24 Nisan yaklaşıyor
Soykırım iddiaları karşısında Kanada Türk toplumu ne yapmalı? (I)
24 Nisan yaklaşıyor. Yaklaştıkça da gerginlik artıyor.
Toronto’daki akademik toplantıyı yönetim katında engelleyemeyen Ermeni Diasporası, konferansı 18–20 yaşlarında olduğu anlaşılan göstericilerle fiziki olarak engellemek isteyince bu çocuklar güvenlik görevlileri tarafından salondan çıkarıldılar. Aynı günlerde Türkiye’nin Paris Büyükelçisi’ne de bir toplantı sırasında meyve suyu fırlatıldı. Fikirlerin fikirle değil de fiziken engellenmelere doğru meylettiğini görüyoruz.
Kanada gibi bir ülkede gerginliğin şiddete varmayacağını umuyorsak bile, özellikle elçilik görevlilerinin teröristlere karşı koruma tedbirlerini ihmal etmemelerini de özellikle rica ediyoruz. Kanada Türkleri’nin bu konuda bir hayli acı deneyimleri var.
***
24 Nisan’da Ottawa’daki Türk elçiliği karşısındaki MacDonald Gardens Park’ta muhtemelen yine iki karşıt grup gösteriler düzenleyecekler. İki taraf da bir ellerindeki pankartlar, diğer ellerinde 4-5 yaşından başlayan küçücük çocuklarıyla pikniğe gider gibi gösteriye gelecekler. Montreal’den Toronto’dan gelen otobüsler de parka yakın uygun bir yerde sıra sıra dizilecekler.
Ermeniler Türkiye’den soykırımı tanımasını talep edip, tehcir sırasında hayatını kaybeden Ermeniler için Türkiye Cumhuriyeti’ni suçlayacaklar. Karşı grup ise (gösteri yasağı getirilmesi için uğraşan düşünce özgürlüğü düşmanları başaramazlarsa) aynı meydanın karşı tarafında ellerinde Türk, Azerbaycan, Uygur bayrakları olduğu halde soykırım iddialarını reddedecekler. Ermenilere Dağlık Karabağ’ı ve Birinci Dünya Savaşındaki toplu Türk mezarlarını, teröristlerin katlettiği elçilik görevlilerini hatırlatacaklar.
Muhtemelen her iki taraf da karşı iddiaları bir an bile düşünmeksizin ret edecek, karşılıklı küfürleşmeler, el kol sallamalar, tehdit etmeler olacak. Ermeni tarafı daha deneyimli olmanın getirdiği avantajla hazırlanan kürsüden ve bilimsele benzeyen konuşmalar yaparken, bir kısım Türkler parkın bir kenarında yanlarında getirdikleri büyük halıları yayarak namaz kılacaklar.
O sırada iki taraftaki minicik yavrular şaşkınlık, korku ve endişe içinde ne olduğunu anlamadan, birbirlerine nefret kusan, birbirlerini tehdit eden koca koca insanları seyredecekler. Yaşadıkları o minicik masum dünyalarını altüst edecek, tertemiz benliklerinde ve ruhsal yapılarında iz bırakacak. Ama illaki ileride anne ve babalarını örnek alarak büyüyecekler ve doğru mu düşünüyorum diye sorgulamayı akıl etmeksizin iki tarafın birinde bayrağı devralacaklar. (IŞİD gibi ellerine tabanca verilip tutsakların kafalarına sıkmaları istenmediği için yine de şanslılar.)
Kanada hükümeti buna sessiz kalamaz. Çocukların bu kavganın dışında tutulması Kanada hükümetinin görevidir.
***
Konu her yönüyle hassas. Çocukların durumu bir yana; bir tarafta yüz binlerce insanın çektiği acılar ve sol memenin altındaki vicdan var; diğer yanda belki de yargısız infazla haksız yere suçlanma riski olan nesiller var.
Bu nedenle soykırım iddialarının, varsayılan veya öğretilenlerle değil, akıl ve bilimsel verilerle ortaya çıkarılması bir insanlık görevidir.
Gazetelerin bilimsel araştırmaların yapılacağı ideal bir ortam olmadığı gerçek. Buradaki misyonumuz bu değil. Ancak yine de gurbette yaşayan bir insan, Kanada’da yayınlanan bir gazete olarak diaspora Türklerinin ne yapması nasıl davranması gerektiğini düşünmemiz ve tartışmamız gerekiyor.
Çünkü yaşananlara yönelik iddialar yüzüncü yıldan veya taraflardan birisi pes ettikten sonra değil, ancak ve ancak gerçekler ortaya çıkarıldıktan sonra bitmelidir. O zamana kadar politikacılar, her iki tarafın Sivil Toplum Örgütleri, bağnazlar ve fiziki güç yanlıları ne derlerse desinler, iddialar da, karşı iddialar da devam edecektir.
Sorulması gereken onlarca soru var ama bizim açımızdan asıl sorulması gereken şu:
Ermeni soykırım iddiaları karşısında Kanada Türk toplumu ne yapmalı?
(Devam edecek)
Yalçın Diker / Diaspora Türk / Bizim Anadolu / Şubat 2015
Paylaşın, dostlarınızın da haberi olsun…