Press "Enter" to skip to content

Çekirge Kaç Kez Sıçrar?

Çekirge Kaç Kez Sıçrar?

Küresel efendileri de karıştırdı ya, helal olsun ona!..

 

 

 

 

 

“Türkiye’nin Brüksel’deki AB zirvesinde mülteci krizine getirdiği yeni öneriler, Almanya’da siyaseti altüst etti. Merkel’in ortakları Türkiye’ye fazla ödün verildiği görüşünde…”

 

Kayserili pazarlığı...
Kayserili pazarlığı…

 

Şevket Çorbacıoğlu
Şevket Çorbacıoğlu

 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Belçika’nın Brüksel kentinde düzenlenen Türkiye-Avrupa Birliği (AB) zirvesinde ‘Suriyeli mültecileri geri kabulden kaynaklanan bütün masrafları da siz vereceksiniz’ dedim. Kayserili pazarlığı iyi oldu. Artı 3 milyar euro yani. 2018’e kadar 6 milyar olacak” demesi olmaması gereken talihsiz diploması diliydi… Cumhurbaşkanının ‘milyar euroların gelmesi konusunda’ olguya kuşkulu bakması da ayrı bir düşündürücü yaklaşım…

Doğrusu; Başbakan’ın heyecanlı oryantalist söylemleri belli ki Cumhurbaşkanına, somut ve anlaşılır gelmiyor…

Kayserilinin telgrafına dönüşmesin…

Kayserili Brüksel’e gelmiş. Babasına geldiğine dair telgraf metni hazırlamış; “Ben kazasız belasız Brüksel’e geldim-Ahmet Erciyes”. Uzun cümle oldu fazla para tutar diyerek cümleyi kırpmaya başlamış; “Ben geldiğim belli gerek yok, kazasız belasız gelmesem telgraf çekemezdim gerek yok, Brüksel’e geleceğimi biliyorlardı gerek yok, benim çektiğimi anlarlar Ahmet Erciyes’e gerek yok” diyerek telgraftaki cümlenin tamamını silmiş ve sadece alıcı adresini göndermiş… Ailesi hâlâ telgraf bekliyormuş…

 

AB ile sığınmacı pazarlığı...
AB ile sığınmacı pazarlığı…

 

Burada Kayserilinin; Alman başbakanı Angela Merkel mi, yoksa Davutoğlu mu olduğunu siz düşünün…

Biliyorsunuz; Başbakan Davutoğlu, AB’ye Suriyeli mülteciler için Cerablus-Azez arasında 100 bin nüfuslu 3 şehir kurmayı teklif etmişlerdi. Belli mi olur; Suriye güvenlik yolu sınırlarındaki kendi topraklarımızda 500 binlik göçmen kent bile inşa etmeyi düşünebilirler, siyasi rant adına…

 

AB-Türkiye pazarlığını çizdiler.
AB-Türkiye pazarlığını çizdiler.

 

Bir proje önerim var:

Beritan aşireti için yaptığım öneriyi Suriyeli mülteciler için yapmak istiyorum. Diyarbakır Köy Hizmetleri Bölge Müdürü iken Beritan aşiret reisi Musa Yeşiltaş’a şu öneride bulunmuştum: Sınır boylarındaki mayınlı toprakları, yerleşik düzene geçmek isteyen sizlerin katkılarıyla temizleyelim ve yerleşin buraya. Suriye sınırında Köy Hizmetleri-Genelkurmay işbirliği ile güvenlik yolu inşası bitti, mayınlar da temizlenince alın sizi yerleşik düzene geçiş düzlemi… Mayınlı alan bölgesi; 780 km idi ve derinliği de 300 metre ile 1 km arasında değişiyordu. Mayından arındırılacak alan, yaklaşık 508 bin hektar (5.08 milyon dönüm) olarak belirmişti. Musa Yeşiltaş öneriyi çok benimsedi ve ön çalışmalara başlandı… 2002’de Görev sürem sonlandırıldığı için olguyla fazla ilgilenemedim…

İşte bu alan, Beritan aşiretine de yeter, Suriyeli mültecilere de… Özellikle Suriyeli göçmenler geçici olarak bu alanlara iskan edilebilir, yabancı işçi statüsünde çalıştırarak. Bu hem onları kurtaracaktır, hem de ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır. Çünkü, dünyada var olan 4 milyon Suriyeli mülteci sayısının 3 milyona yakını Türkiye’dedir (dünyada birinci).

Eğer bu olguyu siyasi ranta dönüştürecek projeleriniz var ise ters teper. Uydu oy deposu kent inşa et. Mültecilerin tamamına T. C. Vatandaşlığı ver, oy devşir. Eee, Haziran ayında T. C. vatandaşlarına vizesiz Avrupa hakkı çıkınca da, ‘toplumun tepkisini düşürmek için’ dolaylı olarak mülteci fazlalığını AB’ye enjekte et…

Şöyle mi desek?!: “Avrupa kuşatıldı, Padişahım Çok Yaşa…”

Ne dersek diyelim, nasıl dersek diyelim; Küresel efendilerin bize laik gördüğü iktidar, onların da layığını veriyor galiba.

Doğru ya, 2 gün önce Barak Obama yaptığı açıklamayla işin farkında olduklarını işaret etti.

Latuff AB-Türkiye sığınmacı pazarlığını çizdi.
Latuff AB-Türkiye sığınmacı pazarlığını çizdi.

 

Elbet işin farkındalar, fakat işlerine geldiği için suskundular. Baktılar ki tehlikeli olmaya başladı, satır aralarında mırıldanmaya başladılar: “ABD’nin önde gelen dış politika dergilerinden Atlantic, ABD Başkanı Barack Obama’nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ağır sözlerle eleştirdiğini yazdı. Derginin yazarı Jeffrey Goldberg, dış politikaya ilişkin sorularını yanıtlayan başkanı Obama’nın, Erdoğan’ı, ‘beceriksiz’ ve ‘otoriter’ olarak tanımladığını iddia etti. Hatta Goldberg Obama’nın söz konusu röportajda “en çok canını sıkan” liderlerden birinin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, diğerinin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyledi.”

Kimin canını sıkmıyorlar ki…

 

Bitmedi;

ABD’nin eski Ankara büyükelçileri Mort Abramowitz ve Eric Edelman, otoriterlikle suçladıkları Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan reform yapmasını… ABD’nin köklü gazetelerinden The Washington Post’ta yayınlanan yazıda Türkiye’de son yaşanan gelişmelerin akla 20’nci yüzyıl totaliterliğinin kan dondurucu klişelerini ve karanlık anlarını hatırlattığı belirtildi… “Bu otoriterliğin ve istikrarsızlığın sonuçları Türkiye’nin turizm endüstrisini kötü biçimde etkiliyor ve Türkiye ekonomisinin geleceğinden kaygı duyan pek çok ekonomisti ve yabancı yatırımcıların gözünü korkutuyor… Hükümetin Türkiye’nin yüksek tirajlı gazetesi de dahil olmak üzere muhalif medya gruplarına el koyması Erdoğan’ın ülkesinin potansiyeline nasıl ihanet ettiğinin yalnızca son göstergesi… Eğer Erdoğan ülkesine daha parlak bir gelecek hazırlamayı hâlâ istiyorsa, ya reform yapmalı ya da istifa etmeli.” deyince; Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Kendini sömürge efendisi zanneden iki eski ABD büyükelçisi ‘Erdoğan istifa etsin’ yazmış. Türkiye’ye talimat verdiğiniz günler geçti beyler” ifadesini kullandı.

İfadesinde Kalın haklı. Mort Abramowitz ve Eric Edelman ve de ülkemin bazı kalın kafalar ise öteden beri haksızlar…

Bu nedenle, bazı kalın kafalar ve özel kalın kafalar aşağıdaki sorularıma yanıt vermek zorundalar.

Bu ülkemde 4 günde kurulup 4 seçim kazanan partiyi bu Küresel efendiler kurmadı mı?

Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu, Muhsin Yazıcıoğu ve Üzerih Garih kimler tarafından kimin önünü açmak için öldürüldü?

Gezi Halk hareketi Brezilya’ya da sıçrayıp yaygınlaşmaya başladığı noktada, bitmekte olan 2002 sonrasının yapısını, “Kötünün iyisi” diyerek kim kurtardı?

Tüm bu talimatları kimler, kimler için veriyordu?

 

Hiç çekinmeden sol söyleme sığınarak sömürge efendileri deyip karşı duruş sergilemeniz hiç de inandırıcı değil…

Bu duruş bize yakışır, sizlere değil…

 

 

Hudut boylarını özelleştirmek»

 

evesbere@gmail.com

 

 

Tüm Yazıları»

Şevket Çorbacıoğlu / Bizim Anadolu / 12 Mart 2016

 

Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…

 

 

 

 

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...