Press "Enter" to skip to content

Afetler ve Duyarsızlıklar

Afetler ve Duyarsızlıklar

Düzce’deki su felaketi ve su ve de 3. Havalimanı

 

 

 

 

 

 

 

 

Felaketin adı bana göre “Su felaketi”, fakat biz buna sel felaketi diyoruz… Öncelikle Düzce’deki sel felaketi nedeniyle ulusumuzun başı sağ olsun…

Su, kokusuz, saydam, saf basit bir madde. Bu basit denen madde bir yaşam kaynağı. Doğrusu yaşam yüklü özelliklere sahip. İçersiniz, yıkanırsınız, yiyecekler yaparsınız, enerji elde edersiniz, tarlalara yaşam verirsiniz. Dahası; besinlerde var, beslenenlerde var. Düşün; senin vücudunun yüzde 70’i su…

Diyorum ki; gezegenimizin % 100’üne yakını su. Yüzde olarak verdiğinizde dünyanın yüzde 29.2’sini karalar, yüzde 70.8’ini de suların oluşturduğunu görürsünüz. Doğrudur; fakat yüzde 29.2’unu oluşturan karaların tüm nesnesinde su olduğunu düşünürsek gezegenimizin, yaklaşık yüzde 100’u su diyebiliriz. Bu basit madde yaşamın her alanında böylesi devasalığıyla varken,yine de suya karşı duyarsızız. Evet; 2H ve 1 oksijenden oluşan su (H2 O) molekülü yaşam dolu saf bir madde… Saf mı, saf, fakat bu saf; bir yaşam kaynağı olmasına karşın, yaşamı yok eden kitleye dönüşüyor ve de dönüştürüyoruz. Bu kitle seldir ve Düzce’de olduğu gibi felaketin kaynağıdır. Bu salt ülkemizin sorunu değil, gezegenimizin temel sorunudur.

Gezegenimizde; oluşan ve yok olan su miktarı hemen hemen aynı düzeydedir. Gezegenimiz adeta bir çeşit devridaim havuzu gibi… Siz bunun dengesini bozarsanız, yaşamınızı da bozarsınız… Bu saf yaşam maddesi suyun hacmi, çok çeşitli formlardadır. Okyanuslarda, nehirlerde ve yağmur olarak sıvıdır. Kuzey ve Güney kutup bölgelerinde olduğu gibi katıdır. Havada görünmez haldeki su buharı şeklinde gaz haldedir. Bu halleriyle su, yeryüzünde bir yaşam kaynağı veya yaşamı yok eden bir maddeye dönüşebiliyor; sel olarak yok ediyor, içerken, yüzerken boğuyor. İçtiğinde, dingin aktığında geçtiği yerlere yaşam katıyor…

Suyu nasıl yok edici materyale dönüştürüyoruzun nedenleri:

Kimsenin yadsıyamayacağı neden; aşırı yağış yüklü fırtına, genellikle sellerin en yaygın nedenidir. Bu durumda, nehirler ve dereler, kapasitesinden daha fazla su aldığından taşar.

Elbet olay salt bununla sınırlı değildir. Okyanusun daha uzak ve iç bölgelere kadar ulaşmasına neden olan gelgit aktiviteleri de sel nedenidir… Bir başka neden, deprem sonrası, dahası gezegenimiz çekirdeğindeki kaymalardan kaynaklanan büyük dalgalar, yani tsunamiler..

Bir diğer neden -ki önemli- ; İklim değişimi ile, buharlaşmanın fazlalaşması ve atmosferde yağışa dönüşebilen birikmiş su miktarının artması. Peki buna neden kim; biz insan. Düşün, beton cangılı kentlerin cam yüzeyli dış cephe kaplamalarının kent ısısını artırmasıyla, buharlaşma sonucu yoğun yağışa neden olan biziz…

En önemli etken; Nehirlerin akışını kendi amaçlarımıza, çıkarlarımıza uygun biçimde yönlendirmemiz. Örneğin; ÇET Raporu ve Fizibilite raporları esas alınmaksızın inşa edilen su tutucu barajlar, yani büyük ölçekli HES’ler. Bunun yanı sıra suyun debisin artırmak için toplama derelerle inşa edilen orta ölçekli HES’ler, Termik Santraller… Böylece doğanın kararı yerine nehrin doğal akışına biz karar veriyoruz ve buna öfkelenen doğa, doğana (tüm canlılara) beklenir anda saldırıyor. Beklenmedik anda değil, beklenir anda, çünkü insanın doğayı yapay gücüyle yönlendirmesi bu felaketleri beklenir hale getiriyor… Dahası; doğal afet öncesi ve sonrası önlem alma kültürümüz yok.

Evet; yukarıda sözünü ettiğimiz gibi, selin nedenlerinden birisi bölgedeki nehir ve dere yataklarının kapasitesini insanın yönlendirmesidir… Burada bir başka nedene kapı aralayan faktör ise, toprağın emme kapasitesine müdahaledir. Şöyle ki; yağışta toprak adeta bir sünger görevi görür. Toprak, doygunluğa ulaştığında ise, artık yağan her miktar yüzeyde akıntılar oluşturmaya başlar. Nereler? Ekilmemiş topraklar. Bundandır ki, konut ve çiftlik alanları doğal alanlardan daha fazla taşkın yaşar…

Ve en önemli değil, çok önemli neden; en az su emici bölgelerin, yani beton bölgelerin yaratılması. Dünya yüzeyinde değişiklikler yaratan insan, kendini inşa etmezden, yapılar inşa etmeye kalkması ve benzer aktiviteleri; belirtiğim gibi suyun akış döngüsünü etkileyerek, sel baskınlarına neden olur. Binalar, otoparklar, yollar, hava alanları, alış-veriş merkezleriyle resmen çim ve toprağı betonlaştırır… İşte bu yapılar, nehirlerin doğal kapasitelerinden daha fazla su taşımalarına olanak sağlar. Eğer bu bağlamda etkin bir yönteminiz, önleminiz yoksa, daha büyük problemlere yol açacak olan, büyük miktarlardaki su kısa süre içerisinde yerleşim bölgelerine akar. Bu durum da sel baskınların en tehlikelilerinden birisidir.

Düzce sel felaketi bu değerlendirmeler bütününde ele alınmalıdır…

Benim bu konudaki endişelerimin başında; 3. Havalimanı gelmektedir…

 

 

 

https://teknopoltkalar.blogspot.com/2010/08/rizede-felaketin-nedenleri.html

 

 

Sevket-che@hotmail.com.tr

 

evesbere@mynet.com

 

 

Tüm Yazıları»

 

 

Şevket Çorbacıoğlu / Bizim Anadolu / 29 Temmuz 2019

 

İlginizi çekebilecek yazı ve haberler:

 

 

 

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...