Press "Enter" to skip to content

Gidin ve oyunuzu verin!

Gidin ve oyunuzu verin!

Yoksa sizin için yine onlar karar verecek, bizden söylemesi…

 
 
 
 

 

 
 
 
Oy vermek bişeyleri değiştirebilseydi çoktan onu da yasaklarlardı’ gibi çok bilmiş diyalektik kuranlar her zaman oluyor.

Bu, ya ‘aman ben farklı olayım’ söyleminden, ya ‘tembellik’ten, ya şundan ya bundan…

Şu an için sandık demokrasisi de dense, başka seçenek, başka düzen yok.

Bişeyler değiştirmek istiyorsan git ve oyunu ver!

Seçen ben değilim’ mi diyorsun? ‘Onlar düzeni kurmuş, istedikleri gibi at oynatıyorlar’ mı diyorsun?

Ama işte bunun suçlusu tam da sensin…

Onları başa da getiren sensin, oy vermeyerek…

Oy vermezsen hiç istemediğin partiler, kişiler senin adına her şeyi yapıyorlar. Çünkü sen yoksun…

Oy vermediğin için yakınmaya, ‘haksızlığa uğruyorum’ demeye de hakkın yok.

Çünkü herhangi bir seçim yapmadın. O, yaşanası dünyanı zehir edenlere karşı kılını bile kıpırdatmadın…

Güçten yana da olsa, marjinal da olsa, ‘hiç bir işe yaramayacağı’nı da düşünsen, gidip oyunu vereceksin.

En azından safını belli edeceksin.

Ben bu tür siyasete karşıyım’, ‘benim adıma siz karar veremezsiniz, ben şunu seçiyorum’ derken, öbürünü seçmediğini belirtmiş olacaksın.

Kimseye açıklamaya gerek ve zorunluluk da yok, sen bil yeter.

 

İki örnek verelim, biri söylence biri gerçek…

Nemrut İbrahim’i ateşe atmıştır, yalım yalım alevler koca orman gibi odunları, ağaçları yakıyor ve İbrahim’i yakacak ateş harlandıkça harlanıyordur. ‘Bu arada şeytanın avukatlığını yapıp söylemiş olalım, Nemrut ve İbrahim’in yaşadığı dönem arasında 150 yıl vardır. 😉 Siz anlayın işte.’

 

İşte bu sırada karıncayı kendince bir damla su almış ivedi biçimde bi yerlere koştuğunu görenler, ‘nereye gidiyorsun, a karınca’ diye soracak olmuşlar…

İvedi biçimde o bir damla suyu taşıyan karınca, ‘İbrahim’e yardıma, ateşi söndürmek için su taşıyorum’ der…

Gülerler karıncaya, ‘sen gerzek misin, nesin a karınca, o bir damla suyla ne yapabilirsin ki?’

Karınca ders gibi şu yanıtı verir:

Ben de biliyorum bu bir damla suyla bişey olmayacağını, ama safım belli olsun’…

 

 

İkinci söyleyeceğimiz ise şu:

Türkiye’de 12 Eylül darbesi oldu. İki yıl sonra da yeni bir anayasa yapıp halkoyuna sundular.

Yasak üstüne yasak vardı.

Saydam zarflar içinde hayır oyunuzun belli olacağı ve başınıza bişeyler getirileceği korkutması mı, gazetelerde hazırlanan anayasa ve halkoyuna karşı küçük bir ima yoluyla bile yayın (yazı ya da karikatür) nedeniyle o gazetenin sansüre uğratılması, olmasa kapatılması mı dersiniz; her türlü baskı vardı.

Bal gibi ezici çoğunlukla yeni anayasayla birlikte Kenan Evren de Cumhurbaşkanı seçilecekti… Bu belliydi.

Ama ‘ben buna alet olmayacağım’ diyen birçok kişi ‘hayır’ oyu vermek cesaretini gösterdi.

Halkoylamasında yüzde 92 ‘evet’ çıkmasına karşın bitakım kişiler o akşam yastığa başlarını huzur içinde koydular; ‘ben bu haksızlığa evet demedim, ben karşı çıktım’ dediler…

Hem bugün Kanada için, hem de 23-24 ve 25 Ekim (Kanada’da oy verecek Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları için) ve 1 Kasım günlerinde Türkiye için gidip oylarınızı vermezseniz hiç bir yakınmaya hakkınız olmayacağı gibi istemediğiniz kişi ve partiler sizin için karar vermeyi sürdüreceklerdir.

Sorun değil, seçiminiz yanlış da olabilir, 4 yıl sonra değiştirirsiniz.

Ama hiç olmazsa yaşadığınız bu düzende görece de olsa bir sözünüz olmuş olacak…

Yanlış da olsa siz karar vermiş olacaksınız…

O yüzde 92’nin içindekiler de karar vermiş oldular, onlar getirdiler şimdiye kadar uzanan bu düzeni…

Yanlış da olsa… Nedeninin kendilerinin olduğunun ayrımına varıp sonradan, ‘ah ellerim kırılaydı da, onlara oy vermeseydim’ deseler de…

Bu bir seçimdir… Sorumluluğunuzu alın ve gidin,

Oy verin!

Yoksa sizin için yine onlar karar verecek, bizden söylemesi…

 

 

 

Bizim Anadolu / 19 Ekim 2015

Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...