Çamlıca Yolunda Camiciler Kolunda
France2 TV’ye verdiğimiz ‘Çamlıca Camii ile saray gerekliliği’ röportajı ve hormonlu havuz medyasının Tezcan Karakuş Candan’ı linç etme saldırıları
Çamlıca yolunda Camiciler kolunda ve Aksaray yolunda, saraycılar kolunda işleri yolunda idi… bozuldu…
Yine İstanbul’dayız. İstanbul’u 1 saniye boş bırakmaya gelmiyor. Biri muhakkak ona bir şeyle yapıyor, çok şeyler alıyor ondan..
1 Haziran 2015’te İstanbul’a günübirlik gitmek zorunda kaldım. France2 TV Kanalı (France 2 HD logo used from) ülkemiz temsilcisi Narin Kurumlu Çamlıca Camii inşası ile ilgili yazılarımdan yola çıkarak benimle söyleşide bulunmak istedi: {{Kimden : Narin Kurumlu narin_kurumlu@hotmail.com Kime : <sevket-che@hotmail.com>, evesbere@mynet.com… iyi günler Şevket Bey, France 2 haber kanalı, 1 Haziran 2015 Pazartesi günü, inşaatı devam eden İstanbul Cami (Çamlıca Cami) hakkında bir haber yapacak. Bu konuda bir röportaj yapmak isterler. Takip edebildiğim kadari ile ben kendilerine sizi tavsiye ettim. Bu konuya sıcak bakar misiniz?. Sizi telefon ile aradım ama ulaşamadım. Daha detaylı görüşmek ya da varsa sorularınız icin beni her zaman cep numaramdan arayabilirsiniz…iyi çalışmalar, 28 Mayıs 2015..Narin Kurumlu}}
İnşaat mühendisi olmam ve olguyu izlemem nedeniyle kabul ettik. Narin Kurumlu, Kameraman Nicolas Auer ve Muhabir Marc Guillier De Chalvron ile 1 saatlik güzel bir çalışmamız oldu. Ardından, yine yazılarımdan esinlenerek Ankara’da AOÇ’ye konuşlandırılan Aksaray ile ilgili söyleşide de bulunmamı düşündüler. Ben, Aksaray’ın hukuki ve planlama boyutuyla anlatılması gerektiğini bu nedenle ilgili hukukçu ve Mimarın konuşmasının daha uygun olacağını söyledim. Kabul ettiler ve Mimar olan sevgili Vedat Ağca kardeşimin katkısıyla Ankara Mimarlar Odası Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan arkadaşa ulaştım, kabul etti ve olayı çözdük.
Evet; bugünlerde sosyal medya tarafından linç edilmeye çalışılan, doğaya ve doğana duyarlı doğa savaşçısı “Tezcan Karakuş Candan” arkadaşımız söyleşiyi verdi ve Narin Kurumlu beni arayıp “bir numarasınız” diyerek teşekkür etti. Özellikle, Tezcan’ın, doğa ve doğan için gerçekten yürekli, gerekli çalışmaları, 2002 sonrasının birilerini rahatsız ediyor. Aslında salt onları değil, milletvekili olmuş, fakat milletin vekili olamamış sözde sol politikacıları da rahatsız ediyor Tezcan’ın etkin savaşı. Tezcan ve bizler onları rahatsız etmeye devam edeceğiz, onlara değil doğaya ve doğana rahatı sağlayıncaya dek…
Başta dediğim gibi İstanbul 1 saniye boş bırakılmıyor; fakat İstanbul 1994’ten bu yana boş. Özellikle 2002’den sonra bomboş. Bu boşlukta biri başıboş koşturuyor. Salt İstanbul’da değil, Türkiye’mde. Durdurulmaz ise dünyada at koşturmaktır amacı.
İlginç, düşündürücü, ütücü ve de itici bir siyasi fenomen…
Özellikle HES’lerle derelerimizin kurutulmasını tetikleyen şu veciz ve aciz sözü ülkemde şok yaratmıştı: “Ben çevrecinin daniskasıyım (2008).” Adeta; doğaya ve doğana olan duyarlılıklarla alay etmişti bu söylemiyle.
Aynı kişi, 27 Mart 1994 – 6 Kasım 1998 döneminde İstanbul Belediye Başkanı iken şunları söylüyordu: “Üçüncü köprü olayı intihardır. Kuzey bölgemizde kalan yeşil alanların imara açılması bir cinayettir. İnşallah bu proje tecelli etmeden yeni hükümet gelir… Hakkımı helal etmiyorum (1995)”. Ve bugün ise; “3. Boğaz köprüsüne karşı çıkanalar iş üretemeyenlerdir, projesi olmayanlardır, böyle oturdukları yerden atıp tutarlar ancak” diyebilmektir… Dün, İstabul’a zulmedenlere hakkını helal etmeyen Erdoğan, bugün İstanbul’a yaptıklarından dolayı kendisine hakkını helal etmeyenlerle savaşıyor…
Evet; İstanbul 1994 yılından beri başıboş.
Sizler biliyorsunuz, özellikle 20002’den bu yana İstanbul’a yapılanları; 3. Boğaz köprüsü, 3. Havalimanı, İslamist burjuvanın sermaye tapınaklarıyla İstanbul siluetinin bozulması… Kısacası İstanbul’a saldırı üstüne saldırı… Fatih’in İstanbul Fethi’nden ve Atatürk’ün adeta İstanbul’u 2. kez fethi emperyal temizliğinden sonra İstanbul 3. Fethi bekliyor bugün.
Tüm bunları, Üsküdar’dan Ataşehir’e ancak 2 saatte gelebildiğimiz trafik yoğunluğunda düşünüyorum (Dönüş otobüsümüz bu trafikte ancak 1 saat sonra hareket edebildi, çünkü Esenler’den tam 4 saatte, yani bir İstanbul-Ankara yol süresinde gelebildi) … İstanbul’un 2 yakasında adeta trafik kaosu yaşıyor, öte dünyada 2 yakasına yapışacağımız kimlikler yüzünden…
Üsküdar-Çamlıca’ya ilk kez gittim.1971’den bu yana bir ayağım İstanbul’da, fakat bir kez olsun Çamlıca’ya gitmişliğim olmamış. Boğazı tüm görkemiyle seyrediyorum Çamlıca tepesinden. Fakat hiç de yabancı gelmiyor. Düşünüyor, düşünüyor bulamıyorum. Aniden, Belgin Doruk ve Ayhan Işık’ın, Ediz Hun ve Fatma Girik’in, Göksel Arsoy ve Türkân Şoray’ın koşuşturmaları başladı. Boğaz manzaralı ağaçların arkasına saklanarak saklambaç oynuyorlar. Biraz ilerde de İzzet Günay sırtını boğaz manzaralı ağaca dayamış Hülya Koçyiğit’i öpüyor… Evet, burası Yeşilçam filmlerinde siyah beyaz izlediğimiz aşkların ve aşıkların, sevdaların koşuşturulduğu, Boğaz manzaralı cennetin izdüşümü yerdi. Fakat, şu an burada dinden ve yoksuldan geçinenler koşturuyor…
İşte 1 Haziran 2015 günün sabah 07.00’sinde, Ferah mahallesindeki Ferah caddesini tırmanıyorum, Çamlıca Camii’ne ulaşmak için. Yine düşünmeye başladım, “bu denli cami varken bu devasa camiye ne gerek vardı… İkincisi, Tayip bir yerleri mi fethetti? Çünkü fetih yapan padişahlar, fetih sonrası cami yaparlar diyor bazı yandaşları…” diye.
Çamlıca Camii’ne ulaşmazdan yakın çevresinde büyük sayılabilecek camilere rastlıyorum. Bunların en yakını 128. Sokak üzerindeki Veysel Beyhatun Camiii. Hemen karşısında Gazi Mustafa Altıntaş İlköğretim Okulu var. Çamlıca Camii bunların karşısında. Sultanahmet Camii alıntılı devasa Çamlıca Cami inşasının bitişiğinde protokol yolu inşası var. “Biz milletin iradesiyiz” diyen fakat o milletin içinden geçemeyen, ancak korumalarıyla uzağından geçenlerin ‘milletten soyut’ protokol yolu bu yol inşası…
Çamlıca Camisi Çamlıca’nın en yüksek rakımına konuşlandırılmış falan değil. Cami tabanının konuşlandığı zeminden siz İstanbul’u net gözlemleyemiyorsunuz; 268 metre rakımındaki Büyük Çamlıca Korusu’ndaki gibi. Kat çıktıkça Boğaza hakim olabiliyorsunuz. İstanbul’un en çukuruna yapacağınız sermaye tapınağıyla da bunu yakalayabilirsiniz. Neden Büyük Çamlıca Korusu’na değil de daha düşük kotta inşa edildi “Çamlıca camisi”?. Ne dersiniz oraya da başkanlık sisteminden sonra devasa bir padişah sarayı konuşlandırılmasın!
Çamlıca Camii, Erdoğan’ın özel sırrını barındırıyormuş. Bu sırrı hiç merak ettiniz mi? Yoo, yine lider tapınıcıları bir şeyler yumurtlamışlardır.
Bu yumurtlamalara kendisi de zemin oluşturmuyor değil…
Çamlıca Re-cep’in SİT alanları içindeki Kısıtlı’daki villalarına bitişik. Çamlıca tepesi, Çamlıca Camii ve Kısıklı villaları… belki bu üçleme arasında bağ kurularak gizemli proje veya gizemli bir ilahi tanımlama yapılıyordur. Sır buradan esinlenilmiş olabilir de.
Nasıl “sır”’landırılmaz ki; Tayyip geldi, Sivas Suşehri’ne Müslümanlık geldi diyebilen insanlar besliyor bu sırrı.
İnşaat alanına girdim resimler çekiyorum. Kapıda bekleyen çekemezsin diyor, çektim ben de… Takım elbiseli güvenlik görevlisi “tüm alanı üstten çekebilirsin, bunun için tepeye tırman” uyarısı yapıyor. Kazı halindeki protokol yolunu geçerek, börtüböcek, çiçek resmi de çekerek tepeye tırmandım. Karşımda görkemli boğaz panoraması, fakat tel örgülü. Kendimi zorluyorum görüntü almak için, olmuyor. Neyse elimi tel örgüsüne sokarak cep telefonuyla birkaç görüntü aldım. Elimden telefon kaysa 25 metre aşağı düşecek ve her şey bitecek.
Yukarıdan biri indi yanıma geldi. Bekçi değil, Şebinkarhisarlı Kenan’mış. Tanıştık. “Her gün buraya çıkar seyrederim bu kutsal camiyi” diyor. “İyi de, etrafındaki camiler kutsal değil mi” diyorum ve alıyor sazı basıyor bam telime; “Buraya o büyük insanın adı verilecekmiş… Bu camii başka… Burası İslam kültür merkezi olacak, Dünya Müslümanları eğitim merkezi olacak…” Sözünü kesiyorum; “Biliyorsun, İstanbul Avrupa yakasındaki 7 tepe ile anılır ve adına 7 tepeli şehir denir. İşte o yedi tepe; 1- Üzerinde Ayasofya’nın, Sultanahmet Cami’nin ve Topkapı Sarayı’nın bulunduğu “Sarayburnu Tepesi”dir. 2- Üzerinde Nuruosmaniye Külliyesinin bulunduğu, Çemberlitaş’ın yer aldığı “Nuruosmaniye Tepesi” 3- Güneyde Beyazıt Cami, kuzeyde Süleymaniye Külliyesi’nin bulunduğu “Beyazıt Tepesi” 4- Dördüncü tepe, üzerinde Fatih Külliyesi bulunan, “Fatih Tepesi”dir. 5- Üzerinde Sultan Selim Külliyesi bulunan 74 metre yüksekliğindeki “Sultan Selim Tepesi” 6- Üzerinde Mihrimah Sultan Cami, Kariye Müzesi ve Tekfur Sarayı bulunan “Edirnekapı Tepesi” 7- Yedinci tepe ise Aksaray semtinden surlara ve Marmara sahiline kadar giden bölgedir. Arkadius Sütunu’yla, Altı mermer’in kuzeyindeki Mokios Sarnıcı bulunmaktadır.
Avrupa yakasındaki bütün tepeler Osmanlı padişahları fetih sonrası Cami ve külliyeler yaparak doldurmuşlar. Tepe kalmayınca senin hayran olduğun liderin, cami yapmak için adete bir yerler fethetmişçesine, Asya yakasında tepe aramış ve Çamlıca tepesinde karar kılmıştır… Bu duruş, Osmanlıya benzeme duruşudur ve amaç Başkanlık sistemiyle Yeni Osmanlılıkla Hilafeti getirmektir. Bizler buna karşı çıkıp, burayı evrensel dinler müzesi haline getireceğiz deyince, kendisi de, buranın salt cami değil İslam kültür merkezi ve çok yönü külliye olacak demek zorunda kalmıştır…” Kenan bildiğini, ben de bildiğimi okuyorum. Kenan aslen Şebinkarahisarlı, fakat Şebinkarahisar’ın hemen güneyindeki Suşehrin’de doğmuş ve büyümüş. Benim söylediklerime otomata bağlanmışçasına yanıt veriyor; “Tayyip Suşehrini Müslümanlaştıran kişidir. Suşehri’nde önceden 6 tane içkili lokanta vardı, kapattı onları… İnönü Şebinkarahiar’ı İl iken İlçe yapan adamdır. Birgün, Cumhurbaşkanı iken buraya içmeye gelmiş, hesap kabarık gelince kızmış ve burayı ilçe yapmış… Dedemin altınlarına el koymuş…” Şoktayım, ‘nasıl yanıt versem de bu yoksulu bu cehalet kuyusundan alırım’ı düşünmeye başladım. “Kenan sen ne diyorsun?! Hadi diyelim Cumhurbaşkanı hesaba itiraz etti, ne güzel işte, cebinden ödeyecek, örtülü ödenek kullanmayacak… Bırak bunu; Cumhurbaşkanı’nın içkili lokantada ne işi var? Dahası; Şebinkarahisar 1933’te ilçe yapılırken, Atatürk Cumhurbaşkanı, İnönü Başbakandı. Ekonomik nedenlerle bazı illerin ilçeye dönüştürülmesi Atatürk ve Celal Bayar’ın yurt gezi gözlemlerinde alınan bir karardı…” Kenan asla anlamak istemiyor. Lafı dönüp dolaştırıyor, İnönü’ye, dinsizliğe ve ülkenin yoksullaştırıldığına getiriyor. Merak ettim ve, “O yıllar, Kurtuluş savaşı vermiş yoksul bir ülke olduğumuz için halkın yoksul olduğuna vurgu yaparak, günümüzde de yoksulluğun var olduğunu, sen ve ben de bu bağlamda yoksul olabileceğimizi, bu nedenle ne iş yaptığını” sordum. “Benim, Recep Tayyip döneminde Beyoğlu hattında 9 otobüsüm oldu…” deyince önceki konuşmalarından daha fazla öfkelenerek “Söylesene be Kenan, halk otobüsü zincirine sahip olduğunu. Elbette ki sen Tayyip’i savunacak, hatta yalanlarına yalan katacaksın… Haydin eyvallah” diyerek, Çamlıca’dan aşağı inmeye başladım…
Narin Kurumlu hanım ve France 2 Kanal ekibiyle bulaşacağım saati doldurmaya başladım. Taksi ile Üsküdar’a indim. Oradan Kızkulesi ve tekrar Çamlıca tepesine yöneldim. Üsküdar Cumhuriyet caddesi üzerindeki Bolulu Hasan Usta Tatlı Salonundayım. Kahvaltı yaptıktan sonra gelen geçenleri gözlemeye başladım. Aniden görsel anket yapmak aklıma geldi. Türbanlı ve türbansızları sayıyorum. 30 dakika sürdü. Sonuç: 164 türbansız, 33 türbanlı, başörtülü 11, çarşaflı 1 ve boneli 1… Belli ki AKP iktidarı, Üsküdar gibi muhafazakâr kesimi bile kendine göre Müslümanlaştıramamıştı. Tatlı salonunu Karslı hemşerim Melek Akbal işletiyor. Görsel Anketin sonuçlarını gösterdim. Ülkenin siyasi sorunlarından ve seçimden söz ettik. HDP’nin barajı aşacağını savladı. Sonuç tahmini yaptı da; HDP % 13, CHP 29, MHP 19, AKP 35… Ben de bir tahminde bulundum; HDP % 12, CHP 28, MHP 18, AKP 38…
Taksiciler biliyorsunuz kentin yürüyen bilgi bankaları gibi. Bu nedenle taksi sürücülerle konuşurum. 5 sürücünün 4’ü bugüne dek AKP’ye oy verdim, bu seçimde MHP dediler. Yalnız bir tanesi AKP dedi. CHP diyen yok…
Devasa ekonomik ve yapısal projelerden övünerek söz edenlere, bu projelerin devasa yıkımlar olduğunu, kısmı iyileşmelerin önceki iktidarların projeleriyle yaşam bulduğunu, bunun kişi ve partilerce sahiplenerek 7 Haziran 2015 seçimleri için panolarda “İkinci yarı başlıyor” afişiyle sloganlaştırıp siyasi ranta dönüştürülemeyeceği halka iyi anlatılmadı ve koalisyon resmi karşımıza çıktı…
Bu nedenle, hep birkaç kişi değil, birçok kişi, yani halktan da birilerinin anlatması gerekir. Onu yapmaya çalışıyoruz. Şebinkarahisarlı Kenan’ları ve benzerlerini anlatıyoruz. Bu lokal değil, yerel değil, ulusan değil evrensel bir sorundur.
Not: Yazılı ve görsel medyada ‘Çamlıca Camisine ve Ankara’daki Aksaray’a eleştiri getiren bizimle yapılan röportajlar değil de’ onlar yer aldı. Bu da medyanın onlar için ne denli yönlendirildiğinin göstergesi: “Bugüne kadar, ABD, İngiltere, Almanya, Hollanda, Belçika, İsveç, İspanya gibi pek çok ülkeden medya organları haber yapmak için Türkiye’ye geldi. Bunlara son olarak Fransız televizyonu ‘France 2’ eklendi… Çekim için İstanbul’a gelen haber ekibi Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’le özel bir röportaj yaptı. Türkmen, France 2 Kanalı muhabirinin; ‘Çamlıca Camisi deyince, ne yapmak istiyoruz? Türkiye için nasıl bir öneme haiz? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın projeye katkısı nedir? Projeyi takip ediyor mu? Onun için önemi nedir? gibi sorularına yanıtlar verdi.”
Biz yine de yılmayacağız. Batının çıkarcı kokuşmuş kapitalist duruşu ne denli desteklerse desteklesin, bizlerin sesleri ne kadar kısılmaya çalışılırsa çalışılsın, son seçim sonrası birileri kurtarmaya çalışsa da bu yapay saltanatı sallamaya devam edeceğiz…
II. Not: France 2 Kanal ve Narin Kurumlu duruşu habercilik ahlakıyla çelişti, hem de çok…
evesbere@mynet.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM: 0506 609 00 32
Şevket Çorbacıoğlu / Bizim Anadolu / 30 Haziran 2015