Press "Enter" to skip to content

20 Yıl Önceki Toplu İntihar

20 buçuk yıl önceki Bizim Anadolu’nun sayısını arşivden çıkardım.

 

Üç fidanı bugün katletmişlerdi.

Devrim şehidi üç fidanı, Deniz’i, Hüseyin’i ve Yusuf’u saygıyla anıyorum.

***

Sevgili Dostlar,

20 buçuk yıl önceki Bizim Anadolu’nun sayısını arşivden çıkardım.

20 yıl önceki manşet: Toplu İntihar!

Manşeti ‘Toplu İntihar’ olarak vermişiz.

3 Kasım 2002 seçimleri sonuçlarının irdelemesini o sayıdaki Bizim Anadolu’nun yorumuyla sizlere sunmak istiyorum.

O günden bugüne neler olduğunu yaşları yetenler biliyor. Yeni kuşaklar da ‘neler olmuş’ diyerek’ bir çıkarımda bulunur ve yarın, 7 Mayıs’ta Kanada’da sona erecek oy verme işleminin, sonrasında 14 Mayıs’ta Türkiye’deki seçimin ne kadar önemli olduğunun ayrımına varırlar diye umuyorum.

Umut yoksulun ekmeği, ye Memet ye!

***

Gün Uyanık Olma Günüdür

İlginç olgular çıktı 3 Kasım seçimlerinden sonra.

Kimse ‘Ne oldu?’ diye soramıyor. Soramıyor çünkü her kesim aynı ölçüde sorumlu ve suçludur. 18 parti seçime katılmış, oldu-bittiye gelen Türkiye seçimlerinde 16 parti ‘baraj sularının’ altında kalmıştır.

Oyunla dayatılan iki parti su yüzündedir. Ancak bu sonuç bile oyun oynayanların yüzüne bir Osmanlı tokadı gibi patlamıştır. Bu kadarını tahmin edememiştir bu oyunu oynayanlar.

Düşünebiliyor musunuz, 12 Eylül hukukunun armağan ettiği oy verme zorunluluğuna karşın yüzde yirmi bir (rakamla % 21) seçmenin sandık başına gitmeyişini?

Bir milyon iki yüz altmış altı bin seksen dört (rakamla 1 266 084) seçmenin ise geçersiz oy kullandığının ne anlama geldiğini sorgulayabiliyor musunuz?

Türkiye halkı televole kültürüne, medyaya, birbirini aklayan siyasetçilere, suç işleyip elini kolunu sallayarak gezenlere, İMF’ye, ABD’ye, AB’ye tepkisini göstermiş, bir anlamda başına gelenlerin hep kendi elleriyle olduğunun bilincine vardığı için, sonuçta kendini de onlarla birlikte cezalandırmıştır.

Bunun adı toplu intihardır.

Bir intihar; ama kendi cebini dolduran, oyuna bilerek katılan utanmaz siyasetçisiyle; düşünürü, sanatçısı, memuru, işçisi, işvereni, esnafı, çiftçisi, kısacası, toplumun tüm kesimlerinin bilerek (bilmeyerek demiyoruz) kendini cezalandırmasıdır bu sonuç. Hâlâ büyük saflıkla ‘ne oldu?’ diyen varsa ya da ‘bizim halkımız adam olmaz’ diyerek gerçekleri görmek istemeyen kafalar varsa, söyleyelim: Halk her şeyi görüyordu ve derslerini verdi; ama kendini de cezalandırarak verdi.

20 yıl önceki yorum…

Çünkü yıllardır ağzına aş, sırtına urban, ayağına bir çift çarık bulamayanları, mantar gibi ortaya attıkları televizyonlarda televolelerle, magazin, şarkı, türkülerle avutmaya kalkışmışlardı.

TV’lerde söz edilenler, birilerinin bir gecede 100 binlerce dolar kazanmalarıydı. Kim kimle nerede görülmüş haberleriyle avutulmuşlardı.

Bir yıl önce yapay bir oyunla bir ekonomik kriz yaratılmış, bir gecede milyar dolarlar ülke dışına çıkarılmış, ülkeye bir sömürge valisi atanmış ve ülke uzaktan kumandayla yönetilir olmuştu.

Yıllardır bilinen ama hep gözardı edilen Başbakanın hastalığı öne sürülerek bir yıl sonra da yönetim bunalımı yaratılmış, hiç gereği yokken bir erken seçim konusu ortaya atılmıştır.

Oldu-bittiye getirmeye çalışırken, evdeki hesabı çarşıya uyduramayanlar, oyunlarıyla kalmışlar, mahşerin üç atlısı ABD yolcusunun 15 gün sonraki dönüşünde atını başka diyarlara sürmesiyle oyuna geldiklerini anlamışlar, ancak iş işten geçmiştir.

Duruma ilişkin ağzı açık kalanlar iyimserlikle ‘belki de iyi oldu’ söylemleriyle kendilerini kandırmaktadırlar. Bunlar, ‘bak parti önderleri sorumluluklarının bilincinde istifa kurumunu çalıştırmaya başladılar; belki de kafamıza böyle bir şeylerle vurulması gerekiyordu’ diyorlar.

İyimser olacak hiçbir belirti görünmüyor şu andaki ortamda.

Bizlere düşen görev, daha sıkı durmak ve Atatürk ilkelerini rozet takarak değil, eylemsel edimlerle yaşama geçirmek, bu bilinçten hiçbir zaman uzak durmamak olacaktır.

Gün, uyanık olma günüdür!

***

Bilmem başka bir şey söylemeye gerek var mı?

Umalım da ikinci bir intihar olayı yaşamayalım. Çünkü bu seçim yitirilirse bizleri çok daha zorlu bir dönem bekliyor.

Biz ömrümüzün sonuna doğru yaklaşıyoruz ancak, gelecek kuşaklar da daha koyu bir karanlığa girmiş olacak.

Taliban Afganistan’ını görüyorsunuz. Ve sayın Erdoğan ‘Taliban ile herhangi farklı düşüncemiz yok’ diyordu; anımsayalım!

Dostlar, daha da geç olmadan ülkeyi geri almalıyız!

Almak da sizin elinizde, ‘bir oydan ne olur’ demeyin! Gidin ve oyunuzu verin! Ülkeyi bu cendereden kurtarın!

Gün, bugündür!

Haydi oy vermeye!

o.ozen@bizimanadolu.com

Tüm Yazıları»

Ömer F. Özen / Gözleyi, gözleyi… / Bizim Anadolu / 06 Mayıs 2023

    Share with your friends / Partagez avec vos amiEs / Dostlarınızla paylaşın...