Press "Enter" to skip to content

Çocuklara kıymayın efendiler!

Çocuklara kıymayın efendiler!

 

 

 

 

 

 

 

ÖMER F. ÖZEN

 

Yaşamın bizlere neler hazırladığını bilemiyoruz. Kendimizi iyi kötü bilmeye başladığımızda çeşitli düşler kurup yarınlarda kendimize bir yer edinmek istiyoruz. Ancak her istediğimizi elde edemediğimiz gibi, yaşam dediğimiz serüvende sadece kendi yaptıklarımız, edimlerimiz değil, bizim dışımızda gelişen olaylar da ister istemez yaşam yolumuzu değiştiriyor, başka yönlere akıtabiliyor.

Kucağında bebelerle kentten kente, ülkeden ülkeye savrulan anneler; bebeleri annelerinden ayırıp bilinmezliklere yelken açan babalar… Hırslar, yetersizlikler, haklı ya da haksız çıkarımlar, edimler…

Ancak ne olursa olsun, en çok acıyı çeken de ne yazık ki çocuklar oluyor…

İlgiden, ana-baba sevgisinden uzak yetişen, sürekli kafasında sorularla büyümeye çalışan, yeni bir yaşam kurmaya çaba gösteren çocuklar, belki de ömürlerinin hemen her döneminde bu soru ve sorunların girdabında umarsız kalabiliyorlar.

Sözünü edeceğimiz olaylarda, özellikle ana-baba sıcaklığından ayrı büyüyen çocuklar bağlamında, iki aile de benzer olgular yaşamış.

 

 

Gerçeğin Peşinde

 

 

TeVe 8’de Gerçeğin Peşinde izlencesini hazırlayan Serap Paköz, Kanada bağlantılı iki aileye umut oldu; onların bu umutlarını gerçeğe dönüştürdü ve çocukları aileleriyle buluşturdu.

 

Bunlardan biri, Hümmet ve oğlu Mehmet Kesik.

 

Hümmet Kesik gençliğinde

 

Hümmet Kesik, evli olduğu eşi Güler Topal hamileyken 1986 yılında daha iyi bir yaşam umuduyla kalkıp Kanada’ya, Montreal’e gelmiş. Arada 1989 yılında Güler Topal’dan boşanmış. Ve Montreal’de Kanadalı bir kadınla evlenmiş. 1990’ların başında Türkiye’ye, oğlunu görmeye giden Hümmet Kesik’e anne çocuğunu göstermemiş; ve ne yazık ki baba küskün bir biçimde Kanada’ya dönmek zorunda kalmış, yeni bir yaşama yelken açmış.

Bu arada oğul Mehmet daha beş yaşındayken yeni bir evlilik yapan anne Güler Topal da, bir süre sonra çocuğu erkek kardeşine, eş deyişle Mehmet’in dayısına bırakarak yeni eşiyle yaşamaya başlamış.

Böylece babasını tanımayan, yüzünü bile görmemiş olan Mehmet, anneden de uzak dayısının yanında yetişmiş.

20’li yaşların başında babasını bulmak amacıyla Ottava Büyükelçiliği’ne başvuran Mehmet Kesik’e Büyükelçilik yardımcı olamamış, çünkü babanın herhangi bir biçimde kaydına rastlanmamış.

Bir on yıl sonra yeniden babasını bulmak amacıyla araştırmalara giren Mehmet Kesik, bu kez TeVe 8’de yayınlanan Gerçeğin Peşinde izlencesine başvurmuş. Serap Paköz’ün ilgisini çekmeyi başaran Mehmet, büyük bir umutla babasının izini bulabilmek amacıyla Gerçeğin Peşinde izlencesine katılmış.

İşte bu arada TeVe 8’i sürekli izleyen bir Montreal Türk toplumu üyesi Arkın Moripek, konuya ilgi duyup devinime geçmiş.

 

 

Arkın Moripek Mehmet’i 32 yıldır haber alamadığı babasıyla buluşturdu.

 

 

Öyküyü bir de onun ağzından dinleyelim:

 

– Arkın Moripek, önce bize kendinizi tanıtır mısınız?

– 1979 – 80 yılında Kanada’ya geldim. Geldiğimde altı yedi ay işçi olarak çalıştım. Ondan sonra kendime dükkân açtım. Önce deri üzerine dükkân açtım. Esas işim kuyumculuk. 15 yaşında İstanbul, Kapalı Çarşı’da kuyumcu dükkânım vardı; hem okula gidiyordum hem de çalışıyordum.

Ama buraya geldiğimde artık ne olursa yapıyordum. 16 yaşında gelmiştim, hem okula gidiyordum burada hem çalışıyordum. Biraz para topladım, bir Petro Canada benzin istasyonu açtım. Sonra ayakkabıcı dükkânı açtım.

 

Mehmet’in on yıldır aradığı babası Hümmet Kesik Laval’da herkesten uzak eşiyle yaşıyor.

 

– Bir anlamda sıfırdan başladınız…

– Evet, sıfırdan başladım. Buraya İstanbul’daki dükkânımı anneme bırakıp cebimde 150 dolarla geldim. Ondan sonra araba alıp satmaya başladım. Otuz yıldır da bu işi yapıyorum. Bu işin dışında bir de ev alım-satımı yaptım. Eski evleri alıp tamir edip satıyordum.

 

Mehmet Kesik hiç görmediği babası Hümmet ile 32 yıl sonra aynı ekranda.

 

– Peki Arkın Bey, yardımcı olduğunuz baba-çocuk kavuşturmasını nasıl becerdiniz? Bunu anlatır mısınız?

– Ben buradan devamlı TeVe 8’i izliyorum. Gerçeğin Peşinde programı olsun, diğer programlar olsun, sürekli izlerim. Hoşuma gidiyor, her gün izliyorum.

TeVe 8’de Gerçeğin Peşinde programını izlerken ‘Kanada’da bir adam kayıp, onu bulmamız lazım’ diye bir konu geçti. Bu konuyu duyunca burada Fahri Başkonsolos Emin Battika Bey’i aradım. O bulamadı, ancak Büyükelçiliğe 10 yıl önce bu konuda bir başvuru olduğunu, herhangi bir kayıt bulunmadığını bildirdi bana. Bu kişi herhangi bir biçimde Büyükelçiliğe, Konsolosluğa falan hiç gitmemiş, herhalde ihtiyacı da olmamış. Bunun üzerine buradaki Türk toplumunda araştırma yaptım; derneklere, camilere, lokantalara, pastanelere, hemen her Türk işyerine sordum bu kişiyi. Ancak kimse bu kişi hakkında herhangi bir şey bilmiyordu. Kimse kendisini tanımıyordu.

 

Gerçeğin Peşinde izlencesi.

 

– Bu kişi 1986 dönemindeki büyük akımla gelmiş, değil mi?

– Evet, 1986’da gelmiş. Sonra sanırım sığınmacı olmuş, daha sonra Kanadalı bir kadınla evlenip Kanadalı olmuş.

Daha sonra ben kendi olanaklarımla araştırmaya başladım. Adına bir restoran sahibi olarak rastladım. Restoranı buldum, ancak artık o restoranın sahibi değildi; herhalde satmış. Ben vazgeçmedim, araştırmaya devam ettim ve bu kez evini buldum, evine gittim. Evin tam adresini ve karısının telefon numarasını buldum. Telefon edip birkaç kez mesaj bıraktım, ancak kimse beni geri aramadı.

 

Mehmet Kesik hiç görmediği babasını ekranda görünce çok duygulandı.

 

 

İzlencenin yapımcı-sunucusu Serap Paköz.

 

Mesajlarıma yanıt alamayınca bu kez evine gittim, kapıyı çaldım. Kimse çıkmadı. Yine vazgeçmedim; ertesi gün yeniden gittim, yarım saat boyunca kapıyı çaldım. Ben tam kapıdan ayrılacakken bir adamın çıktığını gördüm; bana İngilizce olarak ‘ne istiyorsunuz’ diye sordu.

Bunun üzerine ‘siz Hümmet Beysiniz, değil mi’ diye sordum. Kendisi, ‘evet, benim’ deyince konuyu açtım, oğlunun kendisini aradığını söyledim.

‘Bakın Hümmet Bey, Türkiye’de 32 yaşında bir oğlunuz var, sizi arıyor, sizi görmek istiyor’ diye konuyu anlattım.

Çok şaşırdı ve ‘nasıl olur, elbette ben de görmek isterim’ diyerek heyecanlandı. O da oğlunun varlığını bilmiyormuş.

Bunun üzerine kendisine ertesi gün sabah erkenden, saat 06.00 gibi geleceğimi ve Türkiye’de TeVe 8 kanalında kendisine oğlunu göstereceğimi söyledim. Kabul etti, tamam dedi.

Böylece ben eve döndüm. Bu arada Hümmet Bey’in karısından telefon geldi; ‘hayır, gelmeyin, olmaz, çok erken’ diyerek istemediğini bildirdi. Ben ise, saat 06.00’da gelmem gerektiğini, çünkü o saatte Türkiye’de TeVe 8’de Gerçeğin Peşinde programının başlayacağını ve bizim canlı olarak bağlanmamız gerektiğini bildirdim. Çok zor olarak ikna edip kabul ettirdim.

 

Baba ile oğul kıtalar arası birbirlerini gördüler.

 

Sonuçta ertesi gün sabah erkenden kapıya dayandım ve baba ve oğulun kavuşmasını sağladık.

Söylendiğine göre, Hümmet Bey oğlunu almak için Türkiye’ye dönmüş bir süre sonra, ancak eski karısı çocuğu kendisine göstermemiş ve çaresiz kalıp Kanada’ya dönmüş. Daha sonra Hümmet Bey Kanadalı bir kadınla evlenmiş ve Türklerden tamamen kopmuş.

 

Baba ile oğulun kavuşmasına Serap Paköz çok sevindi.

 

Bu çocuğun annesi de daha sonra başka biriyle evlenip gitmiş, çocuğu da dayısı büyütmüş. Dolayısıyla Mehmet Kesik annesiz ve babasız olarak büyümüş. Şimdi babasına kavuştu ve bana sık sık telefon açıp teşekkürlerini iletiyor, sürekli dualar ediyor.

 

Mehmet Akgün babası Hüseyin ve kardeşi Adem ile çocukluk çağlarında.

 

 

Bir de Mehmet Akgün var!

 

– Sanırım bir ikinci çocuk daha var kayıp olan, değil mi?

– Evet, onu da buldum. Bu Hümmet Bey ve karısı zamanında koruyucu aile olarak küçük çocukları evlat edinip evlerinde bakıyorlarmış. Bu koruyucu aileye Kanada devleti çocuk başına para veriyor. Bu çift de bu olanaktan yararlanıp çocuk bakmışlar.

İşte bu çocuklardan biri de Türk kökenli bir çocukmuş. Hümmet Beyler bu çocuğa 10 sene boyunca baktıktan sonra çocuk yok oluyor. Nereye gittiği bilinmiyor.

Mehmet Kesik’le babasının kavuşmasını ve orada bu çocuktan söz edildiğini televizyonda gören Türkiye’deki anne, televizyona başvurarak çocuğunun bulunması için ricada bulunuyor. Programın yapımcısı Serap Hanım bunu bana bildirince, ‘bulabilirim’ dedim, onun da ardına düştüm ve buldum.

Bu çocuk da otuzlarında. Annesi Türkiye’de başka biriyle evlenmiş, iki de kız kardeşi var, Kesik ailesi gibi İzmir’de yaşıyorlar.

Çocuk burada anneden ve babadan ayrı olarak yaşıyor. Bir restoranda çalışıyor. Baba da burada yaşıyor.

 

Baba Hüseyin Akgün’ün bugünü.

 

– Anladığımız kadarıyla bu öykülerin asıl önemli kahramanı sizsiniz. Böyle bir şeye nasıl ve neden giriştiniz?

– Babam çok yardımsever biriydi; ben de yardım etmeyi seviyorum. Buradaki Türkler beni iyi tanır. Duyunca böyle bir şey, bana dokundu.

 

– Eş deyişle, televizyonda gördünüz ve ben bir şeyler yapmalıyım mı dediniz?

– Evet, hemen mesaj gönderdim programa; 40 senedir Kanada’dayım, ben bu adamı bulabilirim dedim. İkinci gün bana cevap verdiler. Bulabilirseniz çok memnun oluruz dediler. Ben de araştırmaya başladım hemen. Ben reklam meraklısı değilim, bana bir teşekkür etsinler, bir dua etsinler yeter. Yardım etmeyi seviyorum.

 

Yirmi yıl önce kansere yakalandığını söyleyen Arkın Moripek umudunu yitirmemiş ve hastalığını yenmiş.

 

 

‘Kanseri yendim’

 

40 yıldır burada yaşıyorum, 20 yıl önce kansere yakalandım. Doktor bana iki hafta ömür verdi. İlaçlar falan verdiler, ben inanmadım, umudumu hep korudum. Benim dedem 133 yaşında, babaannem de 115 yaşında öldü. Kemoterapiye gittim, 90 kilodan 35 kiloya düştüm. Saçlarım, tüylerim hep döküldü. Ama umudumu hiç yitirmedim. O nedenle benim için yardım etmek iyi bir şey, sevaptır.

 

Annesi Şadiye Yaşar’ın kendisini aradığı Mehmet Akgün’ün çocukluk fotoğrafı.

 

 

Mehmet Akgün’ün Öyküsü

 

Bu arada, ikinci öyküde söz edilen çocuk Hümmet Kesik’in anlatımıyla ortaya çıkıyor ve Türkiye’de izleyen komşular Şadiye Yaşar’a kayıp oğlunu televizyonda gördüklerini söylüyorlar.

Hümmet Kesik birlikte Kanada’ya gelmiş olduğu köylüsü Hüseyin Akgün’ün çocuğu Mehmet’e on yıl boyunca koruyucu aile olarak bakmış, daha sonra da Tamara adında biri ilgilenmiş.

 

Anne Şadiye Yaşar’a komşuları Mehmet’i televizyonda gördüklerini bildirmişler.

 

Anne Şadiye Yaşar’ın anlattığına göre şiddet görmüş olduğu Hüseyin Akgün’den ayrılmış, kendi annesinin zoruyla da çocuğu Mehmet’i yedi aylık bebekken babaanneye bırakarak baba evine dönmüş.

 

Mehmet Akgün Montreal’de bir lokantada ahçı olarak çalışıyor.

 

Daha sonra annesiyle sorunlar yaşayan Şadiye Yaşar, ikinci bir evlilik yapmış. Şu anda bu evlilikten de iki kız çocuğu bulunuyor.

Hüseyin Akgün’ün anlattığına göre ise, 86 yılında askerlik ödevini bitirip döndüğünde eşinin bebeği bırakıp gittiğini görmüş, ardından da çocuğunu annesine bırakıp aralarında aynı köyden Hümmet’in de olduğu 26 kişiyle birlikte Kanada’ya gelmiş.

1992 yılında Kanada’da kalmak için İtalyan kökenli bir kadınla evlenen Hüseyin Akgün, sınırdışı edilerek Türkiye’ye dönmüş. 1993 yılında evlenmiş olduğu kadın istek yapınca çocuğu Mehmet’i de yanına alan Hüseyin Akgün Kanada’ya yeniden gelmiş.

Daha sonra yeni eşinden çocuğu olan Hüseyin Akgün’ün ilk eşinden olan çocuğuyla eşi arasında sorunlar baş gösterince devlet Mehmet’i aileden alıp koruyucu aileye teslim etmiş.

 

Anne Şadiye Yaşar 7 aylıkken bıraktığı oğlu Mehmet’i 34 yıl sonra uzaktan da olsa görmüş oldu.

 

TeVe 8’de yayınlanan Gerçeğin Peşinde izlencesi, Serap Paköz ve Arkın Moripek’in çabalarıyla 34 yıldır birbirlerini bilmeyen, görmeyen ana-oğul televizyon ve telefon ekranları aracılığıyla da olsa birbirlerine kavuşmuş oldu.

Ailelerin, büyüklerin yanlışlarını ne yazık ki çocuklar çekiyor ve yıllarca çeşitli travmalar geçirip çoğu kez yaşama küsüyorlar; ya da yaşamış oldukları travmalar toplum içinde başka sorunlara yol açabiliyor.

İçimizi aydınlatan, en azından bu iki olayda birinin mutlu bir yuva kurmuş olması, sonunda babasını bulmuş olması ve kafasındaki bazı sorulara sonunda yanıt bulabilmesi; ikincisinde ise annesine kavuşması dolayısıyla yaşamının daha iyi bir biçimde düzene girmesi olasılığını yakalaması…

Çocuklara kıymayın efendiler, siz hiç çocuk olmadınız mı!?

 

 

o.ozen@bizimanadolu.com

 

Tüm Yazıları»

 

Ömer F. Özen / Bizim Anadolu / 22 Mayıs 2019

 

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...