Bizdeki anma toplantılarına ısınamadım bir türlü. Öylesi toplantılara katılmak içimden gelmiyor.
Gidiyorsam, anılana saygısızlık etmemek için. Anma toplantılarını sonuna değin izlemek, hapishaneden çıkacağı günü saymak gibi sıkıntılı. Değerbilmezin birisi miyim? Anmak kavramının geçmişe yönelikliği ya da kavramın ucunu geleceğe açamamak mı, beni rahatsız ediyor?
Anma toplantılarının yas kokulu, ağıt ağızlı söylemi midir, yadırgadığım? Bayramlarda, ölüm yıldönümlerinde gömütlük ziyaretine benzetiliyor, anmalar. Anma toplantılarında söylenenlerin, eskisi ile yenisini karşılaştırsanız, aralarındaki fark, yalnızca yıl değişikliği. Anılandan çok, kendisini öne çıkaranlar, anılana yakınlığıyla kendisini vurgulamaya yeltenenler mi dersiniz, anılanı bir katkı maddesi durumuna düşürenler mi dersiniz, kitaplardan, ansiklopedilerden aktardıklarını yineleyenler mi dersiniz, alın, alabildiğiniz kadar. Her çeşidini görebilirsiniz.
Değerbilirlikten çok, dost ahbap görüşme yerine dönüştürülüyor anma toplantıları: Ünlü birisinin cenaze törenine katılmak ya da birisinin düğününde görünerek yasak savmak gibi. Ölü yakınlarının gönlünü alır biçimli anma toplantılarını, o nedenle sevemiyorum.
Anmak, başsağlığı dilemek mi? Anmak; iz bırakmışlar üstüne konuşmak mı? Yoksa anılanın bıraktıklarından iz sürmek mi, yapıp ettiklerini yorumlamak, sonrasına etkilerini imlemek mi, anılanı, yazınsal, düşünsel dokudaki yerine oturtmak, damarı damara ekleyerek düşünsel, dilsel ve ekinsel birikimleri katkılamak mı, toplum, dil, düşünüş damarlarına yeni kan vermek mi? Anılanı, nesne durumundan kurtaracaksınız, canlı tutacaksınız ki: Anılanın dil, düşünüş, ekin tarihindeki kaydını yenileyesiniz!
Anmak kavramı, ilk bakışta geçmişe dönüktür; birini ya da bir şeyi akla getirmek, düşünmek anlamlarını içerir. Ancak kavramın açımlamasında geçen akıl, düşünme kavramlarına da bakmak gerekmez mi? Akıl; neyin nereden gelip nereye gideceğini ölçüp biçerek, oranlamalar yaparak, bağıntılar içinden ve irdelemelerden sonuçlara varmayı buyurur. Olandan biten üstünden daha yeniye götürür kişiyi. Anmak kavramını, akıl ve düşünme kavramlarını içererek teraziye vurduğunuzda, anmak kavramı, geçmişe yöneliklikten kurtulur, anmanın üstündeki yas kokusu silinir, ağıt ağzıyla konuşmazsınız. Konu olanı, yeniden yaşatmış, onun getirilerini, geleceğe -cansuyu gibi- aktarmış olursunuz.
Yas çağrışımlı anmalar yerine, anlamayı düşünsek mi bir?
Anlamak; üretime dönük, doğruyu ve gerçeği bulduracak, kavratacak bir kavram: Bir kişinin, bir olgunun, bir şeyin ne olduğunu, neyi imlediğini bütün yönleriyle seçiklemek; yeni bilgileri bir araya getirerek, onlardan sonuç niteliğinde başka bilgiler edinmek; içinde bulunulan durumun gerçeğine erişmek. Anlamak; neyin ne olduğunu öğrenmek için karşılaştırmalarla, irdelemelerle algılamaya, olandan yeni üretime götürür kişiyi.
Hem niçin, şu anma toplantıları, insanoğlunun yüreğinden korkusunu sökemediği ölüm yıldönümlerinde yapılır ki?! Her doğum, yeni bir ışık, yeni bir umudun dünyamıza ilk adımını atışı, insanlığa yeni bir katkıdır. İz bırakanı, bize yolak açanı anıyorsak; “İyi ki sen doğdun. Bize değerler bıraktın. İzinden daha ötesine ulaşırken, seni unutmayacağız.” anlayışıyla gerçekleştiremez miyiz, şu anma toplantılarını?
Kuru anmalar yerine:
* Anılan hakkında inceleme, araştırmalar yapsaydık,
* Anılan üstüne bildiriler sunsaydık,
* İz bırakanlar hakkında aydınlatıcı kitaplar yayınlasaydık,
* Elde edilen sonuçları kamuya yayabilseydik değerlerimize tutunarak, yol alma hızımız ne olurdu?
Osman Bolulu resmi sitesine buradan giriş yapabilirsiniz»
Osman Bolulu / Ana Sütüm Benim Türkçe / Bizim Anadolu / 20 Ekim 2025










