Press "Enter" to skip to content

‘Benim Sadık Yarim Kara Topraktır’

Yaşamını gönül gözü ile sazının tellerine döktüğü özlü sözlerle anlatan Âşık Veysel’in ardından…

Son yüzyılda Anadolu toprağında yaşamış hemen herkesin (özellikle de yetişkin bireylerin) kulakları Âşık Veysel’in sazı ve ağzından çıkan, o tartılarak çıkan türkü sözleriyle tanışmıştır. TRT’nin TRT olduğu yıllarda sabahları Veysel babanın sözlerini anlamasam da müziği kulağıma hoş gelirdi. Belki de hep saz sesi duyduğumuz için hoşuma giderdi saz çalış tarzı. Çok sonraları yaşam yolculuğunda kendi yaşamını ve içinde yaşadığı dünyayı anlatmaya çalışan bir filozof yazar olduğunu fark ettim. Fark ettiğimde de Veysel baba artık doğanın yaşam bileşkesi olan toprak ile buluşmuş ve toprağının üzerinde onun ifadesi ile çiçekler açmış, arılar bal yapıyor, koyunla süt veriyordu. Mesleğim olan toprak bilimini anladıkça Veysel babanın büyüklüğünü ve sazının tellerinin gücünü daha iyi anlamaya başladım.

Âşık Veysel’in anlatımları ile o kadar etkili bir ozan ki saz ve söz bütünlüğüyle hepimizi düşündürttü.

O sade ve naif anlatımı yanında vurucu ve dokundurucu ifadeleriyle bir o kadar da derin düşündürücü ve yaralayıcı etkiler yaptı zihinlerimizde.

Her bir anlatımın bir hikâyesi vardı tabii. Veysel babayı ozan yapan kendisini terk edip giden ilk eşi Esmaya verdiği yaşam dersidir. Kendisini terk eden Esmaya olan sevgisini ve kırgınlığını “Bir vefasız zalim yâre bağlandım, Tarih üç yüz otuz beşte evlendim. Sekiz sene bir arada eğlendim, Zalim kâfir yetim koydu kuzumu.” diyerek başlar saz çalmaya.

Toplumcu bakış açısıyla anladığı dünyayı ve insanı doğa gerçeği üzerinden çalarak söyledi.

Hepimizin bildiği ölümsüz eserlerinden;

Uzun ince bir yoldayım,

Dostlar beni hatırlasın,

Güzelliğin on para etmez,

Kahpe felek,

Kara toprak,

Küçük Dünyam

Benim sadık yârim kara toprak gibi başucu söylemleriyle yaşamı ve ölüm bilincini hepimize aşıladı.

Halen sevilen ve sözleri değişik şekillerde yorumlanabilmektedir.

Aslı önemsediği şiiri ve türküleriyle fiziki olarak görmeyen, ancak gönül gözüyle sazının telleriyle anlattığı “Sen bir ceylan olsan” şiirindeki “vursam yaralasam söz ile seni”ndeki sözleri kavgayı değil, anlatımla hem de etkili anlatımla insanı içten vuran-yaralayan bir tarz.

Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı

Avlasam çöllerde saz ile seni

Bulunmaz dermanı yoktur ilacı

Vursam yaralasam söz ile seni

Güzelliğin on para etmez, şu bendeki aşk olmasa” sözü ile “İnsanın Kâmili” tanımlayan güçlü bir yetişkin, bir bireyi ve ne aradığını bilen bir ifade. Aslolanın şekil değil öz olduğunu felsefi ve psikoloji bilimi diliyle anlatıyor duygularını. Sözleriyle yaşamı bütünlüklü anlamış bir ermiş olarak saz ile toplumun zihnine düşüncelerini kazdırmıştır.

Yaşamını anlattığı “uzun ince bir yoldayım” şiirinde hepimizin yaşadığı yaşam yolcuğunda bilmeden gece gündüz yaşadığımız her tülü halleri açıklamaları filozofça açıklamış:

Dünyaya geldiğim anda

Yürüdüm aynı zamanda

İki kapılı bir handa

Gidiyorum gündüz gece

Âşık Veysel ölmeden önce şöyle söylediği belirtilir:Ben öldükten sonra mezarıma taş koymayın. Mezarımda beton hiçbir şey olmasın. Sadece toprağa gömün beni. Üstümde biten otları inekler, koyunlar yesin; et olsun, süt olsun. Mezarımda açan çiçekleri arılar emsin, bal olsun. Toprak olayım, benim toprağım da milletime hizmet etsin”.

Genelde bu dünyayı ve öbür dünyayı analiz etmiş ve yaşamı bütünlüklü anlamış insanların ölüm olgusunu çözdükleri için ölümden korkmadıkları görülüyor.

Ölümü olgunlukla karşılamakta; toprağa karışmaktan ve börtü böceğe yem olmaktan korkmamaktadırlar. Bu bilinç bir üst bilinci ve bütünlüklü bir kavrayışı ifade ediyor.

Benim yârim kara toprak şiirindeki bir dörtlüğünde şöyle söylüyor:

Bütün kusurumu ey yâr toprak gizliyor
Merhem çalıp yaralarım düzlüyor
Kolun açmış yollarımı gözlüyor
Benim sadık yârim kara topraktır”

Toprağın kendisini beklediğini ve kusurlarını (kendi tabiriyle sırlarını) sakladığını biliyor.

Aynı şiirinde, yaşamın ve gıdaların topraktan geldiğini belirtiyor. Toprakta yetişen bitkiler değil diyalektik açılımla koyunun da, kuzunun da, suyun da, sütün de topraktan geldiğini belirtiyor:

Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yârim kara topraktır

Her bir kelimesi ve dörtlüğü ayrı ayrı anlamlı ve düşündürtücü. Sözleri beynimizin altına giren ve düşünce dünyamızı genişleterek bizleri bilinçlendirdi ve ruhen içimizi mutlu etti. Ne mutlu ki böyle dünyayı gönül gözüyle anlamış ozanlarımız ve evrensel değerlerimiz olmuş.

21 Mart’ta ölüm yıldönümüydü. Saygı ve rahmetle anıyoruz, ruhu şad olsun.

iortas@cu.edu.tr
https://www.facebook.com/iortas
X: ‏@iortas
Instagram: iortas2018

Prof. İbrahim Ortaş / Görüşler / Bizim Anadolu / 17 Nisan 2024

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...