Silifke’den Montreal’e Rabiye Sağ Şeşen
Rabiye Sağ Şeşen: “Amacımız, Montreal’deki tüm hanımları, din, dil, ırk ayırd etmeksizin, kendilerini Türkiyeli hisseden hanımları bir araya getirmek, dertlerini paylaşmak, çözümler bulabilmek…”
Değerli okuyucularımız, Kısa bir dinlenme arasından sonra yine sizlerle birlikte olmak çok büyük mutluluk. Onsekiz yıldır süregelen “Söyleşi”lerime bu sayımızda çok azimli bir hanımefendiyi konuk ettim. Kendisi Montreal Türk Kadın Derneği’nin Başkanı Rabiye Sağ Şeşen. 15 yıl önce Montreal’e gelen Rabiye Hanımın mesleği öğretmenlik. Uzun bir süre Montrealli Türk çocuklarına Türkçe dersleri vermiş, 23 Nisan Çocuk Bayramı, yaz kampları düzenlemiş. Derken arkadaşlarıyla birlikte bir kadın derneği kurmaya karar vermiş; bence çok da iyi etmiş. Kendisiyle, düzenledikleri “Dünya Kadınlar Günü” etkinliğinde dernekleri hakkında konuştuk. Sizlere bir de mesajı var: “Sıkıntıda olan kadın ve çocuklarımıza yardım edebilmek için derneğimize destek olun” diyor. Ne diyelim; bir elin nesi var, iki elin sesi var. Yani uzun lafın kısası, birlikten güç doğar.
– Bize biraz kendinizi tanıtır mısınız?
– Ben Silifkeliyim. Mersin Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümünü bitirdikten sonra üç yıl Denizli’de çalıştım, orada eşimle tanıştım ve 2000 yılında evlenerek Montreal’e geldim.
– Eşiniz burada mı yaşıyordu?
– Evet, kendisi 25 yıldır burada. Ben hep yabancı dil eğitimi almak istiyordum. Arkadaş olarak tanıştım ama sonra evlendik. Bu benim için bir kumardı, çünkü hemen hemen hiç tanımadan evlendim. O zamanlar internet daha çok yeniydi, “chatleşme- sohbet” vardı. Ben de bir risk aldım geldim, ama çok şükür çok mutluyuz, üç çocuğumuz var. Kızım Elif 11 yaşında, oğlum Ahmet 9, üçüncü Alinur ise 3 yaşında.
– Ne güzel, Allah bağışlasın. Sonra?
– Buraya gelince biraz çalıştım, Comission Scolaire’de beden eğitimi öğretmeni olarak. Allah’tan geldiğimde diplomamı hemen kabul ettiler. Yani denkliğine ve de okumama gerek kalmadı. Ama üç yıldan sonra bir daha geri dönemedim işe. Çocuklarımla ilgilenmem gerekti; dersleriyle, dilleriyle… Bizim evde sadece Türkçe konuşulur, televizyon sadece İngilizce izlenir, tabi dışarıda ve okulda da Fransızca… Çocuklarımla birlikte olmaktan çok mutluyum, hiç şikâyetçi değilim, eşim çalışıyor.
– Ama dernek faaliyetleriniz var, biraz da onlardan söz eder misiniz?
– Belki duymuşsunuzdur; Montreal Kültür Merkezinde Türkçe dersleri verdim ben. Onlar benim evime gelip rica ettiler, ben de zaten hep bu görevi yapmak istediğimi söylüyordum tüm toplantılarda. Birden bu teklifi alınca havaya uçtum. İlk başta öğrenci sayısı azdı, ama sonra çocuklar öğretmene o kadar aç ki, 120 öğrenciye falan ulaştık. Ben Milli Eğitim Bakanlığına yazdım, sağ olsunlar bize konteynırla bir sürü kitap gönderdiler. O kitapların sayesinde öğrencilerin ilgisi çok arttı. İşim çok kolay değildi, çünkü çocukların Türkçe temelleri yoktu, o yüzden kitaba tamamen bağlı kalamıyordum. Daha sonra başka öğretmen arkadaşlar da geldi bana yardıma; ana okulu öğretmeni, din kültürü öğretmeni… Birlikte çok başarılı olduk. Veliler, çocuklar, herkes çok mutluydu, çünkü her bir öğrenciyle tek tek ilgileniyordum. 23 Nisan Çocuk Bayramını kutladık. Ben aslında beden eğitimi öğretmeni olduğum için uzmanlık alanım 23 Nisan ve 19 Mayıs düzenlemek. Sonra yaz kampı yaptım, çocuklarla sinemaya gitmek, yemek yapmak gibi faaliyetlerimiz oldu, Montreal’de yaşayan ressam Pelin Yazar Canez çok yakın arkadaşımdır, o çocuklara resim dersleri verdi. Öğrenciler de veliler de çok mutlu oldular. Ben yabancı dil öğrenmenin ne zor olduğunu bilirim. O yüzden çocukları sıkmadan, oyun oynayarak öğrettim Türkçeyi. Türkiye’deki aşırı disiplinli sistemi hiç uygulamadım, çünkü bu çocukları kaçırırdı. Zaten ben Türkiye’de öğretmenlik yaparken de, teneffüslerde bir gün bile öğretmenler odasında oturmadım. Hep çocuklarla geçirdim o zamanı. Kitaplar okudum onlara, kütüphane kurduk birlikte. Yani benim misyonum faklıydı her zaman. Burada da onu uyguladım.
– Peki, biraz da derneğinizden söz edelim. ‘Association des Femmes Turques de Montreal’, yani Montreal Türk Kadınlar Derneği’ni nasıl kurdunuz, neden böyle bir şeye gerek duydunuz, bize biraz anlatır mısınız?
– Herkesin dünyaya bir görevle geldiğine inanırım ben. Benim de bir görevim var, bunu tam olarak yerine getiremediğimi düşünüyorum. Beni TC devleti okuttu, yetiştirdi, ama ben Kanada’ya geldim. Bana yapılanların karşılığını ülkeme ödeyemememin rahatsızlığı beni çok tedirgin ediyordu. Sonra bir gün dedim ki, bu böyle olmayacak, kalk bir şeyler yap. Başka bir dernekten kadın kolu kuracağız buyrun gelin dediler. Ben bir şeyler yapılacaksa hemen araştırmaya başlarım, önümüzdeki engeller nedir, kimler bize yardım edecek falan. Maalesef benim derneğe aday olduğumu düşündükleri için sonradan pek sıcak bakmadılar bu işe. Ama ben hiç üzülmedim, her şeyde bir hayır vardır diye düşünürüm hep. Bizim bir grubumuz var kadın arkadaşlarımızla. Arada toplanırız. Onlara sordum, “bir dernek kursak ne dersiniz” diye. “Sen başkanlık yaparsan biz varız” dediler. Açıkçası ben çok sivrilmeyi, göze batmayı sevmiyorum, geride çalışmayı tercih ederim aslında. Ama Başkan seçme gibi bir şansımız olmadığı için bu görevi kabul etmek zorunda kaldım. Bir iki yıllığına tabi, ondan sonra başkalarına devrederim diye düşünüyorum.
– Peki ama neden “kadın” derneği, neden herkese açık bir dernek değil, neden adında kadın sözü var?
– Vallahi aslında herkese açık bu dernek, ancak bir adı olmalıydı tabi. İsmini çok düşündük, tartıştık, acaba “Türk” demesek mi, çünkü Kürt, Ermeni, Süryani dostlarımız da var. Noter arkadaşımız var, onunla çok kafa patlattık, ama o da olmadı. Sonunda adımızı ‘Association des Femmes Turques de Montreal’ olarak koyduk. Ama davranışlarımızla, faaliyetlerimizle “ırkçı” olmadığımızı herkese gösterelim dedik.
– Peki ya “kadın” ….
– Kadın derneği, yani kadınlara yardım etme amaçlı, ama asla feminist değil, çünkü eşlerimiz hep bizim yanımızda, bizi her zaman destekliyorlar.
– Yani eşi olan kadınlar “feminist” olamaz mı diyorsunuz, bir kadın derneği Başkanı olarak?
– Olamaz diyorum.
– Feminizm nedir sizce?
– Vallahi etrafta öyle koyu feministler var ki…
– Hayır, hayır; bir kadın derneği kurmuşsunuz, Başkanı olmuşsunuz, ben size “sizce feminizmin tanımı nedir?” diye soruyorum.
– Benim için feminizm, kadının kendine güveni, özgürlüğü anlamına gelir…
– Ama ben “feminist” değilim dediniz. Yani bunları inkâr eder gibi bir durum. Oysa ben kadının kendine güveni, özgürlüğünden yana olduğunuzu biliyorum.
– Kadının kendine güveni, özgürlüğü olacak tabi, ama karşı cinse düşmanlık olmayacak, onları fazlalık gibi görmeyecekler.
– Feministlerin öyle olduğunu mu düşünüyorsunuz?
– Vallahi etrafımdaki feminist arkadaşlarım öyle koyu ki, karşı cinsin en ufak bir yardımını bile kabul etmeyen arkadaşlarım var.
– Doğru işi abartanlar var, ama kocalarını, sevgililerini, babalarını, oğullarını, arkadaşlarını seven, düzgün erkeklere düşman olmayan feministler de var. Yani siz, “biz erkek düşmanı değiliz” diyorsunuz özet olarak.
– Aynen öyle, doğru cümle bu galiba, “biz erkek düşmanı değiliz”.
– Kuruluş amacınız nedir?
– Montreal’deki tüm hanımları, din, dil, ırk ayırt etmeksizin, kendilerini Türkiyeli hisseden hanımları bir araya getirmek, dertlerini paylaşmak, çözümler bulabilmek. Onlar için psikolojik destek verecek arkadaşlarımız var, noter arkadaşlarımız var, doktor arkadaşlarımız var, üstelik hepsi kadın. Dayak yiyen, kayınvalidesinden şiddet gören, (ki çok var böyleleri, babadan, eşten, kaynanadan dayak yiyen); ya da eşini kaybetmiş, bir başına dul kalmış, çaresiz… Daha çok çeşitli örnekler var. İşte bu durumdaki kadınlara maddi ve manevi yardım etmek amacımız. Bunun için örneğin, kermesler düzenlemek, çünkü maddi yardım kolay kolay yapılamıyor, mali kaynak gerek, anneler günü, kadınlar günü, yılbaşı gibi kutlamalar düzenlemek. Oradan topladığımız paralarla olacak bu işler. Ben öğretmen olarak doğduğum için çocukları annesiz düşünemiyorum. Biz bu derneği kadınlara yardım için kurduk ama çocuklar da bu işin içindeler. Biraz paramız olursa eğer, bir sınıf açmayı çok istiyoruz. Çok talep var bu konuda. Yabancıyla evlenenler özellikle.
– Büyükelçilikten bir destek görüyor musunuz?
– Benim gidip Büyükelçiyle görüşmem, kendimizi tanıtmam gerekiyor, henüz buna fırsatım olamadı. Bize destek olurlarsa çok iyi olur tabi. Türkiye’de, yurtdışındaki vatandaşlara destek olan bir Bakanlık kuruldu, onu biliyorum. Bize yardım ederler mi, onların kriterlerine uyuyor muyuz bilemiyorum.
– Yardım dediniz de, benim kızlarımdan biri iş hukuku konusunda uzman avukat, diğeri de bir sendikada bölge müdürü, gerekirse onlar da size yardım ederler. Örneğin sendikasız çalışanlar ya da haksız yere işten çıkartılanlar ya da işyerinde sorunlar yaşayan kadınlara yardımcı olabilirler. Aklınızda bulunsun.
– Çok teşekkürler. Öyle kadınlarımız var ki Türkçeyi bile doğru dürüst konuşamıyorlar, bırakın İngilizce ya da Fransızcayı. Onlara kendi dillerinde hizmet götürebilmek harika bir şey, işte biz bunu başarmak için buradayız. Bana Almanya’dan bile mail atanlar var. Bir genç kız staja gelecekmiş, bana yazdı yer ayarlamam için. Yine Türkiye’den okumaya gelecek olan bir kız yazdı, yer için, ev bulana dek birkaç hafta bende kalabileceğini söyledim. Geldi, evini buldu, eşyalarını aldık yerleştirdik, arada bir bana yemeğe gelir şimdi. Yani biz sadece dayak yiyen kadınlara yardım etmiyoruz, Türkiye’de ya da dünyanın her hangi bir yerindeki Türk kadınlarına da köprüyüz. Mesela aile baskısı nedeniyle buraya gelmek isteyenler oluyor, bizden yardım talep ediyor, prosedürü öğrenmek istiyor. Ne yaparsınız?
– Bildiğim kadarıyla göçmenlik alanında uzman Türk avukatlar da var, onlarla iletişim kursanız…
– Ben kimseyi tanımıyorum, dedim ya göze batmayı sevmem…
– Bunun göze batmakla ilgisi yok. Madem ki böyle bir misyona soyunmuşsunuz, size yardımcı olabilecek herkesle iletişim kurmanız gerek bence. Tabi ki hepsini tanımanıza imkân yok, burada size diğer üyelerinizin desteği gerek.
– İnanın ben derneğimizin bu kadar popüler olacağını hiç tahmin etmedim, öyle popüler olduk ki, işler kontrolden çıktı…
– Ne güzel, amacınıza ulaşıyorsunuz demektir, ne mutlu size!..
– Evet biz de çok mutluyuz, her yana yetişmeye çalışıyoruz. İlgilenen herkesten destek bekliyoruz… benimle iletişime girebilirler, e-mail adresim: rabiyesag@gmail.com
Ayşenil Suadiyeli / Bizim Anadolu / Mayıs 15