak İmralı’ya Öcalan ile görüşmek üzere de heyetler gönderilmiş. Bir yıl önce başlayan süreç taraflar arasındaki farklı görüşler ve PKK içindeki farklı yaklaşımlar nedeniyle zaman zaman kesintiye uğramış, ancak taraflar düşük düzeyli görüşmeleri sürdürmüş. Ve; alt düzeyde devam eden görüşmelerin ardından, ‘arada çıkan ve görüşmeleri sonlandıran pürüzlere rağmen bu süre zarfında Öcalan ile görüşmeler sürdü’ vemiş. Görüşmelerin bu düzeyinde tarafların ‘siyasi irade’ olarak adlandırdığı gücü temsilen de bazı isimler Kuzey Irak’a gitmeye başlamış. Bu isimlerin de trafiğe katılmasıyla görüşme trafiği tek merkez yerine Kuzey Irak ve Kuzey Suriye üzerinden devam etmiş. Önemli bir güvenlik kaynağı ise örgüt yöneticilerinin süreci ‘temkinli’ karşıladığını, görüş farklılıkları olduğunu dile getirmiş. Kuzey Irak’ta bulunan örgüt yöneticilerinin geniş bir kesimin olası bir silah bırakma çağrısına karşı olduğu ve bu durumun Öcalan’a da iletildiğini vurgulamış. Tüm bu nedenlerle Öcalan’ın yeğeni de olan DEM’miş. Kaynakların karşılıklı doğruladığı bilgilere göre, Abdullah Öcalan’ın yeğeni Ömer Öcalan’ın kendisi ile görüşme yapabileceği de bizzat Adalet Bakanlığı tarafından kendisine iletilmiş.
Öyle ki Ömer Öcalan’a geçiş izni verilmiş. Ancak görüşme belirlenen günde gerçekleşmiş.
Öyle ki bazı kaynaklar, birkaç gündür Şanlıurfa’da olduğu bilinen Ömer Öcalan’a çarşamba günü ulaşılamadığını ve bu görüşmenin TUSAŞ’a yönelik terör saldırısından önce gerçekleştiğini dile getirdi.
“Miş-miş-miş”. Bu “Miş”ler bildiğimiz “Miş”ler. Acaba bilmediğimiz “MİŞ”ler, nelerimizi dişler!?
İşte benim kafamı alıntı yaptığım bu haber “#–#” karıştırıyor. Süreç adeta DEM ve AKP’nin siyasi rantı için işletiliyor. Bu süreç ülkeyi parçalanmaya götürür.
Teknopolitikalar
Şevket ÇORBACIOĞLU / Bizim Anadolu / 30 Ekim 2024