Aşk Üzerine
Bir “an”dır bu yüreğinden konuştuğun
Bir iç çekip içinden mırıldandığın
Bir film setinde gibi repliklerle
***
Ne isterdim biliyor musun?
Yüreğimi söküp, avuçlarına koymayı…
Böceği, çiçeği, ağacı
Güneşi, ayı, yıldızları gözlerinden görmeyi
Bir can ise eğer “bu sevmenin bedeli”
O canı…
Dizlerine yatıp, yüzüne bakarken vermeyi
AŞK OLDU MU BÖYLE OLMALI!
“Kadın olsun, kitap olsun, cildine aldanmayıp, içindekilere bakılmalıdır”
(Cenap Şahabettin)
Anlatılması ve yaşanması “kolay”mış gibi gözükse de;
Geçmişten günümüze, bilim adamları da dahil olmak üzere, hiç kimsenin insan üzerindeki olumlu veya olumsuz etkilerinin sebep sonuç ilişkisine dayandırarak açıklayamadıkları, psikoloji, felsefe, edebiyat ve sanatın her dalına konu olan AŞK….
Ancak hissedilerek ve İÇTEN yazılırsa mânâ bulur diyerek İÇTENCE bir yazma konusu olarak karşınıza çıkarttım.
Ve işte benim düşüncelerim ile AŞK…
“Aşkı anlatmak, yeryüzünde var olan dillerden başka bir dil ister” der Eugene Delacroix…
Bana göre bu dil vücut ve duyguların dilidir.
AŞKIN tüm gizli sırrı bu lisanda saklı…
Akıl ve duygunun karşı karşıya geldiği, birbirinden kopuk ve tamamen bağımsız hayat bulduğu devrede saklı AŞK…
Kişisine, karakterine, tarzına, şekline, ilgi alanına, beklentilerine, karşısındakinin ona hitap etme şekline, bakış açısına göre farklılık ve çeşitlilik gösterir.
Lise yıllarımda ve onu takip eden yıllarda ağlaya zırlaya gel-gitler yaşadığım “AŞK ACISI” çektiğim günlerden bir gün….
Sanki dünmüş gibi
Perişan vaziyetteki durumumdan Annem’in içi parçalanmış olacak ki;
Usulca gelerek yanıma oturdu. Ellerini uzatıp şefkatle ellerimi tuttu ve avuçlarının içine koydu.
Bir hikâye anlatmaya başladı.
——
Bir gün Mevlana eve girer ve hanımı o na sorar…
Bu kadar aşıksın MEVLA’ya
Şükürler olsun bu aşkı yaşayıp, yaşatana…
“Peki bana ne kadar aşıksın?”
Mevlana cevap verir;
Sen benim;
Yaradandan ötürü Yaradılanı sevişimsin
Bir adım gelene on adım gidişimsin
Herkesi olduğu gibi kabul edişimsin
Sen benim;
Bugünüme şükür, yarınıma dua edişimsin.
Azla yetinişim
Çoğa göz dikmeyişim
Ve kapanmayan avuç içimsin
——
Anneme kırık dökük bir kalp ve yarı ıslak gözlerle bakıp;
“Bana bunu neden anlattın?” diye sordum
Yüzünden eksik etmediği güzel tebessümü ile gözlerimin içine bakarak;
“Adına AŞK diyeceğin, nice duygular yaşayacaksın…
Gözyaşlarını ve hissettiklerini küçümsediğimden değil:
Her kimin için gözyaşlarını döküyorsan, amacın ve hissettiklerinin buna yakın olması değerlidir” demişti…
Babamın:
“Her duyduğun, okuduğun ve yaşadığın olaydan bir ders ve bir sonuç çıkartman hayatını kolaylaştırır” cümlesi beni sardığından ama o tarzı da, “ANCAK” belirli yaşa gelince idrak ettiğimden olsa gerek
Mevlana’nın Aşk hikâyesinden de…
“Aşk durumunda, karşındaki kişiye yüklediğin ve sana yüklenen değer AŞKI önemli kılar sonucunu çıkartmıştım…
Ne derece doğru?
Ne derece yaşadık?
Ne derece yaşanacak?
Bunu kimse bilemez!
Bu son derece özel, bir tek zamanda, bir tek kişiye duyulan ve hiç beklemediğimiz bir anda karşımıza çıkan, içinde binbir duyguyu barındıran aşkın…
Sonucu, hedefi ve ödülü de yine bana göre cinselliktir, birlikteliliktir…
Bundan;
“Aşk varsa cinsellik vardır, yoksa yoktur” gibi bir anlam çıkıyor gibi görünse de, bu doğru bir tanım değildir…
Aşk olmadan da pekâlâ cinsellik yaşanabilir…
Aşkla yapılan birliktelik ziyafet gibiyken, diğeri mastürbasyon birliktelik olarak anılır ve yaz yağmurları gibi gelip geçicidir…
Bizi esir alacak kadar güçlü olan, mutluluk, haz, umut, doyum, zevk gibi bize enerji veren duygular ve ruhumuzu besleyen Aşk olmasaydı…
Kadın ve Erkek gibi cinsiyet farkı olmasaydı ve vücudumuzda cinsiyet hormonları salgılanmasaydı…
Son derece donuk, ruhsuz, heyecansız ve çok renksiz bir yaşantımız olurdu.
Olumlu yönlerinin yanı sıra, olumsuz hallerinin de hatırı sayılır etkileri olsa da;
Rakipsiz bir duygu olan AŞK her ne olursa olsun yaşanmaya değer güzelliklerle doludur.
Herkesin bu duyguyu tatması ve bu duyguya erişmesi dileklerimle…..
İçten Külünk
Bizim Anadolu / 23 Ocak 2019