Er veya geç ‘zamanı meçhul faili meşhur’ olası seçim ile yine aynı senaryo mu sahneye konacak!?
Anlamış gibi yapıp bu senaryoyu deşifre etmeye çalışalım ve olası seçim sürecinde yaşanacakları ‘bir önceki seçimi baz alarak’ düşüncelerimizi sıralayalım:
Öncelikle seçim sonuçlarını, dahası oyları sandıklara yönlendiren “Gizli El”’in kim olduğunu bulmamız gerek, rutin bilinenleri tekrar etmeksizin…
Kim bu el, dahası; kimin eli ülkemin cebinde?!
Küresel efendinin CIA konsorsiyumlu İsrail tetikçisi mi, yoksa ülkemdeki mafya denen Devlet beslemeli yerel derin gurup mu? Yani; Kurtlar vadisi, Teşkilat ve Yalnız Kurt senaryoları benzeri sürecin sözde derin, fakat yüzeydeki kimlikler mi?!.. Tüm bu olası süreci besleyenler, paraya para demeyen köklü (organik) holdingler mi, yoksa yaratılan yapay holdingler mi, ülkeme sıcak para getiriyorlar denen, yatırım yapmayıp yatırıp kaçan yabancı yatırımcılar mı??!!
Evet, Türkiye siyasetine yön veren gizli el kim?
Olasılıkları sorular bütününde sıralayacağız. Bunda da 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimini baz alacağız. Evet; katılımın % 80 küsur ve kusur olduğu; 59.354.840 seçmenin oy kullandığı; Recep Tayyip Erdoğan’ın % 52.6, Muharrem İnce’nin % 30.6, Selahattin Demirtaş’ın % 8.4, Meral Akşener’in % 7.3 ve Temel Karamollaoğlu’nın % 1 ve Doğu Perinçek’in hiç denecek oy aldığı (% 02) Cumhurbaşkanlığı seçimini…
Muharrem İnce ve Meral Şener oy çalınacak feryatlarıyla yeri göğü inlettiler inletmesine de, nasıl olduysa Muharrem İnce ve Meral Akşener seçim akşamı kayboldular ve 1 gün sonra ortaya çıktılar. Öyle ki; Muharrem İnce ölümüne oylara sahip çıkacağız derken “Adam kazandı” diyerek gerçek olguyu es geçti. Bitmedi; oy çuvalları seçim kurullarında açılmamışken İnce’nin 180 derece dönüşünü anlayabilen, “Beni jiletle YSK’den kazıyamazsınız” diyen Akşener’in o akşamki suskunluğuna anlam verebilen var mı? O gece neler oldu ki liderler sararıp soldular.
Birileri İnce ve Akşener’i Polat Alemdar ve Memati mi enterne etti? Besbelli ki; referandumda oylar çalındı ve Kılıçdaroğlu’na YSK önüne gelirseniz çatışma çıkar diyerek Cumhuriyete kasteden bir gizli el gücü var?
İnsanlar beraberinde şu soruları sormaya başladı: Numan Kurtuluş, Süleyman Soylu ve ille de Devlet Bahçeli ve de Doğu Perinçek nasıl oluyor da Erdoğan’a sövgülerle bakarken Erdoğan’a övgülerle dost oldular, kanka oldular, canım oldular; işte ve bunda o gizli gücün elin, parmağı, tırnağı; elin hepsi var mı?! İlginç olanı, sözde antiAmerikancı Doğu Perinçek, nasıl oluyor da Amerika’yı kendine eş koşan Erdoğan kazanınca seviniyor ve Erdoğan’a kalkan oluyor? Erdoğan kimle ortaklık yapıyor ve himaye ediliyor? Halkın iradesi bu noktada neden sönümleniyor?
Soruyor elin adamı, çuval değil ki ağzını büzesin, çuval yok ki kafasına geçiresin!!??.. Bitmedi; Kürt açılımı nasıl buz dolabına girdi? “Ergenekon’un savcısıyım” diyen Erdoğan ve “Ergenekon’un avukatıyım” diyen Deniz Baykal neden suskun kaldılar, hatta Kılıçdaroğlu!? Erdoğan ABD dostu ve BOP eşbaşkanı olduğunu söylerken aniden çark edip nasıl oldu da Rusya’ya dost oldu?
Bu Erdoğan, şu muhalefeti ‘bu denli güç bir zekâ mı ki’ hizaya sokuyor? 3 milyona yaklaşan Avukat içinden YSK önüne gidecek 50 bin avukat nasıl oldu da bulunamadı!? -Ki Barolar Birliğine 200 bin kayıtlı üye var-.
Halk darbe olgusunun bir kurgu olduğunu söyleme yürekliliği göstermesine karşın, siyasetin etkin figürleri bildikleri bu konuda neden aymazları oynuyor? Darbe sözcüğü, darbe oyunlarını söyletmeyen korku argümanlarına nasıl dönüştü? Nasıl bir korku ki; TBMM’nin darbe komisyonuna Hakan Fidan ve Hulusi Akar’ın ifade vermemesini sorgulatmadı? Demem o ki, darbe gerçekleri neden araştırılmıyor? Neden halkın bildiği, dahası anladığı gerçekler halka açıklanmıyor?
Hulusi Akar nasıl oluyor da, adaylığından söz edilen Abdullah Gül’ü enterne ediyor? Seçimden 1 hafta önce Erdoğan’ın alacağı oyu tekrarlayanlar bu garantiyi kimden aldılar?
Hulusi Akar, “Bu Vatanı Sandıkta Teslim Etmeyiz” diyen SADAT kurucusu İslam Ordusu projesi düşleyen Adnan Tanrıverdi ile ‘Erdoğan talimat vermesine karşın’ neden görüşmedi ve bir askeri birimin başkanı olan generalle görüştürdü!? (İşin düşündürücü yanı o general 15 Temmuz sonrası FETÖ’den yargılanması ve mahkum olması.)
Tekrar ediyorum; tüm bunları Erdoğan tek başına kurguluyor denmesin, olgunun gizliliğine sadakat olduğu akıldan çıkarılmasın! Böylesi bir iktidar gizli güçlerin desteği olmadan bunları yapamaz. Rakiplerini bu denli susturacak yemini billah Erdoğan zekâsı değildir, bu havada uçuşan karanlık zekâlar. Değildir, çünkü böylesi bir profesyonel ekibi oluşturacak bir zekâ bile yokken, her şeyi ondan görmek hata. İyi de kim bunlar? Kim olacak, halkın duyarsızlığını kullanma yetisine sahip, ekonomik rantçıların (Küresel efendiler) profesyonel komplo teorisyenleri.
Bunlar; ülkenin gelişim sürecindeki yönünü Arap baharı yalanıyla Ortadoğu bataklığına sürükleyip, ekonomik kaosu yaratarak seçim sonuçlarını dayatanlardır. Ülkede her canlı bu seçimlerin ve kartların hileli olduğunu biliyor. Ama asla sorgulamaya yanaşmıyorlar; bırakın eylem-söylem duruşunu. Halkı Esra Erol, İbrahim Tatlıses, Bitkom, şans oyunları vb. şeylerle uyutuyorlar. Çünkü halkın uyanmasından korkuyorlar. Gezi Halk Hareketinden korktular, acilen derin gizli güç darbe yalanıyla korkmaya tutkun halkı korkuturlar.
Hiç düşündük mu itibarını, tabanını ve kimliğini ve güvenini yitirdiği için seçim çalışması bile yapmayan MHP nasıl oldu da oy patlaması yaptı? Bahçeli DSP ortaklığını bozarken bile gizli elin kontrolünde olduğunu unutmayalım. Yani Bahçeli’yi koltuğunda tutan gizemli iradeyi…
AKP’yi 2008’de kapatmak isteyenler, Cumhuriyet gazetesine bomba atanlar, meşhur Faili meçhuller, Recep Yazıcı, Muhsin Yazıcı kazaları, misyoner cinayetleri vb’leri aklıma geldi.
Avrupa ile Asya’yı kapsayan coğrafi bölgecilik, yani Doğu Perinçek’in savunucusu olduğu Avrasyacılık oynayanlar, 15 Temmuz kurgusunun ortaya çıkmasını engelleyenler, ortaya çıkarmaya çalışanları ispiyonculuklarıyla enterne edenlerin, Devleti kendi çıkarları için restore ettikleri hiç aklınıza geldi mi?
Ülkemdeki mülteci kaosunun, 1917 sonrası başlayan Rus mülteci dalgasının yarattığı ideolojik ve toplumsal politik hareket olan Avrasyacılığa benzer ideolojik hareketini ‘gizli elin’ başlatacağını da düşünelim.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun son günlerdeki çıkışlarıyla yarattığı gündemlerinin peşinden gündemlerin efendisi Erdoğan’ı koşturmaya başlamasını umut adına alkışlıyorum. Alkışlıyorum, çünkü bu duruşu, eski hataların işlenmeyeceğinin adeta işareti. Sadat uyarısı müthiş bir akılcılık. Amerika’daki Erdoğan vakfı daha müthiş. O da ne , ‘Amerika Vakfı- Türgev ve Ensar Vakfı’ deyince 6’lı masayı eleştirenler, 6’lı bir ninja grubu oluşturup sayın Kılıçdaroğlu’na saldırmaya başladı, yandaş yalan kutularından. Burada dikkat edilmesi gereken temel olgu, birilerinin İmamoğlu ve Yavaş’ı yarıştıran oyuna gelmemek. Bunda sayın İmamoğlu ve Yavaş da en azından geçmişteki liderlerin düştüğü yanlışa düşmez ve bir kez daha belediye başkanı olarak kalırlar.
Galiba bu iş güzel olacak…
Kel alaka mı, gel alaka mı?
“Atatürk Havalimanı için kapatma garantisi verilmiş…” Bu ne ki!? Adam küresel efendi ve bayilerine Türkiye’yi kapatma sözü verdi. Akşam Namık Koçak, Coşkun Aral ve Hüsnü Mahalli’nin konuğu idim. Söyledikleri karşısında tek kelime edemedim, nutkum tutuldu. Ülkem resmen bize sığınanlara teslim edilmiş ve sığınmacı durumuna düşürülmüşüz sessiz çoğunluk sahipleri olarak. Söylediklerine göre tepedeki bunlardan katil acımasız bir ordu kurmuş, ülkemizi çok büyük felaketler bekliyormuş. Ha, şunu da söylüyorlar: Tepedeki çok büyük yanlışın içinde salt ülkesini değil, 7 sülalesini de risk altına sokuyormuş. Gün gelecek, 77 sülalesine hesap sorulacakmış. Kafam karıştı, dilim lal oldu her zamanki suskunluğum içinde. Koyun olma değil, koyun sürüsü içinde kurdu sezen keçi olma zamanı. Tamam, demokrasiyi kullanarak önleyelim de, demokrasiyi nereden bulup teklif edeceğiz ülkeyi kurtaralım diye? “Bence en iyi demokrasi demokrasiyi kurtarmak için varılan barıştır.”
Gelin ülkemi kaptırmayalım; dolara değil doğaya ve doğana saygı göstererek.
Şevket Çorbacıoğlu / Teknopolitika / Bizim Anadolu / 02 Haziran 2022