Bilinmezliklerin ardı bir gün aydınlanacak
mı?
Devrim Arabalarından
neden vaz geçildi?
|
Devlet
Başkanı Cemal Gürsel Devrim arabasıyla Cumhuriyet kutlamalarına
gidiyor. |
ÖMER F. ÖZEN
Başbakan'ın
bir Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) toplantısında
dile getirdiği 'sizden Türk otomobili yapmanızı istiyorum' sözünden
sonra, 1961 yılında 129 günde büyük olanaksızlıklar içinde gerçekleştirilen
ve ne gariptir ki, iyi bir sınav vermeyen Türk basınında yerden
yere vurulan Devrim Arabaları Projesi yine gündeme
düştü.
Nasıl bir aymazlıktı
ya da ardında nasıl ve hangi bilinmez bir güç vardı ki, Türkiye'nin
yüz akı bir tasarısı gözardı edilmiş, 'benzin koyulması unutulmuş
(!)' diye koca bir projeden vazgeçilmişti? Bu bilinmezlik
gizeminin kapısı 2008 yılında Tolga Örnek'in ortaya koymuş
olduğu, Bizim Anadolu'nun da I. Montreal Türk
Filmleri Haftası'nın açılış filmi olarak sunduğu Devrim
Arabaları filminden sonra da aralanamadı.
Başbakan'ın
sözlerinden sonra yeniden gündeme gelen Devrim Arabaları'yla
ilgili Proje'nin başında bulunan Yüksek Mühendis Emin Bozoğlu'nun
o zamanlar 17 yaşlarını yaşayan oğlu Attila Bozoğlu'ndan
bildiklerini anlatmasını istedik. Herhalde onun da söyleyecekleri
vardı bu konuda.
İşte sorularımız
ve işte Attila Bozoğlu'nun anlattıkları:
|
Attila
Bozoğlu. |
- Sayın
Bozoğlu, o zamanki basın tümden mi karşı çıktı? Destekleyen hiç
mi olmadı?
- O zamanki basın ne hikmet ise baştan sona köstekledi bu projeyi.
Bu projeye milyarlar harcandı ve neticede de başarılamadı, imal
edilen araba bozulup yolda kaldı diye yayın yaptılar.
- O zamanki
Askeri yönetime herhangi bir baskı gelmiş olabilir mi? Çünkü biliyoruz,
kırklı yılların sonundan itibaren Amerikalılarla ikili anlaşmalar
yapılıp eğitim ve istihbarat da içinde olmak üzere hükümet Amerikalıların
çıkarları doğrultusunda hareket etti. Askeri yönetim de bundan nasibini
almış olabilir mi?
Babam
bazuka da yaptı
- O zamanki
askeri yönetime bir baskı geldiği kuvvetle muhtemel. O tarihlerde
Türkiye'de en gözde arabalar Chevrolet, Ford ve Pontiac gibi markalardı.
Amerikalıların bu olayı organize ettiği bir gerçek. Nitekim yalnız
Devrim arabaları değil, şakır şakır imalat yapıp Hollanda
ve Polonya'ya ihracat edilen çift motorlu uçak fabrikaları kapatılıp
traktör fabrikası oldu. Yine gariban babam 1949 yılında Kırıkkale
silah fabrikasında (Sonradan MKE oldu) bazuka, roket ve roket atar,
çukur imhalı tahrip kalıbı (top mermileri, bazuka roketleri, kara
mayınlarında kullanılan yüksek kesme ve delme gücü olan patlayıcılar)
prototiplerini imal edip, tecrübelerini yaptı. Tecrübelerin başarıya
ulaşması üzerine seri imalata geçilmesi için Genelkurmaya bir rapor
gönderdi. (Orijinal belgeler arşivimdedir.) Devrim arabalarında
olduğu gibi bu olay da sumen altı edilmiş. İlk Türk roket fabrikası
1988'de kuruldu. Kırk senelik bir kayıptan sonra. (MKE fabrikası
da daha sonra Zeytin yağı çıkartmak için pres üreten bir fabrika
haline getirildi.)
|
Projenin
başında olan Emin Bozoğlu daha önce bazuka da yaptı. |
- Eve
gelen tehdit telefonları konusu var. Bu konuyu babanız bir yerlere;
polis, savcılık ya da yönetim birimlerine bildirmedi mi? Bu konuda
herhangi bir gelişme olduğunu anımsıyor musunuz?
- 1961 senesinden bahsediyoruz. Türkiye'de numara çevirmeli, siyah
melamin telefonların devri. Öyle kısa sürede tespit yapabileceğiniz
ne santral, ne de teknoloji var o senelerde. Bir de tahminim, asker
olmasından dolayı biraz da yiğitliğe b.k sürmedi babam gibi geliyor
bana.
- Sırf
arabanın benzini bitti diye böylesine bir tasarından vazgeçilmesini
garip bulmuyor musunuz?Dahası, zaten diğer Devrim arabasıyla Gürsel
kutlamalara gitmiş. Sonra benzin konularak diğer arabalarla da Ankara'da
yurttaşlara tanıtmak amacıyla turlar atılmış. Bu arabalar ülkenin
yetişmiş beyinlerinin gece gündüz demeden çalışıp çabalayıp ürettiği
örnek arabalardı.
Benzinin
unutulmuş olması çok saçma
- Projenin neden
durdurulduğu hâlâ bir bilmece. Benzin bitti diye durdurulmadı herhalde.
Garip ki ne
garip. Garip olan sırf bu olay değil, bir sürü husus var:
1- Siyah arabaya (resmi araba rengi) Cemal Gürsel Paşa'nın
bineceğini herkes önceden biliyordu.
2- Diğer iki arabaya benzin konmuştu da, neden siyah arabaya benzin
konmamıştı veya az konmuştu? Unutulmuş iddiası, bana çok çok saçma
geliyor. Devlet Başkanının bineceği araba özellikle kontrol edilmez
mi?
3- Devrim arabalarının gösterge panelleri saat gibi çalışır durumdaydı.
Üstelik de göstergeler Türkçe yazılı idi. Arabayı kullanan şahıs,
benzin olmadığını neden görmemişti?
4- Bizi telefonda ölümle tehdit edenler kimdi?
5- Bildiğim kadarı ile 29 Ekim'den sonra bir araba daha imalattan
çıkmıştı. Bugün Tülomsaş'ta yalnız bir araba mevcut
ve hâlâ çalışır vaziyette. Geri kalan üç araba ne oldu? Bu üç arabanın
hurdaya çıkarılarak imha edildiğine dair söylentiler var. Eğer bu
doğru ise, neden imha edildiler? İmal edilen, askeri maksatlar ile
de kullanılabilecek olan, 3 ayrı tipten 10 adet motor, iki ayrı
tipten 6 şanzıman ne oldu? Bunlar da mı imha edildi?
6- En önemlisi de, Devrim Arabaları Projesi'nden neden
vazgeçildi?.
- Elbette
bu bir tasarıydı ve belki biraz da pahalı olacaktı. Ancak seri üretime
geçtiğinde bunların maliyeti düşecekti. Bunlara dikkat çeken hiçbir
basın organı olmadı mı? Söylenen şu ki, basın tümden böyle bir tasarıya
karşı çıkmış, hiçbir biçimde desteklememiş. Önce böyle bir tasarının
yolunu açan askeri yönetim, daha sonra basına sansür uygulamış olabilir
mi?
- Tasarı pahalı değil, bilakis bedavaya mal edildi. Zippo fabrikasının
yeni bir tip için 1 milyar doların üzerinde harcama yaptığı günleri
hatırlıyorum. Bütün projeye harcanan rakam 900.000.- TL idi. Bugünkü
kur ile 580.000.- USD civarı. Bu paraya, çıkan ürünlerin haricinde,
elde kalan kalıplar, alet edevat da bu rakama dâhil. Ortaya çıkan
eser ise şöyle:
Yoktan var edilmiş,
a- 4 adet Otomobil, b- 3 ayrı tip olmak üzere 10 adet motor, c-
2 ayrı tip olmak üzere 6 adet şanjman. Hepsi Türk dizaynı ve yerli
malzeme. Komik bir rakam harcanan. Bu modellerin imalinde hesaplanan
maliyet (imalat giderleri hariç) ise şöyle:
Arabalar: 60.000.-
TL / adet; Motor ve şanjmanlar 10.000.- TL/ adet. Seri imalata geçilseydi
bu rakamların % 75 düşeceği hesaplanmıştı. Tayyip Erdoğan'ın
Tüsiad toplantısında, yerli otomobil yapılması için
özel sektöre çağrı yapmasından sonra, 24 Ocak 2011 tarihli Radikal
gazetesinde çıkan yazıda, prototip imalatı için reel sektörce
öngörülen rakamın 4 milyar USD olduğu belirtiliyor. Devrim'in imalatı
için harcanan meblağ ile mukayese edilirse, durumun ne kadar traji
komik olduğu açıkça görülmektedir.
Proje
durdurulduktan sonra Anadol çıktı, babama iş teklifi geldi
Benim fikrimi
sorarsanız, tek bir olgu kafamı kurcalıyor. Devrim Arabaları
projesinin durdurulmasından 2 sene sonra Anadol (FORD) otomobiller
piyasaya çıktı. Hatta babama da iş teklif edildi. Bilmem anlatabildim
mi?
|
Emin
Bozoğlu da asker kökenliydi.
|
- Babanız
gibi kişilikler genelde anılarını yazarlar. Kendisi bu konuda bizleri
aydınlatacak bir şeyler yazıp bir yerlere koymuş olabilir mi? Arabayı
üreten bir kişi değil. Dolayısıyla bir kişi üzerine baskı kurulup
söz edilmesini engellemek kolaydır belki ancak, yönetim de içinde
olmak üzere 29 kişi çalışmış bu tasarı üstünde. Bu kişilerin hiçbiri
mi bu konuda bir şey konuşmadı ya da soru sormadı? Neden büyük bir
sır perdesi ya da sisler içinde bırakıldı bu konu?
- Maalesef babamın anı yazmak gibi bir âdeti yoktu. Ancak olaylarla
ilgili belgeleri saklardı. Bu projede 30 teknik personel ve 200
işçi çalıştı. Devre devre, bu personel, bu olayla ilgili serzenişlerini
yazdılar. Ancak şunu da göz önüne alalım. Bu insanlar bütün benlikleriyle
bu projede delice bir şevk ile çalıştılar ve mucize yarattılar,
kimse arkalarını sıvazlamadı. Kimse teşekkür bile etmedi. Başarılarından
dolayı adeta cezalandırıldılar. Konuşsalar ne olurdu ki! Unutmayın
ki burası Türkiye. Fazla konuşmaya gelmez. Ve bu insanlar da hayata
küstü. Bildiğim kadarı ile bugün bir tek kişi hayatta.
|
Tolga
Örnek'in yaptığı Devrim Arabaları filminden bir sahne. |
- Bir
sorum da yapılan Devrim Arabaları filmiyle ilgili. Filmin gösterimine
neden gitmediniz? Filmin yönetmeni her yerde bu konuda sitemini
dile getirdi. Bir kaç yıl önce filmi Türk Filmleri Haftası'nda açılış
filmi olarak Montreal'de gösterdik. Burada bile söz etti konudan
ve 'dünyanın en kötü filmi olsa bile, gelip filmi izleyemez miydi;
filmin kahramanı babası' diyerek sitemini sürdürüyordu.
- Devrim Arabaları filmine kimse beni davet etmedi. Filmin çekildiğini
de tesadüfen sınıf arkadaşım (eski diplomat ve basketçilerimizden)
İlhan Atınç'tan öğrendim. Meğerse Tolga Örnek damadı imiş.
Tolga'nın karısı Pemra'yı (İlhan'ın kızı) bebekliğinden
tanırım. Sohbet esnasında İlhan söyledi, Tolga böyle bir
film çekiyor diye. Yahu dedim İlhan, Proje'nin başındaki
mühendis benim babamdı. Öyle haberim oldu filmden.
Filmi kendi
olanaklarımla temin ettiğim, DVD'den izledim Foça'da. Tolga,
keşke filmi çekmeden evvel benimle konuşsaydı. Filmde tehdit telefonlarından
hiç bahis edilmiyor. Otomobil imalatı fikrinin Sıtkı Ulay'dan
çıktığı belirtilmiyor. Daha burada size söz edemeyeceğim bir takım
başka olaylar da var. Benim ülkemde her şey dinlenip okunduğundan
yazamıyorum bunları. Başım belaya girebilir. Filmin sonunda da keşke
bu projede çalışanların isimleri geçseydi ekrandan. Her halde ruhları
şad olurdu. Bence çok büyük bir hata.
Ne olursa olsun
Tolga büyük bir iş başardı. Bu konuyu tekrar gündeme getirdi.
Ben şahsen filmi de çok beğendim. Tolga'ya da çok çok teşekkür
ederim.
Filmi seyretmeye
gitmediğimize gelince. Tolga niye böyle bir şey söylüyor
bilmiyorum. Filmin Galasına mı davet edildik de gitmedik? Araştıracağım.
Şahsen bana böyle bir davet gelmedi. Belki de İstanbul'da yaşayan
kızım Yeşim (Tiyatro ve sinema oyuncusu Yeşim Ceren
Bozoğlu ) ve kardeşim Ömer ile görüşmüştür. Onlar
da filmi normal vatandaş gibi bilet alarak izlemişler. Ama ciddi
bir davet olsaydı her halde haberim olurdu zannediyorum.
Attila Bozoğlu'nun
söylediklerinin üstüne Yönetmen Tolga Örnek'ten de görüş
istedik. Tolga Örnek şunları söyledi:
"Artık
Devrim Arabaları'yla ilgili konuşacak çok fazla bir şey yok. Filmi
yaparken ya da yaptıktan sonra yanımızda olmayan, destek vermeyen
bir sürü insan sonrasında bir sürü yorumda bulunuyor. Bulunabilir
aslında; ama ben artık bu yorumlarla ilgili çok fazla söyleyecek
bir şeyim olmadığını düşünüyorum. Atilla Bey'in kardeşi galaya davetliydi
ve Atilla Bey'in kendisini tanımadığım için galaya çağıramadım ama,
tüm ailelere istediklerini çağırmalarını söyledim. Onun dışında
söyleyecek pek bir şey yok aslında. Film hatalarıyla, sevaplarıyla
orada. Umarım ileride başka biri daha iyisini, daha doğrusunu, daha
güzelini yapar, bizim eksiklerimizi giderir..."
1930'lu yıllarda
'İstikbal göklerdedir' diyen büyük önder Atatürk'ten
ilham alan ve Türkiye'nin kendi uçağını yapması gerektiğini bildiren,
Türkiye'nin ilk uçağını yapan, ilk özel uçak filosunu kuran Nuri
Demirağ'ın başına gelenler, kendi motor fabrikasını yapıp Avrupa'dan
sipariş alan sonrasında montaj traktör fabrikasına dönüştürülen
motor fabrikası, yine Yüksek Mühendis Emin Bozoğlu'nun geliştirdiği
bazuka, roket ve roket atar projelerini geliştirip Genelkurmay'dan
onay beklediği gibi, 1961 yılında 129 günde büyük bir coşkuyla üretilen
Devrim Arabaları'nın hazin sonu gizemini korumaya devam
ediyor. Umarız bir gün birileri çıkar da bu gizemin kapısı aralar
ve kimlerin bu onurlu mücadelenin önüne engeller diktiği belirlenir.
Ancak şu var
ki; yurtsever, toplumcu olmadıklarının kesin olduğu bu aymaz kişileri
tarih hiçbir zaman bağışlamayacaktır. Tıpkı genç Türkiye'de toptan
kalkınmanın yolunu açan Köy Enstitülerini yaşatmayan
ve toplumu kördüşünülere mahkum eden, kapanmayı, ikinci sınıf yurttaş
olmayı özgürlük olarak genç zihinlere inandıran kör düşünceli aymazlar
gibi…
Ve yine ancak
o aymazlar güneşin balçıkla sıvanamadığını bir gün anlayacaklardır….
O günler de çok yakındır…
Şubat 2011
|