İnanın hâlâ şoku atlatabilmiş değilim.
Görüntüyü defalarca izledim. Öncesinde çekilen daha yakından olanı da izledim.
Bilgisayarın başına geçtim, ama ne yazacağımı, nasıl yazacağımı bilemedim. Bıraktım.
Sıcağı sıcağına yazmak istemedim. Başka şeylerle uğraştım; geniş açıdan bakabilmek için kendimi sakinleştirmeye büyük çaba gösterdim.
Bunu gerçekleştirenlerin nasıl bir tinsel durumda (ruh halinde) olduğunu anlamaya çalıştım.
Boşa koydum dolmadı, doluya koydum almadı.
Siyaset bu olmamalı, ahlak değerleri bu olmamalı, insanlık bu olmamalı!..
Dünden beri uyku uyuyamıyorum. Şaka değil.
Bir toplum nasıl böyle bir duruma getirilebilir!?
***
AKP Genel Başkanı ve yasadışı bir biçimde Cumhurbaşkanlığı’na oturan (Bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum çünkü oy verme günü yasalar çiğnendi, geçersiz oylar sayılarak seçim yapıldı. Sonrasında kendisi ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ dedi.) Erdoğan, dün Trabzon’da düzenlemiş olduğu bir açıkhava toplantısında 10 yaşındaki bir çocuğu konuşturdu.
Erdoğan’ın (görüntülerde çok rahat görülüyor) omzuna vurarak vermiş olduğu mikrofonu alan çocuk şunları söylüyor: “Cumhurbaşkanı amca burada. Bay Kemal, bay Kemal kim? Hain o, hain!. Bu adama oy verin!..”
Çocuğun arkasında dizilen Erdoğan ve yanındaki koca koca adamlar çocuğun söylediklerine gülüyorlar, olayı onaylıyorlar.
***
10 yaşında bir çocuk; belli, giydirilmiş, saçlar çok düzgün taranmış ve oraya çıkarılmış.
Ortaya çıkan bilgilere göre, babası aşağı yukarı 10 yıldan beri, demek ki çocuk henüz bebekken bazı suçlardan hapse girmiş ve o zamandan beri içeride. Babasının çıkarılması için devlet büyüklerine yalvarıyor ve elbette yaranmak için de bir şeyler yapmak durumunda.
10 yaşında bir çocuk…
10 yaşında bir çocuk böylesine kirli bir siyasete araç edilebilir mi?
Nasıl bir hırs, nasıl bir toplum düşmanlığıdır bu?
Bu çocuklar bu toplumun geleceği, yarınları onlar biçimlendirecek.
Gerçekten umurunuzda değil mi toplumun geleceği?
***
Bir ses sanatçısının beş yıl önce çıkarmış olduğu bir şarkı üzerinde tepinip ‘dinsel değerlerimize saldırıyor’ gerekçesiyle dilini koparmak istemek, bir gazetecinin sarf etmiş olduğu bir atasözü dolayısıyla gecenin bir saatinde polisle aldırıp tutuklatmak…
Devletin en tepesine çıkıp da hiçbir zaman kazanamamış kronik bir muhalefet önderi gibi sürekli muhalefete sataşmak, kendisine oy vermeyenleri hain ilan etmek, ulustan saymamak, ağzını açtığında önüne kim gelirse mahalle kabadayıları gibi sövüp saymak… Ama kendisine küçük bir eleştiri getireni ise mahkemelerde süründürüp içeri attırmak, devlet araçlarını kullanıp 7/24 muhalefeti izlemek, bir açık bulmak için gecesini gündüzüne katmak…
***
Hayır, hayır!..
Bu toplumun iyileşmeye gereksinimi var.
Bunun yolu da yönetimde bulunanların akıllarını başlarına almalarından geçiyor.
Toplumun her geçen gün değer yargıları yerle bir olduğunu gören iletişimciler, toplumbilimciler, tinselbilimciler, daha önce türlü örneklerini gören deneyimli gazeteciler, yine örnekler göstererek akıl yoluna çağırmalarına karşın, yönetimde bulunanlar kös dinliyor, toplumu kamplara bölmekten çekinmiyor.
Aklınızı başınıza devşirin!
Deneyimlerden, imbiklerden geçmiş nice atasözlerimiz vardır yönetim başında bulunanları doğru yola getirmek için.
Bunlara kulak asın ve bu toplumu daha fazla germekten vazgeçin!
Demokrasi uzlaşma, öbürünü anlama ve gereğini yapma biçimidir. Siyaset ise zamanı geldiğinde onuruyla sakince kenara çekilmeyi bilme sanatıdır.
Ama tüm bunların üstünde toplumu daha sağlıklı yarınlara taşımak için çocuklara önem verme zorunluluğudur ki, onun için de ulu ozanın dediği gibi:
“Çocuklara kıymayın efendiler!”
Ömer F. Özen / Gözleyi, gözleyi… / 31 Ocak 2022
Şu haber ve yazılarla da ilgilenebilirsiniz: